hesabın var mı? giriş yap

  • ilk kornerini bize karsi ilk maçta kullanan san marino'nun ilk puaninida bizden aldigi müsabaka. san marino tarihinde önemli bir yeri olan ama türk futbol tarihinde ise hatirlanmak dahi istenmeyen maç.

  • beğenmediği rakamlara o dizide oynamasaydı, şimdi gonca vuslateriyi kim tanıyor olacaktı?

    zamanında verilmesi gereken tepkiyi vermemiş, ihtiyacı olduğu için yada onun da işine geldiği için devam etmiş herkesin, yıllar sonra gösterdikleri tepkilere hak veremiyorum. parayı az buluyorsa oynamayabilirdi, kaldı ki dizinin yapımcısı da gülse değil.

  • ''celal ile ceren''i ımdb'nin ''en kötü filmler'' listesinden çıkarmaya kararlı olan şahan gökbakar, yeni filmi için hazırlıklara başladı...
    zaytung | son dakika

  • feminazi bazı yazarlar kadının tarafında. yemedim falan diyor. parayı vermediğinin görüntüsünü istiyor. ulan videodaki kadın bile parayı verdiğini iddia etmiyor sen burada kadını savunuyorsun.

    10/10 rezalettir. kadının kendi çevresinde kesinlikle linç edilmesi gerekir. gecenin 11 inde ekmek parası için çalışan adamı sen nasıl kullanırsın ya?

  • bir arkadasim bana demisti ki "hic dusmanin yoksa akraban da mi yok?".
    ne zaman akrabalardan birine sinirlensem onun bu lafi gelir aklima.
    akrabanin akrabaya yaptigini dusmanin yapmaz.
    kucuklukten basliyolar sidik yarisina.
    eger sizle yasit cocuklari varsa bokunuzu bile kiyaslarlar o derece.
    ilk,orta,lise donemi boyunca karne notlari kiyaslanir,kim takdir kim tesekkur almis kim daha caliskan onun hesabi yapilir.
    universite donemi kim daha iyi universite kazanir sonra kim daha iyi is bulur hesabiyla sizi deli ederler.
    ise baslanir kim ilk once evlenicek bunun derdine duserler.
    evlenirsin kim ilk cocuga sahip olcak,sevismenizi bile kiyaslayama yetenegine sahiptirler.
    olene kadar kiyaslayacak bisi bulup,sizi kiyasladiklari akrabanizdan ve kendilerinden nefret etmenizi saglarlar.
    sonuc olarak cekirdek aile iyidir daha fazlasi sadece bas agrisi.

  • istanbul: mor ve ötesi, madrigal, hey douglas.

    ankara: bengü, buray, koray avcı, sabahat akkiraz, onur akın.

    adana: cem adrian.

    antalya: edis.

    mersin: sertap erener, can bonomo, atiye.

    muğla: melek mosso.

    şöyle biraz baktım da chp'nin tüm büyükşehirleri alması sayesinde milli bayram kutlamalarında kalite baya artmış gözüküyor. diğer sanatçılara saygısızlık olmasın ama eskiden belediye konserleri mustafa ceceli, alişan, demet akalın ve 4-5 aynı ismin etrafında dönüp duruyordu.

    şimdi tam anlamıyla yeni neslin dinlediği sevdiği isimler sahne alacak. bunların yanında bir sürü cumhuriyet tarihini anlatan etkinlikler var.

    özlemişiz böyle coşkulu kutlamaları.

  • (romica evlilik yıldönümü kutlaması için makyaj yapmıştır, çocukları çabucak giydirip babaneye bırakma telaşı içindedir. ege (4,5 yaş) ve ilay (2,5 yaş ) tuhaf tuhaf annelerine bakmaktadırlar.)

    ege: anne senin gözüne ne oldu?
    romica: makyaj yaptım oğlum, gözüme far sürdüm.
    ilay: anne korrkunç olmuş.
    ege: hayır hiç de korkunç olmamış, değişik olmuş.
    romica: (umutlanır) nasıl değişik olmuş, iyi mi kötü mü?
    ege: iğğrenç değişik olmuş.

  • 17. yüzyılda, fransa'nın vaux vikontu ve maliye başmüfettişi olan nicolas fouquet, vaux'da, kendisi için büyük bir saray yaptırdı. bu saraydan dolayı onu kıskanan fransa kralı 14.louis, çağın ünlü mimarı louis le vau'ya, fouquet'nin sarayından daha güzel ve daha muhteşem bir saray yapmasını emretti. 1668'de, 13. louis'in av köşkünü bozmadan aynı yerde inşaata başlayan le vau, köşkü büyüterek çok büyük bir saray haline getirdi.

    günümüzde avrupa'nın en büyük sarayı olan versailles, paris'in 25 kilometre güneydoğusunda yeralan bir saraylar ve köşkler topluluğudur. sarayın asıl özelliği bahçesinin büyüklüğü ve güzelliğidir. bahçesi birkaç köyü, evleri ve tarlalarıyla içine alabilecek kadar büyüktür. bahçeye silah kapısı denilen yerden girilir ve önce bakanlar avlusu denilen avluya geçilir ve sonra da saraya ulaşılır. "devlet benim" diyen ve "güneş kral" ünvanını alan 14. louis, bu devasa bahçenin korusunda avlanır, binlerce konuğunu burada ağırlardı.

    sarayın güzelliği, dış görüntüsünden çok içinin dekorlarındadır. 1792'ye kadar gelen her kral ve kraliçe, buraya bir şeyler eklemiş ve önceki yapılardan daha güzel olmasına çalışmışlardır. sarayın içindeki muhteşem salonlar ve daireler le brun tarafından süslenmiştir. büyük daireler eski yunan ilahları olan diana, merkür, mars, apollon gibi isimleri taşır.

    sarayın en önemli dairesi, bahçenin en güzel yerine bakan "aynalı galeri"dir. 75 metre uzunluktaki bu salonun iki duvarı boydan boya 400 adet ayna ile kaplıdır. salonun tavanındaki resimler le brun'un eseridir. 1782'de kurulan abd ile ingiltere arasındaki anlaşma ve birinci dünya savaşı sonunda, mağlup almanya ile müttefikler arasındaki anlaşma bu salonda imzalanmıştır.

    sacre coeur'un tam karşısında ünlü bahçeleri ve tarihiyle ışıldayan, goblenli ve altın yaldızlı duvarları, muazzam büyüklükteki yapısı, içerisinde barındırdığı birbirinden değerli portreleri, heykelleri ve neredeyse her eşyasındaki eşsiz işcilik ve emekle, gizemli öyküleriyle hala kalın duvarları arkasındaki tarihi yaşatan saray.

    daha girişteki avluda bile apaçık insanı etkileyen bir havası var versailles'ın. marie antoinette'nin tam olarak giyotine vurulduğu yerde orası. avluda sizi etkileyen hava içeri adım atmaz yerini garip bir ağırlığa bırakıyor. tuvalet bulunmamasının ve sarayda yalnızca pek sık kullanılmayan bir türk hamamının olması nedeniyle saray, inanması zor ama dışkı ve ağır yağ gibi bir esans kokuyor. (adamlar bilmemkaç yıl önce sıçmış hala kokuyor!) rehberin anlattığına göre; dönemin kralları yılda bir kez kraliyet bahçesindeki küçük havuzda halkın gözleri önünde iç çamaşırlarını çıkarmadan suya bir kez girip çıkmak suretiyle duş alıyorlar. fransa bu yüzden parfümün kalbi. tarihe adını yazdırmış, filmlere kitaplara konu olmuş tüm kralların, kraliçelerin, soyluların odalarını gezdiriyorlar gittiğinizde. her yer tablolar ve heykellerle dolu. son hava değişikli gül bahçelerine çıkıldığında yaşanıyor versailles'da. anlatılması çok güç. gerek görsel gerek duyusal(!) bambaşka bir yer gül bahçeleri. belkide saray kadar etkileyici.

    versailles, fransa'nın en ihtişamlı devrini yansıtır. aynı zamanda ölçüsüz harcamalarla devletin iflasını simgeler.

  • türkiye gerçeği olup inanç ile ona uygun simgesel giyimin doğru orantılı olmadığını gösteren durumdur. muhakkak ki istisnai durumlar ve bölgeler vardır ama genel itibarı ile sık rastlanan bir durum olduğu net. 15 yıldır iş gereği erzurum dan kilis e , yozgat tan giresun a, edirne den yüksekova ya kadar her yeri gezdim gördüm zirai bir veri altyapısı oluşturduğum için özellikle gece şehirlerde kalıp gündüz köylerde bulundum.

    ve dün (evet lan dün daha) şunu farkettim. özellikle kadınların giyim tarzınının köy ile şehir arasında muazzam farklı olduğunu. şehre girdiğinizde kalacağınız otel ve onun çevresinde kara çarşaflı bile görmek yadırganmamakta ,kabul zaten bununla ilgili değil problem. isteyen istediği gibi giyinsin sorun yok. ama aynı şehrin 20 km içerisindeki bir köye gidiyorsunuz kızlar bildiğimiz baş örtüsünü arkadan bağlamış, çoğu zaman uzun kollu ama bazen de kısa kollu tişört altında şalvarı , koyununu güdüyor,tarlada çalışıyor ilaçlama yapıyor. bölge desen aynı , erkek desen aynı erkek, inanç desen kesinlikle şehirdekinden daha çok camide vakit geçirir sohbetler yaparlar velhasıl benim gözümde şehirdeki adamdan daha inançlı. peki bu nedir.

    2 yıl önce şehre giden bir dolmuşun ön tarafındaki evin bahçesinde şehre gitmek için hazırlanan 15 -16 yaşlarında dünya güzeli bir köylü kızımızı görmüştüm. kız yemenisini çıkarıp türban takmıştı. o zaman iş yoğunluğundan mı bilmiyorum bunu yorumlamamıştım. bugün o kızı hatırladım. muhakkak ki sosyologların işi ama şehre geçiş aşırılığı beraberinde mi getiriyor? din aslında modernizmin silahı mı?

    bilemiyorum be sözlük.

  • sosyal medya öncesi yoktu böyle avamlar. camlara süs ve resim asmalar falan noluyoruz ya ben anlamadım. hadi resim asarsın masumane bir eylem fakat o yemeği yaparken kokunun yayılacağını, erittiğin tereyağından ve yemeğinden sıçrayan yağların türlü türlü yerlere sıçrayacağı ve eğer iyi temizlenmezse senden sonra o vagonu kullanacak kişiyi rahatsız edeceğini düşünmüyor musun? düşünmüyorsun çünkü beyinsizsin.

    empati yeteneği olmayan yaratıklardan nefret ediyorum. kesin yanında jbl go tarzı bir ses bombası da getirmiştir akşam da ledleri takıp parti yaparlar. ulan çok mu zor başkalarını rahatsız etmeden yaşamak gerçekten anlayamıyorum.