ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
japonların yaptığı inanılmaz karmaşık tatlı
-
meth yapsaydın bundan daha kolay olurdu kardeş.
cia ve mossad tırlarının silah taşıması
-
suriye iç savaşına taraf olup, kafa kesen teröristlere silah göndermenin ülkemize menfaati ne onu da bir söyler misiniz?
türkiye'den atılan tweet'lerin %50 azalması
-
dogrudur zira herkes baska dns ve vpn'leri kullaniyor.
ben misal 1 haftadir almanya'dan atiyorum.
ama aslinda istanbul'da ikamet etmekteyim.
annemler de karadenizli.
oyle.
30 temmuz 2019 bayern münih fenerbahçe maçı
-
gollerin tekrarını izliyorum sanıyodum, meğer yine gol yiyormuşuz amk.
didier drogba
-
ilk maçında akhisar'a gol attı diye eleştirilebilen futbolcu. ne yapacaktı akhisar'a karşı oynarken schalke'ye mi gol atacaktı!
türkiye'de saat takma kültürünün olmaması
-
bütün kültürler tam bir o eksik. bu millet 15 senedir metroya nasıl binilir onu öğrenemedi ne saati ne kültürü.
edit; başlık başa kalmış.
anneanneye iş yerindeki sorunları anlatmak
-
anneanne kişisine iş yerinde yaşanan bir takım sorunlardan bahsetmektir. siz ne anlatırsanız anlatın, cevap kızım sıkı giyin olarak geri döner.
-geçen hafta beyanneme süresini atlamışız...
-aman kızım sıkı giyin.
-patron maaşları geç öder muhtemelen...
-o da sıkı giyinsin.
discman
-
geçtiğimiz yüzyılı devirirken nokia 3210 ile birlikte en fiyakalı vazgeçilmez donanımımız olan icat. saltanatı kısa sürmüştür evet, fakat gönüllerdeki yeri hiç değişmeyecektir. bizlere tüm sadakati ile şehiriçi-şehirler arası yolculuklarda, çalışırken-dinlenirken, yürüyüş yaparken ve bilumum benzeri hallerde eşlik etmiş cihaz.
o zamanlar biri bize gelip deseydi, "bir teknoloji devriminin tam ortasındasınız. yakın gelecekte dokunmatik ekranlı cihazlar olacak; hem müzik dinleyeceksin, hem internete gireceksin, hem fotoğraf çekeceksin, hem telefon görevi görecek hem de işletim sistemli mini bir bilgisayar olacak bu. neredeyse herkesin cebinde de bundan bir tane bulunacak" diye. epey bir sorgulardık kuvvetle muhtemel.
hey gidi discman..
sikkim'e yapılan dünyanın en güzel havaalanı
-
(bkz: bu da benim havaalanım hüsnü)
hakan arıkan
-
en hatalı çıkışını 17 ağustos 1982'de yapmıştır. biz beşiktaşlıları en çok o gün üzmüştür.
11 eylül saldırısında camdan atlayan insanlar
-
10 saniye. 400 metrelik bir binadan atladığınızda, yere düşene dek geçecek olan zaman.
o gün dünya ticaret merkezi'ne gitmişsiniz. büyük ihtimalle iyi bir işte çalışıyorsunuz. geleceğe dair hayaller kurarak evden çıkmışsınız. büyük ihtimalle o sabah, o gün öleceğinizi düşünmüyorsunuz.
camın kenarındasınız. içeride boğucu bir duman var. aşağı inme şansınız yok. itfaiyenin gelme imkanı yok. helikopterle kurtarılma imkanınız yok.
o gün öleceğinizi biliyorsunuz artık.
aşağıdaki insanlara bakıyorsunuz. yalnızca size bakan noktalar görüyorsunuz, o kadar küçükler. 400 metre aşağıdaki insanlar yaşayacak.
10 saniye. rüzgar yüzünüze vuracak, kulaklarınızda basınç oluşacak. üşüyeceksiniz. muhtemelen yere düştüğünüz an, canınızın yandığını fark edene kadar ölmüş olacaksınız.
atlamasanız dumandan zehirlenecek, yanacak ya da betonların arasında kalacaksınız.
------
bu korkunç bir psikoloji. ilk olarak "neden ben" dersiniz, kabullenemezsiniz.
"onca insan varken, hatta karşıdaki binadaki insanlar yaşayacakken neden ben?"
rüyadaymışsınız gibi gelir. sanki o anı yaşayan siz değilsinizdir. sonra havadaki zehir, ciğerlerinize dolduğu an gerçekle yüzleşirsiniz. o anda, oradasınızdır, karar vermek zorundasınızdır ve hayat size yalnızca bir seçenek sunmuştur; 10 saniye.
evimde, bilgisayarın karşısında o insanların psikolojisini anlamaya çalışıyorum. sadece düşünmek bile içimi ürpertiyor. beni korkutan şey ölüm değil, bu hayatın bir gerçeği. sadece çok kısıtlı bir an içinde ölüm şeklinize karar vermek zorunda kalma psikolojisi bu. doğduğunuzdan o yana, sizinle birlikte olan yaşama içgüdünüzü kaybediyorsunuz bir anda.
yapabileceğim en iyi şey, hayatta olmayan sevdiklerime 10 saniye içinde kavuşabileceğimi düşünmek olurdu herhalde. gözlerimi kapardım ve kendimi boşluğa bırakırdım.
edit: doğrudan benim yazıma atfedilmiş olmasa da, yine de "amerikalılar ölünce duygu sömürüsü, ıraklılar ölünce bir şey yok" gibi düşünenlere birkaç şey söylemem gerek. çaresiz insanların ölümle yüzyüze gelmesi ile ölen insanların nüfus kağıdında yazan vatandaşlıkların bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. hala bu konuda bile nasıl rövanş edebiyatı yapılabileceğini aklım almıyor.
sırrı süreyya önder
-
kemal kılıçdaroğlu'nun tırnağı olamayacak siyasetçi. samimiyetsiz adam.