hesabın var mı? giriş yap

  • - evet beyler şimdi hep beraber biraz gaz alıyoruz.

    + ne diyelim başkanım?

    - sen 300-500 göçmen yakaladık de, sen sınırları kale gibi koruyoruz de, sen bu arkadaşlar misafir zaten gidecekler de. hadi bakalım.

    + ama başkanım ümmet, himmet, ensar falan filan!

    - şişti olm ortam kör müsün, onu sonra söyleriz.

  • bir gün apartmanın aşağıda arkadaşlarla oturmuş muhabbet ediyoruz. bir yaşlı amca geldi yanımıza dedi ki: neden bu kadar sigara içiyorsunuz! kaç saattir sizi izliyorum birini atıyorsunuz birini yakıyorsunuz! bir de böyle sert sert konuşuyor azarlar gibi bizi. şimdi belli babamızdan büyük yaşı ne diyelim. dedik amca içiyoruz işte. napalım. bırakın! dedi. ben bıraktım! 60 yıl içtim ben bunu! bırakalı 5 yıl oldu! yeniden doğmuş gibi oldum! insanın her şeyini etkiliyo! şimdi anlamıyosunuz gençsiniz bunu bile etkiliyo! (şeyini işaret etti) içmeyin şunu! dedi. dedik amca bırakamıyoruz. zamları bahane edip bıraksak yolda dolu paket bulsak yine başlarız. olmuyor napalım. anca bir hastalığımız falan çıkacak korkucaz öyle herhalde. sonra dedik amca sen 60 yıl içmişsin bunu, 5 yıl da olmuş bırakalı. kaç yaşındasın ki sen? dedi 70 yaşındayım! 5 yaşında başladım! koptuk biz... sallıyo sandık. 5 yaşında sigaraya mı başlanılır? dedi ki: ben 5 yaşındayken toprak yiyormuşum! köyden biri babama sigara içir buna bırakır toprak yemeyi demiş! hem toprak yedim hem sigara içtim!

  • m.ö. 1600 - 1027 yılları arasında var olan çinli shang hanedanı döneminde çinlilerin " uzaktaki diyarlar " adını verdikleri bölgede kung ve t'ular adlı iki akraba kavimden bahsediliyor.
    ms. 8. yüzyılda bulunan sogdca antlaşma metinlerinde de aynı ifadelerin türkleri kastettiği anlaşılıyor ve en eski çin kaynaklarında bahsedilen hunların bir türk kavmi olduğunun sağlaması yapılmış oluyor.

    yine milattan önce 3. yüzyıllarda hung-yi adıyla çin kaynaklarında anılan kavim pers kaynaklarında " türk hun " şeklinde geçiyor. tarihçiler buradan hareketle türk kelimesinin " kuvvet ve güç " mânâsına geldiğini söylerler.

    heredot'un, targita ve turkya adlarıyla fiziki ve kültürel özelliklerinden bahsettiği kavim de türklerdir ve yaşadıklarını söylediği bölge çin kaynaklarında hung-yi diye geçen kavmin yaşadığı bölgedir.
    yani bölgeden bölgeye değişen şey sadece isimlerdir! kavim, aynı kavimdir.

    m.ö. 1081 - 1025 yılları arasında yapılan türk - çin savaşlarına dair kaynaklarda da iki farklı kavimden bahsedilmediği, boyların isimlerinin farklılık gösterdiği ortaya çıkmıştır. zaten proto-türklere dair yapılan araştırmalarda bir sürü farklı boy ismi ortaya çıkmıştır. örneğin; kui-fanglar, kufanglar, tu-fanglar, tu-iler gibi.

    bu dönemde yaşamış çinli bir şairin haziran adlı şiirinde de hsien-yünleri diye bahsedilir türklerden ki tamamen ağız farklılığıdır.

    bugün aklı başında tüm tarihçiler, junglar denilen kavmin bir türk kavmi olduğunu ve daha sonra kuzey ve batı olarak ikiye ayrılan bu kavmin günümüz türklerinin ataları olduğunu kabul ederler.
    günümüzdeki batı ve kuzey türkleri arasındaki bazı kültürel farklılıkların sebebi de budur.
    elbette kuzey'de kalanlar göç edenlere göre daha iyi koruyabilmişlerdir kültürlerini.

    yakın tarih araştırmalardan bahsetmedim bile gerisini siz düşünün.
    peter vaczy gibi isimler hunların sadece dış görünüşleri değil; dilleri de türk idi demişlerdir ki aksini iddia edenler çok zayıf iddialar öne sürmektedirler.

  • universite zamanlari arkadas evinde gecenin 3'unde hayvanlar gibi ziplayip gurultunun alasini yaptigimiz bir gece, asagidaki teyze caldi kapiyi, basladi bagirmaya. bir sekilde ozurler dilendi olay tam kapanacak konusmalari duyan yan komsu hayvani ayni bu videodaki hayvanat gibi kufurlerle saldiriya gecip olayi bastan baslatinca zaten kafasi guzel olan 5-6 kisilik erkek guruhu adamin uzerine yuruduk. tabi neresinden baksaniz yanlis bir suru sey. teyzenin polis cagiracagim bagirislari falan derken herkes evine gitti gurultu bitti.

    ertesi sabah evde bir basina uyuklarken alt kattan ayni teyzenin cigliklarini duyup yalinayak asagiya kostum. teyze elinde bir koca tas yogurt, karsisindaki adama bagirmakta. kapi kapi yogurt satan adamlarin eski numarasi. kapiyi acarsiniz, der ki yogurt istermisiniz 3 lira. tamam dersin, kap getir der, bosaltir yogurdu, borcun 9 lira der. e hani 3 liraydi dersen abla burda 3 kilo yogurt var der. geri de almaz bosalttim artik kaymagi bozuldu falan filan. maksimum 2 kilo yogurt icin bisuru para ister.

    adam resmen teyzenin uzerine yuruyor ver lan parami diye. girdim araya kimsin ulan sen falan derken ufak bi surtusme sonucu adam kosarak uzaklasti. neticede ayni teyze ah evladim sagol,etraf hep hirsiz kayniyor laflari esliginde bana tesekkur edip, bir tabak tursu verdi. yukariya cikarken baktim ki aksamdan uzerimize yuruyen amca da olay boyunca aralik kapidan dinlemis ama aksiyona hic girmemis.

    simdi "bu ne arkadasim ne anlattin" diyorsunuz biliyorum. evet ne diyecektim? hah! insan insana her zaman lazim. uzmeyin birbirinizi.

    genis ozet: tursu da tursuydu haaaa!!!

  • acı olmasıyla falan alakası yok. dünyada ne acılar yeniyor, aklınız uçar gider.

    asıl sebep, dünyanın birçok yerinde hayvansal besinler ucuz olduğundan, salçalı bulguru, yufkanın içine koyup yemekle uğraşmazlar.

    pizzanın, hamburgerin, sandviçin, makarnanın, dürümün, içine, basarlar eti, peyniri, şarküteriyi, aslanlar gibi yerler.

  • haluk bilginer'in başrolde oynadığı, toplumsal ve siyasi pek çok olaya göndermeler yapan harika bir yerli dizi. kısa, öz ve oldukça manidar olmuş.

    beğendiğim bir replik:

    ‘’bu burçlar falan var ya astroloji yani, prensip olarak çok saçma bir defa. insanın kişiliğini doğum tarihinden anlayamazsın. hele geleceğini tahmin etmek, doğum tarihiyle olacak şey değil o. o nasıl olur ancak biliyor musun? doğum yeriyle. insanın geleceğini de kişiliğini de doğum yeri belirler. esasında bu burçları doğum yerine göre ayarlamaları lazım.

    bak, insanın doğum yerine göre kehanette bulunsalar mesela onu anlarım. sonuçta trablus'ta, peşaver'de ya da angola'nın herhangi bir köyünde doğmuş bir çocuğun hayatının neye benzeyeceğini tahmin etmek zor değil. eh… toronto'da, oslo'da, tokyo'da doğmuş da az buçuk ne olacağı belli. bizim anadolu insanı bunu bilir mesela. onun için de yeni tanıştığı bir kişiye “burcun ne?” diye sormaz. “memleket nere?” diye sorar.

    bir de yükselen burç meselesi var. o da vatandaşlık oluyor, yani hangi ülkenin vatandaşı olduğu. o da önemli. suriye'de doğmuş bir suriyeliyle suriye'de doğmuş bir fransızın kaderi aynı olmuyor tabi. burcum halep ama yükselenim fransız. o zaman iş değişiyor tabi. ya da burcum kongo yükselenim belçika. durum farklı. işte benim burcum da kambura. benim kaderim de kambura. ben eğer bugün buralara geldiysem, sırf kambura'da doğduğum içindir.’’

    cemil, şahsiyet, 6.bölüm