hesabın var mı? giriş yap

  • istanbul, izmir, muğla, sakarya, sapanca, tekirdağ şu ana kadar görebildiğim yoğun yerler.
    üst edit : edirne, bursa, balıkesir, kütahya her yeri sarmış durumda.

    özetle şu şekilde işliyor :

    1) imarsız da olsa, yola kenarı olan / yakın olan bir "kupon arazi" alıyorsunuz. (bkz: #163955611)
    2) araziye prefabrik küçük bekçi kulübesi vardır hani, onlardan koyuyorsunuz. kanunen bu yasal.
    edit 2 : "6 m²’yi geçmeyen kontrol veya bekçi kulübeleri" 2 metreye 3 metre olacak en fazla, sakın daha büyüğünü yaptırmayın yıkılır.
    3) sonra bu bekçi kulübesi için elektrik & telefon (bu ikisi kısmen kolay) & su (en zor olanı) çektiriliyor. bu süreç yaklaşık 6 ay - 2 yıl sürebiliyor. yakında benzer yer varsa daha kolay oluyor.
    4) foseptik kuyusu, su olmadıysa su kuyusu açılıyor.
    5) altında çekilebilme aparatı olan (lastikli ufak, demirden değişebiliyor burası önemli; - asla prefabrik ev değil, tahta ev değil) tiny house kuruluyor. bu tiny house karavan kategorisinde oluyor araba ile çekilebildiği için.
    6) tiny house'a alttan su, elektrik, fosseptik, telefon bağlantıları yapılıyor.
    7) bütçenize göre 2-3 tane tiny house yan yana koyarak oda adedinizi arttırabiliyorsunuz. tiny house önüne bir tane patio yapılıyor, oturma takımı vs. olan; bunun üzeri çardak&şemsiye vs. türevleriyle kapatılıyor; bu alan hava soğuk olmadığında salon gibi kullanılıyor.
    8) bahçeye havuz vs. yapacaksanız 1 metreden derin olursa izin gerekiyor, 1 metreyi geçmezse izine gerek yok süs havuzu kategorisine giriyor.
    9) istediğiniz kadar herşeyi kuralına göre yapın gene belediyeden birileri gelip rüşvet için tırmalıyor.
    10) mutlaka güvenlik kamerası & çit & köpek vs. koruması yaptırın; hırsızlık ve yaban hayvanları istilası çok oluyor.

    sorulara edit :
    11) 2 yıl beklerken elektrik için solar panel kullananlar var. bunlar bildiğiniz ufak karavanların tepesinde olan panellerden. distribütör sistemini de kurarak ışık, abartmadan evdeki elektriklendirme için kullanabiliyorsunuz. buzdolabı, çamaşır makinesi seçerken hep en iyi elektrik tasarruflu olanından alıyorsunuz. termosifon ve sıcak su için ayrı solarlı sistemler var, içine girince zaten hepsini keşfedersiniz.
    12) telefon gelmediyse uzaynet vs. uydu internet türevleri var, ya da telefonun internetini paylaşıyorlar. telefon çekmiyorsa baz istasyonu talebinde bulunuyorlar. turkcell superonline'ın da bir şeyleri var teknelerde falan da kullanılan sormak lazım.
    13) foseptik kuyusunu açan firma yardımcı olur, ayda yılda bir doluyor, kamyon vidanjör geliyor çekiyor gidiyor.
    14) urla'da oturuyorum burada yığınla var. daire'de çıkan hatta iki örneği de göstereyim; bunlar da urla'da : https://www.youtube.com/watch?v=e7t6tve9e9a & https://www.youtube.com/watch?v=_hmgs7oivfe

    debeden sonra edit :
    15) 5) ile ilgili detayı (bkz: #155771628) şurada güzelce anlatmışlar. aynen önce plaka, sonra çekme belgesi.
    16) metrekare olarak bir limit var mı bilmiyorum (max 50 metre kare gördüm sanırım) ama tonaj olarak var. masrafı ayrı oluyor, tiny house alırken yönlendirirler. 3,5 tona kadar olan var, 3,5 ila 10 ton arası olanlar var; koşulları nedendir tekrar aldığınız firmaya sorun anlatsınlar. (02 belge misal 750 kilo 3500 kilo arası için; genelde bu kullanılıyor)
    17) belediye süreçleri dertli. başa ekşiyebiliyorlar, özellikle biri şikayet ederse işkence çektiriyorlar. "bağlanınca" bir çok şey çok daha rahat yapılıyor anladığım kadarıyla. hiç belediyeyle muhatap olmayan da oluyor şansa. kader kısmet işleri.
    18) trailer park & tiny house türevleri dünyanın dört yanında var. amerika'da mesela park kategorisinde geçiyor, trailer park oluyor, evler imarsız oluyor, ucuz oluyor vs.
    19) bahçe ve etraf ışıklandırması solar ışıklarla oluyor. ağaca asıyorsunuz, çitlere asıyorsunuz, kapıya asıyorsunuz, evin etrafına asıyorsunuz; gündüz şarj ediyor, gece yanıyor. solar ışık / lamba diye aratın çıkar sonsuz adet.
    20) belediye işleriyle ilgili çok soru geliyor, eviniz her zaman tekerlekli arabayla çekilebilir olmaya hazır olmak zorunda. eğer sağa sola bir şey ekleyeyim diyerek bu aparatları kaldırırsanız anında evinizi yıkarlar. ( misal : https://twitter.com/…uge/status/1550466878937735169 )

  • 20 kasım 2012 galatasaray'ın manchester united galibiyetinden sonra yapılan röportajda muhabirlerimizden birisi hem galatasaray'ı hem de kendisini aciz duruma düşürmüş.

    gazeteci: 1993'te de istanbul'da hayal kırıklığı yaşadınız, şimdi de aynısı oldu. 19 yılda bir şey değişti mi?

    alex ferguson: evet, iki kere kupayı kazandık.

    adamlar zaten liderliği garantilemiş yedek takımla gelmiş galatasaray da güzel bir galibiyet almış niye bunu sündürüp duruyorsun la. sir alex'e olan hayranlığım bir kat daha artmış durumda.

    kaynak: http://skorer.milliyet.com.tr/…/1630459/default.htm

  • "be hey dürzü,
    ne ararsın aşure ile aramda
    sen kimsin ki fasülyeyi sorarsın?
    hakikaten gözün yoksa hamurda
    sütlü tatlıya niye nohut sorarsın?

    nohut, fasülye yiyorsam sana ne.
    yoksa sana bir zararım, yerim.
    ikimiz de gelsek herhangi bir özsüte,
    ben seviyosam aşuremi yer giderim

    tatlı krizinde mümkün müdür seçmek
    yatıp kalkıp aşureye dua et.
    senin gibi dürzülerin yüzünden,
    tatlıdan da soğuyacak bu millet

    tatlı krizindeki hali sakın unutma
    aşureye dil uzatma sebepsiz
    annen yine tatlı yapardı ama
    içinde ne var bilemezdin şerefsiz"

  • zamanında, "kullanıcı dostu* tasarım" nedir, verimlilik nedir bilmeyen bir adam tarafından tasarlanmış, daha sonra da değiştirmek kimsenin aklına gelmemiş ya da gelmiş de kimsenin işine gelmemiş tasarımlara verilen -en azından benim az önce verdiğim- addır bu. örnek vermek gerekirse:

    makarna poşeti: yahu kardeşim yırtarak açmaya çalışırsın açılmaz. sinir olursun, zorlarsın. birden yarıya kadar yırtılır poşet; her yer makarna olur. bir kısmını zorla tencereye dökersin, kalanıyla ve yırtık bir torbayla baş başa kalırsın. atsan atılmaz satsan satılmaz.

    selobant: bir gün biri çıkar da çocukluğunun "en zor dönemi neydi" diye sorarsa, selobandın ucunu bulmaya çalıştığım o elim anlar gelir ilk olarak aklıma. bazı tasarımcı denyolar işi o kadar abartmıştır ki ucunu bulsan bile bandı ordan sökemezsin. bazen de tam ucunu buldum derken tutup çektiğinde bant tam ortadan enlemesine yaryılır ve yarı kalınlıkta bir bant çıkar. şimdi bir değil birçok kayıp uç vardır elinde. her şey daha karmaşıktır.

    mayonez kavanozu: dünyanın stresli işi, dibinde azıcık kalmış bir mayonez kavanozundan çay kaşığıyla, eline mayonez bulaştırmadan kalan mayonezi sıyırmaya çalışmak değil de nedir?

    ortalı defter: ilk sayfalara yazmaya başlamakla eş zamanlı başlar kabus. eğer defter tek ortalı ve kalınca bir defterse satırın sonuna gelince elinizdeki kalem pıt diye giriverir altı boş kağıda. girmese de yazı bozulur eğri büğrü olur. ortalara ulaştıkça her iki taraftaki sayfalar bombelenir. gün ortasındaki kabustur. off.

    meyve suyu kutusu: yeni çıkan ve güya modern tasarımlı olan bu kutuların kapakları çevirerek açılır ve hatta açılırken içindeki koruma bandını da açar. buraya kadar her şey güzeldir. ama eğer bardağa koymaya kalkarsanız güzel başlayan maceranız hiç de hoş olmayan bir şekilde devam eder. bu kutulardan ilk bardağı yere dökmeden doldurabilene tetrapak tarafından fenerbahçeli rambo'nun çaldığı avrasya maratonu kupasının verileceği efsanesi dolaşır market rafları arasında. kutuların üzerinde "açmadan önce çalkalayınız" yazması ama içinde hava olmayan kutuyu çalkalamaya kalkınca oluşan sessizlik dünyanın en hüzünlü sessizliğidir. kutunun dibinde kalan ve asla sahip olamayacağınız o bir yudum meyve suyu da ayrılıkların en acısını yaşatır insana*.

  • dünyanın en geniş insanı. bundaki gam keder siklemez hava hiçbir insanda yok. ne derseniz deyin umurunda olmaz. saçları dökülmez. içine dert etmez. fena özeniyorum böyle insanlara.