hesabın var mı? giriş yap

  • hiç gereği yokken, milli mücadeleyi başlatması. yahu ne gerek vardı? mis gibi sevri imzalardık. kendisi de halifeliğe devam ederdi. sömürge sömürge mutlu mesut yaşardık. ne gerek vardı ölümünden 75 yıl sonra bile kendine şerefsizce kin besleyenlerin rahat yaşaması için mücadele etmeye?

  • kimi zaman melankolik bir ruh hali, üzücü bir olay sebep olur uzun uzun yolları aşma isteğine. gel gör ki bu isteği gerçekleştirdiğinde kalabalık yolları aşıp, tek senin yol aldığın, rüzgarın yüzüne vurduğu, bilmediğin yerlerde tanımadığın küçük çocukların uzaklardan sana el sallamasıyla mutlu olursun. yol senindir, hayat güzeldir. dünyalar senin olmuştur.

  • ne sizden üstün ne de efsane olan nesildir. sadece sizin sahip olmadığınız bazı şeylere sahipler. bütün akranları da aynı durumda. muhteşem, olağanüstü ötesi filan olmayacaklar, muhtemelen sadece belli kalıplar içinde düşünebilen bütün gün internette oyun oynayan zavallılar olacaklar. bizim nesil de bilgisayarla büyüdü ne oldu? herkes facebook'ta koyun yetiştiriyordu bir ara.

  • kafası çalışan insandır.
    amk memleketinde hala ama ihtiyaçdan dileniyorlar yok sistem yok çaresizlik diye inanıp bunlara para veren salaklar var. sanıyor ki adamın/ kadının çok acil paraya ihtiyacı var çok kötü durumda o yüzden dileniyor. lan gerizekalı adam dileniyor çünkü bu işi meslek edinmiş. adam bu işi meslek edinmiş çünkü çalışmak adama zor geliyor. haftada 50 saat eşek gibi çalışıp 1000 tl kazanmaktansa salakların kendi ayaklarıyla yanına gelip para vermelerini bekleyerek daha fazla kazanıyolar

  • sayın başbakan'ın ulus'u düşünemeyen bireylerden oluşan topluluk olarak düşünerek yaptığı konuşmadır.

    1933'de 4000 otomobil vardı, bugün 6 milyon var,
    1929'de 15.000 telefon abonesi vardı bugün 19 milyon var...

    bu karşılaştırmaların hangi amaçla yapıldığını anlayan varsa lütfen beni aydınlatsın. dünya'da teknolojinin gelişmesini kendi varlığı ile mi açıklamaya çalıştı?

    ayrıca bir sonraki konuşması için süper bir istatistik buldum.

    1923 yılında türkiye'de hiç bilgisayar yoktu, bugün 22 milyon bilgisayar var. yaa yaa.

    ekleme : 1923'de telefon hattımız türkiye cumhuriyeti'ne aitti. bugün lübnanlı'ya ait.

  • sahnenin amator otesi ve sacmaliktan ibaret olmasini geciyorum, siddeti ovmenin ve siradanlastirmanin nasil yapildigina ornek olabilir.

    yani mahalle arasinda bu kadar kalabalik iki grup birbirlerine karsi veryansin ediyor ve bu normal oyle mi? sundan zevk alan birinin herhangi bir yol ortasinda islenen cinayetten sikayet etme hakki olamaz.

    ayrica, agababalar asla one dusmez, kerizleri kirdirtirlar, bir de o sekilde ates eden iki topluluk olsa, karsi tarafa gerek olmadan hepsi birbirini vurur.

  • yüksek miktarda kalsiyum ve süte kıyasla çok daha fazla protein içeren tadı da kıvamı da bitkisel sütler arasında en sevdiğimdir.

    marketlerden almak yerine evde yaparak litresini 1 liraya imal edebilirsiniz. tarife geçmeden önce ankara ilinde soya fasulyesi nerelerde bulunur önce bunu söyleyeyim, sakaryadaki neredeyse tüm lokman hekimlerde vardır artık kilosu 7 tl gibi bir fiyata satılıyor, bundan 6 ay önce hiçbir yerde bulunmuyordu. bir de demetevlerde öykü center'ın karşısındaki lokmanda var ama neyin kafasında bilmiyorum kilosunu 20 liraya satıyor.

    1 bardak soya fasulyemizi bi kaba koyuyoruz (önce ayıklayalım tabi taş maş çıkar), üstünü kaplayacak 2 parmak gececek kadar su ekliyoruz ve buzdolabında 10-12 saat bekletiyoruz. genelde ben geceden koyar sabah sütümü yapar taze taze içerim. sonra suyunu süzüyor biraz elimizde ovuşturup kabuklarından kurtuluyoruz (çok çabalamayın gittiği kadar). ardından blendera veya bıçaklı döner bi alete koyup üzerine kıvamını nasıl istediğinize göre 2-3-4 bardak su ekleyerek 3-4 dk beyaza yakın kremsi akışkan bir sıvı oluşana kadar aleti çalıştırıyoruz. ardından direk bir tencereye döküp arada karıştırarak ağız tadınıza göre 1-2 yemek kaşığı şeker, biraz vanilyalı olsun derseniz de bir paket şekerli vanilin ekleyip (bunu eklerseniz normal şeker oranını düşürün) 15-20 dk orta ateşte pişiriyoruz ve üstündeki köpüğü alıp kendi halinde soğuduktan sonra bi süzgeç veya en güzeli temiz bir bez yardımıyla cam şişelerimize süzüyoruz posasını da atmıyoruz hoş bir tadı oluyor yemeklere keklere ekleyebilirsiniz veya direk ekmek arası yiyebilirsiniz benim gibi. şişemizi de buzdolabında 3 gün 4 gün neyse -bozulana dek kalmaz zaten öyle güzel ki içtikçe içesi geliyor insanın- saklıyoruz.

    diğer bitkisel sütler*: kenevir sütü* * *, susam sütü*, badem sütü* ** *, pirinç sütü, yulaf sütü*, fındık ve kaju sütü*, hindistan cevizi sütü*...

    yıl sonra gelen edit: artık sakaryadaki aktarlarda soya fasulyesi satılmıyor. ulus'taki istanbul baharatta ve yeni otel (?) diye geçen otelin altındaki (binaya girmeden yer altına doğru bir merdiven iniyor) lokmanda bulabilirsiniz yine kilosu 7 liraya.