hesabın var mı? giriş yap

  • çoğu titiz tüketici son kullanma tarihini kuru kafalı "ölüm tehlikesi" uyarısı gibi algılarken, bu nazik "tavsiye"yi palyaço pennywise veya leland gaunt'un ağzından çıkıyormuş gibi samimiyetsiz bulurlar.

    tüketim tarihi konusunu tiye alan horts lichter'in harika bir sözü vardır:
    "16 millionen jahre altes salz, haltbar bis nur 2016!"

    anlamı: 16 milyon yıllık tuzun son kullanma tarihi 2016!

    şaka bir yana, işin doğrusu, üreticiler kalite güvenliği ve ayrıca hukuki gerekçelerle son tüketim tarihini belirlerken ürünün cinsine göre belirli bir ihtiyat süresi bırakıp, daha erken bir tarihte tüketilmesini tavsiye ederler. yani bu ürün, sözkonusu tarih gelip çattığı anda otomatik olarak bozulmaz, bir süre daha güvenle tüketilebilir.

    konunun daha iyi anlaşılması için besinlerin saklanma yöntemlerine kısaca değinelim.

    insanlık tarihi boyunca geliştirilen başlıca gıda saklama yöntemleri şunlardır:

    1. günlük (taze) tüketim:
    et ve özellikle kümes hayvanı ürünlerinin üzerindeki son kullanma tarihine dikkat edilmelidir. bu gibi gıdalarda soğuk zincir çok kritiktir, marketten evinize ulaşma süresi bile önemlidir.

    çünkü bu gibi gıdalar zararlı bakterilerin üremesi için elverişli olup, satın alındıktan sonra en kısa sürede buzdolabına konulmalı ve mümkünse aynı gün veya en geç iki gün içerisinde iyi pişirilerek tüketilmelidir.

    bazı basit öneriler:
    -bu gibi ürünleri alışveriş sepetinde fazla gezdirmeyin, diğer ihtiyaçlarınızı karşıladıktan sonra, kasaya gitmeden hemen önce alın.
    -rafın arkalarındaki, son tüketim tarihi daha ileri olan paketleri tercih edin.
    -naylon poşet yerine, mümkünse ısıyı muhafaza eden sırlı poşet ve kapları kullanın.

    2. pastörize ve yüksek ısıda sterilizasyon (uht):

    a) pastörize edilmiş gıdalar:
    bu ürünler (özellikle süt ve süt ürünleri) insan sağlığına zararlı bakterilerin büyük ölçüde öldüğü 70-80 dereceye (celcius) kadar ısıtılıp aniden soğutularak paketlenir.
    raf ömrü birimi "gün"dür. bu bakımdan, ambalaj üzerindeki son tüketim tarihine dikkat etmekte yarar vardır.

    b) yüksek sıcaklıkta (uht) sterilize edilmiş gıdaların raf ömrü birimi "ay"dır. üreticiler, bunların son tüketim tarihini belirlerken, ihtiyat payı bırakıp birkaç hafta önceki bir tarihi tavsiye ederler.

    3. dondurma (şoklama):
    işte burada soğuk zincir denilen kavram öne çıkar. ürünün ısısı, dondurulmasından tüketiciye ulaştığı ana kadar korunmalıdır. çözündükten sonra tekrar dondurulmamalıdır.

    dondurulmuş gıdaların da raf ömrü birimi genellikle "ay"dır. şoklanmış gıdalar uygun koşullarda birkaç sene saklanabilir, ancak zaman içinde lezzeti azalabilir.

    ayrıca, ürünün ambalajının zedelenmemiş olması gerekir. aksi takdirde, soğuk yanığı veya yabancı koku sinmesi gibi nedenlerle gıdanın kalitesi düşebilir. en önemlisi, "dondurma yöntemiyle tüm zararlı bakteriler ölür" diye bir kural yoktur.

    prensip olarak, ev tipi buzdolabının buzluk kısmında 2 aydan fazla dondurulmuş gıda bekletmemek uygun olacaktır.

    4. fermentasyon:
    gıda maddelerinin kimyasının bazı bakteri, maya kültürleri ve diğer mikroorganizmalar marifetiyle değiştirilmesidir.

    süt, fermentasyon sayesinde daha dayanıklı süt ürünlerine dönüştürülür. yoğurt gibi günlük veya peynir gibi daha uzun raf ömrü olan ürünleri örnek verebiliriz.

    diğer bir örnek: turşu. insan, mevsimlik gıdaları daha uzun saklamak adına bu yöntemi keşfetmiştir. turşu için en sağlıklı raf ömrü birimi, adı üzeri "mevsim"dir. evde yapılanın aksine, sanayii ürünü turşuların raf ömrü daha uzun olabilir.

    5. şekerleme:
    zararlı bakteriler yoğun şekerli ortamda üreyemezler. böylelikle reçel, marmelat gibi gıdalar, ambalajı delinmemek ve suyla temas etmemek kaydıyla birkaç sene saklanabilir.

    6. kurutma:
    et, balık, taze sebze/meyve ve mantarları uzun süre bozulmadan saklamak için ideal yöntemdir. bunun yanısıra, fasülye ve domates gibi bazı gıdaların lezzeti kurutulunca yoğunlaşır.

    kurutulup paketlenmiş gıda maddeleri, ambalajın delinmemesi kaydıyla birkaç sene saklanabilir. fakat zaman içinde lezzetini kaybedebilir.

    7: konserve:
    raflarda en fazla yer kaplayan gıda maddesi olması nedeniyle, en çok hassasiyet gösterdiğimiz gıdalar konservelerdir.

    konserve işlemi sırasında meydana gelmiş olabilecek üretim hataları can alıcıdır. nitekim, konserve zehirlenmesi ölümcül bir durumdur. başlıca nedeni de, konserve yapımı sırasında yapılan hatalara bağlı olarak gelişen botulinumdur (bkz: botox).

    ipucu: konserve kabının şişkin veya bombe yapmış olması önemli bir alarm sinyalidir. kap açılırken (kötü kokulu) gaz çıkışı oluyorsa, tavsiye edilen son tüketim tarihine bakmadan çöpe atılmalıdır.

    8: isleme (füme):
    et, deniz ürünleri ve bazı kanatlılar soğuk veya sıcak isleme yöntemleriyle dayanıklı hale gitirilebilir. isleme, eskiden daha ziyade saklama yöntemi olarak yaygınken, bugün damak zevki için yapılagelmektedir.

    9. tuzlama:
    özellikle et, balık, mantar ve iç yağ gibi gıda maddeleri bu yöntemle uzun süre saklanabilir. tuzlama halen geleneksel yöntemle ihtiyaç miktarınca yapıldığı için, son kullanma tarihi tüketilene kadardır.

    bu bilgiler ışığında toparlayalım:

    bir gıda maddesi son kullanma tarihi veya tavsiye edilen tüketim tarihi geldiğinde otomatik olarak bozulmaz, hükümsüz ilan edilmez. bu, o besinin o tarih itibariyle halen güvenle tüketilebileceği anlamına gelir.

    nitekim bazı avrupa ülkelerinde, tavsiye edilen tüketim tarihi yaklaşmış, hatta bir kaç gün geçmiş ürünleri toplayıp, bunları internet üzerinden uygun fiyata satan insanlar/firmalar vardır. bu işin epey kazançlı olduğunu söylemeliyim.

    peki, daha emin olmak için ne yapmalı?

    altın kural:
    gözünüze ve burnunuza güvenin!
    aldığınız ürün; olması gerektiği gibi görünmüyorsa, rengi değişmişse, kötü kokuyorsa, çürüme ve küflenme belirtileri gösteriyorsa, ambalajı delinmiş veya şişmiş ise, tarihine bakmaksızın çöpe atın!

    tabiatıyla, besin maddeleri hakkında temel düzeyde bilgi edinmeniz, size alışverişte yol gösterecektir.

    örneğin, taze balık nasıl kokar, öğrenin. cânım camemberte yüz buruşturup, "amele çorabı gibi!" deyip atmayın.

    tarihi geçmiş bir ürün aldığınızı fark ettiğinizde, ne yapmalısınız?
    içinize sinmiyorsa iade edin, hiç uğraşmayın.

    bunun dışında, aldığınız ürünün niteliği ve yukarıda sayılan kategorilerden hangisine girdiğine bakıp, duruma göre değerlendirin.

    - örneğin, taze tavuk budu/göğsünün son kullanma tarihi geçmişse, riske girmeyin. zaten tazeliğini yitirdiği yönünde bazı emareler de görünecektir:
    tavuğun dokusu nemini yitirmiş, dokunulduğunda yapışkan bir hal almış ve kokmaya başlamıştır. direkt çöpe atın!

    - mesela, aldığınız kakaolu fındık kremasının son tüketim tarihinin bir hafta geçtiğini tespit ettiniz;
    ambalajı açın. genellikle kapağın altında bir folyo veya jelatin olur. bunun sağlam olduğunu görün. kıvamını, küflenme veya sulanma olup olmadığını kontrol edin.

    koklayın. koku iştahınızı açıyorsa iyidir. koku yoksa, aromasını yitirmiştir, atın! kokusu fındık/vanilya/çikolata/karamel dışında alakasız bir şeye benziyorsa, bozulmuştur, atın!

    görüntü ve koku testi başarılı ise, çekinmeyin, tadın!
    vegemite veya ne bileyim boza tadı almıyorsanız, yani lezzet olması gerektiği gibiyse, gönül rahatlığıyla yiyebilirsiniz.

    - fakat, mantar sözkonusu olduğunda iki kat dikkatli olmak gerekir!
    "kültür mantarıysa, güvenle yenir" demeyin. zehirli olmayan bir mantar da tazeliğini yitirdiğinde veya çürüdüğünde, diğer gıdalar gibi zehirlenmeye yol açabilir.

    kaynağı bilinmeyen, doğadan toplanan mantarları ise %100 emin olmadan tüketmeyin, bir bilene danışın. unutmayın, bir mantarın lezzetli olması, hoş kokması, zehirli olmayacağı anlamına gelmez.

    bence, "son kullanma tarihi" ve "tavsiye edilen tüketim tarihi denildiğinde", gözden kaçan önemli bir husus daha var:
    ürünün paketi/ambalajı açıldıktan sonra ne kadar süre içinde tüketilmesi gerektiği.

    türkiye'de, makarna sosu veya krem peynir gibi bazı ürünlerin ambalajında bu hususa yer verilir: "açıldıktan sonra buzdolabında saklayınız.", "açıldıktan sonra üç gün içinde tüketiniz" gibi.

    fakat ilginçtir ki, özellikle mayonez gibi çok hassas ve bakteri cenneti besinlerle ilgili rahatlık dikkatimi çekti, hatta mayonez ve hazır soslar konusunda özellilkle amerika'lıların epey kaygısız olduğuna bizzat tanık oldum ve ekşi sözlük haber ajansı adına araştırdım.

    "mayonez ve soslar" dosyasını açıyorum:

    temas kurduğum farklı üretici firma yetkililerinin bu konuda verdiği yanıtların tutarlılık arzettiğini tespit ettim. buna göre;
    - evde yapılan mayonez ve soslar derhal tüketilmelidir.
    - sanayii ürünü mayonezlerde genellikle çiğ yumurta kullanılmaz, yine de "içindekiler" bölümünden kontrol etmekte yarar var.
    - piyasadaki mayonezler ve diğer soslar sıkı kalite kontrol standartlarına tabidir ve kapları (örneğin tüp) dışarıdan hava almayacak şekilde tasarlanmıştır.
    - mayonez tüpü açıldıktan sonra buzdolabında saklanmalıdır.
    - bir-iki ay içinde tüketilmelidir.
    - tad ve renkte değişiklik varsa, derhal atılmalıdır.

    işlenmiş et ürünleri:
    yetkililer sorum üzerine, salam ve sosis gibi "pişirme" yöntemiyle işlenmiş et ürünlerinin bir kaç gün içinde tüketilmesini önermişler;
    pastırma, salami ve sucuk gibi "fermentasyon" yöntemiyle üretilmiş et ürünlerinin ise, dayanıklı olduğuna dikkat çekmişlerdir.

    kuru gıdalar:
    yetkililer ayrıca; mısır gevreği, kakao, süttozu, makarna vb. kuru gıdaların açılmasını müteakiben, kuru ve serin bir yerde saklanması gerektiğini ve tad, koku, renk değişimi olmaması koşuluyla, bitene kadar rahatlıkla tüketilebileceğini bildirmişlerdir.

    yetkililer, horst lichter'in 16 milyon yaşındaki tuz yorumuna ilişkin sorumu şaşkınlıkla karşılamış ve yanıtsız bırakmışlardır.

    benim yorumum: farklı kokular ve nemlenme riski barındıran mutfak ortamında, açıkta fazla bekleyen tuza istenmeyen aromalar sinebilir. yine de, tuz için son kullanma tarihi tavsiye etmek gülünç görünüyor.

    zira, insanoğlu tuza koruyucu olarak bel bağlamıştır:
    (bkz: balık kokarsa tuzlarsın tuz kokarsa ne yaparsın)

    talep üzerine ek bilgi: yumurta
    yumurtanın en lezzetli olduğu dönem ilk birkaç gündür.
    kabuğu zedelenmediği sürece, yumurtanın kendine özgü bir bağışıklık sistemi vardır. bu sayede, normal koşullar altında yaklaşık 20 gün kadar tazeliğini korur. bundan sonra ise buzdolabında saklanması ve birkaç hafta içinde tüketilmesi gerekir.

    başka bir ifadeyle, ambalaj üzerindeki tavsiye edilen son tüketim tarihinden sonra buzdolabında saklanmak kaydıyla, en az iki hafta daha dayanabilir.

    tom clancy, nükleer denizaltılar hakkındaki bir kitabında (submarine: a guided tour inside a nuclear warship), denizcilerin sefere çıkarken yumurtaları mum ile kapladıklarını, böylelikle bazen aylarca süren seyahat boyunca bozulmadan koruyabildiklerini anlatır.

  • bir kadinin omru boyunca karsilasabilecegi en buyuk hesaplasmalardan biridir muhtemelen kendisini istemeyen bir adamin aslinda iyi biri oldugunu kabullenmek.

    asik oldugu erkegin hicbir zaman kendisini istememis oldugunu ya da artik istemedigini ogrenen kadinin kabullenme sureci uzundur. elisabeth kubler-ross'un tanimladigi 5 stages of grief yani sevdigini kaybeden insanin gectigi 5 asamanin tamamini gecer kadin. yani

    - inkar* --> "olamaz boyle bir sey. o beni hala seviyor. benden vazgecemez."
    - ofke* --> "allaan salaa! ben fazlaydim ona. cok fazlaydim. degerimi bilemedi."
    - pazarlik* --> "belki de yeterince anlayisli olamadim ona. daha anlayisli olacagimi soylesem kesinlikle yeniden beni ister."
    - depresyon* --> "ben onsuz ne yaparim?"
    - kabul* --> "ne yapalim. beni sevmiyor."

    bu asamalarin bazen bir ikisini atlar kadin. ya da bazi asamalari hizlica gecer. bu asamalarin hangi hizda gecilecegi, kaybedilenin yoklugunun ne kadar belirgin olduguyla baglantilidir genelde. nihayetinde bittigini, adamin onu istemedigini kabul eder.

    adamla kadinin karsilasmalari ya da kadinla adamin cevresinin karsilasmalari mumkun degilse, kadin artik pacayi kurtarmistir. mutlu mesut devam edebilir hayatina. arada hatirlayip uzulse de daha fazla hirpalanmaz artik. adam hakkinda kafa yormaz, kendini suclamaz, adami suclamaz. oldu da bitti masallah...

    butun bu asamalari gecip rahata kavustuktan sonra bazen hayat kadini rahat birakmaz.

    bir gun bir arkadasi ile bir cafede oturup kahve icerken, yanindaki arkadasinin bir arkadasi gelir masaya mesela. laf doner dolanir adama gelir. kadinin adamin tanidigini bilmeksizin bu arkadasin arkadasi adamdan bahsetmeye baslar. ne kadar iyi kalpli, ne kadar sevecen, ne kadar duygusal,... oldugundan. adamla yasadiklari guzel anilardan ornekler verir ustune. kadin susar.

    bir kac gun sonra baska bir ortamda yine kadinin adamla yasadigi maceradan habersiz insanlar adamin bahsini acar. yine o mukemmel adam, yine o dunya sekeri, dunya zekisi, dunya yeteneklisi, dunya duygusali adam... kadin yine susar.

    kadin, kendisini uzen, kendisinin kalbini paramparca eden adamin aslinda kendisini taniyanlarin bahsetmekten hoslandiklari o mukemmel adam oldugunu duydukca daha da uzulur.

    herkese karsi anlayisli, herkese karsi vicdanli, herkese karsi yardimsever olan adamin dunyada canini yaktigi, uzdugu, kirdigi tek insanin kendisi oldugunun ayirdina varir sonunda. diger insanlardan ne eksigi oldugunu dusunur. dusunur de bulamaz. herkes dr. jeckyll ile karsilasmistir da mr. hyde'la karsilasmis tek insan kendisidir yeryuzunde.

    kendisine yasattigi onca acidan sonra onun aslinda "iyi" biri oldugunu kabullenmesi gerekir. o bes asamadan bir tur daha gecer. ama bu sefer kaybettigi adam degildir aslinda da kendine olan guvenidir. nihayetinde yasadiklarinin ana fikrini bulur, ki bu da cogu zaman "ben sevilecek kadin degilim." olur.

    not: bu entryye katkilarindan dolayi alright isimli sarkisi icin zap mama'ya, i'm a fool to want you yorumu icin lisa ekdahl'a, yazarken ictigim bir paket parliament sigarasini philip morris products s.a.'nin verdigi lisans kapsaminda ureten philsa as'ye ve tabii ki adama* tesekkuru borc bilirim.

  • (bkz: adam kazandı)

    hocaya artık torun sevme zamanının geldiğini tavsiye edelim. o gün ortadan kaybolmasıyla kendisine inanıp sandık başında saatlerce oy tutanaklarını inceleyen insanlara saygısızlık etmiştir. milletin sinirlerini daha fazla germeden ufaktan yol alsın.

  • asıl bu yalanı ortaya atmak şeytanlıktır.
    o zaman fenerli çocuklar neden o kadar pres yaptılar, para atışını kaybedip santrayı galatasaray yapınca fenerbahçe'nin gol yemeden bitirme planı suya düştü, daha topa dokunamadan gol yiyip rezil oldunuz, çocukları kalkan olarak kullandınız, hala konuşuyorsunuz.

  • normal bir ülkede olsa hükümet düşürecek cinsten skandaldır. ama biz tabiki muz cumhuriyeti ile yönetilen şahsım devleti olduğumuz için hiçbir şey olmayı bırakın, birkaç bağımsız gazete dışında hiçbir yerde haber olmayacaktır. bağımsız olduğunu iddia eden youtuber gazetecileri de haber yapmayacaktır.

    gelelim skandala... iktidarın “cebimizden kuruş çıkmadan yapıyoruz” diye pazarladığı osmangazi köprüsü’nde geçmeyen araçlar için verilen garantinin yanı sıra "güncel fiyat ile sözleşmede belirlenen fiyat arasındaki fark" da devlet tarafından karşılanıyor.

    • osmangazi köprüsünün 1. sınıf araçlar için 2020 yılı tek yönlü güncellenmiş resmi ücreti kdv dahil 117,90, hariç ise 109,17 tl’dir.

    • sözleşmeye göre 2020 yılında olması gereken ücret ise 247,80 tl’dir. bu durumda katkı payı 138,64 tl’dir. garanti edilen 40.000 araç için her halûkarda 138 tl tutarındaki katkı payı milli bütçeden işletmeciye ödenmektedir.

    • ayrıca, geçmeyen her araç için de sözleşmeye göre güncellenen araç başı toplam ücret de (247,80 tl) işletmeciye ödenmektedir.

    bunun nedeni ise, verilen geçiş garantisinin döviz cinsinden abd tüm kentsel tüketici fiyatları endeksine göre güncellenmesi. şimdi sorum ak yavşaklara: dolar kuru ile ilgili yorum yaptığımızda bu ülkede tl ile iş yapılıyor, dolarla hesap yapıp algı yapıyorsunuz diyorlardı ya; ne oldu lan şimdi? bu ülkenin para birimi tl değil mi? bu ülkede yapılan bir altyapı projesine geçiş garantisi veriyorsunuz, bir de bunu dolar üzerinden bir endekse göre yapıyorsunuz. yani dolar artarken, bir yandan da endeks artıyor. yemin ediyorum türev piyasası şu olayı görse diz çöker tövbe ister!

    haberin devamı