hesabın var mı? giriş yap

  • yer, ingiltere'de hukuk ingilizcesi kursudur*.birkaç italyan dallama, türkiye ile ilgili klasik deve, arap alfabesi ve türban sorularını sıralamaktadır. o sırada araya ingiliz hoca girer.
    - türkiye 1923'ten beri demokrasiyle yönetilmekte çocuklar. atatürk'ün yapmış olduğu devrimlerle, birçok avrupa ülkesinden çok daha önce cumhuriyet rejimine geçmişlerdir. sizin ülkede kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmezken, türkiye'de bu hak tanınmıştır.
    (bkz: oha filan olmak)

  • geçen yine metrobüs bekliyorum hiç boş gelmiyor. neyse bir tane geldi tek kişilik bir boşluk vardı lego gibi girdim oraya. tetriste çubuğu bekler gibi beni bekliyormuş meğer. neyse gidiyoruz çok şükür binebildim falan diyorum.

    metrobüsle durak arasındaki sınırı benim, yanımdaki dayının, en uçtaki şişman abla ve diğer kapının yanındaki zayıf bir abinin ayakları çiziyor. akıncı beyi gibi en uçtayız. 300 spartalı gibi elimizde mızraklar adam girmesi imkansız. sonraki durakta kapılar açıldı. inen yok. duraktakiler kedinin ciğer bakışı gibi büyük bir beklentiyle bir bize bir ayaklarımıza bakıyor. girecek ufacık bir boşluk bir aralık arıyor.

    sonra kalabalığın içinden bıyıklı bir dayı geldi. şöyle bir baktı. 4'ümüz adama bakıyoruz. benim gözüm zayıf abide. içimde dayanın aslanlarım dayanın diyorum. sonra duraktaki bıyıklı dayı tahmin ettiğim gibi zayıf abinin oraya sıçradı. ama orada boşluk yok. girmesi imkansız. sıçradı geri düştü. sonra bir daha atladı. bu sefer tutundu. zayıf abi bildiğin jilet gibi kapıya yabıştı. o yabıştıkça biz zip gibi rarlanıyoruz. ama durmuyor bıyıklı dayı. adam sığ havuzda yüzmeye çalışır gibi körüğe kadar imkansız bir şekilde ilerledi. zayıf abi artık kapıyla bütünleştiği için büyük bir gedik oluştu kapıda. sonra umutla bekleyen insanlar walkind dead'deki zombiler gibi hurraa kapıya yüklendiler, açılan o delikten abartmıyorum bi 8 9 kişi girmiştir.

    bu sırada ben oluşan tsunamilerle kendimi nefes nefese tekerlek üstü koltukların orada buldum. gözlerim bizim ekibi aradı ama hepimiz metrobüsün farklı noktalarına savrulmuştuk artık. zayıf abi ise metrobüs şehidi olarak kutsal şehadet şerbetini içmişti. seni unutmayacağım zayıf abi.

  • güya sözlüktekiler yazılım uzmanı, ingilizceyi de pek ala biliyor ama adamın anlattıklarından bir şey anlamamışlar.

    kodlama dediğiniz şey yazılımcının mantık kurarak bilgisayarın anlayacağı dilden komutlar girmesidir. adamın demek istediği şu; yapay zeka ile bu komutlara ihtiyaç kalmayacak diyor. mevcut high seviye programlama dillerinden daha high seviyeye yani insan diline kadar ulaşacağını, bu nedenle kodlama uzmanlarına ihtiyaç kalmayacağını, herkesin bir nevi kodlama uzmanı olacağını söylüyor.

    mantığı ve sistemi yine insanlar tasarlayacak ama bunun için komut girmeyeceksiniz, ai 'ye söyleyeceksiniz o gerektiği şekilde yazacak diyor. işin mühendislik tarafından ziyade operatörlük tarafı bitecek diyor. çünkü kendi dilinizle anlatacaksınız ne yapmak istediğinizi.

    bu tarz konularda yapılan populist, altı boş ucuz tartışmalardan daha ayağı yere basan bir öngörüde bulunmuş adam. yakında ne olup biteceğini göreceğiz.

  • büyük bardaklara kafasını sokup o suyu mutlaka içtiğini fark etmemden sonra suyumu uzun termos tipi bardaklara koymaya başlamıştım ki kedim olacak dümbüğü geçenlerde patisini içine sokmuş ıslatıp ıslatıp yalar, saçlarını falan düzeltirken yakaladım. kim bilir kaç zamandır ben onun kaşla göz arası abdestlendiği suları içiyorum. :( eşek sıpası.

  • dun bir ara markete ciktim yemeklik bi'seyler alayim diye. sebze-meyve reyonundan oylesine aldim bi'seyler. domatesi normalde incelerim filan. cunku; benim icin onemli guzel domates. hic ugrasmadan ilk elime gelenleri aldim eve geldim.
    domatesi bi' kestim, bildigin domates kokuyo cekirdekli filan. tadina baktim, muhtesem.
    dunden beri gidip gelip dolabi acip domatesleri seviyorum. utanmasam gece koynuma alip uyuyacagim.
    aklima gelmisken, gidip biraz daha izleyeyim.
    domates kadar guzel sey var mi su koca kainatta ?

  • oğlum beni iyi dinleyin lan . şeker çuvalından annemin bana şort yapıp giydirdiği zamanlar ( çok sağlam oluyordu ve tekstil bu kadar gelişmemişti ) . her yaramazlık yaptığım zaman annem bana baban eve gelsin sana gösterteceğim derdi . bir çocuk için babası eve geldiği zaman yüzünde tebessüm belirmesi gerekirken ben nasıl bir dayak yiyeceğimin hesabını yapardım ve babamın eve gelme saati biraz daha yaklaştıkça korkularım daha çok artardı . her nekadar babamın beni dövdüğünü hatırlamasam da çok zor gelirdi lan o süreç .

    geçenlerde annemle konuşuyorum dedim ki neden anne sen beni dövmedinde babamın mesai bitimine kadar beni korkuyla yaşattın . hiç olmazsa döverdin dayağımı yer otururdum .

    çok yaramazdın oğlum napayım dedi .

    babam bir kere anneme demedi ki ben kapıda beni özleyen çocuğumla karşılaşmak istiyorum korku dolu gözlerle bekleyen değil diye .

    bunu bir yere not edin ve çocuğunuza karşı böyle bir söylem kullanmayın rica ediyorum .