hesabın var mı? giriş yap

  • şimdi kendisiyle alakalı bayağı uzun bir girdi yazacağım. çoğu kişinin hoşuna gitmeyeceğini ve hatta karaladığımı düşüneceğini de eminim.

    son günlerde, yeşim salkım'ın gülben ergen üzerine gitmesi ve foyasını ortaya çıkarması durumu az biraz bu girdiyi girmeme ilham oldu gibi bir şey. ha hepsi aslında birbirinin laciverti ama birileri daha koyu, birileri daha açık.

    yeşim salkım, zamanında kendisinin de kabul ettiği üzere medya kartellerinden biridir. özellikle müzik piyasasını yönlendirdiği toplamda 6-7 senelik bir süreç bile olabilir. şimdi televizyona çıkıp, günah çıkarır gibi, evet ben de medya kartelliği yaptım ama çok zararım dokunmadı şeklinde açıklamaları var. benden daha güçlüleri vardı, beni de engellediler, şarkılarımı, kliplerimi yasakladılar...vs gibisinden açıklamalar yaptı. (hoş kendisi de gücünü kocasından alıyordu.) yeşim salkım, iyidir kötüdür fark yapmaz. sadece bir şey konusunda haklıdır. türkiye medya mafyalığı kesinlikle önemli bir noktadadır. can yakıcıdır, kariyer bükücüdür, üzücüdür.

    kimsenin sesli dile getirmediği ama herkesin de az çok bildiği türkiye'nin en büyük müzik mafyası sezen aksu'dur. doğan medya grubunun en büyük mafyası. şimdi etkisi yok zannedenler olabilir. o çatır çatır arkadan hala işlerini yürütüyor. (bakın tüm bunları kişilerin sanat etkileşimlerinden bağımsız olarak yazıyorum. zira ben de sezen aksu dinleyen biriyim.) sezen aksu birçok kişinin kariyerini bitirmiştir, bir çok kişiyi acı çektire çektire piyasadan sildirmiştir. şahsen benim bildiklerim var, bir dolu da bilmediklerim var. özlem tekin bunlardan biridir. niran ünsal bunlardan biridir.

    şimdi neden şebnem ferah başlığına yazıyorum bunları.

    bilin ki, bu medya mafyalığı durumu sistemli bir iştir. kulağınıza abartı, şaka gibi, yalan gibi gelebilir ama bu adamlar kendi içlerinde iş bölümü de yapmıştır. kimisi pop müzik alanında hüküm sürüyor, kimisi, rock müzik, arabesk, halk müziği gibi dalları vardı. bunları yöneten zincirin görünen hakimi sezen aksu'dur. hala da öyledir. sezen aksu gözümüzde iyi bir söz yazarıdır. kalbimize dokunur. çoğu şarkısıyla doğrudur da. lakin sezen aksu'nun berbat şarkıları da vardır, bu şarkılarla mucizevi bir şekilde ünlü olan şarkıcılar da. medya için 90'lar ve 2000'ler için güzel bir medya tanıtımı olan "sezen aksu'nun şarkı verdiği bilmem kim başarısıyla göz dolduruyor..." bu adamlardan şu anda gündemde olanlar bir avuç insan. ya bazısı sezen aksu ile ters düşüp piyasadan siliniyor ya da bazısı tamamen kişisel yeteneksizliklerini örtmekte iyi hamleler yapamıyorlar. aşkın nur yengi nerede? emel müftüoğlu nerede? bunlar hala yaşlarına rağmen çatır çatır şarkı söyleyebilecek insanlar. sorsan şimdi sezen aksu'nun hala gözdesi insanlardır. yersen. sertab erener hamlelerini iyi yaptı, kredisi hala yüksek. çatır çatır şarkı söylüyor çünkü sezen aksu izin veriyor. (biliyorum bu noktalarda saçmaladığımı düşünüyorsunuz.) evet, size göre sertab erener kaliteli sesi ile tutunuyor hala (evet sesi kaliteli), doğru olabilir lakin %100 bu sebeple hala piyasada değil.

    neyse, peki rock müzik piyasasında tekellik neden şebnem ferah etrafında döndü yıllarca? neden şebnem ferah hep rock müziğin kraliçesi oldu? kendisinin müzik kariyerden, raks müzikten, üniversal müziğe, pasaj müziğe ve doğan medya grubuna kadar hepsi sezen aksu yönetiminde gerçekleşti. daha piyasaya ilk adım atmasından itibaren.

    şok olacağınız birkaç gerçekle başlayalım.

    1- şebnem ferah'ın kadın albümündeki tüm şarkıların sözleri şebnem ferah'a aittir. fakat bazı şarkılarda sezen aksu'nun adı geçmektedir. burada kritik nokta, şebnem ferah'ın ablası için yazdığı (hasta olan ablası) deli kızım uyan şarkısıdır. şebnem ferah, yapım süresinde, tüm şarkı sözlerinin iskelet yapısıyla geliyor, sezen aksu piyasa yardımı yapacağını fakat bunun karşılığı olacağını söylüyor. karşılık en başta yapılacak şarkı sözü paylaşımıdır. şebnem bu albüm için 1,5-2 yıllık bir yapım süresinden geçmiştir. totalde en fazla 6-7 ayda çıkacak albüm, bu kararsızlıklar, çatışmalar ve ödünler sayesinde uzamıştır. şebnem peki bu durumdan ötürü o zamanlar üzgün gibi görünse de, şimdi sorsan herhalde yaptığı en iyi hamle olduğunu söyleyecektir. sizin gözünüze basit görülebilir. sezen aksu neden piyasaya çıkan yeni birinin albümünde 2-3 şarkıda şarkı sözü sahibi olarak gözükmek istesin ki? ister. yenilecek ekmek, yetiştirelecek öğrenci varsa. küçük ödünler ister, büyük ödüller verir. eee şebnem ferah hala rock kraliçesi.

    2- artık kısa cümleler kuruyorum albüm aşamasında şebnem ferah'ın kişisel sağlık problemleri nedeniyle (sigara kullanımı çok yüksekti) sesinin kalitesini fark edilir şekilde kaybetti. şebnem ferah ikinci albümünden itibaren tüm stüdyo kayıtlarında autotune kullanıyor, bunu konserlerine de yansıtıyor. bilmeyenler autotune olayını inceleyebilir. ekşi sözlük bilgi kaynağı ya. araştır.

    şimdi devam edelim.

    rock müzik piyasasında hep bir karşılaştırma vardı. şebnem ferah mı özlem tekin mi? özlem tekin, piyasaya şebnem ferah'tan daha önce çıktı. müzikal açıdan kendisi şebnem'den daha eğitimli bir insandı. ayrıca sahne tecrübesi daha büyüktü. özlem tekin neden özellikle "tek başıma" albümünden sonra büyük bir düşüş yaşadı. sesi mi kötüleşti? müzikalitesi mi düştü? "dağları deldim" süksesinden sonra ne oldu? ha sahi, dağları deldim klibi neden kral tv'den birden çekildi? neden 2002 yılında bu büyük sükse yaratan şarkı kral tv top 20 listesinde ilk 10'a bile giremedi. çok mu kötüydü şarkı? biz mi abartıyorduk? (top 20 arşivlerine bakılabilir) yeşim salkım'ın dediklerini şöyle özet geçeyim bu noktada; kendileri kafalarına göre o listelerde kimin ilerleyip ilermeyeceğine karar veriliyordu. sms, oy falan hikaye yani.

    özlem tekin'in "10987654210" çok sağlam bir albümdür. değmez klibini hatırlayan? hatta şöyle diyeyim, değmez klibinin 2 versiyonu var. bunları yayınlayan? kral tv'de göremezsiniz. albüm piyasaya çıktı, 1 ay sonra toplamda 1 hafta yayınladı ve geri çekti. powerturk keza yayınlaması çok kısıtlıydı. bu albüm çöp oldu gitti. o sene çıkan şebnem ferah'ın can kırıkları albümü aldı başını, yürüdü gitti. rock kraliçesi ortalığı yakıp kavurdu.

    okan bayülgen ve beyaz'ın programlarında yeni albüm tanıtımı amacıyla şebnem ferah tüm albümüyle okan'ın programında 10 şarkılık konser vermiştir. program adeta ona adanmıştır. özlem tekin, bırakın sohbet edilmesini, 3 şarkı söyletilmiştir. merak edenler okan bayülgen'nin zaga arşivlerine bakabilirler.

    peki özlem tekin'in kargalar albümü, türkiye standartlarına göre bir deneysel sertlikte albümdü. eski birkaç şarkısının sert versiyonları ile yepyeni şarkıları olan albüme ne oldu? özlem tekin gitti, opeth gibi gruplarla çalışan adamla albümün post prodüksiyonunu yaptı. albüm nerede? kargalar klibi neden yayınlanmadı, yayınlamayı bırak neden kargalar klibine yayın yasağı geldi?

    hemen bir parantez açalım. kral tv, powertürk kanalları müziği yönlendiren kuvvetlerdi 2000'ler için. bu dönemin yine doğan medya grubu tekelinde olan dream tv ne yapıyordu. hemen birkaç örnek vereceğim. durumu özetlemek adına.

    a* güven erkin erkal (şebocuğun bir numaralı kankası) ve şafak ongan yönetimindeki kanalda, herhangi bir müzik listesinde şebnem ferah harici (o dönemler için) herhangi bir sükse yakalayan şarkıcı olmadı. özlem tekin burada göze batıyordu. öyle bir izole politikası vardı ki, kanalda düzenlenen "bilmem kim haftasonu" konseptli, bir şarkıcının müzikal kariyerini 2 gün boyunca anlatan belgesel yapılırdı. gün içinde klipleri çok defa dönerdi. rock kraliçemiz şebnem ferah için kaç kere yapıldı, sayamadım pardon. hani sokak tabiriyle deriz ya, kıçı kırık adamlar için kaç kere yapıldı, orasını da takip edemedim. (aydilge haftasonu wtf???) özlem tekin'e? 0 (yazıyla koca bir sıfır.)

    b* dream tv özellikle rock festivallerinin medya sponsorluğunu bir dönem tekelinde almıştı. bu festivallerin görüntülerinde şebnem ferah'ın tüm konser kayıtları yayınlanırken, özlem tekin'in aynı festivallerindeki görüntüler 1-2 şarkıyla kısıtlı kalırdı. (bknz: dream tv rock'n coke arşivleri)

    peki özlem tekin şimdi nerede? yok gibi bir şey. müziği bıraktığı söyleniyor. muğla'da yaşıyor, sakin bir hayat sürüyor. gidin sorun, artık bu işlerken çekildiği için miymiş yoksa uzaklaştırıldığı ve artık yorulduğu için miymiş?

    gerçeklere devam edelim.

    3- sanki dün gibi konserlerini hatırlayanlar vardır sanırım. 3 günlük, 70'ler, 80'ler ve 90'lar konseptli harbiye konserleriydi. bu konserler için üç solist vardı. özlem tekin, levent yüksel, fatih erkoç ve bu üç güne eşlik eden konuk solistler. nükhet duru, sezen aksu gibi. bu konserler için anlaşılan ilk solist funda arar idi. fakat çeşitli sebeplerden ötürü, özlem tekin ile anlaşıldı. sezen aksu'nun o solistlikten özlem tekin'i indirmek için neler yaptı, ne tehditler savurdu? most prodüksiyon zaten özlem tekin ile anlaşma imzaladığında ve anlaşmayı yok sayması durumunda ortaya çıkacak pis para işlerinden kendisini korumak için kabul etmek zorunda kalındı. most prodüksiyon anlaşma gereği, özlem tekin'in daha sonra 109876543210 albümü konser turnelerini de ve tanıtımını da düzenleyen şirket olmuştur ve anlaşma gereği bu albüm için özlem tekin tek başına harbiye açıkhava'da bir konser daha vermiştir. ve bu son olmuştur. türkiye'de harbiye açıkhava'da konser vermek bir başarı göstergesi olarak sunulmuştur. özlem tekin'in bir daha hiçbir şekilde harbiye'de konser vermesine izin verilmemiştir. şebnem ferah, rock kraliçemiz hala çatır çatır konser vermektedir harbiye sahnesinde. neden? çünkü çok başarılı, çok harika bir canlı performansı var. yersen.

    4- şebnem ferah'ın konser kayıtlarından oluşan canlı dvd'sine gelelim. her medya grubu bu albümü türk müzik piyasasında yere göğe sığdıramadı. malum türk müzik piyasasında canlı konser kayıtları pek revaçta değil. bu da elbette doğan medya grubunun desteğiyle o büyük sükseyi yakaladı. albümün içinde tek bir şarkı bile canlı konser kaydı değildir vokal olarak. (hadi len dediğinizi duyar gibiyim) ya da şöyle diyeyim, %100 vokal kayıtları gerçek değildir.

    a* albümdeki tüm vokal kayıtlar tekrar stüdyoda auto-tune ile üstünden geçilmiştir. (dünyada birçok canlı dvd'lerde yapılıyor ve hatta normal bile karşılanıyor.) şebnem ferah, konserde bile autotune kullanması bile onu kurtarmamış, gitmiş, vokal kayıtlarını cilalamıştır.

    b* şebnem ferah'ın konser bileşimi şu şekildedir ve asla şaşmaz.
    şarkının %20'si ila %30'unu ben okurum. geri kalanı, özellikle nakaratları dinleyiciye söyletirim. arada da kilit noktalarda birkaç yüksek notadan ses çıkartır ve çığlık atarım. bu denkleme göre dvd'yi tekrar izleyiniz. dvd yetmiyorsa, son zamanlardaki konser kayıtlarını izleyiniz. ha gelelim asıl meseleye; şebnem ferah konser kayıtlarında yüksek notalara çıkarken veya peslere inerken pitch correction kullanılmıştır. bu autotune ile birlikte revaçta olan ses teknolojilerine ait bir düzenlemedir. isteyenler araştırabilir.

    ama sorun değil. rock kraliçemiz rock dvd'si çıkarmış. istediği kadar hile hurda kullansın.

    fakat işte, o yetenek, o açılım, o yenilenme olmayınca istersen sezen aksu destekli şebnem ferah ol, şebo ol, kraliçe ol... tıkanıyorsun. perdeler albümünden beri, birbirinin kopyası şarkılarla, türk dinleyicisine temcit pilavını yedirdi. biz de afiyetle yedik. can kırıkları şarkısının od şarkısının iskelet yapısındaki farklılıkları araştıralım mı? zira fazla zamanınızı almaz, yok çünkü farklılık.

    die hard dediğimiz o fan kitlesi dışında kendisini hiçbir şekilde yenilemeye sokmayan şebnem ferah, benim adım orman, od gibi albümlerle zaten çuvalladı. kadının şarkı sözleri bile aynı sanki. eş anlamlı kelimelerle albümü yeni baştan yazmış hissi veriyor. kişisel vizyonsuzluğu buna sebep oldu? sezen ablası nerede? sezen ablası hala orada bir yerde ki, hala yılda 2-3 kere harbiye'de konser verebiliyor. tüm büyük çaplı festivallerde headliner olabiliyor.

    rock müzik mafyasının başındaki kadın hala böyle sükse yaratıyorken, aylin aslım nerede? aslı nerede? düşünsenize; say bakalım rock kadın solistleri diyorsunuz 90'lardan beri aklınıza 2-3 isimden başkası gelmiyor. en büyük rakip özlem tekin'di. o zaten acımasızca sindirildi.

    birkaç gerçeğe daha devam edelim...

    5- özlem tekin sahne tecrübesi ve eğitimiyle volvox grubuna daha sonradan katılıyor. o zamanlarda volvox grubunun bar tecrübesi dışında, kayıt, prodüksiyon gibi tecrübeleri yok. özlem tekin'in "thebad" adlı grubuyla bu tecrübeleri yaşamış biriydi. (özlem tekin'in geçmişinden araştırılabilir.) özlem tekin'in teşvikiyle ve şebnem ferah'ın da isteğiyle (grubun lideri şebnem ferah) albüm çalışmaları yapılıyor ve o zamanlarda tamamen özlem tekin'in bağlantıları ile kemancı gibi mekanlarda konserler ayarlanıyor. özlem tekin, şebnem'den daha önce o müzik piyasasında, daha çok adam tanıyor, daha çok bağlantısı var. sonradan bu bağlantıları tamamen şebnem ferah ele geçiriyor. pentagram üyelerinin arkadaşı en başta özlem tekin iken, sonradan dışlanan o oluyor. özlem tekin, grupta klavye çalıyor ve back vokallerde yer alıyordu. şebnem ferah'ın birkaç rahatsızlığı olduğu zamanlarda ana vokallere geçtiği zamanlar oluyordu. özlem tekin'in hem ingilizcesi daha iyiydi hem de daha iyi eğitimli vokalleri vardı. (thebad grubunda vokal pozisyonundaydı). albüme giriştiklerinde, yapımcı albümde şarkılarda ana vokalleri özlem tekin'le paylaşım istediğinde, o noktada şebnem ferah'ın tepkisi ne olmuştur sizce? sonuç olarak albüm yapılmadı. tüm şarkılar hazırken, iş kayıt ve prodüksiyona kalmışken. daha sonra grup dağılıyor. ilk albüm yapan özlem tekin oluyor. ama sonraki röportajlarda alttan alta volvox grubunun dağılış sebebi, özlem tekin üstüne yıkılıyor.

    sonra, sezen aksu desteği, sene 97, kadın albümü. şebnem ferah aldı yürüdü. o şu an, sounduna sadık, sahte canlı performanslarıyla canlı performansın tek ismi, rock kraliçemiz. sezen aksu'nun dibinde, isteklerini yerine getirerek, o medya kartelindeki yerini sağlamlaştırdı. belki bir süre daha böyle devam eder.

    hani yeşim salkım, star grubu için diyor ya. "kocamın kanalıydı, tabiki istediğimi yaptırdım" diyordu ya. şebnem ferah ile üniversal müzik sahibinin arasındaki aşkın sonrasındaki o döneme ait (perdeler - kelimeler yetse albümü dönemi) şebnem ferah'a ne gibi tekel güçler vermiştir. o da harika bir hikayedir mesela. hangi rock müzisyenlerin albümleri ertelendi, hangileri silindi.

    long live the rock queen! pabucumun kraliçesi.

    gerekli ekleme:
    öncelikle ilgili girdi ile birkaç mesaj aldım (haklı olarak), bana soruyorlar. neden özlem tekin örneğinden gidildiğini. ya da yazının direkt özlem tekin taraflı olarak yazıldığını, onun nasıl desteklenmesi gerektiğini, ezildiğini anlatan bir yazı.

    özlem tekin örneğini verdim çünkü;

    1- özlem tekin şebnem ferah ile aynı dönemde çıkmış bir isimdir. (piyasa albümü bazında aralarında 1 yıl kadar süre vardır.)
    2-yıllardır süre gelen özlem tekin - şebnem ferah suni rekabetini çıkaran ben değilim. direkt medyanın kendisidir. bunda en büyük suç, özellikle müzik eleştirmenleridir.
    3- yapılan bu suni karşılaştırmanın haricinde, bir de gerçekler vardır. bu iki ismin müzikal geçmişi çeşitli zaman dilimlerinde kesişmiştir. (volvox gibi)

    doğal olarak özlem tekin karşılaştırması burada bazı noktaları açıklamak adına önemli bir noktadır. ha sen, özlem tekin'in müziği bırakmasını, muğla'da evinde domates yetiştirip, muhtar azalığı yapmasını başarısızlığına bağlıyorsan, sana söylenecek bir şey yoktur.

    şimdi o ilgili girdi yerine, görünen o ki rahatsız olanlar için özlem tekin ismini kaldıralım, aslı ismini getirelim (aslı gökyokuş), aylin aslım ismini getirelim, meltem taşkıran ismini getirelim.

    ha mesela, meltem taşkıran (bilmeyenler için egoist grubunun solisti) yine önemli bir noktadır. bu kadar yetenekli bir ismin ortaya çıkmamasını ne gibi olaylara borçluyuz? özge özkan solo çalışmalar yapacakken (catafalque bayan vokali) 2010 yıllarında bıçak gibi kesildi. bu isimler, solo çalışmalarını finanse edecek adamları bulamadılar. o adamlar aslında hep oradaydı ama yoktular işte. belki de çoğunuz özge özkan, meltem taşkıran isimlerini bilmiyorsunuz bile (90'lar rock kitlesi aşinadır elbet), medyanın süzgecinde geçe geçe işte; özlem tekin, şebnem ferah ikilisi geçti.

    sonra neden özlem tekin karşılaştırması yapıyorsunuz diye sormayın. işte sebepler. sen çıkar oradan özlem tekin'i, meltem taşkıran'ı koy. sorun değil. asıl soruna odaklanın, isimlere değil.

  • bilindiği üzere edebiyat anlayışları çağlara göre değişkenlik gösterir. yani edebiyat, matematik gibi sabit kuralları olan bir bilim değildir. kendi çağında "dahi" kabul edilen birçok yazar (mesela joseph cronin, pearl buck), günümüzde sadece detaylı ansiklopedilerde kendilerine yer bulabilir. gerçi ansiklopedi olayı da bitti ya neyse! yani demem o ki, gittiğiniz yol, yol değil. bırakın trollüğü. trollükte gelecek yok! şaka bir yana, demek istediğim şu ki, günümüzün en önemli romancıları olan orhan pamuk, ihsan oktay anar, hasan ali toptaş gibi yazarların yapıtları, sonraki kuşaklar tarafından pek itibar görmeyebilir. ve ne acıdır ki, bu dönemde aşağıladığımız cezmi ersöz ve tuna kiremitçi , belki ileride "dahi" olarak kabul edilecektir. eserleri yeni baştan basılıp milyarlar satacaktır! yok lan, şimdi bunu yazarken düşündüm de çok uç örnek verdim. 500 bin yıl geçse de bir bok olmaz onlardan*

    not: sadece yabancı yazarlar kıstas alınmıştır.
    not 2: yazarlar rastgele sıralanmıştır.

    cervantes : tarihin garip bir cilvesi olarak shakespeare ile aynı yıl doğup, aynı yıl ölen cervantes, kendi döneminin bestseller yazarıydı. başyapıtı don kişot, sadece ispanya'da bile yayımlandığı yıl birçok baskı yapmıştı. hatta peşi sıra birçok devam serileri yazılmıştı. ama bu seriler, dönemindeki diğer çakma yazarlar tarafından kaleme alınmıştı. o zamanlarda korsan kitapçı yoktu, ama anlaşılan korsan yazar bayağı varmış. zira art arda yayımlanan don kişot serileri cervantes'i bayağı kızdırmış olmalı ki, bu konuda sert bir önsözün de yer aldığı ikinci cildini bizzat kendisi yazmak zorunda kalmış. ortaya çıkan kitabın belki döneminde çok satması dışında bir önemi yoktu. belki cervantes bile, ne kadar önemli bir roman yazdığının farkında değildi. ama sonuç itibariyle don kişot, roman türünün ilk ve hala en önemli örneği sayılır. daha iyileri mevcut olabilir ama daha önemlisi kesinlikle yok.

    stendhal: çağdaşı balzac dışında kimseden itibar görmeyen stendhal, yazdıklarının edebiliğinden öylesine emindi ki, öldükten sonra anlaşılacağını bizzat kendisi belirtmişti. nitekim 19. yüzyılın sonlarına doğru hak ettiği değeri verilmeye başlandı. sadece 52 günde yazdığı parma manastırı ve başyapıtı sayılan kırmızı ve siyah'ı artık dünya edebiyatının en iyi yapıtları listesindedir. hatta kırmızı ve siyah, bazı yazarlar ve eleştirmenlerce (mesela somerset maugham) en iyi on romandan biri kabul edilir. ayrıca yarattığı julien sorel karakteri, adeta "yükselme tutkusu" ile özdeşleşmiştir. bir psikolojik terim huvviyeti bile kazanmıştır denebilir.

    franz kafka : büyük olasılıkla, bu sonradan anlaşılma konusunda ülkemizde en bilinen örnek. hemen herkesin bildiği üzere, dostu max brod'un (bir diğer vefasız brutus'e selam olsun) yaptığı tarihin en anlamlı vefasızlığı sayesinde, bugün kafka yapıtları okuyabiliyoruz. kendisi için, 20. yüzyıl insanını ve durumunu en iyi anlatan yazar diyebiliyoruz. halbuki ölümü, yerel bir gazetede sadece tek satırlık bir haber olarak yer almıştı. ama ikinci dünya savaşı sırasında bireyin düştüğü acizlik, ezilmişlik, çaresizlik, çırpınma, boşluk gibi karmaşık durumlar kafka'nın yeni baştan değerlendirilmesi gerektiği fikrini doğurur. bu konuda olağanüstü bir örnek de mevcut. genellikle en iyi marksist eleştirmen olarak kabul edilen györgy lukacs, edebi anlayışına uymadığı gerekçesiyle kafka'yı pek beğenmezmiş. ancak ikinci dünya savaşında yaşadığı çok sıradışı bir olay (#15110169) sonrasında kafka'nın değerini anladığını belirtmiştir. yani kafka'yı anlamak için, bazen okumak bile yetmez; yaşamak lazım.

    marcel proust: şimdilerde, birçok edebiyat eleştirmenine göre, edebiyat tarihinin en iyi birkaç romancısından biri. halbuki, sağlığında kitaplarını yayımlatacak yayınevi bile bulamamıştı. hatta kendisini reddeden yayınevi editörleri arasında 20. yüzyılın en iyi yazarlarından sayılan nobel ödüllü andre gide bile vardı. ama proust, oldukça zengin olduğundan dolayı, kayıp zamanın izinde adlı devasa eserinin ilk cildini kendi parasıyla bastırabilmışti. gerçi fransa'nın en önemli edebiyat ödülü olan goncourt edebiyat ödülünü aldı. picasso ve stravinski gibi kendi alanlarının en iyileri olan modernist çizgideki dahilerle çeşitli salonlarda sohbet etti. yani kısmen de olsa kendi döneminde itibar görmüş denebilir. ama o dahilerle dolu salonlarda, kendisine günün birinde balzac ile kıyaslanacağını, hatta onu aşacağını söyleselerdi, snobluğuyla ünlü proust nasıl bir tepki verirdi merak konusu.

    edgar allan poe: büyük olasılıkla edebiyat tarihinin en bahtsız yazarı. adam sözlük anlamıyla "loser" kelimesinin tam karşılığı bir hayat yaşadı. ileriki zamanlarda bu konuda detaylı bir entry yazmayı planlıyorum. ancak şimdi mevzu bahis olan sonradan anlaşılma süreci. poe'nun şiirleri kendi döneminde beğenilmesine rağmen, öyküleri dönemi için fazla ileriydi. dolayısıyla karabasanı andıran atmosfere sahip eşsiz öykülerinin anlaşıldığına şahit olamadan genç yaşta ve tam da hayatının özeti olan bir ölüm biçimiyle gitti garibim. aslında fransızların en iyi birkaç şairinden biri olan charles baudelaire onu keşfetmişti. hatta eserlerini fransızcaya çevirmeye başlamıştı bile. ama ne utançtır ki, kendi ülkesinde hak ettiği değeri ancak 20. yüzyılda verildi. avrupa'da ise, 19. yüzyılın ortalarından itibaren kült statüsüne erişmişti. ama o bunları değil, sadece acıyı yaşadı. tabi o dönemlerin dünyada en popüler yazarı olan charles dickens ile olan sıradışı buluşması istisna edilecek olursa.

  • rapor almak için arkadaş acile girer ve böbrek taşı döküyor numarası yapar. ağrı kesici vurucaz derler rapor için iğnenin altına yatar. sonra rapor için teşhis lazım, tahlil lazım derler. idrar tahliline gönderirler. 'lan bende taş yok ne yapacam' diye düşünen arkadaş idranının içine bahçeden bulduğu bir kaç küçük taş parçasını atar.

    tahlil yapan cihaz bozulur.

    bunu yapan arkadaş sözlükten bilinen biri, isteyen olursa ifşa ederim memnuniyetle :)

    aylar sonra gelen edit: onca sorudan sonra artık yazayım dedim. bu aklı selim arkadaşımız emre islekk

  • bi dk bi dk. böyle bir suçtan daha önce yargılanan adamı devletin hiç bir organı takip edip sonraki davranışlarını izlemedi mi?

    ulan siyasi tweet atanlar yargılanıp sindirilip akıllı telefon kullanmaya çekiniyor, çocuk istismarcıları nasıl devam edebiliyor böyle şeylere nasıl?

  • boşanmış biri olarak diyorum, evlenin.
    sevdiğiniz insanla aynı evi, aynı hayatı paylaşmak kadar güzel bir şey yok ki. aşık olduğun insanla uyumak, uyanmak, ortak bir hayatı yaşamak, beraber mutlu olmak, birbirine destek olmak, dünyanın en güzel hissi. ama kastettiğim gerçekten aşk evliliği, kendini ve karşısındaki tanımadan evlenip, “evlendik ve aşkımız bitti” laflarına inanmıyorum, zaten en başında aşık değildiniz ve aynı hayatı paylaşınca çekilmez oldu sadece. aşık olduğunuzda en olmadık şeye göğüs gerip, sırf sevdiğiniz insanın yanında olabilmek uğruna acı çekebiliyorsunuz.
    her şey netse, gerçekten aşıksanız, aranızdaki bu bağla evlilik sizi sadece daha fazla mutlu eder o kadar, evlenin.