hesabın var mı? giriş yap

  • adamlar bildiğin türkiye'de hayrına çalışıyor amk. ayda 8 papara ile 4 lira. şimdi gitsem bakkaldan bir doritos alsam 15 lira veririm. beleş kargo,her ay beleş triple a oyun, bi de prime video.

    elin amerikalısı bile buranın garibanına bizim devletten daha iyi bakıyor yemin ederim.

  • çoğu zaman bana nasıl bu kadar sabırlı, sakin, tahammüllü olduğum soruluyor. sanıyorum bunun sebeplerinden biri üniversite okumamış olmam. türkiye'de sarsılmaz ast üst ilişkisiyle, statükocu yapısıyla, kraldan çok kralcılığı ile, kayırmalarıyla, kaydırmalarıyla, entrikalarıyla tam bir ortaçağ derebeyliği zihniyetiyle yönetilen bu kurumlarda örselenmediğimden cebimde bolca tahammül kaldı diye tahmin ediyorum.

    savcılığa verdiğim her 10 ifadeden 7'si öğretim üyelerinin şikayetleri üzerine oluyor. asker değil, adnan hoca değil, milletvekili değil. bu öğretim görevlileri "eleştirel düşünce", "fikir ifade özgürlüğü", "mantıksal çözümleme" öğretecekler.

    siz kimsiniz yahu? kendinizi ne zannediyorsunuz? kim sizi bu kadar havalara çıkardı? paper'larınızı alsam, önce intihalleri ayıklasam, sonra da yerel, ucuz, parayla makale yayınlayan mecralardaki yayınlarınızı elesem, h-index'inizi hesaplasam bir avuç düzgün insan kalırsınız. onlar da zaten öğrenciyi düşmanıymış zannetmeyenler çıkar. geri kalanınız hayata daha iyi bir akademisyen, daha iyi bir eğitim adamı, daha iyi bir insan olarak tutunmak yerine zamanında bedelini biat ederek ödediğinizi düşündüğünüzden aynı bedeli ödetmeyi hak gördüğünüz o çürük sistemin boktan çarklarını yağlamaktan başka bir iş yapmıyorsunuz.

    o çarkın içinde onunla beraber kül olup gideceksiniz. yerinize yepyeni aklı beyni açık bir nesil gelecek. sizi ne kimse hatırlayacak ne de kimse size minnet duyacak. tarih sizi ufak puntoyla ufak utanç dolu bir paragrafa sıkıştırdığıyla kalacak.

    sizin vereceğiniz eğitimin bende eksik olmasından dolayı da son derece memnunum. gelecekteki tercihlerimi de sizin gibilerin olmadığı bir dünyadan yana yapmaya devam edeceğim.

  • geçen aksam kofte yaparken kofteleri saydigimi fark ettim ve daha once hic saymadigimi. annenin kaderi kiza demisler, huylari da biraz boyle sanirim. zaman gectikce, kuzularla birlikte kofteleri de sayiyorsun muazzez. bos odalarin isiklarini sondurur oluyorsun.

    kelle basi alti kofteden hesabini yapiyor anne, kendisi sozde sevmediginden yemiyor. ben yemezsem her evladima bir kofte fazla duser diye dusunuyor ve agiz tadiyla bir kofte dahi yiyemeden gidiyor. essek degilsin ya, sen de dusunuyorsun, bu dunyada gun gordu mu annem, yasamadi ki daha hic, ben ona ne verebildim ki, o nereye gidiyor. kapilara baka baka yiyorsun kofteni, anne her an kapidan girip tabagina bir tane daha koyacakmis gibi geliyor; ama gelmiyor.

    arkadaslarin anneleri hakkinda dert yaninca yahut yaninda annelerine ses tonunu yükselttiklerinde onlari sarsip uyandirmak istesen de, eskiden aynisini sen yaptigindan belki biraz mahcubiyetle sesini çikaramiyorsun, idare et diyorsun, içinden keske benimki yasasa da karissa derken. o ne büyük bir lütuf sonradan anliyorsun. özlemek anneyi, sevgisini baska sevgilerde tamamlamaya çalismak, çok tuhaf. özel günlerin hakkinda eskiden beri canlandirdigin resimlerin içine o gün gelince onu asla sigdiramiyorsun, çocukken aklinin ucuna gelmeyecek senaryo senin hayatin olmus, yasiyorsun. haydi otur plan yap simdi yapabiliyorsan yoksa aç zeki müren dinle mihrabim diyerek yüz vurdugun kisileri hatirla, hepsi bir annen ediyor mu..

  • doğum gününde annenin parasız olması sebebiyle cepte 1 lirayla dershaneye gitmek ve en yakın arkadaşın öğle tatilinde ' ya kusura bakma x, hediye alamadım onun yerine yemek ısmarlasam olur mu? ' demesi akabinde gözyaşlarına zorlukla hakim olmak ve içinden ' lan esas hediye bu be. ' demek. bu olayı hatırladıkça hüzünlenmek.

  • doktorların sizin 3 kuruşunuza el sürmeyip bu ülkeyi bırakıp hak ettiği değeri gördüğü yerlere gitmesiyle sonuçlanacaktır.

    bu memleketin güzide insanları şiddetten ve emeğinin karşılığını alamamaktan bıktı.

  • nisan 2020'de türkçe altyazıyla birlikte gelen oyun.

    mart gibi karıyı boşar, nisan ayında rahat rahat takılırım.

    1 yıl sonrası gelen edit: oyuna bak anasını satim, sürekli erteleniyor. karı başımıza kaldı.

  • ürünleriyle ilgili çok fazla yorum yapamam, bir kaç kere denk geldiğinde beğenmemiştim ama firmanın ve sahibinin tarihçesi oldukça serin hikaye.

    kurucusu milton s hershey şekerleme işleri büyümeye başlayınca 1900'lerin başında pennsylvania'da yeni büyük bir fabrika kuruyor.

    ama sadece bununla kalmayıp, fabrikasının yakınına çalışanlarının yaşayacağı kendi elektriği, kanalizasyonu, tesisatı, merkezi ısıtması, okulları, şehiriçi ulaşımı vs ile tüm altyapısı hazır kendi adını verdiği bir de koca kasaba kuruyor*. hatta daha sonra kendi tema parklarını bile inşa ediyorlar*

    daha da ötesi buraya eşiyle 1909'da kurduğu vakıfla, darüşşafaka tarzı bir de yatılı okul açıyor. uzun yıllar sadece yetimleri kabul ediyorlar bu okula

    eşi catherine 30'lu yaşlarda yakalandığı, o dönemde teşhis edilemeyen bir hastalıktan senelerce muzdarip olduktan sonra erken yaşta vefat edince, milton amcam aşkını kalbine gömüp bir daha hiç evlenmiyor.

    eşini kaybettikten sonra da, hiç çocukları olmadığından bütün malvarlığını (1918'de 90 milyon dolar artı hershey's şirketinin sahip olduğu 40%'lık hisselerini) herşeyini eşiyle kurduğu vakfa bırakıyor.

    bu vakıf, sonraki yıllarda hisselerin çoğunluğunu elinden çıkarsa da hala hershey's şirketinin yönetim kurulundaki oy çokluğuna onlar sahip. ve vakfın şu anki malvarlığı 20 milyar dolar seviyelerinde.

    günümüzde zaman zaman bu paranın çok azını kuruluş amacına uygun olarak eğitime harcadığı için eleştirilse de vakıf hala büyümesini sürdürüyor

    belki çoluk çocuk olsa har vurulup harman savrulacak bir servet bu şekilde katlanarak yaşamaya ve fayda yaratmaya devam ediyor.

  • haber alma ve bilgiye ulaşma hakkım, bana sormadan ve iznim olmadan nasıl kısıtlanabiliyor ?

    önümüzdeki seçimlerde bir güvenlik tehdidi olsa, nasıl iletişim sağlanacak ?

    mesela 15 temmuzda da aynı engelleme yapılsaydı, halk nasıl direniş gösterecekti ?

    kapalı bir kutuda, merkezi bir odadan yönetiliyormuşum gibi hissettiriyor. kumanda odasındakiler, keyfine göre hareket ediyor.

    günümüzde telefonlar iletişim ve haberleşme aracı olarak kullanılıyor fakat cebinizdeki telefonlar, 1 dakika içerisinde tüm işlevini yitirebiliyor.

    bakın bu bir sorundur. hem de ciddi bir sorun. derhal bu uygulamaya son verilmeli, bu konuda farkındalık yaratılmalı.