hesabın var mı? giriş yap

  • gazeteci yazar fatih altaylı'nın ortaya koyduğu hakikattir..

    knorr, türkiye'de farklı ve avrupa'da farklı ürünler satıyormuş.

    içinde tavuk bile olmayan tavuksuyu çorbaları gibi.

    --- spoiler ---

    knorr’un aynı ürünü avrupa’da farklı, türkiye’de farklı içerikle sattığını, avrupalıların sağlığını korumakla kalmayıp, onlara daha kaliteli bir ürün sunarken türk tüketicisine içinde tavuk olmayan tavuk suyu bulyonu itelediğini yazdım.

    epey bir mesele oldu.

    her yerden ses geldi.

    iki yerden çıt çıkmadı.

    biri türk halkını kandıran knorr.

    diğeri türk halkının kazıklanmasına ve belki de zehirlenmesine seyirci kalan tarım ve orman bakanlığı’ndan.

    her ikisini de vurdumduymazlıklarından ötürü kutluyorum.

    belli ki aralarında iyi bir konsensüs var.

    belli ki söyleyecek, verilecek yanıt yok.

    belli ki sükut ikrardan geliyor.

    ve belli ki, aynı kaba pislemişler.

    bizim yediğimiz kaba.

    ama en azından biz görevimizi yaptık.

    knorr konusunda halkımızı uyardık.

    bundan sonra hala knorr kullanan var ise bile bile zehirleniyor, bile bile kazıklanıyor demektir.

    ona da benim karışacak halim yok.

    --- spoiler ---

    kaynak burada

  • akp seçmenleri eserleriyle gurur duysun. senelerce "ülkenin geleceğini satıyorsunuz" dediğimizde bugünleri görerek uyarmıştık bunları. din elden gidiyor diye diye bunları başta tuttunuz. aç kalırsınız umarım. sizin bu uğurda çile çekmeniz için ben gerekirse %100 kdv'ye de okeyim. bikaç sene dişimi sıkarım, sizin gibiler doğal seçilime maruz kalıp elimine olur.

    edit: gg

  • özellikle karşı cinsten bir arkadaşın annesiyle tanışırken yaşanan muazzam olay.

    normalde koya koya gezen adamlar bir anda "namütenahi"ler, "ziyade olsun"lar, teşekkürler ricalarla doluyor.

    bunun yanında duruşta da değişme oluyor. padişah fermanı dinleyen vezir gibi duruyosun. harika.

  • haksızlık ve büyük rezalettir.

    benden 3-4 yaş büyük biri benden 20 sene önce emekli oluyorsa, yemişim böyle adeleti.

    bundan sonra oy moy yok.

  • %10 ihtimalle lakers'ın şampiyonluğu ile sonuçlanacak playofflardır.

    aslında bu başlığa lakers - warriors değerlendirmesi yapmak için geldim.
    sezon genelinde ve son iki ayda en çok izlediğim takımlar bunlardı. bir lal taraftarı olarak çok daha fazla lakers'ı izlediğimi ve muhtemelen yanlı yorum yaptığımı da ekleyeyim peşin peşin.

    neden %10?
    çünkü göz kararı + çok düz bir matematik hesabıyla lakers'ın bu turdaki şansını %60, geçerse batı finalindeki şansını %30, onu da geçerse finallerdeki şansını %55 olarak görüyorum.

    lakers normal sezonun son dönemlerinde galibiyet sayısı, defansif reyting v.b. istatistiklerde ligin en iyileri arasındaydı. ancak bunlara çok da itibar etmemek gerektiğini düşünüyorum. nitekim lakers normal sezonun ilk 50 küsur maçında tüm kredisini tükettiği için, ligin son 25-30 maçında playoff aciliyeti ile oynamıştı. üstelik özellikle son maçlarda çoğu rakibi ikinci ve üçüncü beşlerle karşılarına çıkmıştı. öte yandan normal sezonun sonunda üst düzey takımların çoğu sıralamadaki yerlerini belirlemiş rölantide takılıyorlardı. tabii lakers'ın da her maç tam kadro olmadığını, uzun süre lebronsuz, ondan önce davis'siz arada reaves ve diğer kimi oyunculardan mahrum kaldığını da hatırlatalım.

    yine de istatistiklerden ve sayılardan bağımsız olarak lakers takımında gördüğüm, takas döneminden sonra çok daha dengeli ve rollerin oturduğu bir takım olduklarıydı. fiziksel olarak kuvvetli, tam odaklandıklarında ligin en iyi 3-4 savunma takımından birisi olduklarını söyleyebiliriz. bununla beraber işin hücum tarafında bir lebron takımına göre fazlasıyla dağınık, savruk ve istikrarsız takılıyorlar. dış şut yeteneği bakımından ise ligin kötülerinden olup playofftaki mevcut ve olası rakiplerinden fersah fersah gerideler. bu argümanı çürütmek için lütfen istatistiklerle karşıma gelmeyin, rakipler lakers karşısında içeri gömülürken (lakers'a daha rahat ve boş üçlük fırsatı verirken), curry ve diğer warriors şutörlerinin üstünde müthiş bir baskı kuruyorlar. bu biraz sizin güçlü yanlarınız ve rakiplerin size nasıl yaklaştığı ile ilgili.

    gelelim lakers - warriors eşleşmesine:

    her ne kadar basın bu eşleşmeyi lebron vs. curry şeklinde pazarlıyor olsa da aslında seriyi kazandıracak veya kaybettirecek oyuncular bence her iki takım için de beşinci, altıncı ve yedinci oyuncular olacaktır.

    ama öncesinde genel oyun planlarını ve yıldızları değerlendirelim:
    warriors hücumu screenler, handofflar ile kanatlar ve potaaltına yapılan topsuz koşular ve bu süreçte hızlı top dolaştırıp boş şutu bulmak üzerine kurulu. lakers'ın bu seride iyi savunma yapması yetmez çok iyi savunma yapmalı. bu noktada lakers'ın en büyük problemi bazen ruhsuzluğu ve konstantrasyon eksikliği bazen de saçma beşlerin (coach: darvin ham) parkede bulunması olabiliyor. yine de genel toplamda lakers'ın bu seriye final muamelesi yapmasını ve hedef maçlarda çok daha ateşli savunma yapmasını bekliyorum.

    lakers'ın warriors'a karşı en büyük üstünlüğü ise fiziksel kuvveti olacaktır. bubble'daki gibi biraz rakibi döve döve potaya giderek, biraz da savunmadaki aşil topuğuna saldırarak (curry, poole) avantaj yakalamaya ihtiyacı var.

    her iki takım için de top kayıpları bazen ciddi problem hâline dönüşebiliyor. burada topun kıymetini bilmek, hızlı oynayacam derken saçmalamamak önemli (bkz: festina lente)

    diğer bir konu reboundların kıymeti,
    burada lakers'ı biraz daha avantajlı görüyorum. memphis serisinin kazandıkları maçlarında davis başta olmak üzere pota altında oldukça dominantlardı (kaybettikleri maçlarda ise üzerlerinde ölü toprağı vardı nitekim)

    top kaybı ve hücum reboundları diferansı hem toplam şut kullanma (possession) sayısını hem de kolay basket bulma (top kaybı => geçiş hücumu, hücum reboundu => tip sayısı) olasılığını arttıracaktır.

    yıldız faktörü:
    serinin en önemli oyuncusu bence anthony davis olacaktır. çünkü hem savunmada hem de hücumda seriyi domine edebilecek yapıya ve eşleşme avantajına sahip.
    warriors için stephen curry'nin üstün hücum performansı zaten olmazsa olmazlardan. bir de her iki takım için de şöyle bir gerçek var ki, lakers davis'siz, warriors curry'siz oynayınca şampiyonluk takımından lotarya seviyesine düşüyorlar. lakers için wenyen gabriel'in 10 dakika idare edebilmesi veya warriors için poole'un curry kenardayken yüzdeli skor üretebilmesi hayat öpücüğü olacaktır.

    draymond green iki açıdan kilit oyuncu olabilir: 1) savunmada lebron veya davis üzerine mi verecekler (ve nasıl bir etkisi olacak) veya vanderbilt ile eşleştirip yardım savunmacısı mı yapacaklar. 2) vando'ya benzer şekilde warriors hücumunda riske edilen oyuncu olacağı için, ne kadar cezalandırabilecek.

    lebron maçlara ne kadar ve ne zaman ağırlık koyacak?

    klay, wiggins ve d'angelo gibi isimlerin şut performansı çok dalgalı olabiliyor. 2/11 veya 7/10 arasında büyük bir fark olacak.

    yukarıda saydığım pek çok alt başlıkta ibre biraz lakers'tan yana olsa da üçlük yüzdesinde warriors'ın hatrı sayılır oranda altında kalacağını düşündüğüm için iş dönüp dolaşıp x-faktörlere kalacaktır.

    warriors'ta looney kings karşısındaki rebound dominasyonunu tekrarlayabilir mi? sanmıyorum açıkçası. poole ise belki bir veya iki maç takımına maç kazandıran bir skor patlaması yaşatabilir ancak seriyi kazanmaları için kings serisinden çok daha iyisini ortaya koymalı.

    lakers'ta reaves, hachimura, vanderbilt, schröder hatta biraz zorlarsak troy brown, beasley ve lonnie walker gibi isimler herhangi bir maçta kinder sürpriz yumurta performansı verebiliyorlar. warriors'ta ise divincenzo ve özellikle savunmada payton jr. x-factor potansiyeli taşıyor.

    biraz fazla dağınık yazdım farkındayım.
    toparlarsak,
    - bence lakers biraz daha ağır basıyor ancak ekmeğini taştan çıkaracak taraf onlar. maç içinde 48 dakika mücadele etmeli. 2-3 dakika bile gevşerlerse warriors'ın hiç acıması olmaz.
    - warriors'ın maç kazanması için tempolu, akıcı ve yüzdeli hücuma ihtiyacı var. lakers'ın curry'yi savunması hiç kolay değil, o zaten çok rahat 25-30 + atacaktır. ancak warriors'ın kazanması için klay, wiggins, poole ve draymond green'den sezon ortalamalarının en azından altında kalmayan bir skor desteği gelmeli.
    - lakers'ın da benchten çıkacak en az bir kahramana her maçta ihtiyacı olacak.
    - top kayıplarını azaltan, hücum reboundlarını çoğaltan takım maçı kazanma şansını arttırır.

    son olarak:
    - her şeyin başı sağlık. lütfen sakatlık problemiyle konuşmadığımız bir basketbol şöleni olsun (bkz: dinimiz amin)

    ---

    (diğer eşleşmelere yorum veya tahmin yazmak istemiyorum, nasıl olsa tutmuyor :p)

  • hamit altıntop sakatlandığında halama akciğer kanseri teşhisi koymuşlardı.

    halam, onca kemoterapi gördü akciğer kanserini yendiğini öğrendim bugün, bu hamit hala iyileşemedi.

    bacağı komple koptu yeni bacak mı diktiler bu adama nasıl bir sakatlık bu amk.

    edit: adam yılda bi kere aklıma gelir entry yazarım, bileğini kırar. adını anmamı istediğiniz kaynananız filan varsa söyleyin yani.. biraz okkalı anarım adını direk mefta.

  • ayh. mesele karbon ayakizi ise eğer ilahlaştırdığınız pop starlara bir bakın önce.

    haftada en az bir gün taylor swift debe'si oluyor. yarım saatlik araba yolculuğu yapmamak için özel jetiyle seyahat ediyor. 50 km için özel jetine biniyor ama biz çocuk yapmayalım, çevre için dünya için(!). 2022 senesinde normal bir insandan toplam 1100 kat daha fazla karbon ayakizi bırakmış kadın tek başına. ama biz çocuk yapmayalım, dünya için, çevre için vs vs. gelip burada dünya için çevre için diye zırvalayın, öbür tarafta bu salak pop starlarını her hafta debe'ye sokun şöyle böyle diye överek. çok ikiyüzlüsünüz.

    toplumun alt kesimin toplam karbon ayakizi, bu safsataları ortaya atan üst kesiminin toplam karbon ayakizinden daha azdır eminim ki. ama çocuk yapmayalım falan fıstık.

    geçin bunları.

  • kaldırıldığı hastanede yaşam mücadelesi veren tek kişi, tek hasta. hastanede yatan geri kalan herkes oraya tatile gelmiş belliki.

    okuduklarımdan anladığım kadarıyla aynı katta bulunan hastaların refakatçileri dışarı çıkartılıyor (tehlike arzettikleri için), hastaların cep telefonlarına el koyuluyor, hatta ve hatta -abartılmamışsa şayet- hastaların kapıları dışardan kitleniyor. çok normal, çünkü o insanlar oraya tedavi olmak için değil hastanenin otel hizmetinden faydalanmaya gelmişler. hastalar ibrahim tatlıses için bu kadar tehlikeli bulunurken, hastanenin içi ana baba günü gibi. bütün ünlüler bir koridora toplanmışlar sanki, durumu iyiymiş çığlığı, aman durumu kötüye gidiyormuş çığlığı.. onlar, hasta ibrahim tatlıses için duydukları endişeden ne yaptıklarını bilmiyorlar, diğerlerine saygı göstermeyi düşünecek kadar kafaları yerinde değil. zaten onlar ünlü. kimse hesap soramaz, kimse onlara lütfen burada beklemeyin, şurada bekleyin diyemez. onların telefonlarından dışarıya bilgi sızamaz, onlar tehlike arzedemez.

    aynı katta odasına kapatılmış refakatçisiz hastayla o kalabalıkta kim ilgilenebilmiş, "bu ne gürültü uyuyamıyorum" dediğinde hangi şık cevap verilmiş çok merak ediyorum.