hesabın var mı? giriş yap

  • insan ilişkilerinde başarılı, muhasebe konusunda yetkin, gezmeyi seven eleman aranmaktadır.

    meali: halk otobüsüne muavin arıyoruz.

  • allen iverson nba'dan nasıl uzaklaştırıldı ve kariyeri nasıl sabote edildi?

    1. bölüm: #77708347

    2. bölüm ile devam edeyim:

    2008'den sonra neler yaşandı?

    öncelikle 2008'e kadar olanki süreçten kısaca bahsedelim. iverson 2007 sezonunda denver'a takaslandı. takası kimin istediğiyle ilgili %100 net bir bilgi olmasa da sixers yönetiminin istediğini düşünüyorum. iverson her zaman için bir sixer olarak emekli olmak istediğini söylemiştir (ki sonrasında oldu da). ligin hiçbir zaman üst düzey kadroları arasında olmayan bir takımla yıllar geçirmesine karşın şikayet ettiği de görülmemiştir. söylediklerinin arkasında duran ve iki yüzlü bir karakteri olmayan birisi olduğunu düşündüğümüzde ben gitmek istediğini düşünmüyorum. daha çok philadelphia'nın bir yeniden yapılanma hamlesi olarak görmüşümdür hep.

    her neyse, sonuç olarak iverson denver'a gitti ve lig çapında bir merak hakimdi. zira gittiği takımın yıldız oyuncusu carmelo anthony lig sayı krallığında 1., iverson ise 2. sıradaydı. bu iki oyuncunun sahada aynı takımda mücadele edecek olması büyük bir heyecanla karşılandı. fakat iverson aslında denver için uygun oyuncu değildi ancak bu durum pek kimsenin umrunda da değildi. nba'in en hücumcu takımı ortaya çıkmıştı bile. iverson, anthony, jr. smith, martin, camby, nene gibi oyuncular vardı kadroda.

    iverson geldiğinde takımın en önemli oyuncularından anthony ve jr. smith new york maçındaki kavgadan sonra uzun süreli cezalar almışlardı. takımın otomatikman tek lideri olan iverson carmelo gelene kadar takımı taşıdı ancak melo geldikten sonra bazı sorunlar ortaya çıktı. 2 tane sadece hücuma odaklı oyuncunun olduğu bir beşte kim savunma yapacak, kim top dağıtacaktı?

    bu sorunun hücum tarafı zamanla aşıldı ve iverson'ın olduğu bir takımda carmelo mecburen topla daha az oynamaya alıştı. fakat takımın savunması felaketti. kağıt üzerinde aşırı hücumcu ve sonsuz sayı potansiyelli bir takım olmalarına rağmen ligdeki neredeyse hiçbir takıma savunma yapamıyorlardı. buna rağmen iverson geldikten sonraki 2 sezonda takım istikrarlı bir yükseliş gösterdi. özellikle 2008 sezonunda.

    2008 yılında denver 88'den sonra tarihinin en iyi sezonunu geçirdi ve normal sezonu 50 galibiyetle kapattı. iverson hayatında ilk kez hücumda rahat olabildiği bir takımdaydı. zira sixers döneminin aksine takımın hücumda tek opsiyonu iverson değildi. ikili sıkıştırma geldiği anda topu bir takım arkadaşına yönlendiriyor ve sayıyı buluyorlardı. bundan çekinen ve kendisini ikili sıkıştıma uygulamayan takımlara karşı ise bire bir oynayabiliyordu. takım arkadaşları iverson'ın gelecekte hall of famer olacak bir oyuncu olduğunu ve onunla oynadıkları için mutlu olduklarını, olgun ve lider bir kişilik sergilediğini yer yer dile getiriyorlardı.

    sezon bittiğinde iverson maç başına 41,8 dakika, 26,4 sayı, 7,2 asist ve maç başına 18 şutla %46 şut yüzdesi gibi kariyerinin en verimli istatistiklerine sahipti. 2001 ve 2005 sezonları iverson'ın en iyi sezonları olarak görünse de, 2008 sezonu en verimli, olgun ve şut kullanımı anlamında en doğru tercihleri yaptığı sezondu iverson için. tam olarak lider bir guard görüntüsü çizen iverson aynı zamanda 82 maçın tamamında oynadı. şutör gardlar arasında ligde kobe bryant'tan sonra en iyi oyuncu kesinlikle iverson'dı.

    fakat en can alıcı noktaya gelelim: bu istatistiklerle ve takımının lider oyuncusu olmasıyla iverson (hayır, iverson'ın olduğu takımda o zaman 23 yaşında olan carmelo lider olamaz) ya zor da olsa ilk 5 seçilmeli, ya da garanti şekilde ikinci 5'e ismini yazdırmalıydı. denver'ın tarihinin en iyi normal sezonlarından birini geçirmesine en büyük katkıyı sağlayan oyuncunun ligin en iyi 5'lerinden birine seçilmesi garanti olmalıydı.

    iverson o sezonun ilk 5'ine seçilmedi. sıkı durun, iverson en iyi ikinci 5'e de seçilmedi. ve yine sıkı durun, iverson ligin en iyi üçüncü 5'ine bile seçilemedi. ama yine ve son kez sıkı durun, iverson harika rakamlar yakaldığı 2006 ve 2007 sezonlarında da hiçbir all nba takımına zaten seçilememişti.

    yaşanan bu komedinin ardından 2008 pekin olimpiyatları için amerikan milli basketbol takımında kimlerin oynayacağı da merak konusuydu. seçmelere ligde o sezon all star olmuş tüm oyuncular davet edildi. bir kişi hariç, evet, allen iverson.

    medya üzerine düşeni yapmaya başlayarak iverson'ın 2004 olimpiyatlarında takımı 3. yapabildiğini öne sürdü. atladıkları şey ise 2004 takımındaki en iyi oyuncunun iverson olduğu, diğer oyuncuların tamamının vasat bir oyun ortaya koyduğu, coach brown'ın başarısız olduğu ve o kadronun nba oyuncularından oluşan tarihteki en zayıf amerikan kadrolarından biri olduğuydu. hiçbiri önemli değildi, iverson yüzünden 2004 takımı başarısız olmuştu ve ligdeki en iyi birkaç oyuncudan biri olmasına rağmen bırakın seçilmeyi, çağrılmamalıydı bile(!).

    playofflarda ise lakers takımı denver'ı 4-0 ile süpürdü. zorlu batı yakasında 50 galibiyet alınca şampiyonluk parolası olan lakers ile eşleşmeleri tabi ki hoş olmadı. yukarda bahsettiğim denver'ın savunma özürlü takım yapısı playofflarda elbette hiçbir varlık gösterememelerine sepep oldu. iverson fiziği gereği top çalma kabiliyeti dışında hiçbir zaman çok iyi bir savunmacı elbette olmadı. fakat takımın hücumcu dolu olması, savunma beklenen oyunculardan camby ve martin'in de artık sakatlıklardan kurtulmayan kariyerleri ile birlikte takımın kalanı da savunmanın s'sini bile yapamıyordu.

    ertesi yıl iverson ile medya ve nba'in mücadelesi tırmanmaya başlarken, iverson detroit'e takas oldu. takımın bu tarz bir kadro yapısıyla başarılı olamayacağını anlayan denver yönetimi esasında doğru bir karar verdi. iverson da doğuda önemli bir gücü olan detroit takımına giderek kendisi için pozitif bir durumda görünse de, nasıl bir durumun içine düştüğünün elbette farkında değildi. kontatının son sezonunda istatistiklerinin düşeceği detroit takımına gitmekten daha tehlikeli ne olabilirdi ki?

    fanların ve gençlerin gözünde adeta bir tarikat lideri olan iverson'ın beyaz ve kurumsal amerikanın imajına ters olduğunu ilk bölümde uzun uzun anlatmıştım. zirvedeyken indiremedikleri ve açıkçası para kazanma bakımından işlerine de gelen iverson'ı, bir ufak düşüşte yok etmeye odaklanmış herkes yıllarca pusuda beklemişti, en başta da david stern, espn ve diğerleri.

    iverson detroit'e gittiğinde 3 numaralı formada ısrar etmedi. numarayı rodney stuckey'nin giymeye devam etmesine izin verdi. neticede medya kan emici sivrisinekler gibi başında dikilip bir hatasını beklerken kimseye malzeme vermeye gerek yoktu. ancak rodney stuckey ismini hafızanızdan çıkarmayın.

    takımın o dönemki koçu, şampiyon olmuş iyi bir kadroyu yönetmekte zorlanan eski oyuncu ve yeni çaylak koç michael curry idi. fakat curry'nin çok önemli bir özelliği, nba 1999 sezonu için lokavta girdiği dönemde lokavtın kalkması için en çok çaba sarf eden oyunculardan olmasıydı. david stern ile bu dolayla arası iyi olan curry, detroit takımında zorlu bir koçluk dönemi geçiriyordu.

    iverson takıma geldiğinde takımın lideri olacağı söylendi ve skora dayalı oyunuyla detroit'e ayrı bir hava getirdi. fakat kariyerinde ilk kez yarı sahaya dayalı bir basketbol oynadığı için istatistiklerinden önemli tavizler vermek durumunda kaldı. bunun sonucunda istatistikleri en üst seviyedeyken bile medyanın dilinden düşürmediği iverson'ın yerin dibine sokulması için daha da uygun şartlar oluşmuştu.

    ancak bir süre takım umut veren bir performans gösterdi. örneğin aralık ayında 7 maçlık bir galibiyet serisi yakalandı ki bu galibiyetler lakers, cleveland (normal sezon lideri), orlando (o sezon doğu şampiyonu oldu) gibi takımlardı. pistons takımı doğuda 4. sırada ve playofflarda kimsenin istemediği bir takım konumundaydı.

    ancak ardından bazı komedi olaylar zinciri başladı. richard hamilton sakatlandı ve rodney stuckey ilk 5'e yerleşti. hamilton döndüğünde ise stuckey ilk 5'te devam etti. sonrasında koç curry dahiyane bir kararla kısa bir 5 kullanacağını açıkladı. yani rasheed wallace pivot, prince power forvet ve hamilton kısa forvet olarak. iverson ve stuckey ise gard pozisyonlarını aldı. detroit nedense zorla stuckey'yi ilk 5 oynatmak istiyordu. bu plan elbette felaketle sonuçlandı ve mağlubiyetler gelmeye başladı.

    kaybedilen maçlardan sonra medyada suçlanan oyuncu ise elbette allen iverson oldu. tek bir "uzman" yorumcu dahi, orijinal ilk 5'e dönülmesi önerisini yapmadı. yani iverson pg, hamilton sg, prince sf, wallace pf ve takımdaki rol oyuncularından biri olan jason maxiell pivot. billups'ın bıraktığı takımın iverson dışında aynısı diyebiliriz. espn ve ana akım medyada ağırlıkla iverson, sonra da hamilton hedef gösterildi fakat stuckey'yi eleştiren çıkmadı.

    iverson'ın bir kanser olduğu, gittiği takımların kimyasını bozduğu, koç katili ve serseri olduğuyla ilgili, eskiden beri söylenmek istenen fakat şimdi fırsat çıkınca hemen ortaya dökülen söylemler artmaya başladı. ilk etapta stuckey için kenara çekilen hamilton zaten durumdan memnun değildi ve ayrıca kendisi adeta tongaya düşürülerek billups takasından hemen önce kontrat imzalamıştı. bunun üzerine takım oyunu oynamayı elbette bıraktı. soyunma odası curry'nin saçmalıkları ile zehirlenmişti bile.

    daha sonra iverson sakatlandığı bir dönem geçirdi. sakatlıktan dönüp hazır olduğunda ise koç tarafından ilk 5'e alınmadı. 1 maç, 2 maç, 3 maç derken iverson 20 dakikadan az süre almaya başladı. daha bir önceki yıl ligin en iyi 2. şutör gardı olan oyuncu kenarda tutuluyordu ve bu durum bu şekilde devam etti.

    bu adam işi bitmiş bir baron davis, mike bibby, jason kidd veya benzeri bir oyuncu değil, önceki sezon ligin en iyi 5-6 oyuncusundan biriydi. bu dönemde jason kidd ilk 5 oyuncusuydu. shawn marion ilk 5 oynuyordu. shaq zaten kariyerinde hiçbir zaman bench başlamadı ve o dönem o da bitik olsa da ilk 5 oyuncusuydu. hatta ve hatta grant hill ve baron davis bile ilk 5 oynuyordu.

    örneğin kobe bryant iverson'la aynı yaştayken istatistikleri ondan daha kötüydü. düşünün ki kobe bryant'a kenardan gelmesi söylensin. nba çapında olay çıkar. birkaç ay önce maç başına yaklaşık 27 sayı ve 7 asist yapan adamın, rodney stuckey denen bir oyuncunun arkasında kenardan başlaması söyleniyordu. gerçekten şaka gibi ve hatta gerçekten şaka olsaydı bile hiç komik değildi.

    aynı zamanda takımın koçu koç olmadığı için detroit takımının şampiyon hüviyetinden pek eser yoktu. takımda otorite sağlayamayan koçun yanında, özellikle richard hamilton başta olmak üzere billups'ın ayrılmasından hoşnut olmayan, ve iverson'a liderlik sözü verildikten sonra maruz kaldığı muameleyi gören detroit oyuncuları da elbette en iyi takım kimyasını oluşturamıyorlardı.

    iverson ilk 5 başlarken ligin en iyi takımlarına karşı maçlar kazanan bir takımda, istatistiklerinin düşmesi pahasına takıma uyan bir yarı saha oyunu sergileyen iverson (hatta şu anın yıldız oyuncusu westbrook üzerinden bir son saniye şutuyla maç bile kazandırdı), sistematik bir medya lincine maruz kalmıştı.

    iverson'ın hala bir takımı taşıyabilecek enerjik skorer olduğu açıktı, fakat takıma şimdi stuckey'nin (stuckey kim lan!?) liderlik etmesi isteniyordu. elbette sonuçlar rezalet oldu. takımdaki kimyanın bu meseleler sonucu tamamen bozulması playofflara doğru gidilirken detroit'in art arda maçlar kaybetmesine yol açtı ve detroit ancak 8. sıradan playoff yapabildi.

    playoffta sezonu doğu 1.si olarak kapatan cleveland ile eşleşen detroit takımı seriyi elbette kaybetti. iverson ise sakatlığından dolayı playofflarda oynamadı. zaten içine düştüğü durumu geç de olsa gören iverson için detroit kariyeri çoktan sona ermişti. rodney 'suckey'yi future franchise oyuncu olarak göre detroit yöneticileri de daha sonra elbette detroit tarihindeki en vasat oyunculardan birini lider yapmaya çalıştıklarını anlamışlardı. ama önemli değildi, iverson operasyonu başarıyla tamamlanmıştı. gerisi son bir felaket ve yine fişi çekecek olan medyaya kalmıştı.

    kalanı son bölümde.

  • hizmet olarak "maaşın bende dursun. gaspçısı var, uğursuzu var. sen istediğin zaman, istediğin köşe başından, istediğin kadar vereyim ben sana" olayını sunan banka. benden aldığı parayı da ben çekene kadar başkalarına kiralıyor. sonra da "sen çekene kadar parayı kasada güvende tuttum. bedelini keseyim dur" diyor.

    evet aynen mahalle berberi mahmut gibiymiş. o da hep değdiriyor zaten.

  • bu zamana kadar en az 50 araç bakmış, bu araçların içinden yalnız 3-4 tanesini beğenmiş ve 2 tanesini satın almış, henüz işin başında ancak hemen hemen tüm çakallıkları görmüş biri olarak naçizane birkaç kelam etmek isterim.

    malum, en ucuz ekspertiz ücreti şu an 500 lira civarında. 10 tane arabaya baksanız 5000 lira eder. haliyle bu parayı havaya vermek canınızı sıkabilir. o sebepten, bildiklerimi ve uyguladığım kontrolleri sizlerle paylaşacağım.

    öncelikle olayın en başından başlayalım. x miktar paranız var ve araç almak istiyorsunuz, bu sebeple araç ilanlarına bakmaya başladınız. sarı site olsun, kırmızı siteler olsun, facebook pazarı olsun tüm ilanlara bakmalısınız.

    ilan bakma aşamasında dikkat etmeniz gerekenler:

    1) araçların bulunduğunuz şehirde yahut bulunduğunuz şehre yakın, çevresi geniş olan insanlar için ise arabalardan gerçekten anlayan dostlarınızın ikamet ettiği şehirlerde olmasına özen gösterin. aşağıda yazacağım maddeler doğrultusunda en beğendiğinizden başlayarak bir liste çıkarın, “bakmaya değecek araçlar listesi”.

    2) hiçbir araca görmeden kapora göndermeyin. kesinlikle yapmayın bunu.

    3) alacağınız aracın piyasasını bilin. kaç para civarında gittiğini aklınızda tutun. örneğin 150-170 bin bandında satılan bir model için ilana 120 bin yazıldıysa o arabadan şüphelenin. aciliyeti ne kadar olursa olsun, kimse sağlam malı yok paraya satmaz. bedava peynir, fare kapanında olur.

    4) öncelikle modelli bir araç alacaksanız, karşı taraftan bir ekspertiz raporu talep edebilirsiniz. ekspertiz rapor tarihinin çok eski olmamasına dikkat edin.

    (ara madde 1: gaziantep, kahramanmaraş, adana, şanlıurfa, hatay, konya gibi şehirlerden araç alacaksanız ekspertiz raporunun güvenilir yerler tarafından çıkarıldığına bakmalısınız. bu iller dökük araçların toplanma merkezleridir. 2 arabadan 1 araba çıkarırlar, eklerler, size hatasız diye satmak isteyebilirler.)

    5) ekspertiz raporunda yazılan notlara muhakkak bakın. öncelik sırasına göre şaseler, direkler (a, b, c sütunu da denir), podyelerde hasar veya işlem var mı dikkat edin. motorda yağ yakma, üfleme, suya yağ ya da yağa su karışma var mı onlara bakın. tabii notlarda yazıldıysa.

    6) ekspertiz raporu aklınıza yattıysa 5664’ten aracın hasar kaydını sorgulayın. alacağınız arabada ağır ya da yüksek hasar kaydı olması, değerini düşürecektir.

    7) araç hasar kaydını sorguladınız ve sonuç olumlu, sıra ptt’den km sorgulamaya geldi. aracın plakasını girerek km sorgusu yapın. km sorgu verileri, aracın muayene yapılan tarihlerdeki km rakamlarını gösterir. eğer bu rakamlarda, yıl ilerlemesine rağmen düşüş var ise, arabadan uzak durun.

    8) ekspertiz raporunu istediniz, hasar ve km sorgusu yaptınız, her şey tamam. ilan sahibini arayın ve araca bakacağınız zamanı netleştirin.

    aracın başına geldiniz, yapmanız gereken iş kaporta kontrolü.

    (ara madde 2: arabanın muayene zamanını, ruhsattaki sahibinin kim olduğunu, ruhsattaki yakıt türü ile araç yakıt türünü, ruhsattaki şase no ile araç şase nosunun tutup tutmadığını kontrol edin)

    9) araca muhakkak gündüz bakın.

    10) araç kaportasında çürük, boyasında kabarma ya da çatlama var mı bir bakın. boyada kabarma/kusma varsa altta bir çürük olduğunu, çatlama varsa da o bölgenin macunlu olduğunu anlarsınız.

    11) araca uzaktan baktığınızda kordonları, çizgileri birbirini yakalıyor mu dikkat edin. çamurlukta başlayan çizgi, kapılardan geçerek arabanın kıç kısmına kadar dümdüz ilerlemelidir. eğer çizginin/kordonun seyahat istikameti doğrultusunda derinliğinde yahut çıkıntısında ya da düzlüğünde bir abukluk varsa, abukluğun bulunduğu yerde/parçada işlem vardır.

    12) aracın boyasında dalgalanmalar var mı dikkat edin. araç etrafında gezerek gezdiğiniz kısımlarda öbekler halinde boyada dalgalanma ya da boya yansımasında karıncalanma görürseniz o gördüğünüz kısımda işlem mevcuttur.

    13) aracın kaportasında işaret ve orta parmaklarınızın tırnakları ile tıktıkıtıktıkıtıktıkı diye ritim tutturmak suretiyle eski kaporta/boya ustalarının boyaölçer icadından önce yaptığı gibi macun kontrolü yapabilirsiniz. eğer bu tıktıkıtıktıkı sesleri bir bölgede, diğer yerlerden daha farklı geliyorsa kıllanın. *

    14) aracın dış kaportasına baktınız. beğendiniz. şimdi sıra çamurluklara ve diğer hareketli parçalara bakmaya geldi. bu hareketli parçalar (kapılar, bagaj kapağı ve kaput) ve çamurlukları tutan vidalar bulunur. vidaların üstünde anahtar izi var mı bir bakın. eğer var ise, o parça sökülmüştür ya da değiştirilmiştir.

    15) baktığınız parçaların boyalarında alttan farklı bir renk çıkmış mı siz yine de bir kontrol edin. eğer çıkmışsa o parça değiştirilmiştir. * eğer bu farklı boya rengi tüm parçalarda mevcutsa, araç rengi değiştirilmiştir. tabii değişen araç renginden şüphelenmeniz gerekiyor, belki araç change (yani mevcut araca bir başka aracın şase numarasının kopyalanması) yapılmıştır. eğer ardışık parçalarda aynı renkler çıkıyorsa, araç ekleme olabilir. kapı fitillerini açıp punto izlerine bakın. puntolar birbiri ile eş mesafede aynı derinlikte mi, dikkat edin.

    (ara madde 3: kaporta dışı kontroller
    1- camlar orijinal marka mı, değil mi kontrol edin. sadece ön cam değişmişse kabul edilebilir, taş sıçramıştır, bir şeyler olmuştur. ancak kapılarda değişen camlar varsa, orada bir darbe almış olması olasıdır.

    2- farlar ve stop camları araç markasını taşıyor mu kontrol edin. çoğu marka, üstünde kendi markası yazılı far ve stop camı kullanır. önde veya arkada sağ ya da sol olarak tek taraflı değişen cam varsa o kısımda darbe olması olasıdır)

    (ara madde 4: taksi çıkması riski- baktığınız araç başka markalardan ucuz bir sedan (egea, linea, megane, symbol, taliant, c-elysee, 301 gibi) ise, taksi çıkması olma riski taşır. 10 yaşa kadar bir aracın döşemelerinin yenilenmesi çok normal karşılanmaz. döşemeler orijinal olmalı. direksiyon simidi, vites topuzu gibi yerler anormal derecede aşınmış kaymak gibi olmuş mu ona bakın. araç kaportasında köşe yerlere ve girinti-çıkıntılara dikkatlice bakın. ne kadar iyi boyanmış yahut sarı kaplama ne kadar dikkatli sökülmüş olursa olsun, böyle yerlerde sarı sarı kalıntılar bırakacaktır.)

    şimdi sıra motor kontrolünde.

    16) araç motoru yeterince soğuduysa, radyatör kapağını açın ve soğutma sıvısına bir bakın. sıvı üzerinde sarımtırak, mayonezimsi köpükler var mı, ya da sıvıya parmağınızı daldırdığınızda elinizde yağ kalıyor mu diye kontrol edin. eğer bunlardan biri var ise müjdeler olsun, araç suya yağ karıştırıyor, uzaklaşın.

    17) aracı çalıştırın, biraz ısınsın. ardından yağ çubuğunu çıkardıktan sonra gaz halatını çekmek suretiyle arabaya gaz verin. (gaz halatının nerede olduğunu bilmiyorsanız, yahut gaz halatı diye bir organın varlığını bile duymadıysanız* araç sahibinden içeriye oturmasını ve gaz vermesini isteyin.) eğer gaz verildiği esnada çubuktan egzoz dumanı gelirse, egzoz kokusu gelirse, çubuk kanalından yağ sıçratırsa uzak durun. motor, kartere egzoz gazı kaçırmaya başlamıştır. (not: bazı motorlarda çubuktan yağ sıçratma standarttır. mesela opel ecotec motorlarda bu normaldir. yine de istisnalar kaideyi bozmaz.)

    18) araç çalışır vaziyette ve rölantide iken yağ kapağını sökün çıkarmayın. yağ kapağı dişlerinden kurtulmuş vaziyette iken motor, yağ kapağına vakum yapıyor mu diye kontrol edin. sağlıklı çalışan bir motorun yağ kapağını fırlatmaması, kendine çekmesi gerekir. (ki bu kontrolü çoğu motor ustası bile yapmaz. benim gibi kıl alıcılar ve işini aşkla yapan ustalar yapar.)

    19) araç yine çalışır vaziyette, araç sahibi direksiyon başında iken siz de aracın arkasına geçiyorsunuz. araç sahibinden arabaya gez verip çekmesini isteyin. yüksek devir gaz verdikten sonra gazı kesince, egzozdan duman atıyor mu bir bakın. beyaz dumanla beraber yoğun şekilde su geliyorsa motor conta yakmış ve su sızdırıyor olabilir. mavi duman geliyorsa araç yağ yakıyordur, sorun piston sekmanlarında ve/veya blokta olabilir. kara duman geliyorsa araca yazılım atılmıştır*, ya da motorun tam hava alamamasında veya farklı başka bir sebepten kaynaklı zengin yakıt karışımı yakıyordur. beyaz, mavi ya da siyah, duman olmasın.

    motor kontrolünü de tamamladık. sıra sürüş testine geçti.

    21) sürüşünüz esnasında aracı kaldırmada (manuel araçlar için), yoğun titreme var ise, patinaj yapacak kadar fazla gaz vermenize rağmen araç patinaj yapmıyorsa, sürüş sırasında 3./4./5. viteslerde gaz vermenize rağmen hızlanmasında anormal bir yavaşlık yahut araç bağırmasına rağmen gitmiyorsa, müjde! baskı balata son demlerini yaşıyor.

    22) araç rölanti halde iken rölanti seviyesi bir düşüp bir yükseliyorsa bir sıkıntı vardır. egr valfinden tutun, gaz kelebeğine kadar bir sürü sebebi vardır ve sanayideki sanatkâr ustalarımız genelde bu sıkıntıyı tek seferde çözemezler. uğraşırsınız.

    23) motorda tekleme, gaz yememe falan varsa bu bir sorundur. bujiler, buji kabloları veya ateşleme bobini gibi ateşleme aygıtlarından biri yahut birkaçı arızalı olabilir.

    24) sürüş esnasında araba sağa sola çekiyor mu bir bakın. çekme var ise rot ayarı bozuk olabilir, aks kafası sorunlu olabilir, amortisörlerden biri patlak olabilir yahut tekerlerde asimetri olabilir. (tekerlerde asimetriyi kontrol etmek için araçtan inip, ön tekerler ile bu tekerlerin çamurlukları arasındaki mesafeyi arasına parmaklarınızı sokara ölçebilirsiniz. sağ ve sol tekerlerdeki çamurluk mesafesi birbirinden farklıysa, asimetri vardır.)

    25) eğer araç belli bir hızdan sonra titriyorsa balans ayarı bozuktur, lastiklerden biri arızalıdır ya da jantlardan biri yamuk olabilir.

    26) sağa, sola dönüşlerinizde amortisörlerden lokloklok diye ses geliyorsa, sesin geldiği amortisör patlaktır. amortisörler ön ya da arka şeklinde, sağ-sol takım olarak değişmelidir.

    27) aracı sürerken kasislerde, çukurlu tümsekli yollarda ön kısımdan tıkırtı benzeri sesler geliyorsa ön takımda sıkıntı vardır. biraz uğraştırabilir.

    bonus madde 1) araba karbüratörlü lpg’li ise hem lpg’de, hem de benzinde çalışıp çalışmadığını kontrol edin.

    bonus madde 2) lastikler yeni mi, kabak mı kontrol edin. şu an en ucuz takım lastik 5000 lira. yazık değil mi? *

    ***
    evet, kontrollerimizin sonuna geldik. boya ve kaporta kontrolümüzü elimizde boyaölçer olmadığını farz ederek yazdım, boyaölçeriniz varsa zaten kullanmayı da biliyorsunuzdur.
    ***
    bu yazdıklarımı 100.000 lira ila 120.000 lira bandındaki nispeten ucuz araçlar için (ne günlere geldik yarabbi!) uygulayabilirsiniz. yüksek meblağlardaki arabalar için muhakkak kendiniz bir ekspertize gidin.
    ***

    yeni aracınız şimdiden hayırlı uğurlu olsun, kazasız belasız sürünüz efenim.

    2 ay sonra gelen edit:
    100.000-120.000 lira bandındaki "ucuz" araçların artık 150.000 liraya kadar gideri var.
    en düşük ekspertiz ücreti de 500'den 850'ye çıkmış. 1000 deyin ağzınız yorulmasın.

    4 ay sonra gelen edit:
    o ucuz araçları şöyle 170.000 bandına kadar çıkarın. ekspertiz ücretine de 1500 deyin. :(

    6 ay sonra gelen edit:
    ucuz araçları 200.000’e kadar çıkarabilirsiniz arkadaşlar. maalesef…

  • inanılmaz bir olay: https://twitter.com/…_tr/status/1546251220720943119

    açamayanlar için: https://streamable.com/78bawg

    30 sene önce çoktan yeryüzünden silinmesi gereken bu çağ dışı sistemlerin aldığı bir can daha. akan trafikte kapıyı açık bırakmak ne demek? klima açmamak için kapı açık gidiyorlar. ayrıca aynı anda hem bekleyen yolcu takibi yapıyor, hem araba kullanıyor, hem para üstü veriyor, hem telefonla konuşuyor, hem de inmek isteyen varsa indirmeye çalışıyor. işine geldiği gibi süratli gidip terör estirmek veya çok yavaş gidip trafiği tıkamak da cabası. 2022'ye geldik halen bu ipsiz sapsız at hırsızı mafyalarla uğraşıyoruz.

    ve daha kötüsü ne iktidarın ne de muhalefetin bunları ortadan kaldırmaya yönelik tek bir projesi var. hepsi halinden memnun.

  • nereye gidiyorsunuz arkadaş alt üstü kahve satıyorlar ne ipuçundan bahsediyorsunuz .