ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
1968 yılında bakırköy'de çekilen fotoğraf
-
bu fotoğraf eğer gerçekten 1968 yılında bakırköy'de çekildiyse ilk gösterdiği şey beslenme alışkanlığımızın kötünün ötesinde bir yöne gittiğidir. fotoğrafta kilo problemi olan insan yok.
sonradan edit: kilo problemi olan 1 kişi bile yok.
trendyol'da satılan tuhaf nesne
-
half life oyununda olur olmadık yerlerden çıkıp irkilmenize sebep olan yaratığın bir de peluş oyuncağını yapmışlar. alınacaksa da yanında mutlaka levye sipariş edilmeli.
ekşi sözlük'ü çapkınlık için kullanan evli yazar
-
işte ben buna karşıyım.
günlerce veya saatlerce konuş.
birbirinizin hayatını az da olsa öğrenin.sonra bir yanlış anlaşılan cümlede, karşı tarafın her şeyini açığa çıkar. madem evli olduğunu öğrendin,konuşmayı kesseydin.
tanım: kurallara uygun davranmadığı için uçurulması gereken yazar beyanı.
edit: beni haklı bulursunuz, bulmazsınız daha önce bana da böyle bir şey oldu.tabi farklı konuda.birinin ifşa edilmesini yanlış olarak görüyorum.
raftaki fahiş fiyatı durduracağız
-
ne diyorsa tam tersi olarak anlayın işte
iki ay sonra gelen edit: raflar fuhuş yatağına döndü. işte feraset.
bir yıl sonra gelen edit: fiyatlar 500%'e varan oranda arttı.
söyleyeni entel gösteren kelimeler
-
(bkz: lümpen)
gelinin adını davetiyeye yazmamak
-
bir tercihtir tabi.
sonuçta biz pis aşağılık ağır sapık erkeklerin en büyük fantezisi düğün davetiyesindeki isimlerdir.
https://eksiup.com/images/31/56/d479658dpie4.jpg
ama ilk harfi vermişler tabi.
"s" oyşsssshhh en sevdiğimiz....
kişinin yaşlandığını anladığı an
-
katıldığı apartman toplantısında zorla apartman yöneticisi seçilmeye çalışılması mesela.
:(
atari salonunda jeton sahtekarlığı yapan nesil
-
flaşbakınla bi 15 yıl öncesine dönelim. sene 1997 civarı. her mahallede kesif bok kokulu atari salonları ve içinde cıvıl cıvıl bir nesil. gözleri dönmüş bir şekilde adukent, apargat çekenler, mustafa'yla kadillağa binip kendini miami'de sananlar, mortal kombat, tekken önünde bekleşen zayıf, çelimsiz bir elde ekmek arası domates peynir bebeler... işte bu nesil.
bizim buralarda ne hikmetse atari salonlarındaki aletlerin jeton giriş yeri köşeli değildi. bildiğin düz, yuvarlak bir delik anlayacağın. adam jetona 100 kuruş istiyor o zamanlar. lan it, 100 kuruşu bulsam gidip max, panda stix neyim alıp yerim, içinden beleş çıkar bir daha yerim. para mı basıyoruz biz? hah tam bu soruya müteakip benim jeton düştü. köşeli değildi tabi. ablamın para koleksiyonu kutusu richie richin gözlerindeki dolarlar gibi parladı bende. içinde yıllarca biriktirilmiş madeni para koleksiyonunu çekmeceden bulmamla birlikte soluğu atari salonunda alıp hunharca katletmem, ablamda yıllardır "bu benim koleksiyonlarım nerde gören var mı?" sorusuna dönüşmüştü tabi. ama günler haftaları haftalar ayları kovaladıktan sonra iktisadın en mühim konusu kıt kaynaklara yenik düşmüş, sadece domates peynirli ekmeğimle "bi el versene bak ben geçerim senin için" gibi dravdan laflar etmeye başlamıştım.
11 yaşlarındaki bu veletler için çareler bitmezdi yine de. bisikletlerin fren telini delikten sokup çıkarmak suretiyle sınırsız hak elde edebileceklerini anlamaları çok da zor olmamıştı. matematikte ilk defa x görüp saatlerce bu x ne lan diyen bu gençler bisiklet teliyle saatlerce atari oynuyordu.
taa ki baba atari salonunun kapısında eller cepte dikilip, o dayaktan beter bakışlarıyla seni süzene kadar... kafa yere çevrilir ve salya sümük eve gidilirdi. hakkını helal et amca. her akşam o kasayı açtığında gördüğün suudi dinarları, avusturya şilinleri için beni affet.
zorunlu edit: bazı arkadaşlar suudi dinarı olmaz demiş. arkadaş 12 yaşındaydım aklımda öyle kalmış. 15 yıldır ne suudi arabistan parası gördüm ne gazetelerin ekonomi sayfasını açıp suudi parasını merak ettim. sikimde de değil zaten :) . dinara sokim mustapha'ya bişey olmasın.
konuşurken araya ingilizce sözcük sıkıştıran kişi
-
(bkz: boğaziçi türkçesi)
add-drop'a kadar o consent'i almazsam, syllabus'ta 2 conflict oluyo, conflict olunca da advisor schedule'ımı approve etmiyor
öz eleştiri editi: conflict syllabus'ta olsa duramazdım, schedule'dadır o.
atatürk orman çiftliği'nde ağaç katliamı yalanı
fazla itibarı olmayıp iyi para kazanan meslekler
-
(bkz: bellboy)
lisedeyken 2-3 ay bellboyluk yapmıştım birinci sınıf bi tatil köyünde. yeminle ön büro müdürü dahil herkese borç veriyordum, yiye yiye bitiremiyordum parayı:)
öte yandan bu mesleğin turizm sektöründe hiç karizması yoktur o ayrı hikaye, bi zile koşa koşa gidersin, koşa koşa gelirsin işte, o kadar...
kızına eski sevgilisinin adını koyan baba
-
inşallah eşinin de oğluna unutamadığı sevgilisinin ismini koyduğu erkektir.
ay'a gönderilen ilk insan türk kızı olsaydı
-
ilk adımı kendisi atmazdı, ay'dan ilk adımını atmasını beklerdi.
(bkz: bn ne gdcm ona yeaa, o glsn bna)