hesabın var mı? giriş yap

  • ticari itibarının düşeceğinden endişe ettiği kadar kadar, yaptığı pizzanın lezzeti konusunda endişe etseydi hiç bu durumlara düşmeyecekti.

    ''özür dileriz yoğunluktan dolayı böyle bir sorun olmuş, hemen yenisini gönderiyoruz'' demek sana en çok 10 dakika ve 10 liraya malolur. pizzanın yanında da ufak tefek tatlı falan gönderirsen müşteri fikirlerinin önemsendiğini anlar. hatta bu davranışından memnun kalıp daimi müşterin bile olabilir.

    şu koca ülkede kriz yönetiminden anlayan tek bir allahın kulu yok mu arkadaş ya ?

  • tam bu coğrafyanın yorumu. bu kafada adamları bir şekilde tepeden indirmedikçe, ne toplumsal ne de bireysel boyutta burnumuz boktan kurtulur.

  • "kola içmeyip hitler överek israil'i durdurma planımız nasıl başarısız oldu, anlayamıyorum. hayatımda gördüğüm en iyi savaş stratejisiydi."

  • asıl olması gereken başlık;

    osmanlı imparatorluğu döneminde çin'den yayılan salgın hastalıklara karşı alınan tedbirler.

    1351'de çin'de kızıl türban isyanı başlamış, çin'i yöneten moğol yuan hanedanı yaklaşık yirmi yıl süren isyan neticesinde devrilmiş ve ming hanedanı başa geçmiştir.
    bu isyan başlamadan önce çin'de daha sonra avrupa'yı da kırıp geçecek olan veba salgını başlamıştır. yani çin'de ortalık çok karışıktır.

    asya'nın bu ucunda ise osmanlı devleti kurulmuş, orhan gazi gözünü batı'ya dikmiştir. bu dönemde moğollar, çin ile mücadele etmekte olduklarından batı tarafıyla pek ilgilenememişlerdir ki zaten selçuklu devleti'ni paramparça ettikleri için rahattırlar.
    aynı zamanda çin'de ming hanedanı sükuneti sağlamış ve pekin başkent yapılmıştır.
    ming hanedanı, veba salgınından da çin ülkesini tamamen temizler bu dönemde.
    moğollar'ı da sınırlarından temizlerler.
    pek tabii bu tarafta osmanlı devleti de büyümektedir.

    orhan gazi ve oğlu birinci murat'ın trakya taraflarını fethederken yaşadıkları kolaylıklardan birinin sebebi de çin'den gelen veba salgınının bu topraklarda yaşayan insanların çoğunu yok etmiş olmasıdır.

    " peki türkler bu salgından nasıl görece az bir kayıpla kurtulmuş? " sorusu aklınıza gelecektir.
    cevap çok nettir: temizlik!

    orhan gazi, fethettiği yerlerde derhal hamamlar kurdurulması emrini verir ki bu geleneğe ondan sonraki padişahlar da devam edecektir.
    askerler namaz kıldıkları için orgudahta sadece yıkanma ve temizlik için kurulan çadırlar bulunmakta ve yine bu işle görevli bölükler bulunmaktadır.
    lâkin halil inalcık'a göre orhan gazi büyük ihtimalle veba sebebiyle vefat etmiştir.

    fatih sultan mehmet, istanbul'u fethettikten sonra türkler, ipek yolu'nun en önemli noktasını ele geçirmiş esasen ipek yolu'nu ele geçirmiştir.

    işte çin, salgın hastalık tehdidi taşıyan insanları bu ipek yolu'ndan göçe zorlamış yine buradan salgın hastalık bulaşmış yükleri kervanlara katmıştır.
    bu bir çin politikasıdır. kasıtlıdır.

    bu dönemde istanbul'a gelen tüm tüccarlar gemilerden inmeden yıkanma ve yeni kıyafetler giyinme zorunluluğuna tabi tutulmuşlardır.
    fatih ise ordusu ile sürekli yer değiştirmektedir. yine dünyanın o dönemki en önemli hekimlerini istanbul'a davet etmiş, alınabilecek önlemleri görüşmüştür.

    ming hanedanı iyice istikrarı sağladıktan sonra osmanlı ve avrupa ile ticarete de hız vermiştir.
    yavuz sultan selim döneminde ilk kez çin'e türk elçiler gitmiştir. ming kayıtlarına göre istanbul'dan pekin'e " yedi yılda " ulaşmıştır bu elçiler.
    bu elçiler de tıpkı marco polo ve diğer bütün seyyahlar gibi ipek yolu güzergahını kullanmışlardır.
    bu güzergahtaki hanlarda bir sürü osmanlı casusu bulunmaktadır.
    suikast, hırsızlık, salgın hastalık gibi olağanüstü olaylara ve durumlara karşı önlem olarak yahut payitahta haber verebilmeleri içindir bu.
    nedenini bilmiyorum ama çinliler, kayıtlarına osmanlı imparatorluğu' u " lumi " adıyla kaydetmişlerdir. muhtemelen " rumî " demektir çünkü " rum ülkesi " derler osmanlı'ya. yani batı'da olan.

    yavuz sultan selim çin'i, islâmiyet hakkındaki görüşleri, ipek yolu üzerinden salgın hastalık ( difteri, veba, frengi vs. ) yayma politikaları ve türklere karşı tutumları sebebiyle uyarmak için o dönem bir çin geleneği olan " ülkeye gelen elçiler hediye takdim etmek zorundadır " düsturunca onlara afrika'dan getirttiği iki aslan ve iki gergedanı da hediye olarak göndermiştir. lâkin çinliler bunu bir tehdit olarak algılamışlardır doğal olarak.

    kanunî sultan süleyman döneminde de bir elçi heyeti çin'e gönderilmiştir.
    seyfi çelebi tâ o dönemlerde çinlilerin beslenme alışkanlıklarının bir insana hiç yakışmayan türden olduğunu, bizim hânelerimizde görmeye dayanayacağımız mahlûkatı çinlilerin çiğ çiğ yediklerini, yıkanmak nedir bilmediklerini ve çok asabî olduklarını söylemiştir.

    kanunî döneminde baş gösteren veba salgını nedeniyle de çin'den mal getirilmesi yasak edilmiş, avrupa’dan hiçbir geminin limanlara yanaştırılmamaları emri verilmiş, herkesin evlerini ilaçlamaları(kireçlemeleri ) şart koşulmuştur.

    osmanlı döneminde kanunî devri bittikten bir süre sonra çin'de de ming hanedanı zayıflamış ve 1644 yılında da tamamen devrilmiştir.

    bu dönemden sonra osmanlı - çin arasında özellikle osmanlı tüfeği ihracatı ve barut ithalatı başta olmak özere ticarî ilişkiler gelişmeye başlamış; çin'in, osmanlı'nın ve avrupa'nın salgın hastalık politikaları değişmiştir.

    dipçe: bazı arkadaşlar yazımı görsellerle anlatmışlar, ben beğendim.

    youtube

  • gençlerin anlayacağı dilde yazmaya çalışacağım.

    dedem, babamı ağaca bağlayıp, kemerle dövermiş.
    babam bunu bize yapmadı. (ama 360 derece döne döne temiz dayağını yemişliğim vardır. her aklıma geldiğinde yeşilçam figüranlarına benzetirim kendimi. slow motion dönerek yere düşüyordum.)
    evet, babam bizi ağaca bağlayıp dövmedi, çünkü kişisel işletim sistemi bunun yanlış olduğunu anlamış ancak dayağın kötü olduğunu anlayacak kadar güncelleme almamıştı.

    babamlar yemek yerken, tabağa et sayılı konurmuş. mesela 2 şiş kebap yapılırsa, adam başı bir tike... babam bunu da bize yapmadı. bol bol verdi ama her yediğimiz yemek için, "beleş ekmek var yer misin?" dedi. yine aynı mesele, işletim sistemi aç yatmanın kötü olmasını anlamış ancak boğaza dizmenin yanlış olduğunu anlamamıştı.

    doğuda çok çocuklu ailelere horanta denir. birey değil, aile değil, insan değil... horanta... kelimenin sertliğine dikkat lütfen. zorunlu ihtiyaçların karşılanması yeterli bir ahır ismi gibi... bu yüzden özel ihtiyaçların için para, aile içinde paylaşılan bir şey değil, şahsen kazanılması gereken, özgürlük anahtarı bir şeymiş. babam da genç yaşta çok çalışmış, çok çalışmış, çok çalışmış. öyle bokunu çıkarmış ki, saat 09:00-21:00 arası bir iş yapmış, 21:00 - 02:00 arası ek iş... geceli gündüzlü çalışmak özgürlük getirmiyor. peki ne getiriyor?
    sinir,
    hakkının yenildiği hissi,
    dünyanın ağzına sıçma arzusu.

    babamın işletim sistemi bu tempoya 15 yıl kadar dayanmış. sonra?

    işte tam burası, bu başlığın tanımına geliyor. eğer, ortadoğu bataklığında ve cahilce büyüdüysen, eğer ninen, dedene göre, nazım'ın dediği gibi, öküzden sonra değerli geliyorsa, eğer lokman sayılırsa, çok genç yaşta insani şartların çok üzerinde çalışırsan çöküyorsun. bu çökme(fiziki değişimleri kapsadığı kadar) karakteri, aile değerlerini, sevginin önemini de kapsıyor.

    çöküyorsun! su veren itfaiye'ye, işine yaramayan papazın kilisesine, gogen'e sana ve bana... her şeye çöküyorsun.

    ben babama kızgın değilim ama benim versiyonum da ona karşı sevgi duymamayı bana öğretti. hayatımda huzurla uyuduğum ilk gece, evlendiğim gündür. gram'ı bile değerli bir şeymiş evdeki huzur. varsa kıymetini bilin dostlar.

  • son zamanlarda çok anarşistim.

    dün polis gbt ve üst kontrolü için beni çevirdi.

    kimliğimi istedi.
    çıkardım verdim.

    çantanı arayacağım dedi.
    buyrun lütfen diyip çantamı uzattım.

    çantamı karıştırırken,
    içinde bir şey buldu...
    flüt temizleme bezim.

    ne olduğunu anlamak için baya bir eline alıp kurcaladı.
    ve ben de dur yapma o bez iğrenç tükürük içinde demedim.

    bütün elleri kuru tükürük oldu ve hiç karışmadım.
    anarchy in söğütlüçeşme!