hesabın var mı? giriş yap

  • aklıma deniz gezmiş'in "biz daha aşık bile olmamıştık" sözlerini getiren fidan... belki henüz aşık bile olmamıştı. şairin dediği gibi `gül benizli sevgilinin titreyen göğüslerini öpmeden doyasıya` kara toprağa gitti. belki pilot olmak istiyordu, belki henüz uçağa bile binmemişti. belki arkadaşlarıyla ispanya'nın bir balıkçı kasabasında tatil yapmayı hayal etmişti. belki izlemeyi planladığı bir film listesi, öğrenmek istediği felsefi akımlar, ezberlemek istediği şiirler, satın almak istediği kitaplar vardı. belki o gün akşam canı annesinin yaptığı patatesli börekten çekmişti, belki açtı dövüldüğünde, belki de tok.

    insan hazmedemiyor. nefes alıp verdiği ülkede gencecik bir canın yok olmasına insanların seyirci kalmasına, birilerinin hayasızca iftiralarına, yüzsüzlüklerine tahammül edemiyor. ali keşke senin adını hiç bilmeseydim. vardlığından bile haberdar olmadan yaşayıp gitseydik ikimiz de. keşke bir tren garında ateş isteseydim senden ve bana cevap bile vermeden çekip gitseydin... seni öldürenle, beni öldürecek olan arasında fark yok. yarın canımı alsa bu şiddet, şu satırları bile yazdığımı bilmez kimse...

    ölmeyeceksin, kalbimizde yaşayacaksın demeye dilim varmaz benim. sen öldün. seni öldürdüler. kalbini durdurdular, nefesini kestiler. bir gün birileri tarih kitaplarına senin "öldüğünü" yazacak. hain olduğunu, terörist olduğunu yazacak... inandırmayacağım, bana düşen senin benden farksız bir masum olduğunu gücümün yettiğince anlatmak olacak. senin öldürüldüğünü, katillerinin de aramızda hayatlarına devam ettiğini, faili meçhul bir cinayet olduğunu, annenin sensiz bırakıldığını torunlarıma kadar anlatacağım... anlatacağım ki kanın, yalan hikayelerini yazacakları kırılasıca kalemlerine mürekkep olmasın...

  • yalandır. yaklaşık bir ay boyunca peşinde koştuğunuz güzel sözler söylediğiniz her şekilde ondan hoşlandığınız belli ettiğiniz ve bundan asla rahatsızmış gibi gözükmeyen verdiğiniz hediyeleri seve seve alan, iltifatlarınızdan hoşalanan, size sürekli imalarda buluna bir kız bu cümleyi söyler ise bilin ki yalandır,

    meali, sen beni sevmekten vazgeçme, amaben seveceğim başka birilerini bulayımdır.

  • "dede koruk yer torunun dişi kamaşır" deyişini bildiniz mi? özetle mevzu bu aslında. fakat ben az uzatıp, lafı döndererek örnekli vs anlatacağım.

    epigenetik, deneyimlerin genler aracılığıyla kuşaklara aktarılabileceğini savunur.
    toplumun veya bir sülalenin başından geçen savaş, göç, hastalıkların yarattığı tahribatlar, aile bireylerinin erken vefatı, terk edilmeler, haksızlıklar, ihanetler, ebeveyn mutsuzlukları gibi üzüntü içeren olayların yarattığı travmalar; hücresel biyoloji, nörobilim, epigenetik ve gelişim psikolojisi araştırmalarına göre, beyin dalgaları halinde bir sonraki nesle aktarılabilir.
    yani epigenetik, göz ve ten rengi, kalıtsal fiziksel hastalıklar gibi; duygular, travmalar, inançlar vb soyut kavramların da, sonraki nesillere aktarımını araştırır, bu konularda çalışmalar ortaya koyar.

    sonraki nesiller, atalarının bu çözümlenmemiş travmatik vakalarını yeniden canlandırır, filmi yeni baştan oynatır. bilinçaltı, atalarının maruz kaldığı mental zorlanmaların yansımalarıyla kendi gerçekliğini yaratır, bu sanrılara uygun kodlamalar düzenler.
    freud buna "yineleme takıntısı" tanımı getirirken, jung, kolektif bilinç kapsamında "bilinçli sayılmayan ne varsa, kader olarak tekrar deneyimlenecektir" der. sack, "travmalar nesilden nesile aktarıldığı gibi, toplumdan topluma da aktarılabilir" ifadesini kullanır. alman psikolog bert hellinger, biyolojik ailelerimizle ortak bir bilinci paylaştığımız fikrini savunmaktadır.

    hayat boyu karşımıza çıkan mental hastalık veya problemlere farkındalık spotu tutmadıkça, bilinçaltı kalıpları kendini tekrarlar. ancak farkındalık kazanıp travmalar üzerinde çalışıldığında, beyin nöronlarında kalıtım yoluyla kurulmuş bağlar çözülür, kendini tekrarlayan kalıplar sona erer.
    profesyonel destek almak bu yüzden önemlidir. destek neticesinde ailesel-içsel şemaları görebilen ve yanlış bağlanmalarla yüzleşen birey, zihinsel düzenlemelerini yaparak sahip olduğu genetik gerçekliğine rağmen potansiyelinin optimum varyantını ortaya koyabilir.

    bu bilgiler gerçek hayatta ne işimize yarayacak diyenler için, o bitmeyen para problemleri, sonu gelmeyen ilişki sorunları, içsel huzursuzluk, depresyon, insomnia, ailede sevgisizlik, özdeğer eksikliği, patolojik kıskançlık gibi yaşam kalitesini azaltan meseleler, duvarda fotoğrafları asılı duran aile büyüklerinin travmalarından size miras kalmış olabilir. incelemeye değer konu.

    ---
    - geçmiş asla ölmüş değildir. geçmiş, geçmiş bile değildir. *
    - ebeveynlerim, büyükanne, büyükbabalarım ve daha uzak atalarım tarafından tamamlanmamış, cevaplanmamış halde bırakılan şeylerin ve soruların etkisi altında olduğuma kuvvetle inanıyorum. sıklıkla, bir ailede ebeveynlerden çocuklara geçen, kişisel olmayan bir karma var gibi görünür. her zaman, önceki nesillerin yarım bıraktığı, tamamlamam veya belki de devam ettirmem gereken ödevler var gibi gelmiştir. *
    - - -

    faydalı

    bu da

    bu da iyi

    burada pdf var

    deneylerden örnek

    sevgiyi miras bırakabiliriz(pdf)

    mark wolynn kitabıyla ilgili kısa söyleşi *

  • adamın biri bara girer ve barmene seslenip konuşmaya başlar..

    adam- sana bir teklifim var
    barmen- duyalım bakalım..
    a- senle 500$a bahse girerim barın arkasındaki ikinci raftaki boş bardağa buradan bir damla taşırmadan işeyebilirim..
    b-zuhaha tamam kabul..

    adam bardak dışındaki her yere işer.. özellikle barmenin üzerine ve sırıtarak işini bitirir ve barmene bakar..

    b- pekala üstüm başım rezil oldu ama şu 500$ papeli görelim..
    a- al! sırıtmaya devam ederek parayı bara koyar
    b- sen neye gülüyorsun lan denyo 500$ kaybettin!
    a- hayır! ben şu köşede bilardo oyanayan adamlarla 1000$ına bahse girdim, senin ve barının her tarafına işeyebileceğime ve senin bundan memnun bile olabileceğine!!!

    dipnot: bu fıkra desperado filminde de anlatılmaktadır ve çok çeşitli varyasyonları vardır!
    dipnotun dipnotu: bu fıkrayı tarantino hazretleri desperado filminde bizzat anlatmaktadır

  • seçime kadar; ortamlarda otomobil üreteceğiz dersin kim bilecek.

    bu seçim petrol bulunmadı. altın, bor madenleri keşfedilmedi. onun yerine uçak ürettik, otomobil ürettik. hamdolsun yine yalanlarla dolanlarla bir kampanya yürüttük.

    debe editi: debe editi ile ilgili bir anket var. bunun için oyunuzu kullanın.
    #51859779

  • "nooldu gücüne mi gitti?" demek gerekir bunun için lagaluga yapan kıza.
    ben bunun evlenmelisine sahit oldum. çocuk evlenme teklif etmiş kız kabul etmemiş, sonra kızın çocukluk arkadaşı olan diğer kıza evlenme teklif etmiş kız kabul etmiş.
    sonuç;
    kız nikahı bastı, bağırdı çağırdı... ama hiç bir şey olmadı. mutlu mesut yaşıyolar... diğeri de kuduruyodur heralde hala...

  • genel kanı, erkeklerin kadınlardan daha çok hormalası yönünde. peki bu doğru mu?

    insanlar uyuduğunda, boğazımız etrafındaki kaslar gevşer ve hava yolunun daralmasına sebep olur. bu rahatlama sırasında damağın arkadaki yumuşak kısmı, küçük dil, nazal bölgedeki parçalar ve dil kökü gibi yumuşak dokular çok fazla gevşediğinde ve bölgesel olarak hava yolunu tıkadığında "horlama" meydana gelir. vücut normal bir şekilde nefes almaya çalışırken, kişinin boğazında biriken basınç buradaki yumuşak dokuların titremesine sebep olur. havayolu ne kadar tıkanırsa horlamanın şiddeti de o kadar artar.

    kadın ya da erkek, bir insanın horlama ihtimalini belli başlık faktörler arttırır. mesela, yaşla birlikte azalan kas elastikiyetiyle birlikte horlama şiddetini arttırabilir. buna benzer şekilde, normalin üzerinde kiloya sahip kişilerde boyun bölgesindeki yağ dokularıhava yoluna belli bir basınç yapar. soğuk hava, burun tıkanıklığı, sigara içmek ve alkol kullanımı yine hava yolunun daralmasına ve horlama ihtimalinin artmasına sebebiyet verir. keza yatma pozisyonu da bu ihtimalin artmasına sebebiyet verir, mesela yüzükoyun yatmak horlama ihtimalini arttırır.

    yeri gelmişken şunu da söylemekte fayda var; dilin hava yolunu bloke etmesi mümkün olsa da, genel kanının aksine, dilinizi yutmanız imkansızdır, sıkışır kalır sadece. jeneralize tonik klonik nöbet geçiren insanlarda bile dil tıkanıklığını gidermek için yapmanız gereken şey, onları yan yatırıp yerçekiminin geri kalanı yapmasını beklemek. ayrıca söz nöberlerden açılmışken bir başka uydurma şeyi de düzeltelim; hiçbir zaman nöbet geçiren birisinin ağzına elinizi koyup veya başka bir şey koyup engellemeye çalışmayın. bunu yaptığınız için daha sonra size teşekkür etmeyecekler. hatta bunu durumlarda bu kişiler, dillerini yutmasınlar diye ağızlarına koymaya çalıştığınız şeyi yutup boğulabilirler bile.

    neyse konumuza geri dönelim, erkekler gerçekten kadınlardan daha fazla horluyor mu? horluyorsa neden? araştırmadan araştırmaya değişse de, genel kanıyla paralel bir şekilde, sayılar erkeklerin daha fazla horladığını söylüyor. her 3 erkekten 1'i horluyorken, her 5 kadından yalnızca 1'i horluyor. peki bunu ne belirliyor? horlama sıklığı, alkol kullanımı, yağ dokusu konsantrasyonu gibi potansiyel farklılıkların yanı sıra, biyolojik faktörlerde işin içine giriyor. bu faktörlerin neler olabileceği konusunda da birkaç teori var.

    muhtemelen bugüne kadar sıklıkla okumuş olduğunuz bir teori ile başlayalım; erkeklerin gırtlağı kadınlara göre boğazın daha alt kısımlarında bulunuyor ve daha fazla alan yaratıyor. teori de şunu iddia ediyor, eğer bir erkeğin dili uyurken o boşluğa doğru kayıyorsa hava yolunun bir kısmını bloke ediyor ve horlama titreşimini yaratıyor. kadınlarda ise bu alan dar olduğu için dil oraya kaçtığında hava yolunun tamamını kapatıyor ve horlamak yerine uyanmalarına neden oluyor. ama dediğimiz gibi, bu yalnızca bir teori.

    bununla birlikte, erkekler uyku apnesi ve hypopnea denilen solunum aktivitelerinin iyice yavaşlaması durumlarına kadınlardan daha çok eğilimlidir. vakaların %84'ü hava yolunun tıklanması sonucunda oluşur. bu nedenle, daha iddialı bir teori, horlamanın dilden ziyade farinks mekaniği ile alakası olduğunu ileri sürer. farinks ise yutak demektir. özellikle erkeklerin yutakları kadınlara göre daha geniş olduğundan, yatma esnasındaki hava yolu boyutunun değişimi (ayaktayken vs yatarken) daha belirgindir. ayrıca, erkekler de kadınlar da yaşlandıkça üst hava yolu boyutları daralır, erkeklerin bu daralması da daha hızlı olmaktadır. buna ek olarak, erkekler kadınlara kıyasla, akciğer hacmine oranla yutak büyüklüğünde büyük değişimler yaşarlar. bu sebeple erkekler kadınlara göre, horlamanın yanı sıra uyku apnesine de daha çok eğilimlidirler, özellikle yaşlandıkça.

    kaynakça:
    1) yaş, cinsiyet obezite ve duruşun üst hava yolu boyutuna etkileri
    2) sağlıklı kadın ve erkeklerde yutak boyutu ve mekaniği
    3) erkekler kadınlardan daha fazla horlar mı? / kaynak 2
    4) horlama ve uyku
    5) horlama hakkında bilmediğiniz 10 şey
    6) horlamayı nasıl durdurabiliriz?
    7) uyku apnesi