hesabın var mı? giriş yap

  • evde sevgiliyle oturulurken, siz ders çalışıp o kitap okurken internetten birşeye bakmak gerekir. benim laptopumu al der. google, wikipedia karıştırılırken çok kullanılanlarda bir blog görülür. sevgilinin bu kadar çok girdiği ve okuduğu blog merak edilir ve aklın bir köşesinde kalır.

    o gittikten ve siz ders çalışmaktan bezmişken, kafanızı dağıtmak için bir bölüm how i met your mother izleyeyim derken blog aklınıza gelir. o bloga girilir ve okunmaya başlanır.

    blogu yazan kişi sevgilinizle aynı müziği dinlemekte, aynı filmleri seyretmekte, aynı konulara ilgi duymakta ve aynı kitapları okumaktadır. cümle yapıları bile sevgilinizinkine benzemektedir. ama yazıların içeriklerini anlayamazsınız. çünkü onları yazan kişi birini çok sevmekte ve sevdiği kişiden çok uzaktadır. ama o yazılar o kişinin okunması için yazılmıştır bilirsiniz.

    derken taşlar yerine oturur. '4 yıldır birlikteyiz ve seni sadece yazları görmekten yoruldum' cümlesi akla sevgilinin yazlıktaki aşkını getirir. '2 yıldır nerede olduğumuzu bilmiyorum' derken son 2 yıllarında açık ilişki yaşadığı hatırlanır. 'eskiden senin istanbula taşındığında oturacağın evi düşünürken şu an onunla ev bakıyorum' yazısının tarihi sizin ev baktığınız tarihlerle aynıdır. 'artık seni unuttum, başkasını öpüyorum' yazmışken yukarıdaki tarih ilk öpüştüğünüz tarihtir. 'senin kot pantolonlarını, siyah tshirtlerini özledim' diye okurken aklınıza size hep renkli elbise giydiğiniz için sitem ettiği gelir. 'senin gülmeni isterdim sense hep somurturdun, o bana hep gülüyor ama senin somurtmanı tercih ederdim' dediğini gördüğünüzde içinizde birşeylerin kırıldığını hissedersiniz.

    ama bunların hiçbiri 'biz seninle bu yola birlikte çıktık, birbirimizi bulduk, kaybettik, kendimizi sınamak için başka yollara girdik, ara sokaklara daldık. durdum seni bekledim. ben seni bekledikçe sen uzağa gittin. bende yanıma başka bir misafir aldım, saptığım yollara onla devam ediyorum. birlikte devam edebilmemiz için başka yollar öğrenmemiz, başka misafirler tanımamız lazım biliyorum. tekrar ana yola çıktığında haber ver, yanında olmak istiyorum' diye yazdığını görmek kadar sizi incitmez, üzmez. siz onu anayolunuzda birlikte olduğunuz kişi olarak düşünürken siz onun için ara yollardaki misafirsinizdir.

    o anda anlarsınız. sevgilim dediğin sevgilin değildir. eski sevgilisi ise onun için eski değil her daim sevgilisidir.

    edit: yıllardır bu entry ile ilgili sonra ne oldu tarzından 100'den fazla mesaj aldım o yüzden editleme gereği duyuyorum.

    bu olaydan 1 hafta sonra ben en sonunda bunu köşeye sıkıştırdım ve itiraf ettirdim, sonra da ayrıldım. ayrıldıktan sonra biraz rahatladı bu hıyar, eski sevgilisine geri döndü. eski sevgilisiyle bir süre çıktıktan sonra kız bunu bundan daha iyi eğitimli, iyi maaşlı biri için terk etmiş. ayrıldıktan 1 yıl sonra bana tekrar deneyelim gibisinden yazdı, buluştuk, oturduk, konuştuk ve baktım bunun kafa hala o kızda, kızı sinir etmek için bana yazıyor gene reddettim. hoş o zamanlar yaptıklarıyla beni çok üzmüştü, o yüzden aklı o kızda olmasa bile reddederdim. son duyduğuma göre okyanus aşırı bir yerlere taşınmış, tüm arkadaşlarını hayatından silmiş. the end.

  • tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır, yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için tanrı'yı kullanırlar. giordano bruno

  • mars’la olan sorununu merak edenlere istinaden:

    sorun sadece cem yılmaz’ı değil, ana akım dağıtım ağlarını kullanan tüm yapımcıları ilgilendiriyor.

    bilet fiyatları (mısır kampanyası, meşrubat kampanyası gibi promosyonlarla) sürekli yükseliyor. yapımcıların payıysa yıllardır aynı. yapım şirketleri bu duruma istinaden boykot kararı alınca, malum haberdeki kadın da:

    “biz yeni cem yılmazlar yetiştiririz, halkı filmsiz bırakmayız” demiş. bunun meali de şu:

    “biz bu işe emek veren insanlara hakkını teslim etmek yerine, yolunacak yeni kazlar buluruz.”

    özet: cem yılmaz şahane bir cevap vermiş.

  • migros veya herhangi bir süpermarket dilim karpuz satabilir. çekirdeğini bile satabilir. ancak ben ömrümde ilk defa pazarda yarım karpuz gördüm. işte bu çok daha dehşet verici bir şey.

  • aynı zamanda kupadaki en ruhsuz ve zevk vermeyen takımdır.

    kuzey makedonya, macaristan, finlandiya gibi nispeten zayıf takımlar bile çok güzel mücadele veriyor.

    edit: yalnız bizimkilerin de hakkını vermek lâzım, reklâmlarda hepsi süper oynuyor.

    ulan her şey para mı bee!

    debe editi: babalar gününde debeye girdik madem,adet yerini bulsun. babam başta olmak üzere tüm babaların günü kutlu olsun.**

  • yerel japon halkı tarafından daisugi (sürdürülebilir ormancılık) olarak isimlendirilen ve yaklaşık olarak 800 yıldır devam eden tamamen doğayla barışık bir proje. bu şekilde ağaç yetiştirip kereste üretmenin altında, ülkenin geniş bir ormanlık alanı olmaması (toprak bakımından 377.915 metrekare) yatıyor.

    asırlarca yaşayabilen bu japon sedir ağaçlarını tek seferde dikerek, sonrasıda sık ve düzenli bir şekilde budama yaparak, bir meyve ağacı misali devamlı meyve ve sebze toplar gibi ağaçlardan düzenli bir şekilde odun hasat ederek kereste üretilebiliyor.

    toprağa ekili ana gövdenin tepesindeki uzun dallar sanki başka bir ağaç gövdesiymiş gibi kesiliyor ve alttaki ana gövde sürekli yeni ağaç kolları üretiyor. japon halkı birçok konuda olduğu gibi bu konuda da işini biliyor.

    daisugi, japon halkının ormanlarını yok etmeden kaliteli kereste elde etmesine izin vereren asırlar önce öğrendikleri harika bir keşif. geliştirilen bu harika teknikle oldukça uzun, son derece düz ve sağlam gövdeler elde ederek istedikleri kalitedeki mükemmel keresteleri, yine doğaya ve ağaçlara zarar vermeden üretebiliyorlar.

    asıl değinmek istenen konu; bu japon sedirlerinin ülkemizde yetiştirilmesinin ve bu teknikle odun ve kereste üreterek ormanların yok olmasının önüne geçilmesi mümkün mü? böyle bir projeyi hayata geçirebilmek için, ilgili sedir ağacının yetişebilmesi adına ülkemizin iklim şartları müsait mi?

    böyle güzel bir çalışma hayata geçirilse ve yurdun dört bir yanına ilglili japon sediri fidanları dikilerek girişimlerde bulunulsa sizce de harika olmaz mı? ağaçlar kesinlikle hem görsel olarak harika hem de son derece faydalılar.

    edit:
    ekstra video ve fotoğraf.

    ufak bir video
    fidan dikimi yapan birinden video
    fidan nakli yapılan başka bir video
    yetiştiriciliğe yeni başlayan birisi video

    ilgili birkaç fotoğraf:
    görsel 1
    görsel 2
    görsel 3
    görsel 4
    görsel 5

    aşağıdaki fotoğraflar ise kesilen ağaç kollarından elde edilen kerestenin kullanım alanlarını içeriyor.
    görsel 1
    görsel 2
    görsel 3
    görsel 4
    görsel 5

    kaynak 1
    kaynak 2

  • efendim sümer mitolojisi tartışmasız dünya üzerindeki en karmaşık, en sorunlu ve bilinmesi en zor mitler bütünüdür. hala çözülememiş bir çok problem, cevaplanamamış çok sayıda soru mevcuttur. mitlerin gerçekten karmaşık olması, konunun uzmanı olmayan okuyucu için okumaktan vazgeçmesine bile sebep olacak bir sonuç doğurur. bunun en temel sebebi, `olayları kronolojik olarak takip etmenin zorluğudur`. ayrıca bir diğer büyük sorun da, şimdiye kadar evrenin, dünyaların, tanrıların, kavramların, insanların ve daha başka şeylerin yaratılışlarına dair "çok çok az ve kesin olmayan kaynaklara" mahkum olmamızdır.

    şimdi bu entry'de yapmak istediğim şey, insanın yaratılışı'na kadar ( zaten sümer mitleri temel manada insanın yaratılışı ile sona erer ) olan safhayı kronolojik bir çizgiyle sunmaktır. ancak bir çok sorun var. öncelikle burada anlaşılması için ve kavramların ardlarını daha iyi görebilmek için ayrıntılı konuşmalar yapacağım. buna mitoloji felsefesi yada mitoloji sosyolojisi de diyebilirsiniz. ayrıca hafiften karşılaştırmalı mitoloji'ye de gireceğim. zira sümer mitleri, "sözlü ve yazılı olarak bilinen en eski mitler" bütünü olduğu için, bazı kavramları başka ve daha bilindik şeylerle açıklamazsam, anlaşılmaz olacaktır.. ben burada sümer mitlerini hellen mitleri ile karşılaştıracağım.

    ayrıca şunu da belirtmeliyim ki mitolojiyi tamamen anlatmak gibi bir amacım yok. zaten bu çok zordur. amacım temel olaylar ve kronoloji bilgisini edindirebilmek. sümer mitolojisi onlarca mit ve anlatıyla doludur. tanrılar yaratılır, tanrılar maceralar yaşar, kültür ve uygarlık yaratılır, falan filan. ama önemli olan bunlar değil, temel taslaktır. ben evreni ve dünyayı, ve daha sonraki şeyleri yaratan en öncül tanrıların ortaya çıkışını anlatacağım. bu yüzden arada birçok anlatıyı es geçmemi mazur görün.

    öncelikle kaynak konusundan ve kaynaklar hakkındaki sorunlardan başlamak istiyorum. malumunuz üzere sümer mitleri'ni sümerce ve akadca yazılmış çivi yazılı tabletlerden öğreniyoruz. ve sanılmasın ki bu öğrenme şeklimiz "hah açtık bak burda baştan sona anlatılmış, ne güzel.." şeklinde. bütün bu mitler, tek tek, dağınık şekilde yazılmış, sonradan birbirleriyle ilişkilendirilmiş ayrı metinler şeklindedir. bu yüzden mitolojinin ortaya çıkması, sümerce'nin okunuşundan 100 yıl sonraya denk gelir. ve aslında hala tam bir mitoloji ortaya çıkmamıştır.

    bir başka sorunumuz edebi kaynakların çok az sayıda olmasıdır. çivi yazılı tabletlerin yalnıza yüzde 10 kadarı edebi niteliklidir. geri kalanları ticaret kayıtları, hukuk, memur listeleri gibi işimize pek de yaramayan tabletlerdir. bir de dil, yani sümerce çok büyük bir sorundur. sümerce, okunmaya başlanmasının üzerinden 200 yıla yakın süre geçmiş olmasına rağmen hala tam olarak anlaşılamamış bir dildir. bu yüzden bazı edebi tabletlerde satırların ne söylediği anlaşılamamaktadır.

    bulunan edebi tabletler, özellikle bu tabletleri okuyan ve sümer mitolojisi üzerine ana araştırma eserlerini veren samuel noah kramer, thorkild jacobsen, adam falkenstein, françois thureau-dangin, jules oppert gibi isimler tarafından katagorize edilmiş ve isimlendirilmiştir. bu bahsettiğimiz tabletler, sümer mitlerini öğrendiğimiz yegane metinleri içerir. bu tabletlerin bazılarının isimlerini vermek istiyorum:

    - sümer edebi katalog tabletleri.
    - kadim nippur silindiri.
    - gudea silindiri.
    - chicago hece yazıtı.
    - nippur dilbilgisi metni.
    - tanrılar ve ölüler diyarı.
    - gök ile yerin ayrılması.
    - enlil gök ile yeri ayırır.
    - enlil ile ninlil. nanna'nın döllenmesi.
    - bitki tanrıları.
    - enki ve ninhursag.
    - su tanrısı enki.
    - inanna ve enki.
    - insanın yaratılışı.
    - lahar ve aşnan.

    şimdi, kaynaklardan kısaca bahsettiğimize göre kronolojik olaylar dizisi işine girişebiliriz:

    --- nammu ---

    ilksel deniz. her şeyin başlangıcında ilksel deniz vardı. bu zamana kadar ele geçirilen sümer metinlerinde ilksel denizin kökeni ya da yaratılışı, ortaya çıkışı ile ilgili kesin bir bilgi yoktur. muhtemelen bu, hellen mitolojisi'ndeki okeanos ve thetis'in oluşturduğu "ilksel sular" ile aynı şeydir. sami mitolojisi'nde de tiamat olarak geçer. nammu büyük olasılıkla "yaratılmamış", "ezelden beri var olan" bir "ilk mekan" olarak tasavvur ediliyordu. ayrıca burada tek, hellen'de çift olarak ortaya çıkmasının sebebini de bilmiyoruz.

    --- hursag ---

    kozmik dağ. ilksel deniz nammu, gök ile yerin birliğinden oluşan hursag'ı, kozmik dağı oluşturdu. burada kaynağımız şu pasajdır: "gök ile yer dağının ardında an, annunnaki'leri dölledi." bu kozmik dağ kavramı, hellen'deki kaos ile bağdaştırılabilir. yani sümerli rahiplere göre bizim 21. yüzyılda evren olarak adlandırdığımız, "herşeyin öncesinde var olan şey", ilksel deniz nammu'ydu. muhtemelen, hellen'de, samilerde ve hint - iran mitlerinde olduğu gibi, burada da bu ilksel deniz'in yaratılıp yaratılmadığı düşünülmemişti bile. sümerliler, "herşeyin içinde olup bittiği mekan", "zamanı ve tüm mekanları içine alan" kavram olarak nammu'yu görmüşler, kozmik dağı ise "ikincil evren", "tanrıların ve tanrıların ardından gelen varlıkların mekanı" olarak düşünmüşlerdir.

    --- an ---

    an'ı burada, yukarıdaki pasajla ilgili olarak açıklamaya çalışmak istiyorum. gördüğümüz gibi burada an, henüz kaos varken, "gök ile yer henüz ayrılmamışken" var olan bir kişilik olarak karşımıza çıkıyor. hem de anthropomorf olarak. yani insan şeklinde. bu elbette diğer mitolojiler ile bağdaştıramadığımız bir durum olduğu için bize ilginç geliyor. kramer bunu şu şekilde kolaylaştırmıştır:

    1. bir zamanlar ilksel deniz vardı. nammu.
    2. ilksel deniz'in meydana getirdiği gök ile yer birleşti. kozmik dağ oluştu. hursag.
    3. gök ile yer henüz ayrılmamışken ilk tanrısal kişilik, an doğdu.
    4. gök ile yer ayrıldı, an çocuklarını doğurdu (annunnakiler) ve evren düzenlendi.

    an'ın kimin tarafından yaratıldığını bilmiyoruz. doğrudan veya dolaylı olarak ondan bahseden bir tablet bulunup okunana dek de bilemeyeceğiz. ancak şunu anlıyoruz ki an, sümer mitolojisi'ndeki ilk ve en büyük tanrıdır.

    ayrıca annunnaki, annunnakiler kavramıyla ilgili birşeyler de söylemek istiyorum. sözlükte ve lanet wikipedia'da annunakiler ile ilgili bazı übersofistike laflar, iddialar gördüm. öyle ki annunnakiler'in uzaylılarla, dünya dışı varlıklarla, bilinmeyen güçlerle, cinler veya perilerle falan ilişkili olabileceğini söylüyorlardı. kimlerin, bunu hangi kaynak ve dayanaklarla ortaya attığını bilemiyorum ve bunu önemsemiyorum. ama bu düpedüz ve baştan sona saçma bir iddiadır. annunnaki sözcüğünün geçtiği her sümerce tablette, istisnasız olarak her tablette ve annunnaki sözcüğünün geçtiği her satırda, bu sözün an'ın çocukları, yani an'dan doğan ilk tanrılar manasında olduğu açık seçik ortadadır ve tartışmaya yer yoktur. nokta.

    devam edelim..

    --- ki ---

    yer. toprak ana. kozmik dağ'da tek başına hakim olan an tarafından yaratıldı ve onun zevcesi oldu. samuel noah kramer'e göre "an ve ki'nin birlikte olduğu dünya", sümer düşününde yaşanılan ve hayatın var olduğu evrenin tam karşılığıdır. ilksel deniz ilktir ve aslında hiçliktir, boşluktur. kozmik dağ ilk yaratıcı gücün ortaya çıktığı ( an ) kaos'tur. ancak bu dünya, yani anki, (tam manasıyla gök-yer) ise tam olarak canlı ve yaşayan evren'dir.

    --- an ve ki ---
    l
    l
    --- enlil ---

    an ve ki'nin birleşmesinden doğan ve "an'dan sonraki en yüce tanrı". hava tanrısı. havanın efendisi. (en= efendi, lil=hava.)
    l
    l
    --- ninlil --- enlil'in eşi. enlil'in kendisine zevce olması için yarattığı tanrıçadır.

    hava tanrısı enlil, gök ile yeri ayırır. babası an göğü alır. enlil ise, annesi ki'ye vermek yerine yer'e kendisi hakim olur. burada şu açıkça belirtilmelidir ki, ilk tunç çağı'nda yani m.ö. yaklaşık 3200'lü yıllarda anaerkil yapıların çökmesi ve erkek egemen toplumun yükselmesi, sümer mitolojisi'nde bazı noktalarda, az da olsa kadının ikinci plana atılmasında etkili olmuştır. bu örnekte anne ki, yeri alması gerekirken, yerin efendisi olması gerekirken, kutsal kraliçe ünvanıyla yetinmiştir. mesela ki'nin ninmah (yüce kraliçe), ninhursag (kozmik dağın kraliçesi), nintul (doğurgan kraliçe) gibi ünvan ve isimleri de bu durumla ilişkilidir.

    --- enki ---

    sümer mitolojisi'de çok özellikli bir yere sahiptir enki. su ve yer tanrısıdır. ayrıca uygarlığın efendisi sayılır. enki aslında enlil'in eridu'daki halidir. birçok mite göre, enlil'in kutsal kenti nippur'du. dolayısıyla nippur sümer toplumunun kutsal merkezi kabul ediliyordu. ancak 3000'lü yıllardan itibaren sümer coğrafyasındaki, yani güney mezopotamya'daki kentler arasında sürekli devam edecek olan bir iktidar mücedelesi başlamıştı. bu mücadele toplumun kültürel değerlerinde de görülmüştür.

    eridu kenti ve bu kentin toplumsal - dinsel belleği, nippur'dan çıkan yerin ve göğün efendisi tanrı enlil'e karşı, aynı kişilikte enki adında bir tanrı yaratmıştır. enki'nin tam manası "yerin efensidi"dir. ( en=efendi, ki=yer.) enki aslında eridu'nun yerel tanrısı ea'nın enlil'e benzetilmiş bir tezahürüdür. ea enki'ye dönüşerek enlil'e rakip olmuştur.

    --- enlil ve ninlil ---
    l
    l
    --- nanna ---
    enlil yerden göğü ayrıdıktan sonra yaşadığı yerin ışıksız ve karanlık bir yer olduğunu farketmiş, ve dünyayı aydınlatması için ay tanrısı nanna'yı yaratmıştır.
    l
    l
    --- ningal --- nanna'nın eşi. nanna ningal'i kendisine eş olması için yaratmıştır.
    l
    l
    --- nanna ve ningal ---
    l
    l
    --- utu ---
    nanna ve ningal'in oğlu, güneş tanrısı. nanna'ya verilen dünyayı aydınlatma görevi'ne yardımcı olması amacıyla doğmuştur.

    --- nanna ---
    l
    l
    --- inanna ---
    nanna'nın yarattığı aşk, sevgi, düzen ve mücadele tanrıçası. bugün venüs gezegeni ile eşleştirilir. nanna, gökyüzündeki varlıkların yaratılmasıyla uğraşırken yıldızları ve gezegenleri de yaratmıştır. nanna'nın (samilerde sin) gökyüzünde bir "kayıkla dolaştığı" düşünülürdü. nanna'dan doğan diğer aydınlık tanrı" utu ise, dört mitolojik atın çektiği "bir araba ile semada dolaşırdı". (hellen mitlerinde bunun tam karşılı helios'tur ve bu tamamen sümer kökenlidir.) inanna ise "yedi köpeğin çektiği bir araba ile" "gezegenler arasında dolaşırdı".

    buraya kadar sümer mitolojisi'nin ana yaratıcı karakterlerini kronolojik bir sırayla vermeye çalıştım. buradan sonra mitler genelde "evrenin ve dünyanın düzenlenmesi" ile ilgili karmaşık anlatılarla doludur. yukarıda saydığımız bu öncü tanrı ve tanrıçalar, başka tanrı ve tanrıçalar yaratır, bazı olaylar yaşarlar, bazı kavramları, kültürü ve uygarlığı yaratırlar. bunlar genelde sümer toplumunu ve sümer düşününü anlamamıza yarayan etkili hikayelerdir.

    bu hikayelerin bazıları şu isimlerle anılırlar:

    - nanna'nın nippur'a yolculuğu.
    - emeş ile enten. enlil çiftçi tanrıyı yeğler.
    - kazmanın yaratılışı.
    - sabanın yaratılışı.
    - sığır ve tahıl.
    - enki ve ninhursag. su tanrısının işleri.
    - enki ve sümer. yeryüzü ve kültürel süreçler.
    - enki ve eridu.
    - inanna ve enki.
    - lahar ile aşnan.
    - insanın yaratılışı.

    son olarak gelelim insanın yaratılışı'na:

    sümer mitolojisi'nde insanın yaratılış amacı, bizzat kendinin etkilediği diğer mitolojilerde (sami, hellen, hint -iran, anadolu..) olduğu gibi tanrılara hizmet etmektir. yukarıda bahsettiğimiz dünya tamamen ve yalnızca tanrıların yaşadığı ve işlerini kendilerinin hallettiği bir dünyadır. ancak tanrılar sıkılmış ve yorulmuştur. birgün bir eğlencede bilgelik tanrısı enki'ye kendilerine hizmetkarlar yaratmasını salık verirler. enki de annesi ki, yani ninmah ile birlikte kilden yapılmış 6 tipte "insan"ı tanrılara sunar. ancak bunlar akılsız, kültürsüz ve konuşmayı bilmeyen varlıklardır.

    bunun üzerine enki, kendi başına bir insan yaratmaya karar verir. ancak başarısız olur. yarattığı şey yine akılsız, zekadan yoksun bir varlıktır. şimdi, gelelim bu mit hakkındaki büyük soruna: insanın yaratılışı adlı mit tabletinin buradan sonrası fena halde tahrip olmuş ve kırıklı haldedir. bu yüzden mitin devamında sadece ninmah'ın enki'ye çok kızdığını, ve beğenilmese de insan'ın tanrıların hizmetindeki akılsız bireyler olarak çalıştırıldığını öğreniyoruz.

    mitin devamında yine lahar ve aşnan adlı iki bereket tanrısının, bu hizmetkar ve çilekeş insana acıdığını ve "yaratılan tüm iyi şeylerin hatrına" ona soluk verdiklerini, aklı ve düşünceyi bahşettiklerini öğreniyoruz. burada belki lahar ve aşnan'ın kişiliğinde hellen'lerde insan'a kültürü tanıtan prometheus'u bulabiliriz.

    ayrıca bu mit haricinde, sığır ve tahıl adlı metinde de, lahar ve aşnan'ın insanı yarattığına dair, daha doğrusu "yaratılmış olan akılsız ve ruhsuz insana soluk verdiklerine" dair ifadeler geçmektedir. şüphesiz bu mitlerin devamı vardır ve belki de bulunacaktır. ancak kitabı-mukaddes'teki yaratılış efsanesi'nin babil aracılığıyla sümer'den alındığını söylemek yerinde olacaktır. nitekim sümer'e oranla geç olan hellen mitlerinde de sümer etkilerini görüyorsak, yaratılış hakkındaki sami kökenli olduğunu düşündüğümüz hikayelerin sümerli asılları da bunulabilir. yapılan araştırmalar sonucunda, örneğin adem ile havva mitinin sami değil de, doğrudan sümer kökeninin de bulanacağını düşünmemek için hiçbir sebebimiz yok..

    bitti. afiyet olsun.
    gaza gelmek istiyorsanız melechesh tavsiyemdir..
    dinleyin!

  • rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan simurg anka, bilgi ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...

    kuşlar simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da simurg'u bekler dururlarmış. ne var ki, simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.

    derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.

    ancak simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan kaf dağı'nın tepesindeymiş. oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. yorulanlar ve düşenler olmuş.

    önce bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;

    papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);

    kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;

    baykuş yıkıntılarını özlemiş,

    balıkçıl kuşu bataklığını.

    yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.

    ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen altıncı vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu yedinci vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... kaf dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.

    simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;

    "simurg anka - otuz kuş" demekmiş.

    onların hepsi simurg'muş. her biri de simurg'muş. simurg anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan
    sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.

    şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...

  • genelde yaşlıdırlar, konu komşusu dışında pek kimseleri yoktur.
    yaşları gereği teknolojiyle araları iyi değildir.
    hayatın sillesini yemiş, yoklukla büyümüş, umutları, hayalleri milyarlarca kez örselenmiş kişilerdir.
    3 kuruş parayla hayatını idame etmeye çalışırlar.
    sen ne anlatırsan anlat eline ödediğine dair makbuz alamayınca borcunu ödememiş hisseder.
    plazada oturup, maybach'a binen kişi trilyonlarca vergi affından rahatsız olmaz da bu amcalar/teyzeler 100 liralık faturayı zamanında ödemek için ar eder...

    geçenlerde bankada denk geldim. yaşlı bi teyze, banka personeline otomatik ödeme vermiş.
    ''size zor oluyo mu oğlum bu faturaları yatırmak'' diye sordu...
    kadın, bankacının belediyeye gidip su faturası sırasında bekleyip yatırdığını sanıyor...
    çok görmeyin, kınamayın. iyi, temiz, masum insanlar bunlar.