ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
hayatıma 17 dakikalığına giren yeditepeli kız
-
durumumuz yoktucular için özet:
kahramanımız sabah geç kaldığı için son derece rüküş bir şekilde dışarı çıkıyor ve ağzına kadar dolu olan bir minibüse biniyor. burada göğüslerinden gözünü alamadığı bir genç kız tarafından direk muamelesi görüyor ve gencimiz asal sayı sevdiğinden 17 dakikalık bir macera diye bunu bize anlatıyor.
yeditepeli kız sana sesleniyorum. herkese tutunma.
üniversiteye başladım kızılı
-
evrimini inceleyelim:
* lise sondayım pırıltısı (yer yer sarı saç tutamları) =>meali: "yavaş yavaş fıstıklaşıyorum ;)"
* üniversiteye başladım kızılı => "asi ve özgür genç kızım ben hohooyt."
* işe başladım sarısı => "plaza kadınıyım, çalışırım kazanırım ortamlara akarım hihihi."
* koca buldum, evlendim kahverengisi => "duruldum, hanım kadınım mehhehhh."
japonya'da kadın üniversiteleri var
-
bilimsizliği japonya'da da olsa gidip buldu adam. helal olsun.
pamukkale turizm
-
böyle soğuk soğuk, sessiz sessiz, hıçkırıksız ağlayan adama hiç konuşmadan kahve ve selpak getiren muavinlere sahip firma.
varsın televizyonları çalışmasın bazen.
edit: ağlayan ben olsam anlatır mıyım oolm.
fotosentez yapacağı beklentisiyle bitki izlemek
-
bilimsel merak, gözlemcilik, araştırma ruhu ve gerizekalılığın ilginç bir bileşimi sayılabilecek eylem. bitkilerin gündüzleri karbondioksit alıp, oksijen vermesi; geceleri oksijen alıp karbondioksit vermesi şeklinde son derece güdik bir şekilde körpe zihinlere sokulmuş olan bu tabiat atraksiyonu bana hep ilginç gelmiştir. fotosentez konusunu öğrendiğim o andan itibaren oturma odasındaki aşk merdivenini takibe aldım. bitkinin gündüzleri verdiği oksijeni görebilecekmişim, o ana tanık olabilecekmişim gibi gelirdi hep. kimi zaman "aha oksijeni verdi herhalde" diyerek içime boş boş hava çekerdim. o zaman ebru şallı'nın tv8'deki pilates dersleri yoktu ama fotosentez esnasında ebru şallı'nın şimdi çıkardığı gibi "vüüüüüühhhhh ev-veet kaburgalar harika vüüüüüühhh ev-veet sırtımız börek gibi" lafları eşliğinde, sanki böyle vüüüüüüh vüüüüh diye bir oksijen verme sesi duyar gibi olurdum. oksijen veriyor muydu bilmiyorum gerçi. oksijen verdi verecek diye aşk merdivenini izlerken uyurdum bazen. akşama doğruysa büyük bir korku içinde uyanırdım. zira akşamları karbondioksit verip beni öldürebilirdi aşk merdiveni.
öğrendiğim her konuyu annemle babamla paylaşma alışkanlığımın bir sonucu olarak geceleri aşk merdiveni ile aynı ortamda bulunmamamız gerektiğini anlattım onlara. karbondioksit veren aşk merdiveni sağlığımıza zarar verebilirdi çünkü. babam, annem, küçük kardeşim ve babannem beni gülümseyerek dinlerlerdi. bana hiç inanmadılar... bir sabah uyandığımda oturma odasında cansız bedenlerini gördüm. ahahaha yok lan şaka... allah etmesin töbe estağfurullah... babannem oturma odasında aşk merdiveninin gölgesinde yatmasına rağmen maşallah 94 yaşına kadar yaşadı. arkadaşlarıyla konken oynarken çıkan kavgada vurulmasaydı belki de hala yaşardı...aslında yaşlı-masum-sevimli demeyeceksin, kızgınlıkları çok fena oluyor nenelerimizin dedelerimizin. ölenlere rahmet, yaşayanlara sıhhat dilerken bu entryimi de milli eğitim bakanlığına seslenerek bitirmek istiyorum: yıllar yılı yanlış anlatmışsınız fotosentezi, bitki gece karbondioksiti verdi verecek diye çocukluğumun en güzel günlerini acıyla, gerilimle geçirdim. olmadı milli eğitim bakanlığı, yanlış yaptın, seni şimdi kınamaya başlasam ömrüm yetmez.... yazık.
mülakatlarda işe alınmama sebepleri
-
istenilen parayı söylemek.
yani ben şu kadar istiyorum diye net bir şey bir rakam söylemeyin arkadaşım. yapmayın bunu.
öncelikle işe kabul aşamasında değil de, iş ciddiyete bindiği vakit bu konuşmayı yapın.
ilk görüşmede hemen rakam filan vermeyin, illa ki bir rakam istiyorlarsa eminim siz bu işe/ünvana ve sorumluluğa uygun bir ücret belirlemişsinizdir gibi dolaylı cümleler kurun
ortak nokatda buluşabilceğimize eminim gibi şeyler söyleyin.
amaç verilen emeğin/bilginin karşılığın da verilmesi gibi muğlak sayılabilecek ama karşı tarafı tatmin edebilcek cümlelerle sonraki görüşmeye devam edebilmek.
iş görüşmesi sırasında bu aday ile yıllarca birlikte çalışabilecek miyiz sorusuna cevap aranır, bunu hiçbir zaman unutmayın.
bu adam bizi 1 sene sonra satar gider diye düşündürtmeyin.
o yüzden uzun vadeli ortağınıza bakar gibi konuşun; istekli, hevesli, bilgili görünün ve en önemlisi yapıcı olun.
ortak nokta buluşabileceğinize inandırın ik'yı.
bunları yapamazsanız zaten kaybetmişsinizdir.
cumhurbaşkanlığı binası saray değil büyük bir ofis
kimseyi arayıp hal hatır sormayan insan
-
benim bu. yapım böyle. herhangi bir psikolojik tespit kasacak değilim. kimseyle kötü değilim. kimseyle aram da bozuk değil.
boş muhabbete gelemiyorum.
enteresan şekilde beni arayıp sorarlar mesela.
sanırım nedeni görüşülen akraba sayısının minimum sayıda olması ve iş için başka bir şehirde yaşadığın için geçmişinden uzakta olmak.
ömrümde hiç toplu mesaj da yollamadım mesela.
aslında kalabalık ortamları severim. ama istediğim zaman girip , istediğim zaman da o kalabalıktan çıkıp yalnız kalabilmeliyim.
okula halı saha ayakkabısı ile gitmiş nesil
-
ya o diilde bi ara kızlar bile total 90'la geliyodu okula o nasıl bir furyaydı haala anlamış değilim amk
su geçirmez saati var diye saatle banyo yapmak
-
süresi fazla uzatılmamalıdır, zira su saati var, o geçirir ay sonunda.
metin feyzioğlu'nun rte'yi çılgınca alkışlaması
-
sırf yeşil pasaport için muhalif adamlar bile böyle oluyorsa, rant için cebine milyon dolarları atan adamları düşünemiyorum.
gbt yapan polisin facebook'tan istek yollaması
-
adınızı soyadınızı tercihinizle değil, yasal zorunluluk ile paylaştıysanız, bu yetkiye sahip olan kişinin sizi eklemesi yetkinin amacı dışında kullanılmasıdır.
adama godoş demeye getiren gavat çomarlara duyurulur.
unutulduğunda ufku iki katına çıkaran şeyler
-
eski sevgili.