hesabın var mı? giriş yap

  • kardeşim! köye göçelim derken kast ettiğimiz yerler; merkezden uzaktaki ufak ilçeleri kast ediyoruz. sen kalkmışsın gerçekten köye gitmişsin, bir de rutubet var diyorsun :)

    yani mesela şile'yi köy kabul edip oraya göçüyoruz. sen mevzuyu çok yanlış anlamışsın.

    not: beykoz'a göç eden arkadaşım var :)

  • önce pişmanlık nedir onu iyice bir öğrenmek. yoo dostum, her hayıflanmanız pişmanlık değildir. günün birinde içine sine sine yapmış olduğun şey başka bir gün başına kabaklar patlattığında yaşadığın üzüntü de değildir pişmanlık.

    pişmanlık en başta kendinden ve yaptığın şeyden tiksinmeyi, alternatifleri reddedip kendini o hale bile isteye sokmuş olmanın getirdiği yabancılaşmayı içerir. hayatta üzülecek, baya bi kırılıp dökülecek, zaman zaman sürüneceksiniz, bunların kaçarı yok, ama pişmanlığın kaçarı var: içinize sinmeyen hiçbir şeyi çok büyük bir mecburiyetiniz, hayat memat meseleniz yoksa yapmayın.
    kişiyi en acıtan yabancılaşma kendine olandır, kendinizi yine ta kendinizden yıpranmış, ter kokmuş, yakası paçası kaymış bir tişört gibi çıkarıp atmak istemiyorsanız -işte pişmanlık tam olarak budur- yaptığınız her şey önce sizin içinize sinecek. ananızın, babanızın, kuzeninizin, komşuların, whatsapp kanka grubunuzun, iş yerindeki fatma'nın değil.

    her eyleminizde bir crush on durumu yaşayın, bu sadece aşk değil, iş, arkadaşlık, yeni bir kıyafet, gezilecek görülecek bir yer, eve alınacak bir koltuk da olabilir, ama ona tutulun.
    herkes akın akın evleniyor diye "benim bundan çocuğum olsa nasıl güzel olur" hissi yaratmayan biriyle evlenmeyin, herkes oraya gidiyor diye size çivili koltukta oturuyor hissi yaratacak yere gitmeyin, herkes alıyor diye "eve gitsem de şunu üzerimden fırlatıp atsam" diyeceğiniz o rahatsız bluzu almayın. herkes size "aaa biraz manyak galiba" diyor diye onların diliyle konuşmaya başlamayın. düşecek ama kalkacaksınız da, kimsenin yara izi bir başkasında sızlamaz, kaşınmaz, sadece uzaktan bakıp "acıyor olmalı" dersiniz, (burada yara ve iz kelimelerini yeni nesil ağlak edebiyatçılar gibi sadece aşk meşkle iniltili kullanmıyorum) sizin kendi yara izleriniz olsun yoksa öğrenemezsiniz, hem "yara izi yarayı açan kılıçtan daha etkilidir"* tecrübeyi gösterir. kendiniz olun ve sonunda batsanız da çıksanız da vurulmadığınız hiçbir şeyin peşinden gitmeyin, tercihlerinize laf söyleyen insanlara karşı mottonuz da şu olsun: "sa-na-ne a......."

  • team to raikkonen: "please keep the tyres warm and..."
    raikkonen: "yes yes yes yes... you don't have to remind me"

    team to raikkonen: "alright alonso is... ..."
    kimi raikkonen: "just leave me alone"

    2012 abu dhabi gp'sinde takımla konuşması "susun lan bi" şeklinde olan yarışcı. kralsın kimi.

  • eger gercekten geldiyse ilk 11 soyle sekillenir:

    ---------------muslera
    mariano--maicon-denayer--linnes
    ---------ndiaye-----fernando----
    feghouli----belhanda---gary/tolga
    -----------------gomis

  • operasyon beş gün önce yapıldı, ama nedense hulusi akar herkes uykudayken, gecenin bu vaktinde kameralar karşısına geçti. ben bu işin içinde büyük skandallar olduğunu düşünüyorum.

    erdoğan çarşamba günü ulusa sesleniş konuşması yapacağını duyurmuş, büyük bir müjde vereceğini söylemişti. kimileri o müjdenin rehine kurtarma operasyonu olacağını iddia ediyordu. aklımda deli sorular.

  • (travesti evi)

    - hayirli ramazanlar abic.. ablaci.. ee $ey adettendir bahsis isticektim ben.
    - ayhahaha sende tokmak da vardir di mi $imdi ahuahau. necla kiz gel tokmakci geldi.
    - euzubillah...

  • yosun topu anlamına gelen japon bonsai yetiştirme tekniğidir.

    5-6 ay önce bir adet satın aldım. uzun vadede gözlemleme şansım oldu. avantajlarını ve dezavantajlarını yazayım.

    halihazırda sukkulent ve kaktüslerim olduğu için kokedama için marginata dracena tercih ettim. tercih etme sebebim özellikle sukkulentler için uygun olmadığını düşünmemdi. sukkulentler süzek ve hava alan topraklarda büyümeye uygundur. üstten suladığınızda su saksı diplerinden çıkmıyorsa ya saksıyı ya toprağı değiştirmek lazım. fakat kokedama da herhangi bir şekilde hava girişi ve su çıkışı olmuyor. zaten su deposu olan bitkiler fazla su ve nemli ortamda kök ya da yaprak çürümesi yapıyor. bir arkadaşım sevgilisine hediye olarak sukkulent kokedama aldı, tüm ihtiyaçları karşılanmasına rağmen alt yaprakları çürütmeye başladı. 15 günde bir sulamak da çözüm değil bence. çünkü havalar ısınmaya başlıyor. bazen haftada iki kere sulamak gerekecek sukkulentleri. kokedama için bu topraklarının hiç kuru kalmaması demek. o yüzden sukkulent kokedama aldıysanız çürümelerine şimdiden hazırlayın kendinizi.

    kaktüsler için durum biraz farklı olabilir. daha doğrusu sukkulente oranla daha uzun süre dayanabilir. çünkü sulama aralıkları uzun ve su miktarı genelde az oluyor. ama yine de toprağın hava ile temas etmemesi benim için dezavantaj.

    kendi bitkim için konuşacak olursam, marginatalar salon bitkisi olduğu için uzun süre dayanır diye düşündüm ama kokedamaya sığmama gibi bir durumla karşılaşacağım sanırım. ayrıca üzerinde sürekli nemden kaynaklı olduğunu düşündüğüm küçük kabartılar oluşuyor. dayanıklı bir bitki olmasına rağmen sürekli yaprak kurutuyor. bir kaç hafta içinde saksıya alacağım, kök durumunu merak ediyorum.

    ayrıca suladığınızda haliyle yosun kokuyor. o biraz rahatsız ediyor. kuruduğunda koku kalmıyor tabii.

    kısacası; doğru bitkiyle bile uzun süreli olmadığını düşündüğüm bir yetiştirme tekniği.

    avantajlarına gelecek olursam; kesinlikle çok güzel duruyor. çok güzel bir hediye alternatifi olabilir. amacım bitki yetiştirmek değil, dekorasyon olarak kullanacağım derseniz eğer, şöyle söyleyeyim. çok ucuz değiller ne yazık ki. ben marginata için oturtma çubukları dahil 130 lira gibi bir ücret ödedim. +28 lira da kargo parası.

    yine de hevesinizi kırmış gibi olmayayım. deneyimlemek isteyenler için instagram'da şöyle bir sayfa var. çalışanları çok pozitif ve ilgili efenim. bol şanslar.

  • adamlar gote got demisler, ailenizi yaniniza alip hakkariyi gezmeye gider misiniz buna cevap vermek cok zor olmasa gerek. birde uzerine dagcilikla alakali bir spor icin ne desin adam kevlar yelek giy yanina da keleş mi al desin.

  • budapeşte'de yemek
    1-(bkz: blaha lujza) durağında burger king in sağında kalan ara sokaktan girdiğinizde yaklaşık 100 metre ileride "pizza king" adlı şirin bir restoran vardır. makul fiyata iyi yemek yiyebilirsiniz. yemeklerin ve pizzaların çoğunda domuz eti bulunur. dikkat edip, sorabilirsiniz.
    2-frenciek durağında köprüye giden yolun sağında kalan büyük bir pastane vardır. dondurmasını ve kayısılı tatlısını deneyebilirsiniz.
    3-st. stephen basilikasının önündeki dondurmacıdan yoğurtlu dondurma alın. bitirin bir daha alın.
    4-fisherman'e yolunuz düşerse batthyany durağından inince yolun karşısında 2 katlı bir (bkz: palacinka) cı vardır. süperdir, ucuzdur. 140 forint dolaylarındaydı bir tanesi sanırsam.
    5-nerede bulursanız yiyin. (bkz: solomi galuska). içinde rom var, istemeyenler dikkat etsin.
    6-andrassy utca'da (operaya giden yol) morrison's adlı bir bar vardır. saat 9 dan önce girişler ücretsiz ve yine 9 dan önce tüm kokteyller 500 forinttir. szent istvan'daki diğer morrison's un yan sokağındaki saray restoranda (bkz: török etterem) çorbalar iyidir, kebabının aslıyla pek bir alakası yoktur. parti sonrası açlık için tercih edilir.
    7-subway burada da karşınıza çıkar.
    8-balaton gölü'ne yolunuz düşerse (bkz: langoş) u bir de burada yiyin.
    9-ve tabii ki gerbeaud... atmosferi için, mekanın ihtişamı için gidin, vörösmarty'de. www.gerbeaud.hu/
    10-(bkz: gulaş) yemeden olmaz. çok sayıda geleneksel restorandan birini tercih edebilir ya da kalvin durağındaki central marketten yapımı için malzemelerini de alabilirsiniz.

  • beyaz eşya üreticileri tarafından bize yıllardır yutturulmaya çalışılan yalandır.

    derler ki: "elde yıkayınca bilmem kaç litre su tüketiyorsunuz, oysa bulaşık makinesi 5 litre su kullanır. tasarruf için bulaşık makinesi almanız lazım"

    o zaman bende diyorum ki; ulan düdük sen makineyi bana bedava mı veriyorsun?

    basit bir hesapla bu beyaz eşya kartellerine bir cevap vermek artık farz oldu.

    - şu anda piyasadaki en ucuz bulaşık makinesi 549 tl. (isim vermek istemiyorum, ama isteyen çelik gibi sağlam bir markanın 2 programlı makine fiyatına bakabilir.)

    - iski'nin su tarifesi metreküp başına 3,27 tl, % 8 kdv ile birlikte 3.53 tl.

    - yani 1 metreküp=1000 litre suyun fiyatı 3.53 tl

    piyasadaki en ucuz bulaşık makinesinin fiyatı olan 549 lira, (549/3,53=) 155 ton su parasına eşit.

    bakın 155 ton su diyorum. yani 155.000 litre.

    elde bulaşık yıkamak için günde 50 litre su bile harcasanız, 155.000 litre su harcamanız (155.000/50=) 3100 gün sürer.

    ki normal bulaşıkta değil 50 litre, 30 litre bile harcanmaz ben fazla fazla söylüyorum.

    3100 gün, 8,5 yıl demek.

    yani siz piyasadaki en ucuz bulaşık makinesi aldığınızda bile, 8,5 yıl boyunca günde 50 litre su ile bulaşık yıkayacağınızda harcayacağınız parayı peşinen ödüyorsunuz.

    50 değil 100 litre harcasan 4-4,5 yıl demek.

    bulaşık makinesinin yaktığı elektriği, deterjan, tuz, parlatıcı bok püsür parasını hesaba katmadım dikkat ederseniz.

    ayrıca 8,5 yıl boyunca çıkacak olası arızalara ödenecek parayı hiç saymıyorum.

    bunun neresi tasarruf sevgili sözlük severler sorarım size?

    tabi burada bulaşık makinesinin rahatlığı konumuzun dışında. bulaşık makinesi tabi ki büyük rahatlık. ama reklamını da buna göre yapın.

    "bulaşık makinesi alın tasarruf edin" diyerek milleti keriz yerine koymayın. haksız mıyım?

    bulaşık makinesi tasarruf için şart olan bir şey değildir.

    alacaksanız rahat etmek için alın tamam ama tasarruf etmeniz mümkün değil.

    edit: başlığın aslı "bulaşık makinesinin tasarruflu olduğu yalanı" idi, moderatör arkadaşlar nesini beğenmemişlerse değiştirmişler. entry'nin girişinin başlıkla uyumsuz olmasının sebebi budur.

    edit 2: otopsicocugu uyardı, x yalanı/gerçeği gibi başlıklar formata aykırıymış. insan her gün yeni birşeyler öğreniyor.

    edit3: eskiden format falan varmış.

  • "umarim hic mutlu olmazsin, tekrar aski hic bulamazsin, cocuklarin falan da olmaz" (ıstanbul, 2010)

    ne zaman yine biriyle mutlu olur gibi olsam bu sozu hatirliyorum. sonra isler boka sarinca yine bu sozu hatirliyorum. sen ne pis bir ahmissin