ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
adını feriha koydum
-
kandırıldık türkiyem!
-istanbul kalabalık.
-15 milyon nüfusu var.
-gezilecek çok yer var.
-çarpık kentleşme de cabası...
hadi ordan! bu saatten sonra bok inanırım size. gördük işte bu dizide asıl gerçekleri.
-istanbul toplam 30 kişiden oluşuyor. bunların hepsi bir yerlerden birbirlerini mutlaka tanıyor (komşu kızı cansu ve emir hariç. onlar tanışmıyorlar bir tek.)
-istanbul'da gidilecek bir otel, bir şeyler içilecek tek bir cafe var. herkes o otele geliyor, herkes o cafe'de takılıyor.
-istanbul'da toplam 6 tane ev var ve bu evlerin temizliğine sadece feriha'nın anası gidiyor.
artık bana "istanbul'da yaşam çok zor." demeyin lütfen. yemem.
alüloz
-
almanya'daki araştırmacılar tarafından ucuz ve kolay bir şekilde üretilmesi için bir yol bulunduğu açıklanan şeker.
vücut bu maddeyi tutmadığından, kiloya neden olmadığı ve şekerin yüzde 70’ine eşdeğer bir lezzetin söz konusu olduğu söyleniyor.
şahsi fikrim, üzerinde yapılan araştırmalar henüz yeterli değildir. ama yakın gelecekte gidişatı ne olur bilinmez.
aşağıda alülozla ilgili yapılan bir çalışmanın detayları mevcut.
matsutani chemical industry ç ve japonya'nın nagazaki üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından yapılan yeni bir çalışma, nadir bir şeker olan d-alülozun (d-psikoz olarak da bilinir) yemek sonrası yağ oksidasyonunu artırarak ve karbonhidrat oksidasyonunu azaltarak kullanıcıların kilolarını yönetmelerine yardımcı olabileceğini keşfetti.
the journal nutrition'da yayınlanan bir çalışmada, araştırmacılar 13 sağlıklı bireyde tek başına d-allülozun enerji metabolizması üzerindeki etkilerini araştırdılar.
sonuçlar, d-alüloz grubundaki deneklerin, kontrol deneklerine göre enerji için daha fazla yağ okside ettiğini, kontrol deneklerinin ise daha fazla karbonhidratı oksitlediğini göstermiştir. d-alüloz grubunda insülin, total kolesterol ve trigliserit düzeyleri değişmeden kalmıştır.
bu nedenle çalışmanın yazarları, düşük dozda d-alülozun, vücut ağırlığını kontrol etme ve korumada etkili olan yeni bir şeker olabileceğini düşünmekteler.
kaynaklar:
1) http://www.nutritionaloutlook.com/…s-study-suggests
2) orijinal kaynak: kimura t et al. “d-allulose enhances postprandial fat oxidation in healthy humans.” nutrition, vol. 43-44 (2017): 16-20
3)http://www.fortuneturkey.com/…ernatif-arayisi-44793
tecavüze uğramış karısına sahip çıkan koca
-
seven adamdır. erkek adamdır.
onun yerinde onun yaptığını yapamayacak olan, erkeklikten bahsetmesin. kendini de erkekten saymasın.
hülya avşar'ın köpeğinin adını çarşı koyması
-
haber niteliği taşımamaktadır.
eğer ki köpek kardeşimiz hülya'nın adını çarşı koysaydı bak o haber olurdu işte.
rus edebiyatı klişeleri
-
fransızlara olan hayranlıkları.
çocukları asker mi olsun memur mu sorunsalları.
köylülerin sözde çok mutlu olması yalanı.
imamoğlu'ndan sonra her şeyin çok güzel olmaması
-
adama, kişilere, gruplara, cemaatlere ,vakıflara, derneklere hizmet işinin bitmesiyle bir çok şey güzel oldu, olmaya da devam ediyor.
çatlayın amk
alper tunga öldü
-
binlerce yıldır kimsenin söylemedigi gerçek. ama ben bu oyunu bozdum tabi. neticede insan ömrü taş çatlasa 120 yıl filan. artık birileri bunu anlamali. çok basit.
vegan oğlum bugün ne yedi
-
(bkz: çocuk istismarı)
galatasaray'ın c. ronaldo'nun fiyatını sorması
-
ben de bazen pahalı olduğunu bile bile alamayacağım ürünlerin fiyatını soruyorum. geçen borusan otomotivde bmw x6 nın fiyatını sormuştum mesala. ayıp mı ? alamayacaksam bile kaça alamayacağımı bilmek hakkımdır.
varoluşsal sancıyı anlatan cümleler
-
en güzelini tutunamayanlarda oğuz atay anlatmıştır.
yatağımın karşısında bir pencere var. odanın duvarları bomboş. nasıl yaşadım on yıl bu evde? bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım? kimse de uyarmadı beni. işte sonunda anlamsız biri oldum. işte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
d: defne, a: anneannesi, olay saniyeler önce gerçekleşti:
a: defnecim elma yemek ister misin?
d: istemem.
a: haydi bak soyuyorum ama!
d: istemiyorum.
a: tabağa mı koyayım elinde mi yersin?
d: ye-miy-cem.
a: ama haydi son kez soruyorum istiyor musun istemiyor musun?
d: is-te-mi-yo-rum!
a: sen bilirsin. bak ama ne güzel elm..
d: istemiyoruuum!
a: yani yemeyecek misin?
d: yemiyceeeeeem!
a: ama bak elma yersen ne sağlıklı...
d: *ciyaaaaaaak*
hemen ardından koşarak yanıma geldi, yüz kıpkırmızı, kaşlar alabildiğine çatık:
- baba! elma yemek istemiyorum!
- öyleyse yeme.
böyle deyince bir an için dondu kaldı, ardından küçücük kollarıyla öyle bir sarıldı ki boynum kırılacak sandım.