hesabın var mı? giriş yap

  • milli takımın başına geçmesi muhtemel değildir. beşiktaş'ı bırakacağını sanmıyorum. düzenin iyi işlediği, 2 yıldır şampiyon olduğu bir takımı bırakacak kadar düşüncesiz değildir şenol hoca. milli takım öyle bi sen geç bi ben geçeyim hadi biraz da şu yönetsin diye dalga geçilecek bir mecra değil. iyice mahvettiniz milli takımı bari ömrünüzde bir kere akıllı bir iş yapın şu milli takıma adam gibi bir hoca getirin, yeni yapılanma oluşturun. bir beşiktaş taraftarı olmayan ben ne şenol hocanın beşiktaş'ı bırakmasını isterim ne de milli takımın başına geçmesini. başarılı olur orası ayrı ama adamdaki beşiktaş motivasyonunun aynısını milli takımda sağlayabilmesi çok ciddi konsantrasyon ister ki bu adamlar insan robot değil.

  • başarısız olmasıyla büyük bir başarıya imza atan deney.

    deney, amerikalı fizikçiler albert michelson ve edward morley tarafından, o dönemde uzayı doldurduğuna inanılan esir ya da eter gibi isimlerle anılan bir maddenin varlığını ispatlamak için yapılmıştı ama bu iki fizikçi aksine, bu maddenin var olmadığını ispatladı.

    ***

    bir nehre girip karşı kıyıya yüzmeye çalıştığınızı düşünün. eğer nehirde akıntı varsa, sizin akıntıya karşı ya da akıntıyla aynı yönde yüzmeniz, karşıya geçme sürenizi etkileyecektir. eğer akıntıya karşı yüzerseniz, akıntı sizin karşıya geçmenizi geciktirir. akıntıyla aynı yönde yüzerseniz, karşıya daha hızlı ulaşırsınız. bu hepimizin bildiği, sıradan, günlük bir olay.

    interferometre kullanılan deneyde, eter rüzgârının, tıpkı nehirdeki akıntı gibi, ışığın hızını etkilemesi beklentisi önemli bir yer tutuyordu. bu aletin içerisinde yarı geçirgen bir ayna bulunur. ışığın bir kısmı bu ayna üzerinden yansır, diğer kısmı aynadan geçerek yoluna devam eder. yansıyan ve geçen bu iki ışık demeti farklı doğrultulara yönelirler ve yöneldikleri doğrultulardaki normal aynalardan yansıdıktan sonra bir ölçüm cihazına erişirler.

    ölçüm cihazına gelen iki ayrı ışık demeti bir girişim deseni oluşturur. eğer demetler cihaza aynı anda ulaşırsa düzgün bir desen oluşurken, demetler cihaza farklı anlarda ulaşırsa bu kez, oluşan girişim deseninde faz farkı gözlenir.

    eğer uzay, bahsi geçen maddeyle doluysa, bu maddenin rüzgârı ışık demetlerinin kaynağa ulaşma hızını etkileyecekti. beklenti de işte bu yöndeydi fakat görüldü ki düzgün bir girişim deseni oluşuyor. farklı zamanlarda da farklı bilim insanları tarafından gerçekleştirilen ve aynı sonuca ulaşılan bu deney, uzayın herhangi bir akışkanla dolu olmadığının kanıtıydı. özel göreliliğin temeli de bu sayede atılmış oldu.

  • sarkisi hazirdir..

    girdinde ne oldu evime...
    cok umrumda mi soyle...
    sen kendin hata yaptin..
    duseceksin pesime..
    ben aşkı senin gibi satmadım

    aldigin paralar gozune dursun,
    yaptigim sarkilar kafanda paralansin..
    sen kaybettin..
    soyle.. pisman oldun mu?

    - la benim sarki daha guzel oldu amina koye...

  • -tea!! to everyone from me
    -i don't want
    -fine, don't give it to şakir
    -what you mean with şakir?
    -isn't your name şakir? did you change it?
    -how could you dare to me that say şakir?
    -what should i say? for example, should i say mahmut? şakir.
    -you are gonna say şakir big bro, şakir uncle
    -those days were past, şakir
    -what you mean past?
    -past is mean past. we both have minibuses. i'm your brother now, şakir

  • nazim hikmet'in kimi insanlari cok iyi anlattigi bir siiri... (bkz: onlar kendilerini bilirler)

    akrep gibisin kardeşim,
    korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
    serçe gibisin kardeşim,
    serçenin telaşı içindesin.
    midye gibisin kardeşim,
    midye gibi kapalı, rahat.
    ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
    bir değil,
    beş değil,
    yüz milyonlarlasın maalesef.
    koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
    ve bu dünyada, bu zulüm
    senin sayende.
    ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
    ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
    kabahat senin,
    — demeğe de dilim varmıyor ama —
    kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

    1947

  • ak seçmeni etkilemeyecektir.

    onlara göre borsa bir kısım kodamanların garibanları sömürdüğü bir kumar masası.

    anlayın artık islamcı kesimin iyi yaşamak gibi bir hedefi yok. onların tek amacı halkın diğer kesiminden intikam almak, islamcı olmayanlara hayatı dar etmek.

  • nedenini anlamak çok da zor değildir.

    araştırma görevlisi demek, eli henüz para görmüş yeni mezun demektir. para da öyle çok matah bir para değildir ama "almışken" felsefesini kısmen uygulamanıza izin verir. kışlık bot alsanız, yazın sıkıntı çekersiniz. yazlık ayakkabı alsanız kışın sıkıntı çekersiniz. abiye ayakkabı alsanız, bir anda gardırobunuzu değiştirmek zorunda kalacağınız için pahalıya patlar. hem spor ayakkabı olacak hem her mevsim olacak hem spor giyinmenize uygun olacak hem de trekking vs hafta sonu kaçışlarına uygun olacak. eh, işte 10 fonksiyonu yerine getirdiği için elde de para var, artık öğrencilikteki gibi değilsiniz, bastırıp parayı alıyorsunuz en iyisinden bir dağcı ayakkabısı.

    işe git, uyumlu. oradan çıkınca bara git cool. oradan çıkınca eve git, çıkarmadan yat, terletmez. hafta sonu atla trekking'e git, şukela.

    ben dağcılık ayakkabısı giymeyen araştırma görevlisine iyi gözle bakmam.