ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
dipsiz göl'ün eski haline gelmesi
-
suyu koyunca ekosistem de anında oluşuyor zaten. helal olsun emeği geçenlere.
spor salonunda telefonu elinden hiç bırakmayan tip
-
bir doğa kanunu. bunu al kütüphaneye koy, o telefon yine elinde. al bunu nasa'nın yerçekimsiz ortamlı odasına koy, o telefon elinde. paraşütle aşağı at elinde. havuza sok elinde. pizza yedir elinde, film izlet elinde, bisiklet sürdür elinde. ulan ne var o telefonun içinde o kadar mühim ne var arkadaş?? facebook'ta biri mi dürtmüş seni ne var allahın cezası?! tamam sakinim. başta da dediğim gibi. bir realite artık bu insanlar. her yerdeler ve ben bu durumdan rahatsızım. rahatsız olmayanlara da gıcığım kusura bakmayın.
mary ann cotton
-
1832'de doğan, 1873'te asılan ingiliz seri katil. yemeklerine arsenik katarak 10'u kendi çocuğu, 3'ü kocası olmak üzere en az 21 kişiyi öldürdüğü tahmin edilmektedir. 4 kere evlenmiş, 3 kocasını arsenikle yavaş yavaş zehirledikten sonra mide hastalıkları ile ölmelerine sebep olmuş ve hayat sigorta paralarını almıştır. üçüncü koca, karısının kendisini sürekli hayat sigortası yapması gerektiği konusunda ikna etmeye çalışması ve çocuklarının mide rahatsızlığı dolayısıyla şüpheli bir şekilde ölmesinden sonra mary ann'i evden atmış ve bir daha gelmemesini söylemiştir.
5. kere evlenmek üzereyken, polisin şüphesi üzerine ölen kocalarının ve çocuklarının otopsileri yapılmış ve hepsinin aynı şekilde öldükleri belirlendikten sonra yakalanmış, 3 gün süren duruşma sonucunda jüri 1 saatte idam kararını vermiştir. asılırken celladın ağırlık hesabını yanlış yapmasından dolayı 3 dakika ipte can çekişmiştir.
ruhu güzel insanların ortak özellikleri
-
acı çekerler.
ukrayna'nın orduya katılanlara vatandaşlık vermesi
-
adamlar savaşa girenlere vatandaşlık veriyor, biz savaştan kaçanlara verdik amk.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
bir imama, "yahu hoca efendi, kur'an okurken sigara içesim geliyor, caiz midir?" diye sorarsanız "hayır, içemezsin!" cevabı alırsınız; ancak "yahu hoca efendi, sigara içerken kur'an okuyasım geliyor, caiz midir?" diye sorarsanız "evet, okuyabilirsin." cevabı alırsınız.
önemli olan nasıl sorduğunuzdur.
debe editi: debe editi.
fake hesap açarak sevgilisini sınayan kadın
-
sevgilisine, fake hesapta davrandığı gibi davransa zaten ilişkisi yoluna girecek olan kadındır.
yaran diyaloglar
-
arife gecesi, saatlerdir siyah, beyaz ve krem rengi dışında bir tayt aranıyordur. bu dükkan son şanstır.
- siyah, beyaz ve krem rengi dışında tayt var mı?
- vardı da yok, kalmadı.
- hay allah.
- kırmızı, mor, turuncu, sarı, lila, gri renkleri falan vardı hatta.
- tühh tühh tühh..
- hem de 5 tl idi.
- ayy, niye bi de fiyatını söyleyip üzüyorsun.
- valla sana 4 e bile verirdim.
annelerin sözlük klonundan başlıklar
bir doktorun egosundan daha büyük olan şey
-
egosunu değil dünya üzerindeki tıp literatürünü takip eden doktorlarımıza teşekkür ederek ve tenzih ederek söylüyorum ki çoğu için özel muayenehanesindeki para kasası egosundan daha önemli ve büyüktür.
parayı bastırıp özel muayenehanelerinde karşılarına çıktığınızda kırmızı halıyla karşılarlar sizi. ne egoları kalır ne de havaları.
daimi müşterileri ( hasta demedim bak) olabilmeniz için gülücükler, gülücükler. en bilmiş hasta da olsanız dinlenir ve kabul görürsünüz.
asla ''sen'' olmaz ''siz''lerin havada uçuştuğu durumlar yaşarsınız.
öyle...bazı doktorlar tüccar.
yaran fıkralar
-
ikisinin de karnı aç olan, bir aslan’la bir tilki birlikte ava çıkmışlar.
çayırlıkta sakin sakin otlayan bir eşek görmüşler,
tam dişlerine göre...
aslan eşeğin baş tarafına geçmiş, tilki arka tarafına…
bunun üzerine otlamaya biraz ara veren eşek:
- "anladım beyler", demiş, "beni yiyeceksiniz. ama beni yerseniz padişah’la başınız derde girer."
- "niyeymiş o?" diye sormuş aslan...
- ben “padişah’tan fermanlı eşek”im de ondan.
- hadi canım, demiş aslan. hani fermanın nerde?
- "arka sağ ayağımın altındaki nala kazılı vaziyette", demiş eşek.
aslan uzaktan tilki’ye işaret ederek:
- "okuyuver lan şunu, demiş, bakalım doğru muymuş?"
tilki uyanık...
- "valla benim okumam yazmam yok", demiş.
- "iyi lan, iyi" demiş aslan öfkeyle, çekil kenara, ben kendim okurum.
tabii aslan, eşeğin arka ayağındaki fermanı okumaya çalışırken, eşek öyle bir çifte patlatmış ki...
aslan 10 metre geriye savrulmuş, bütün kemikleri kırılmış.
bunun üzerine, eşekle tek başına baş edemeyeceğini bilen
tilki hızla uzaklaşırken kendi kendine söyleniyormuş:
*ulan bu devirde okumak da başa belâ...*
edit: debe için teşekkür ederim...