hesabın var mı? giriş yap

  • bir sanatçı olarak 20 yıldır yaptığı açıklamalatla akp politikalarına tam destek vererek ülkenin gittikçe iranlaşmasına dolaylı olsa da katkısı olan bir kullanışlı aptalın açıklaması. kendi ülkesinde eylem yaptığı için direk devlet başkanı tarafından kadınlara "sürtük" denilirken, islam'a aykırı diye 10 larca festival ve konser yasaklanırken, kadın sanatçılar dini hassasiyetlere karşı tutum sergilediği bahanesiyle hukuksuz hapse atılırken neredeydi acaba. iran halk isyanıyla dini prangadan kurtulmaya başlarken ülkenin iranlaşmasına sessiz kalıyor bu şark kurnazı hala. yarın baskıyla kadınların sokakta baş örtüsü takması zorunlu hale gelsin. korkudan tesettürü takacak ilk kişilerden biridir bu. içerde neler oluyor ona odaklan önce, ayranının dökulmeyeceğini bildiğin bir konuda maval okumak kolay geliyor tabi kağıttan serçeye.

  • bi de bunların "ağua ağuu uauau?" şeklinde soru soranları vardır. ama her ne hikmetse ne sorulduğunu anlayıp cevap veririz.

    -ağua ağuuua au?
    +yok daha başlamadı.
    -ağğa ağğyıyo?
    +8'de.
    -ğağa.

  • ekşi sözlük açıp bu tip entry’leri okumak. zira tam sıçarken okumalık şeyler yazıyorsunuz.*

  • farsçada kötü anlamına gelen ''bed'' sıfatıyla, arapçada yakarış anlamına gelen ''dua'' isminin birleşmesiyle oluşan bir kelimedir. (bkz: kötülük dilemek), (bkz: lanet okumak)

    beddua, geçmişten günümüze her toplumda var olan bir olgudur. bu olgunun ne kadar eskiye dayandığını göstermesi açısından bu entry'de antik çağ'dan bazı örneklere yer vereceğim. beddua, antik çağ'ın edebi, tarihi ve dini metinlerinde, siyasi antlaşmalarında kendisine yer bulmuştur:

    1-) akad hükümdarı naramsin, kutsal kent olarak addedilen nippur'a saldırır ve içindeki tapınaklar dahil tüm kenti yakıp yıkar. topladığı ganimeti de başkenti agade'ye taşır. bunun üzerine yedi sümer tanrısı birleşip akadların başkentine bedduları sıralalamaya başlarlar: (çok uzun bir metin olduğundan bazı bölümleri paylaşacağım)

    ''korulukların toz gibi yerle bir olsun (...) kesilen koyunlarının yerine çocukların kesilsin (...) agade, neşeli kalple yapılan sarayın bir harabeye dönsün (...) tatlı akan suların yerine acı sular aksın (...) çukurlar kafataslarıyla dolsun (...) kardeş kardeşi tanımasın...''*

    2-) hitit devleti'nin kurucusu anitta'nın daha sonra ülkesinin başkentliğini de yapacak olan hattuşaş'a dair şöyle bir bedduası mevcuttur:

    ''...ben bir gecede onu güçle aldım ve kentin yerine yabani otlar ektim. bundan sonra kim kral olur da hattuşa'yı yeniden iskan ederse, o, gökyüzünün fırtına tanrısının lanetine uğrasın!''

    3-) hititler ile amurrular arasında yapılan bir antlaşmada da beddualar mevcuttur. amurruların kralı aziru antlaşmadan cayarsa lanetlenecekti:

    ''bu tablette yazılanlara eğer aziru uymazsa yemin tanrıları aziru'yu, şehri, ülkesi ile mahvetsin.''

    4-) hint mitolojisinde, ramayana destanı'nda yer alan bir beddua olayı epey enteresandır:

    ''mithila ülkesinin yakınındaki inziva yerini gören rama, aziz vişvamitra'ya burasının kime ait olduğunu sorar. aziz vişvamitra, burada bir zamanlar aziz gautama ve karısı ahalya'nın yaşadıklarını söyler. gautama büyük bir çilecidir. bir gün ganj'a yıkanmaya gider. gautama'nın inziva yerinden ayrıldığını gören indra, gautama'nın kılığında ahalya'ya yaklaşarak güzel sözler söyler. indra'nın bu güzel sözleri karşısında ahalya gelenin indra olduğunu bile bile onunla birlikte olur. indra tam oradan ayrılırken gautama çıkagelir. indra'yı kendi kılığında gören gautama, öyle bir beddua eder ki indra'nın testisleri düşer. ahalya'yı da görünmez yapar. indra, büyük bir utanç ve üzüntüyle tanrı agni'nin ve diğer tanrıların yanına giderek yardımlarını ister. tanrıların tavsiyeleriyle agni'nin sahibi olduğu koçun testisleri indra'ya takılır, böylece indra lanetten kurtulmuş olur.''

    bu örneklerde de görüldüğü üzere; inanç mekanizmasının işlemeye başlamasıyla birlikte insan, kötülük, haksızlık, olumsuzluk vb. gibi durumlarla karşılaştığında bir mutlak güçten* bir cezai yaptırım talebinde bulunmaya başlamıştır. bu davranış da çeşitli yollardan geçerek günümüze kadar ulaşmıştır.

    ayrıca eski türklerdeki beddualara bakmak isteyenler için: (bkz: beddua/@ay hatun)

    yararlandığım kaynaklar:
    + ilknur taş - ''hititlerde lanet ve beddua olgusu üzerine bir çalışma'' - vii. uluslararası hititoloji kongresi bildirileri (2008).
    + agade'nin laneti

  • dünya'nın herhangi medeni bir ortamında toplu sosyal alanda ayağini sandalye uzatırsan çalışan gelip seni uyarır. hatta ben müşteri olarak orda bulunsam ve çalişan masaya ayağını uzatan hanzoyu(burda hanzo sensin, başka laflarda hazirladimda neyse) uyarmassa ben o mekanı terk ederim. çalişan ayağini indir bu mekanda müsade edemeyiz demiş sen bir de adama sanane demişsin ve kaçınılmaz son. bir dahakine evinde iç.

  • araba kullanırken sinyal vermeyen kadından şok açıklama :
    -benim nereye gideceğim kimseyi ilgilendirmez.

  • sizin onu istediğiniz zaman arama özgürlüğünüze istemediği zaman sizinle konuşmama özgürlüğünü kullanarak yanıt veriyordur.

  • ne zaman ebeveynlik üzerine bir yazı yazsam bu konu hakkında danışma mesajları alıyorum. bazı yazarlar nasıl iyi ebeveyn olacağını, bazıları nasıl kötü ebeveyn olunmayacağını, bazıları ise ebeveynlik üstüne okuyabilecekleri kitap önerebilir miyim diye soruyor.

    ilk belirtmek istediğim husus ebeveynlik üstüne kitap okumayı önermediğim olacak. kitaplar, birçok detay üzerinden ebeveynlik için katı bir çerçeve çizerek ideal bir ebeveyn imgesini dayatıyor ve anne-babanın kaygısını arttırıyor bence. ideal anne baba yoktur. ideal anne babaya gerek de yoktur. yeterince iyi ebeveyn diye bir kavram var. çocuğun duygusal ihtiyaçlarını okuyabilmek ve bu ihtiyaçları karşılamak doğrultusunda onunla eşgüdüm içinde olmak yeterli ebeveynliğin en önemli adımı.

    çocuğun sevgiye, şefkate, dinlemeye, dinlenilmeye, sınıra ya da özgürlüğe ihtiyacı olabilir. bunların hepsi zaman zaman beliren ihtiyaçlar. bir an gelir serbest bırakmanız gerekir, başka bir anda ise sınır ve kapsanmaya ihtiyaç duyar çocuk. bu, çocukla kurulan ilişki geliştikçe gelişen bir eşgüdüm halidir. bazen sözel bazen davranışsal bazense bilinçdışı düzeyde etkileşimler bu eşgüdümü belirler.

    buradaki kritik noktalardan biri ebeveynin kendi kişilik yapılanması. kimse kendisinden öte bir ebeveyn olamıyor aslında. bu da şöyle bir anlam içeriyor, sert köşeleriniz, sivri uçlarınız varsa bunlar çocuğa hasar verebiliyor. insan ilişkilerinde belirgin sorunları olan kişiler, profesyonel destek almalı ki bu kenarlar, köşeler törpülensin ve çocuğa batmasın.

    bunun dışında, kişilik özellikleri, ebeveyn ve çocuğun özgün yanları, ilişkiyi de özgün kılan unsurlar. iyi ebeveynlik ile ilgili tanım yapmak bu yüzden zor. ama bazı kritik noktaları her ebeveynin dikkate alması gerekir.

    * çocuğu sevdiğinizi belli edin. o anlar sevdiğimi demeyin. sarılın, öpün, saçlarını okşayın. özellikle de oğlan çocukları cinsiyetçi tutumlar nedeniyle bunlardan daha fazla mahrum kalıyor. her çocuğun temel ruhsal ihtiyaçlarının başında sevgi görmek gelir. kız ya da oğlan, bunu ihmal etmeyin.

    * çocuğa psikolojik, sözel ya da fiziksel şiddet uygulamayın. düşünün ki bir kabahat işlediniz, örneğin işinizde bir hata yaptınız ve patron gelip size tokat attı. ne hissedersiniz? aşağılanma, utanç, öfke... işte çocuğa şiddet uygularsanız o da bunları hissediyor. yoksa çocuğa hiç kızılmaz, çocuk uyarılmaz, kural konulmaz diye bir şey yok. yeter ki çocuğu korkutup ezmeyin.

    * okuma yazmaymış, matematikmiş, piyanoymuş, baleymiş. bunlar teferruat. zekası normal sınırlar içinde olan her çocuk okumayı öğrenir. zeka ve çalışma kapasitesi ile de ders başarısı elde eder. ortaokuldaki sınıf arkadaşlarım içinden en başarısız olanı nalbur dükkanları açıp parayı buldu, cannes senin majorca benim geziyor. en başarılı olan ne oldu derseniz, işinden gece vakti çıkabilen bir beyaz yakalı.

    * çocuk yetişkin olmamış bir insan. yetişkin olmayışı onu kaale almayacağınız ya da konuşulanları anlamayacak anlamına gelmiyor. henüz dünyayı erişkinler kadar tanımadığı için onun yerine karar almanız gerekecek elbette ama bu onu hiçe sayarak davranmanız anlamına gelmez. özgür bırakın, doyduğunu, neyi ne kadar yemek istediğini o bilsin; öte yandan sınır da koyun, zararlı olacak gıdayı da sizin koyduğunuz sınırla yemesin.

    * çocuğunuzu dinleyin, hem onun kim olduğunu öğrenmenize yardım eder hem de duygusal bağınız güçlenir.

    * çocuğunuz canınız ama sizin parçanız, kolunuz, bacağınız, sizin bir temsilciniz değil, o ayrı bir insan. ne sizin olamadıklarınız olacak ne de yapamadıklarınızı yapacak; sizin küçük kopyanız da değil ki sizin yolunuzdan gidecek. onu kendinizden ayrı bir insan olarak kabul etmek konusu üstüne oturup düşünün ara ara.

    ebeveyn olmak insan olmak demek, insan olmak hata yapmak demek, bu saydıklarım içinde de zaman zaman yapamadıklarınız, ihmal ettikleriniz, unuttuklarınız olacak.
    olsun. yeter ki dönüp kendinizi değerlendirin, emin olamadığınız noktada güvendiğiniz insanlara fikir danışın. hata yaptıysanız farkına varın ve devamını getirmeyin. çocuklar düşündüğünüzden daha dayanıklı ve esnek canlılar, yaş ilerledikçe katılaşıp esnemekte zorlanıyor insanoğlu. bir çocuğun yaşam koşulları olumlu hale gelince öyle hızlı düzeliyor ki ruh hali, çocuk psikiyatrisinde çalışırken bunu görüp hem şaşırmış hem de mutlu olmuştum. hatalar hepimiz için, yeter ki görüp düzeltmeye meyledelim, ve böylece çocuklarımız mutlu, huzurlu bir çocukluk geçirebilsin.

  • başlıkta bu önermeyi savunan ne kadar kişi varsa hepsini sınıflarında bulunmuş, adı hep alaylı bir şekilde anılan silik kişiyi hatırlamaya davet ediyorum. ya da hiç hatırlamadığınız ama kendisini hep dalga geçilen çocuk olarak hatırlayan kişiyi.