hesabın var mı? giriş yap

  • 3 gündür kulanmaktayız kendisini.

    120m2 evi 1,5 saatte tamamen süpürüyor. telefona yüklediğiniz yazılımdan doğru tüm kontrolü yapabiliyor, temizlik sırasında anlık olarak evin neresinde olduğunu takip edebiliyorsunuz. geçmiş temizliklere de girip detayları inceleyebiliyorsunuz. mi home uygulamasını genel itibariyle kullanışlı bulduğumu söyleyebilirim. evin haritasını bir kere çıkardıktan sonra hafızaya atıyor. evi henüz tanımadığı ilk kullanımımızda salondan oturma odasındaki şarj istasyonuna (en kısa yoldan gitmeye çalıştığında duvarla karşılaşıyor) gidememişti. şimdi evi tanıdı kendileri, salondan şarj istasyonuna git dediğimde geriye dönüp kapıdan gidiyor :) yani bir anlamda cihazda 'machine learning' var.

    2 cm'ye kadar engelleri aşabiliyor. banyonun girişindeki mermerden geçebiliyor. içerdeki derinlik daha fazla olduğu için geri çıkamıyor. app'ten doğru banyo girişini kapattık. evin istediğiniz bölgesini kapatabilir veya özellikle temizlemesini istediğiniz bölge için temizle komutunu verebiliyorsunuz. eğer koltuklarınız altı robotun girebileceği kadar yüksekse normalde sizin koltukları çekerek yapacağınız temizliği hiçbir şeyi yerinden oynatmadan yaptırabiliyorsunuz. ufak süpürgesi sayesinde duvar kenarlarındaki tozları da temizleyebiliyor.

    cihazda süpürme ve ıslak silme şeklinde iki fonksiyon var. ıslak silme özelliğini kullanabilmek için halıları kaldırmanız gerekiyor. bir süre sonra da bezin temizlenerek yeniden takılması gerekiyor. bu işlem için önerilen süre 30 dakika. 1,5 saatlik bir genel temizlik için bezin 3 kere temizlenerek takılması lazım. nihayetinde ıslak silme için her ne kadar işin yine büyük çoğunluğunu üstlense de yine de sizin evde olmanız gerekiyor.

    eğer doğrudan bölgesel bir leke/kirlilik söz konusuysa ıslak silme özelliğinin çok tatmin edici olmadığını söylemek lazım. sonuçta cihazda kirliliği algılama gibi bir özellik yok. sizin cihazı aynı bölgeye tekraren yönlendirmeniz söz konusu olabilir. ama bunu yapana kadar bezi alıp temizlemek daha pratik ve hızlı olacaktır.

    sonuç itibariyle özellikle süpürme fonksiyonuyla evin genel temizliğini yapma konusunda bence parasını fazlasıyla hak eden bir cihaz. siz evde yokken bir robotun tüm evinizi temizliyor olması günümüz teknolojisinin geldiği noktayı sadece uzaktan gözlemlemenizi değil, bizzat yaşamanızı sağlıyor.

  • diplomatik nezaketsizliktir. direkt olarak johnson da tayyip'in elini omzundan çekmeye çalışıyor, çünkü bu karşı tarafa üstünlük kurma gösterisidir ve bunun bir parçası olmak istemiyor.

    neyse hiç şaşırtmıyor dünya liderimiz.

    edit: bunu zaten olması gereken bir şey olarak görenlere şöyle söyleyeyim. ikili görüşmelerde evet vücut dilleri bu amaçla kullanılıyor. ancak hiç bir şekilde olayla haberi olmayan birine yapılması nezaketsizliktir. arkasından kulak da yap o zaman. hatta nah çek. adamın haberi yok ne oluyor bitiyor. bak zekayı kullanınca iyi ve kötü ayrılabiliyor.

  • bilmesek bunların bir yakınına sarhoş bi şoför çarpti da öldürdu sanacagımız poz.

  • son dünya sampiyonlari;
    löw: 3.8 milyon euro
    deschamps: 3.6 milyon euro

    üstelik yukarida saydigim isimlerin maasi cok büyük ihtimalle brüt, yani maaslarinin yüzde 40'a yakini vergiye gider.

    diger yandan almanya ve fransa'da insanlarin kazanclarinin türkiye'ye oranla 5 katina yakin oldugunu varsayarsak senol'un ne kadar sacma sapan bir maas aldigini anlayabiliriz.

    edit: bu isin piyasasi bu diyen kasiyer kardesim. hemen bugün git patronuna, avrupa'da muadilim aylik 2000€ kazaniyor, ben de aynisini istiyorum de.

  • gıdalara aroma arttırıcı olarak eklenen bir maddedir. aşağıdaki mantıkla çalışır;

    tad alma duyumuz diğerleri gibi bir uyarıcı ile sinirlerde oluşan sinyallerin beyne ulaşmasıyla oluşur.

    fakat beyindeki ilgili bölge ilk uyarıdan sonra tadı oluşturan madde ağzımızda olduğu sürece (-ki yuttuktan sonrada tad ağzımızda kalır) sinyallerin seviyesine karşı duyarlılığını hızla düşürmeye başlar. bu sebeple bazen çok tatlı bir yiyecekten sonra alınan gıda (örn.içilen çay) bize şekersizmiş gelir. çoğu kez farkında olmasak bile yemek yerken de aynı olay gerçekleşir. aynı yiyeceğin ilk lokması ile son lokması arasında tad azalması mevcuttur, buna duyarlılık azalması neden olur. aroma arttırıcı ihtiva eden gıdalar hariç. örneğin mono sodyum glutomat tad alma bölgemizi uyararak daha fazla hassaslaştırır ancak bu hassaslaşma sadece o ürünü tüketirken görülür. reseptörlerle ürün teması geçince tad duyusu normale dönmektedir, bu tip gıdaların yoğun tüketilmesinden sonra diğer msg içermeyen gıdalardan tad almamız azalır.
    hazır çorba ile başlanan yemeklerde bu açıkça gözlenebilmektedir.

    glutamat 2 cinstir. proteine baglı ve serbest amino asitli. gıdalarda doğal olarak iki cinsi de bulunur. serbest olan en çok rokfor, parmesan, domates, maya ve soyada bulunur. serbest olan aroma arttırıcıdır. serbest glutamat üretmek için proteinin hidrolize edilmesi (fermentasyona benzer) gerekir.

    monosodium glutamat en cok deniz yosunundan ve soyadan yapılır. uzakdoğu mutfagında çok fazla bulunur. sadece paketli ürünler değil, restoranlarda da cok kullanılır. kişisel hassasiyete ve birlikte alındığı gıdalara bağlı olarak kaşıntı, batma hissi , nefes darlığı, baş ağrısı, baş dönmesi gibi yan etkilerine neden olabilir. günde (kiloya bağlı ama) ortalama 3 gr dan fazla alınmamalı imiş...

  • beatnik kelimesini icat eden, hippie kelimesini meşhur eden san francisco'lu efsanevi gazeteci. herbert eugene caen 1997 yılında öldüğünde, beatnik'lerin hippie'lerin çocuklarınca, ghirardelli square'den itibaren bütün san francisco semasını şehrayine çeviren havai fişekler altında son yolculuğuna çıkarılmış.

    ekşi sözlük'ün tasarrufçu iki noktalı yazım kültürüne çok uymasa da kendisi, köşe yazılarında sıkça kullandığı 3 nokta ile meşhur olmuş ve bu sebeple san francisco'da adının verildiği sokağın adı da "herb caen way..." şeklinde üç noktalıdır.
    her makalesinde birçok cümleyi üç noktanın söylediğine havale eden bu gazetecilik stili yine kendi ürettiği "three dot journalism" diye anılır olmuş meslektaşları arasında.

    san francisco'nun çok kültürlü ve egzotik yönlerini övmek için bu şehre "baghdad by the bay" adını veren de herb amcamızdır. george w bush'un bir zamanlar egzotik ve çok kültürlü olana referans olan bağdat'ı, en az kendisi kadar ucuz bir diktatörü devirecem diye yerle bir edişini görecek kadar yaşamadı ama hissetmiş gibi de lafını yıllar önceden ortaya koymuş:

    "the trouble with born-again christians is that they are an even bigger pain the second time around"