hesabın var mı? giriş yap

  • "mısır piramitleri gibi görkemli yapıların zamanın koşulları ile nasıl inşa edilebildiğine şaşırıyor ve bunun için mantıksal bir açıklama üretmek istiyorsunuz. açıklaması zor görünen bu problem için basit bir çözüm üretme kaygısı ile zamanın teknolojisi ile bunun yapılabileceğini aklınız almıyor ve yanlış yönde bir sıçrama ile cevaplıyorsunuz; "uzaylılar yapmış olmalı". karmaşık bir problem için daha karmaşık bir çözüm. tebrikler artık çözmeniz gereken daha ciddi problemleriniz var. uzaylılar nerden ve nasıl gelmişlerdir?, hangi teknolojileri kullanıyorlar?, elimizde kanıt var mı? neden onlara dair açık kanıtlara ve teknoloji izlerine ulaşamıyoruz? gibi çok daha karmaşık ve çözülmesi zor problemlerle baş etmektense akla ilk gelen ve daha az varsayım içeren açıklama nedir peki. tabi ki çok fazla insan gücü kullanarak ve dönemine göre akıllı mühendislik çözümleri ile yapılmış oldukları. hangi teori akla daha çok yatkındır ve test edilebilir düzeydedir? en basit ve sade olan açıklama genelde en doğru olandır tabi ki en kolaya kaçılan açıklama değil. "

    http://www.antipatizan.com/yazi/occam-in-usturasi

  • gercek bir musluman olarak oyumu kazanmistir.

    din istismarcisi akape varken boyle gercek muslumanlar benim oyumun sahibidir. evet.

    bi turk'e gore cok iyi tecvid yapiyor imamoglu. oyumun sahibidir.

    edit: din dusmani ak toto$lari kudurtan goruntulerdir efenim. baya bi rahatsiz olmuslar kuran okunmasindan. allah bu islam dusmalarini kahhar adiyla kahru perisan eder insallah. amin.
    cok eglenceliymis lan ehi ehi.

  • bunun temel motivasyonu, o çok nefret edilen ve tüm kötülüklerin anası olarak görülen elitliğe bir övgü ve öykünmedir, "elit" diye güya hakaret ederken o kavramın içinde belli bir kültür birikimini, görgüyü, aileden gelen manevi bir zenginliği* barındırdığını, ihale sayesinde zengin olup paranın bir tarafına koysan da, arabanın en iyisine binip o elitlerin gezdiği yerde gezebilsen de, onların yazlık mekanlarında kadın-erkek plajı ayrı tatil yapabilsen de, bazı şeyleri parayla asla değiştiremeyeceğini ve elde edemeyeceğini, tüm "bakın artık ben de yapabiliyorum/sahip olabiliyorum" dediklerinin kendilerinde nasıl eğreti durduğunu bilmenin öfkesidir.
    çünkü taktılan saatin, modanisa gibi yerlerden alınan ve muhafazakar makastan çıkınca çok güzel oldu zannedilen o acıklı kitsch kıyafetlerin, havalimanında göze sokulan louis vuitton valizlerin, alta çekilen jeepin, en özel üniversitenin uluslararası bilmemne bölümünden mezun olmak için dökülen onca paranın, kendi çapında bir cemiyet, bir sosyete oluşturmak için mado'da pazar kahvaltısı edip huqqa'da latte içmenin bir boka, hiç ama hiçbir boka yaramadığını içten içe bilmenin çaresiz hırsıdır. ne tiyatroyla, ne kitapla, ne filmle, ne seyahatle telafi edilemeyecek keskin bir sakilliğin kinidir. çünkü bilir ki bugün islami moda dergisinin lansmanına gitmesine izin veren, modern zamana son derece uyumlu görünen kocası bir anda sinirlenip dayak atabilir, elitler gibi roma'ya gidilip alışveriş de yapılsa yolculuk hep maraş'taki köye kaynanaya gitmekle biter, tüm çaba dini bayramlarda ıslak ayak üzerine giyilmiş çorapların kokusuyla dolmuş havasız bir odada biter. çünkü bilir ki "çok şükür elhamdülillah, allahım, canım rabbim, bugün de bize bahçeşehir'deki evimizin bahçesinde dostlarımızla toplanmayı nasip etti" diye şükredilen her şey bir anda allak bullak olabilir ve hemen olmasa da birkaç yıl sonra kendilerini geldikleri yerde bulabilirler, ama yıllarca karı koca öğretmenlik yapıp ege'de yazlık alan beyefendiyle hanımefendinin öyle bir riski yoktur, insanın kumaşında olan bir şeyin öyle aniden kaybedilme riski olmaz.

    edit: "neden maraş?" diye soranlara cevap vermek adına, bu "italya'dan sonra maraş'a gitmekten ve köşelerden erkek çorabı toplamaktan ve kokudan ne kadar iğreniyoruz" benim nişantaşı dolaylarında bir cafede iki kadının muhabbetinden duyduğum bir şeydi, maraş'a ya da doğu'ya bir garezim yok, buradan tüm maraşlı vatandaşlarımıza "maraş'ın yollarına çıkayım dağlarına" şarkısını armağan ediyorum.

    edit: haters gonna hate.

  • mini şort giydi diye rahatsız edilme, laf atılma, ellenme, tecavüz edilme riski taşımadığından, ya da tecavüz edildiğinde şort giymesini tecavüzü haklı gösterecek zihniyetlerden uzakta olduğu için yurt dışına çıkınca gönül rahatlığıyla mini şortunu giyen türk kızı.

  • soğuktan kıçı donan çocuktur.odana gider kafanı dinlemek istersin kıçın donar,banyoyaya girersin kıçın donar,tuvalete gidersin kıçın donar,mutfağa atıştırmaya gidersin kıçın donar.kül dökersin,kömür taşırsın,odun kırarsın.sobanın yanına gidersin çok sıcak olur,uzağına gidersin çok soğuk olur.tek güzel yanı sobanın üstünde kestane kebap yapmaktır.

    (bkz: allah kurtarsın)

  • chp bursa milletvekili orhan sarıbal'ın haraç olarak tanımladığı gss borçlarının kaldırılması için yazılı olarak dile getirdiği çağrı. mhp yine akp'nin peşine takılıp mızıkçılık yapmazsa muhalefet böyle bir rezalete son verecek çoğunluğa sahip. tüm muhalefet partilerinin hepsinin bir araya gelip milyonlarca işsizin sırtında kambur olan bu utanca artık bir son verilmelidir. aksi takdirde bu ülkenin vatandaşlarının böyle bir haraçtan kurtulmaları için bu gidişle tek yapabilecekleri başka bir ülkenin vatandaşlığına geçmek: (bkz: gss mağdurları suriye vatandaşı olsun)

    işte orhan sarıbal'ın gerçekleşmesi durumunda milyonlarca mağduru büyük bir beladan kurtarabilecek çağrısının tam metni şuradan okunabilir:

    “sgk devletin resmi haraç kurumu gibi çalıştırılıyor”

    sgk’nın devletin resmi haraç kurumu gibi çalıştırıldığını söyleyen bursa milletvekili orhan sarıbal, “gss nedeniyle başta gençler olmak üzere, işsizler, emeklilik bekleyenler, iflas eden esnaf ve geliri olmayanların yaşadığı mağduriyetlerin bir an önce giderilmeli” dedi.

    bursa milletvekili orhan sarıbal, genel sağlık sigortası (gss) sorununu gündemine aldı. yazılı bir açıklamayla 1 ocak 2012’de yürürlüğe giren gss’ye itiraz eden sarıbal, türkiye’de şu anda 3 milyon yurttaşın milyarlarca tl borcu olduğuna dikkat çekti. sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası yasası’nın türkiye gerçekleriyle bağdaşmadığını ifade eden sarıbal, “herhangi bir geliri olmayan milyonlarca yurttaşımız bir gecede kendi devletine karşı borçlandırıldı. çalışma ve sosyal güvenlik bakanı faruk çelik, dalga geçer gibi bu insanlara ‘gelir testi yaptırın’ diyerek tehdit gibi bir çağrıda bulunuyor. işsizlikle boğuşan, temel ihtiyaçlarını karşılayacak durumda olmayan yurttaşlarımız bir de borçlandırılarak bunalıma itiliyor” dedi.

    -sağlık, en temel insan haklarından-

    gss’nin bir an önce iptal edilmesi gerektiğini söyleyen sarıbal, sağlık hakkının en temel insan haklarından biri olduğunu belirerek, şunları söyledi: “yurttaşlarımızın en temel haklarına ulaşması engelleniyor. gss pirim borcu olan birçok hastanın hastane kapılarından geri döndüğünü görüyoruz. 18 yaşın üzerindeki çocuklarımız lisede öğrenim görüyorsa 20, üniversite öğrencisiyse ise 25 yaşına kadar primleri devlet tarafından karşılanıyor ancak bu çocuk öğrenim görmüyorsa otomatikman borçlandırılıyor. işsiz gençlerimizin prim tutarları, birlikte yaşadığı ailenin aylık toplan gelirine bakılarak hesaplanıyor. primler, neredeyse 300 liraya kadar yükseliyor. gelir testinden geçilmemsi durumunda da primler asgari ücretin 2 katı üzerinden hesaplandığı için aylık 250 tl borç çıkartılıyor. henüz iş bulamamış ya da asgari ücretle hayatını sürdüren gençlerimizden adeta haraç alınıyor. sgk devletin resmi haraç kurumu gibi çalıştırılıyor.”

    -sosyal devlet çağrısı-

    başta gençler olmak üzere, işsizler, emeklilik bekleyenler, iflas eden esnaf ve geliri olmayanların yaşadığı mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi gerektiğini belirten sarıbal, “sosyal politikaların en başında gelen konu sağlıktır. bu yanlıştan vazgeçilmesi için elimizden geleni yapacağız. buradan bir kez daha gss’nin iptal edilmesi yönünde çağrıda bulunuyorum” dedi.

  • konyak, brendi, alman brendisi ya da armangac, isimleri farklı da olsa hepsinin ortak özelliği ; anamaddelerinin bir ya da iki kere damıtılmış şarap olmasıdır. yine de herbiri farklı orjine, geçmişe ve tipik üretim yöntemine sahip olduğu için aralarında farklar vardır.

    konyak, sadece fransa'da bordeaux'nun kuzeyindeki cognag şehrinin içinde ya da çevsesinde üretilir. bu alan dışında üretilen içkiler ise benzer ürünler olsa da kesinlikle ve kesinlikle gerçek konyak değildir. çünkü konyak fabrikasyon olmaktan çok hava şartlarına, toprağa vesaireye de bağlı bir içkidir. ülkemizde mesela kanyak denir alternatifine. cognag bölgesinde deniz yakın, sıcaklık ideal ve toprak üzümleri en iyi şekilde üretilebilicek şekilde tebeşirlidir. dolayısıyla bu üzümler dünyadaki en iyi brendinin içine girmek için mükemmel bir altyapıyı oluşturur. yeri gelmişken belirtmekte yarar var ki her konyak aynı zamanda bir brendidir ancak her brendi aynı zamanda bir konyak değildir.

    tarihsel olarak baktığımızda ise konyağı sanılanın aksine fransızlara değil hollandalılara, şansa ve ingilizlere borçluyuz. 1638lerde onlar tarafından kullanılan yöntemlerin fransızlar tarafından tekrar gözden geçirilmesiyle konyak bugünkü halini aldı.

    üretim tekniklerine gelince, aoc ( appellation d'origine controllee, 1938' den beri yasal üretim bölgesi) olan konyak üretimi için çok katı kanunlar bulundurmakta ve üretimi için sadece folle blanche, ugni blanc ve colombard denilen üzümlerin kullanılmasına izin verilmektedir. şarap üretilirken şeker karıştırmak kesinlikle yasaktır ve bu üzümler charentaise yöntemiyle (yapay preslerle) sıkılır. damıtımı sadece kasım ve mart sonunda ve sadece tipik bakır imbiklerle 2 kere yapılır. viski de olduğu gibi baş ve kuyruk, yani damıtımda elde edilen ilk ve son alkol kalbinden (göbek-ortadan alınan alkol) ayrılır ve sadece alkolün 'kalbi' kullanılır. yapımında kullanılan fıçıların bile limousin ya da tronçais gibi özel bölgelerden getirildiği konyak 270-450 ltrelik fıçılarda yıllandırılır. işte konyağın asıl rengi ve aroması da bu fıçılardan geçer. yıllandırma en az iki yıl yapılır, en iyi konyaklar ise onlarca yıl dinlendirilebilirler.en fazla 60 yıl yıllandırılabilinen konyak eğer bu fıçılarda daha fazla tutulursa ahşaptan konyağa çok fazla aroma geçer ve bu da içkiyi öldürür. bu dinlendirilmeler sonucu oluşan buharlaşma ise her yıl neredeyse 20 milyon şişeye eşdeğerdir. buna da '' angel's share'' yani meleklerin payı denir.

    son olarak konyak şişeleri üzerinde yazan kısaltmalar değinmek gerekirse bu kısaltmalar konyağın yıllandırılmasıyla alakalı olarak bize değeri ve içimiyle alakalı ipuçları sunmaktadır. bunlar:
    vs (very special): en az 2,5 yıl yıllandırılmış
    vo ve vsop ( very old ve very superior old pale): açık renkli ve eski en az 4,5 yıl yıllandırılmış.
    xo (extra old): en az 6,5 yıl yıllandırılmış konyaklardır.

    kaliteli konyakların yaşları, tüm bu minimum yıllandırma yaşlarının çok çok üstünde olmakla beraber her firma yüksek kalitesini devamlı olarak garanti eder. fine denilen konyak ise sadece %100ü belli bir bölgeden gelen konyaklara denir.

    ve en son son olarak ünlü konyak üreticilerinden camusnün şirket başkanı jean-paul camus'nün şu sözleriyle konyak konusunu noktalamak istiyorum: mükemmel bir konyak yapmak zor değildir. bunun için tek ihtiyacınız büyükbüyükbaba, büyükbaba ve babanızın hayatını bu amaca adamış olmasıdır.

  • selcuk erdemin anlasilacagi uzere 1453 tarihinde gecen -istanbul ne zaman fethedildi? -gecen pazartesi! karikaturu cok begenilmis ve espri anlayisina tam guven duydugumuz dedeye gosterilmeye karar verilmistir. buyuk heyecanla karikatur dedeye verilir. buyuk bir ciddiyetle espriyi inceleyen dede gulumsemeden:

    -hmm guzel. ama bildigim kadariyla istanbul bir sali gunu fethedilmisti...