hesabın var mı? giriş yap

  • reklam afişlerini ilk gördüğümde şaşırdığım, sonra birisine anlatırken "3 yaş olmasın" dediklerinde "ya belki de 3 yaştı hakkaten yanlış mı okudum acaba dediğim, gidip tekrar bakıp 3 ay yazdığından emin olduğum kurs.

    yabancı bir firma. afişte "3 ay - 12 yaş arası çocuklarınız için ingilizce" yazıyor.
    internet sayfalarına girdim şimdi, evet 3-22 ay arası için bir sınıfları var.

    3 aylık bebeği bıraksam kurs süresince anca kıçını temizleyebileceklerini düşünüyorum.
    onu da ingilizce yaparlarsa çocuğun ilk kelimeleri çok hoş olmayacaktır.
    (bkz: oh shit)

  • iki kişi boğuşurken patlayan silah sonucunda iki tarafın da birden gözlerini faltaşı gibi açması ve kimin öldüğünün anlaşılması için bir sonraki bölümün bekletilmesi.

  • 1910 yılından beri duvara asılan hiçbir şey indirilmemiş. pubdan çok bir müze gibi. çeşitli hatıralık eşyalar da hala barda durmaktaymış. mesela houdini'nin kelepçeleri barın demirine takılmış vaziyette asılı durmakta. ayrıca birinci dünya savaşına giden askerlerin döndüklerinde almak üzere astıkları ama dönüp de alamadıkları lades kemikleri de hala barda durmakta.

    1970 yılındaki mahkeme kararı sonrası kadınlara da hizmet vermek zorunda bırakılınca tuvaletlerini unisex yapmış. kadınlar için ayrı bir tuvalet yapmaları için 16 yıl geçmesi gerekmiş.

    yukarda da yazıldığı gibi salon açıldığında adı, "the old house at home" imiş. mcsorley's uzun yıllardır kapılarını 1854 yılında açtığını iddia etmekte ama tarihi araştırmaların gösterdiğine göre mekan 1860 yılından 1861 yılına kadar boşmuş. mcsorley, 2012 yılında new york şehir merkezi koruma komisyonu tarafından oluşturulan aşağı doğu yakası tarihi bölgesi'nde yer alıyor. bölgenin atama raporunda, binanın yapım tarihi “c.1865” olarak verilmiş, ancak 'dolaylı kanıtlar parselde daha önce farklı bir yapı olabileceğine işaret ediyor olabilir' diye de not düşmüşler. bu parselin değerinin 1848-1856 arasında arttığı ama çevreleyen parsellerin değerinin artmadığı görülmüş. bu artış da kaydedilmemiş bir yapının varlığı ile açıklanabilir. 1861'deki vergi kayıtlarına göre parselde iki katlı bir bina varmış ve 1865 yılındaki kayıtlarda da mevcut beş katlı olanı görünüyor ama yıkılıp yenisi mi inşa edildi yoksa üzerine kat mı çıktılar bu bilinmiyor.

    john french sloan'ın 1912'de yaptığı mcsorley's bar adlı resmi

  • deli gibi mideniz bulanmaktadır ve kötü şans o anda tıklım tıklım dolu bir otobüstesinizdir. ayakta önünüzde çok hoş bir bayan bulunmaktadır. kendisini uyarmak isterseniz kusarsam önümde olmayın diye. ve diyalog başladıgı gibi biter :
    - hanfendi pardon (tık tık omzuna vurulur)
    - (bayan arkasını döner) böeghhhhh (kusma efekti)
    - hayvan!.................

  • ben yazları arabama çocuk kitapları stoklarım. ışıklarda su satan veya para isteyen çocuklara veririm. ışığın yanmasına uzun süre varsa hepsini gösteririm, içlerinden seçerler vs.

    bir gün bir ışıkta bir oğlan çocuğuna sherlock holmes vermişim. aradan birkaç hafta geçti. başka bir ışıkta baktım yine aynı çocuk. abla sen o dedektif kitabını veren abla değil misin dedi, evet benim dedim. abla kitap çok güzeldi, başka var mı diye sordu. ben de yanımda yok ama alırım dedim. aldım, arabaya koydum ama çocuğu tekrar göremedim maalesef.

    bir keresinde de bir çocuğa verdim bir kitap. eve geldim. bizim semtteydi zaten. bi yarım saat sonra arkadaşım aradı, ışıklardaki çocuğa kitabı sen mi verdin, direğin dibine oturmuş okuyor diye.

    10 kitap veriyorsam, 2'si okuyor kesin. diğerleri atabilir ya da satabilirler. 2 kişiye hayal kurdurup, gelecekleriyle ilgili bir şeyler düşündürebildiysem yeterli.

    debe editi: herkese güzel düşünceleri için çok teşekkür ederim.

    organ nakli hayat kurtarır. organlarınız bağışlayın. karaciğer ve böbrek için canlı verici bile olabilirsiniz. korkmayın. hayat kurtarın.

  • dün şehirden ve her şeyden uzak bir köy evinde orman manzarasına nazır oturuyordum. sobada çay demleniyordu. masada o günün gazetesi vardı. uzun zamandır yapmadığım "pazar gazetesi" okuma ritüelini gerçekleştireyim dedim. gazete kokusunu bile unutmuşum. alakalı olduğum her şeyden uzak bir şeyler okuma niyetiyle gazeteyi açtım gözüme çarpan ilk haber "ekşi sözlük yazarlarının favori filmi" oldu. gazeteyi fırlatıp ormana doğru koşmaya başladım.

  • liverpool, nottingham ve sheffield'da her 15 nisanda gökyüzüne 96 kırmızı balon bırakılır. saat tam 15.06'yı gösterirken. bu balonlar bir daha böyle olaylar yaşanmasın diyedir.. acıyı hala dün gibi hissederler içlerinde.. faciada hayatını kaybeden 96 kişiden biri de steven gerrard'ın kuzenidir. gerrard; liverpool için bu kadar kıçını yırtmasının nedenini kuzeninin annesi ve babasının acısını hafifletme çabası olarak gösterir ve yürek burkar. attığı her golde burnumun direğini sızlatır. onun gole sevindiği kadar kendince ödediği bir borçtan kurtuluşuna da şahitlik etmek yorar insan kalbini...

  • uzman oldukları tek konu ek ders,haftasonu sınav gözetmenliği olan tipik yurdum öğretmeni.ama bana iki oturum çıktı ona niyeee dörtttt.