hesabın var mı? giriş yap

  • haksızlık ve büyük rezalettir.

    benden 3-4 yaş büyük biri benden 20 sene önce emekli oluyorsa, yemişim böyle adeleti.

    bundan sonra oy moy yok.

  • bu adam kendi kardeşi de dahil olmak üzere amaçlarına ulaşmasında her yolu mübah görerek yüzlercesini öldürtmüştür. babası ve kız kardeşi lucrezia borgia ile birlikte jodorowsky ve manara'nın yazıp çizdikleri borgia serisinde de cesare'nin zalimlikleri bolca anlatılmıştır. en sadık askerlerini bir göreve yollayıp katliam yaptırdıktan sonra iş bu suçu üstlenmeye gelince aynı sadık askerlerini iki parçaya ayırmaktan çekinmeyen biridir cesare borgia. babasını tanımaz derler ya, tam olarak bu ifade kendisi için yaratılmıştır. babası öldükten sonra papalık kavgasında ünvanlarını koruyabilmek için öncelikle yeni papa ii. julius'la anlaşmış, ancak machiavelli'nin tanımıyla ''ne yapacağı asla belli olmayan'' papa'nın kendisine vaat ettiği ünvanları yerine kendisini hapse attırmasıyla her şeyini kaybetmiştir.

    machiavelli, borgia'nın bu affedilmez hatasını '' başkasının sözüne kendi sözünden daha fazla güvenen kişi kaybeder'' şeklinde prens'de ifade eder. machiavelli, kendisinin yaptıklarını onaylamaz, ancak ''iktidarı'' elde etmenin, ancak cesare borgia'nın yaptıklarıyla mümkün olabileceğini kabul eder. böylece 500 sene boyunca machiavelli işte bu adamın kanlı mirasıyla suçlanır durur enfes bir yanlış anlaşılmayla. machiavelli sanki kandan ve iki yüzlülükten zevk alıyormuşcasına prens'de yazdıklarından dolayı yüz yıllar boyu suçlanır. oysa ki kendisi cesare borgia'nın yanında sağ kalabilmekten başka bir şey düşünmemiştir. aynı machiavelli, borgia sürülünce başa gelen medici'lerin insafına kalınca iş dilenmek zorunda kalmıştır.

    cesare 31 yaşında gövdesinde 25 delikle ölmek üzereyken floransa medici ailesinin eline geçer. roma, babası alexander'dan daha zalim papaların eline geçer. cesare, machiavelli'nin ''örnek lider'' olarak göstermesine rağmen, kıçını kurtaramaz. ancak cesare borgia gibi liderler hiç eksik olmaz. üstelik de çok sevilirler saygı görürler. anıt mezarlarda uyur cesetleri hepsinin. ama biz machiavelli'ye iğrenç dedik miydi tertemiziz.

    öldüğü günden günümüze dek, cesare borgia adeta soyundan yüzlercesi gelmişcesine aynen kendisinin yaptıklarını yapanlarla doludur. bu insanlar da iktidarı kimseciklere kaptırmamışlardır. yaptıkları katliamlarla binlercesini yok etmişlerdir. ancak kendilerinin yazdıklarına ''tarih'' demek, tükürmekten farksızdır. tarih cesare borgia'yı pek yazmaz, ancak muadillerinin ''zaferleriyle'' doludur. cesare borgia ise, çoğunlukla machiavelli gibi kendisine yalaka olan bir uşağının yazdığı kitaplar sayesinde hala anılmakta ve bilinmektedir.

  • ezelden beri müteahhitlerin parası bitince ya inşaat durur ya da kaçar giderler milletin parasını toplayıp. buna eylem demeyi hangisi akıl ettiyse tebrik ediyorum çok havalı olmuş.

  • 1 ocak'ı yılın başlangıcı yapan herhangi bir kozmik olay mevcut değildir. herhangi bir olayın gün dönümüne de gelmemektedir. tamamen julius caesar (jül sezar)'ın keyfi öyle istediği için 1 ocak'ta kutlanmaktadır.

    yeni yıl kavramının en eski kayıtlarından bazıları, dünyanın güneş efrafındaki yolculuğunun başlangıcı olan ve 11 gün süren akitu (hasat festivali) ile yeni yılı kutlayan babillilere kadar dayanır. vernal equinox olarak adlandırılan bu süreç 20-21 mart'ta başlar.

    antik romalılar yeni yıl başlangıcını mart ayında kutlamaya başladılar. m.ö. 700 yıllı civarında kral numa pompilius takvimin sonuna januarius ve februarius adlı iki ay daha ekledi.

    jül sezar ise ocak ayını başlangıç ayı olarak kullanan jülyen takvimini duyurdu. janus hem geçmişe hem de geleceğe bakan ve geçitlerin tanrısıdır bu nedenle de adından esinlenilerek adlandırılan ayın yılın ilk ayı olarak kabul edilmesi sembolik düzeyde oldukça uygun bir tercihtir olmuştur. ancak bu tercih anlamları yedinci ve onuncu olan eylül (septe) ve aralık (decem) aylarının yanlış sıralarda adlandırılmasına neden olmuştur. yeni yıl kutlamaları ise büyük ölçüde aynı kalmıştır.

    roma imparatorluğu'nun gücü dünyaya yayılırken takvimleri de birçok katolik ve avrupa ülkesi tarafından kullanılmaya başladı. ancak çok sayıda avrupa ülkesi yeni yıl başlangıcını baharın başlangıcı ile kutlamaya devam etti. ingilizler, 15 mart'ı 1752'ye kadar yeni yıl olarak kutlarken, fransızların, devrim sırasında başlayan kendi takvimlerini kullanma çabası 1805'de son buldu. 12 yıl süren, karmaşık ve sıkıntılı süreç sonrası haftada 10 gün bulunan takvimden vazgeçildi. pek çok avrupalı, noel'e yakın olması nedeniyle ilk ay olarak ocak'ın kullanılması fikrini beğendi ve bunu isa mesih'in doğumu ile bağdaştırdı. bu sayede de miladi takvimin kullanımı dolayısı ile yeni yılın 1 ocak'ta kutlanması yaygınlaştı.

    bazı kültürler halen yeni yılı kendi kültürlerine göre kutlamaktadır. çin yeni yılı ve nevruz bunlardan ikisidir.

    kaynak: history daily

    edit: 2021'in son ekşi şeyler entry'si olmayı başarmış nedendir. benim de totalde 152. bu hesap ile 2021'de girdiğim 129. ekşi şeyler entry'm olmuştur.

    kapanışı güne uygun şekilde yapmak güzel bir detay oldu.

    (bkz: 2021 yılının en çok okunan ekşi şeyler içerikleri/#131742709)

  • 50 sayfalık başlığın 20 sayfası "piyon" yazanlarla dolu. "benim satranca bakışım farklı üstadım"

    ahaha sizin farklı olma arzunuza çakayım kasaba entelleri sizi..

  • misafirlikte veya evde koltukta sızılmasının ardından, babanın kucağında yatağa taşınmak, şayet kucaktayken uyanılırsa uyuyo taklidi yapmak şarttır.

  • saat 9'da başlaması gereken anma yürüyüşünün, protokolün gecikmesi gerekçesiyle 11'e ertelenmesi durumudur.

    binlerce kişi dedelerinin yolunda yürümek için sabahın köründe orada toplanmışken, mevki sahibi kişilerce bekletilmektedir. iste tam da o şehitlerimizi ölüme gönderen zihniyetle ayni zihniyetteki kişilerce yapılınca insan şaşıramıyor da.

    ondan sonra osmanlıcaymış falan filan. sen önce atana sahip çık.

    edit:
    bazı arkadaşlar zihniyetin o zihniyet olmadığını söylüyorlar. ben de bildiklerimi buraya yazayım eğer gerçekler farklıysa tekrar düzeltiriz.

    harekat bizzat enver paşa tarafından önerilmiş ve tasarlanmıştır. padişah abdülmecitin torunuyla evli olan osmanlı paşa'sı tarafından. ve bu harekatın riske değer olduğunu devletine anlatmış(yani ölürlerse ölsünler denilmiş) ve kabul ettirmiştir. savaş bağımsız bir birlik tarafından değil bizzat osmanlı devleti ile rus devleti arasında yapılmıştır. harekat başarısız olunca paşa istanbula dönmüş ve osmanlı devleti tıpkı şu anki şanlı hökümetimiz gibi harekat hakkında yayın yasağı getirmiştir.

    şimdi bu hangi zihniyet oluyor acaba?...
    .
    .

    debe edit:

    sarıkamışta kendini feda edan çocuklarımız için gelsin:

    --- spoiler ---
    çocuklar ölebilir yarın,
    hem de ne sıtmadan ne kuşpalazından
    düşerek de değil kuyulara filân;
    çocuklar ölebilir yarın,
    çocuklar sakallı askerler gibi ölebilir yarın,
    çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında,
    ne bir santim kemik, ne bir damla kan,
    çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında
    arkalarında bir avuç kül bile değil
    arkalarında gölgelerinden başka bir şey bırakmadan.
    --- spoiler ---

    o zamanlar çocuklarımıza sahip çıkan olmamış en azından şimdi çıkalım:
    (bkz: otizmli çocuklara öğretmen kampanyası)

  • okuması zevkli, akıcı ve akılda kalıcı bir rezalet. 7/10

    sürekli geçtiğim bir güzergah olduğu için unutmam da mümkün değil artık.

    yol üstü tesisleri zaten amaç olarak "tuttuğunu öp" prensibiyle çalışırlar, uğrayanların yüzde 90'ı bir daha uğramadığı için çirkeflikte ve geçirmede sınır tanımazlar.

    açık büfe de yapısı gereği sadece alana aittir, bir çatal da alsan doyasıya geçirme hakları var bu doğru. ama bunu kötüye kullanmadığın sürece dünyanın her yerinde açık büfeye ucundan salça olmaya göz yumulur. hatta çoğu yerde itibar adına istismar edilmesine ses çıkarılmaz. normal bir yerde tek kişi açık büfe alır diğeri menemen bir başkası tost bir diğeri de sucuklu yumurta ama karışık yerler ve sıkıntı olmaz. ama buradaki nüans masadaki herkesin çorbada tuzu olmasıdır ki örneğimizde de olay böyle.

    ben olsam ücreti ödemez, müdürü çağırırdım. müdür de olayı çözmezse,"madem ödüyorum ben de yerim" diyerek tüm açık büfeyi talan eder, 2-3 günlük yemeğimi o anda yer, hatta ekmek arası yolluk bile yapardım kendime. arkadaş aşırı kibarmış.

  • ister şov olsun ister gerçek, kızı öldürülmüş bir babadan aklıselim içinde davranmasının kesin bir koşul olarak beklenmesi, öyle davran(a)madığı zaman da "yetti be, şaşırtıcı, şovmen, sinirli, alkolik" diye eleştirilmesi gerçekten garip.

    yahu bir insan çıldıramaz mı, deliremez mi? sözkonusu neden yeteri kadar büyük değil mi sizce...?

    inşallah sizin dediğiniz gibi şovdur da zavallı adam o derece acı içinde değildir.