hesabın var mı? giriş yap

  • çaydanlık kelimesi köken olarak farsçadır. kök, üzerine yine farsça eklerden biri olan -dan ekini almıştır. "çaydan" kelimesi farsça'da "çay koyulan kap" anlamına gelir, bizim kullandığımız çaydanlıkla aynı anlamdadır. yani buradaki -dan eki bizdeki çaydanlık kelimesindeki -lık ekinin görevindedir. biz bu kelimeyi farsça'dan çaydan şeklinde değil de çaydanlık şeklinde almışız ve bu şekilde de devam etmiş asırlardır.

  • az önce oldu:

    - amca bu ilacı niye kullanıyosun?
    - benim değil ki o ilaç... haa... benim benim... unutkanlık için.

    ilaç yazdırmak için gelenlerden bu kadar inandırıcısını görmemiştim.

  • geçenlerde bizim muktedir, bizden önce muz lükstü, muzu lüks olmaktan çıkardık, diye bir şeyler söylemişti. kendilerinden önce muzlu yaş pasta, hemen herkesin kolayca ulaşabileceği, satın alabileceği bir şey idi mesela. o zamanlar bir pastanın içine en az bir muz koyulur, bazen de üstüne süs olarak yarım muz eklenirdi. pastalar meyveli olur, hatta meyveler içinden taşardı. hemen herkes de rahat rahat alıp yiyebilirdi. biliyorum çünkü pastanemiz vardı. günde otuzdan fazla turta, bir o kadar buton pasta ve bilmem kaç kilo petifuru rahatça satardık.
    bu durum zamanla değişti. bizim pastaneyi kapatmamız ardından bir on yıl kadar daha, 2015'e falan kadar, aynı pastalar yapılıyor fakat daha az satılabiliyordu piyasada. çünkü malzemeler pahalanınca, pastaların fiyatı da artıyordu. bu zamanlar pastaların içine bir kaç dilim muz konularak, meyveden, şantiden ve muzlar hava almasın, ekşimesin, pastayı bozmasın diye jöleden vaz geçildi. pastalar artık tamamen kremadan, yağdan yani, jölesiz kullanılan bir kaç dilim muzdan yapılmaya başlandı ki fiyatları biraz aşağı çekilerek satılabilsin. insanlar alabilsin. bu böyle 3-4 yıl sürdükten sonra hoop, bu pastaların fiyatları da artık insanların satın alabilmesi için fazla olmaya başladı. sonrasında ise pasta içinden muz komple çıktı. şantiye elveda. hatta pandispanya yapımındaki kalite bile düştü. şimdilerin pastası sadece kek, evet pandispanya değil bildiğin kek arasına koyulan kremalardan ibaret. dışları da bu kremalarla sıvanıyor. hatta bakın bu yılbaşında aldığım pastanın üstünde madlen çikolata var sanmıştım. madlen görünümlü bim bisküvisi çıktı. işte üstüne de süs olsun diye bisküvi falan koyuluyor. içine de bir kaç adet damla çikolata falan koyularak 500-600 gramı 100tl gibi fiyatlanabiliyor ancak. ki insanlar alabilsin. yenen şey pasta değil, uzaktan yakından alakası yok ama işte.. yeter ki gözler, gönüller doysun. o bahsettiğim efsane pastalardan yapılsa yine 500-600gr kadar, rahat 300'ü bulur fiyatı. şimdi insanlar 100tl'yi bile bu pastalara zor verirken, 300 çok çok uzak bir ihtimal. isterseniz bir gün bir pastaneye gidip, yukarda bahsettiğim gibi bir pasta siparişi verin. aşağı yukarı böyle bir fiyat verirler.
    bu nedenle pastamsıların fiyatı bile çılgın atarken, lan en kötü kuru pastanın kilosu bile 100tl iken, içinde yumurta akı olmayan tulumba-lokma gibi tatlıların kilosu bile bu fiyatken, cevizsiz fıstıksız, paso nebati yağ ile yapılan tatlılar ancak zar zor satılırken, tüm bunların gerçeklerinin fiyatı, çığırından çıkmış diye tanımlanır ancak. bizlerden çok çok uzaktalar artık. a long time ago yani..
    edit: bakın bunu daha da çeşitlendirebilirim. mesela o dönemler kivi her manavda, markette ki marketlerin yeni yeni açılmaya başladığı dönemler, kolay bulunmazdı. ithal olduğu için pahalıydı. özel siparişle getirtirdik. ananas ve vişneyi konserve olarak alırdık. çilekler falan deli gibi meyveli pastalar, dondurmalar yapardık ki pastaların içine lezzet çeşitliliği katması için antep fıstık bile koyardık ve deliler gibi satılırdı. hatta sırf meyveden oluşan adise baba pastası yapılırdı. içi dışı komple şanti ve meyve. kestaneli pastalar, ezmeler yapardık ki en pahalısı onlar olurdu. deli fanatikleri vardı. tepsi tepsi satardık. ve tüm bunlar, ankara-abidinpaşa'da olurdu. mamak ilçesinin bir semti yani. orta ve orta alt sınıfın yaşadığı sıradan bir semt. şimdi bunları ancak çılgın zenginliğe sahip muhitlerde, bir avuç zümreye satabilirsin.. geride kalan 20 yılda bir sınıf nasıl yok oldu, yoksullaştı vesaireyi, sırf yaş pasta üzerinden bile şahane okuyabilirsiniz. kaldı ki tatlılara, çikolatalara girmedik bile..

  • bir afrika ülkesi olan türkiye'de gerçekleşen olay.

    bir insanın bu görüntülere normal demesi için süzme beyinsiz olması lazım. lan yeter artık, madem çok seviyorsunuz alın evinize kendi organlarınızı keserek yedirin can dostlarınıza.

  • eklemek istediğim bir kaç önemli başlığı olan öğütlerdir. şöyle ki;
    - akıllı olun, aklınız başınızda olsun. öyle size her asılana yüz vermeyin. ama sırf bu yüzden insanlara kötü davranmayın... bir kıza talip olacak çok fazla adam vardır. olacaktır da ömrünüz boyunca. beğenmediğiniz bir adam sırf sizi beğeniyor diye onunla beraber olmayın. hayatınıza girecek adamlar sizi seçmesin, siz onları seçin, tercihler karşılıklı uyuşsun.
    - karşınızdaki insanları değiştirmeye çalışmayın, aşık olduğunuz adam size çiçek böce almıyor diye sorun yaratmayın. beklentileriniz olabilir ama karşınızdaki sizin bu tarz beklentilerinizi karşılamadığı için onu yargılamayın, herkesi kendi içinde değerlendirmek gerekir. bazı adamın sizi günde 5 kez araması bile sizin için kafi olmasa da aslında onun yapabileceğinin en iyisi bu olabilir. bunu göz önünde bulundurun. ama bunlar size uymuyorsa da olayları uzatmayın, incelen yerden koparın.
    - daha önce de belirtildiği gibi; aşıksanız, güveniyor, seviyorsanız sonuna kadar yaşayın. beraber yapabildiğiniz her şeyi yapın, gezin tozun, hiç bir konseri kaçırmayın... aşk insana sihirli bir dokunuş adeta ve bunun getirdiği enerjiyi hayatınızın her alanına yayın.
    - aşk acısı çekin. üzgünseniz bunu da dibine kadar yaşayın ama her şeyin bir gün normale döneceğini de bilin. her şeyin geçeceğini unutmayın.bugün üzüldüğünüz her neyse iki sene sonra aklınıza bile gelmeyecek... bi adam için üzüldüğünüzde arkanızı dönüp de değmezmiş bile demeyin bence, hayata nötr bakmaktansa midenizde uçan, çırpınan, oraya buraya konan kelebeklerin yok olmasının verdiği acıyı yaşamak da güzel...
    - kimseyi değiştirmeye çalışmayın. bu bi anlamda insanları olduğu gibi kabul etmek anlamına da gelebilir, ama bi insanın hoşunuza gitmeyen bir tarafı varsa yol verin ona, gitsin... bazen çok istesek bile insanları değiştiremiyoruz...
    - eski sevgili sigara gibidir, bıraktım derken her an yeniden bir nefes çekilebilir. baş döndürür, ama sonra alışırsınız ve rahatsız olup yeniden bırakırsınız...
    - okuyorsanız eğer, kimseye not vermekten kaçınmayın. sadece kendi başarınızı düşünecek kadar bencil olmayın. ' o derse gelmedin sana not veremem' gibi cümleler sarf etmeyin. başarılı olmak için başkalarının da başarısını düşünmek güzeldir çünkü...
    - salak kızlar gibi ' ıyy, ne giymiş yaaa ' demeyin kimsenin üstüne başına bakıp. çoğu kızın yaptığı gibi görünüşe bakarak yargılamayın insanları. zevklerini yargılamayın insanların. aslında insanları hiç yargılamayın, çünkü kimsenin bir başkası için bunu yapmaya hakkı yok günlük- öğrencilik- hayatında.
    - insanlara iyi davranın.
    - size asılan adamların adını hiç bir zaman orta yerde açık etmeyin.
    - sigara içmeyin. sigara içmeyin. sigara içmeyin.
    - alkollü araba kullanmayın. evinize taksiyle dönün. dönecek paranız yoksa içmeyin.
    - eğlenmenin sınırı yoktur, olmayan sınırları zorlamayın. bu konuda ciddiyim, gezin tozun ama vizeler finaller geldi mi oturun ders çalışın. sonradan gezmeyip de çalışmak zorunda kalırsınız çünkü.
    - her türlü müziği dinleyin. rock, pop, metal, jazz ... aklınıza gelen her şeyi... sevin ya da sevmeyin ama sevmediğiniz şeyleri de neden sevmediğinizi bilin.
    - güzellik pahalı bir şey değildir, güzelliğin bugünlerdeki en önemli kuralı bu sanırım. yaratıcı olun, pazarlardan toplanan en ucuz penyeleri giyiyor o güzel dediğiniz sokaktaki kızlar, marka kotlarının üstüne. hiç bir zaman çirkin olduğunuzu da düşünmeyin. sizin vücudunuzda şekillenmiş en güzel insan olmaya çabalayın. güzellik bu kadar önemli mi? evet. kendinizi bu şekilde iyi hissedersiniz. nasıl güzel olduğunuzu düşünüyorsanız, öyle olun, öyle davranın.
    - her zaman erkekler teklif etmez. birini çok istiyorsanız, bundan onun da haberi olabilir, eğer isterseniz tabi.
    - tırnaklarınızı yemeyin. illa ki güzel elleriniz olmak zorunda değil. ama ellerinize yazık.
    - kız arkadaşlarınızın size öğüt vermesiyle, ilişkinize müdahale etmesi sınırını belirleyin. biz kızlar bu sınırı pek bilmiyoruz.
    - adamları boş yere peşinizde koşturmayın, olmayacaksa olmayacak deyin, kimse zaman kaybetmesin. onlar da insan evladı.
    - kıskanç olmayın. hayat zaten yeteri kadar karışık. adamların canını, orda mısın? burda mısın? nerde misin? diyerek sıkmayın. bırakın herkes istediği yerde istediği insanla olsun. rahat olun. kimin nerde olduğu değil, sizin nerde olduğunuz önemli. gece kafanızı yastığa koyduğunuzda huzurlu olmak için yaşayın sadece.
    edit:
    - unutmadan ekleyeyim, dünyanın en güzel kızı siz olursunuz adamların yanında, hep sizi arayıp bulamamış olurlar, sizin elinize diken batsa onların canı yanar. yerseniz...
    - bana noluyosa, öğüt deyince söyleyecek bir şeylerim olmalı diye düşündüm her türk insanı gibi. 30 yaşında değilim kiiii