hesabın var mı? giriş yap

  • özellikle erdoğan'ı havaalanında karşılayan manken fizikli oğlanları görünce insanı hayrete düşüren tespit.

    duran adama karşı duran adamlar falan vardı mesela, tiplerini görünce kıskançlıkten cinnet getirip sabah ezanına kadar cami önünde durmuştum.

  • tadı baharatlı otsu bir karaktere sahip kahvedir.
    ikibin yıllık etiyopya efsanesine göre bir çoban arazide keçilerini otlatırken keçilerin ağaçtan düşen kırmızı meyveleri yemeleri sonucu keşfedilmiş. aynı efsaneye göre keçiler bu meyveleri yedikten sonra enerji patlaması yaşayıp hoplayıp zıplamaya, birbirleriyle dans etmeye başlamışlar. bunu gören çobanın da o kırmızı meyveleri yedikten sonra keçilerin dansına katıldığı belirtilerek kafeinin etkileri vurgulanır.
    gerçi bu efsaneyi genel tüm kahve hikayelerine uyarlayanlar da olmuştur ama orjinalinin etiyopya efsanesi olduğu belirtilir.
    uzmanlar etiyopya’daki ormanlarda yabanı ağaçların azaldığını, kahve toplamanın hala yıllar önceki gibi eski usul elle yapıldığını, günümüzde o ortamlar için hala yeni teknik geliştirilmediğini belirtmişler.
    elbette dünyada 60- 80 ülkeden fazla belirli bölgelerde kahve toplama işi modern yöntemlerle yapılmasına rağmen etiyopya’nın bazı bölgelerinde hala eski yöntem devam ediyormuş.
    etiyopya kahvesini diğer kahvelerden ayıran aroması ve tadı farklı. hafif dumanlı sigara veya yakılmış bitki tadında olan kahve cinsleri vardır. ( etiyopya'nın volkanik yüksek topraklarında kavrulan kahve çekirdeklerinin bu kahveye bergamut ve baharat tadı verdiği çok severek içtiğim kahve firması zoega'nın kahve paketinde yazar.)
    bu kahvenin kırmızı soğan marmelatı ile iyi gittiği söyleniyor. soğan marmelatı olur mu demeyin ? bu marmelat isveçlilerin noel yemeklerinde yapılır. basit bir tarifle yapılan marmelat ekmek peynir ve diğer tuzlu besinlerle acı bir etkileşime girerek ağızda otsu bir tat bırakır. konumuz etiyopya kahvesi olduğundan konunun dağılmaması için buraya kırmızı soğan marmelat tarifini yazmıyorum. ilgilenen olursa yeşillendirerek tarifin türkçesini gönderirim.sade içiyorum ama genelde tiramisu, crème brulé, sorbet och pannacotta ,çikolata ile birlikte içimi öneriliyor.

    edit: koyun değil keçi olacakmış. düzelttim. uyarısı için yazar zelyot’a teşekkürler.

  • çöpe gitmesinden iyidir. bu tarz girişimler sadece türkiye'de değil avrupa'nın bir çok yerinde de mevcuttur. örneğin aldi, lidl gibi market zincirlerinde akşama doğru meyve ve sebze reyonlarında indirim olur. buruşan ürünler daha hesaplı satılır.

    siteminiz ülkenin ekonomik durumuna farkındayım. hepimiz şikayetçiyiz ama gıda israfı ülkemizde hat safhalarda. bu kadar fakir bir ülke olup da kaynaklarını hunharca savuran başka bir ülke örneği yoktur herhalde dünyada.

    edit. siteminizi indirimli fiyatlar üzerine yapmanız daha iyi olur kanaatimce. en az %60 indirimli sayılmalıdır.

  • -ya sen google musun?
    -neden?
    -aradığım tüm cevaplar sende de.

    (bkz: ba dum tsss)

    -ilk karıma çok benziyorsun.
    -kaç kere evlendin ki?
    -hiç!

    (bkz: ba dum tsss)

    -ikizin var mı?
    -yoo neden?
    -o halde dünyadaki en güzel kadın olmalısın.

    (bkz: ba dum tsss)

    -neyin 42 tane dişi var ve hulk'u zapt edebilir?
    -neyinmiş?
    -fermuarımın!

    (bkz: ba dum tsss)

    -hayatın nasıl?
    -iyidir, seninki?
    -ona bakıyorum şuan!

    (bkz: ba dum tsss)

    -adın katrina mı?
    -yoo neden?
    -çünkü beni kasırga gibi vurdun bebeğim!

    (bkz: ba dum tsss)

    -pardon da bana bir içki borçlusun.
    -o neden?
    -çünkü seni ilk gördüğümde benimkini üstüme döktüm!

    (bkz: ba dum tsss)

    -bir yol tarifi alabilir miyim?
    -nereye?
    -kalbine!

    (bkz: ba dum tsss)

    -telefonumda bir sorun var ya!
    -nedir?
    -içinde senin numaran yok!

    (bkz: ba dum tsss)

    -merhaba nasılsın?
    -güzel.
    -nasıl göründüğünü sormadım!

    (bkz: ba dum tsss)

    -biraz bozuk para verir misin?
    -neden?
    -annemi arayıp hayatımın kadınını buldum diyeceğim de!

    (bkz: ba dum tsss)

    -pardon benimle mi konuşuyordunuz?
    -yoo.
    -e başlayın o zaman!

    (bkz: ba dum tsss)

    -off dişim ağrıyor!
    -neden?
    -çünkü çok şekersin!

    (bkz: ba dum tsss)

  • dokuz yıl önce soğuk bir bayram tatiliydi. her fırsatta kaçtığım yer olan köye, dedemin yanına gitmiştim. tatilimin son günü, evde yalnız kaldığımız bir anda dedem bana seslendi. koştum gittim, "gel dedi, yanıma otur" oturdum. kolunu attı, sarıldı, iki damla yaş düştü gözlerinden. şaşırmıştım. çerkes ihtiyarları sert olur. sert adamdı benim dedem de. neredeyse altmış yıl aynı yastığa baş koyduğu babaannem öldüğü gün bile tek damla gözyaşı görmedim ben bu adamın gözlerinde. bana yakında öleceğini, bir daha görüşemeyeceğimizi söyleyerek vedalaştı ve helalleşti benimle. o an tek düşündüğüm şey dedemin bunamaya başladığıydı ama çok geçmeden ölüm haberini aldım. ölürken bile kendini bozmadan öldü. durup dururken " oğluma (babama) haber verin, ben ölüyorum" demiş, yatmış ve ölmüş. bir daha asla ne bir bayramın tadı oldu eskisi gibi, ne de köyün. evin direği yok o öldüğünden beri ve kimse yıl 1934, ağustosunun 26'sı diye başlayan hikayeler anlatmadı bir daha. ve eminim ki dünyada bir kez daha bu kadar saygı duyacağım bir insan olmayacak.

  • soygun için bu kadar salağı bir araya getirebilmek için profesör değil, burhan kuzu olmak lazım

  • ilk okula gittiğim yıllardı. babam emlak işiyle uğraşır ama pek birşey kazanmazdı. annem bakkala veresiye yazdırır, babam cebinde sigara parası olmadan gününü geçirir bende evin en büyük erkeği olduğum için okuldan arta kalan zamanlarımda lokantada bulaşık yıkardım.

    cuma namazı için camiye gitmiştim, çoraplarım adeta savaştan çıkmış gibi delik deşik. oysa hiç utanmamıştım bu halime çünkü yaşadığımız yerde herkes bizim gibiydi. açlık sefillik! adamın biri çoraplarımın halini görüp bana acımış ki elini cebime attı. ben hiçbişey olmamış gibi namaza devam ettim ve namaz bitip camiden çıktığımda cebimi yokladım. adam cebime şimdinin parasıyla 20 tl koymuştu. kendimi çok mahçup hissettim. utanmıştım. hiç unutmam o anları.