hesabın var mı? giriş yap

  • bugün bölgede gönüllü çalışan bir arkadaşımla görüştüm, der ki;

    elimizde demir kesiciler, hiltiler, kazma, kürek, balyoz allah ne verdiyse dalıyoruz enkaza 45 dk boyunca değişe değişe 1 metre ilerleyebiliyoruz.

    madenci arkadaşlar geldi, selamın aleyküm deyip sadece kazmayla bam güm dalıp yarım saatte 5 metre tünel açıp çıktılar.

  • esasinda kentin hikayesi, ibrahimi dinlerdeki babil kulesi anlatilarinin temeli ile ile ayni temele sahiptir: kibir. 1438'de inka halki kusatma altinda kalinca, savasmak yerine kacmayi tercih eden babasinin aksine pachakuti, komutayi ele almis, savasmis ve buyuk bir zafer kazanmistir. zaten bu zaferden sonra halkin gozunde iyice yucelmis ve dunya'nin donusturucusu anlamina gelen pachakuti ismini de boyle almistir. inka sinirlarini, bugunku kolombiya ve sili'ye kadar uzanacak sekilde genislettikten sonra da, bu muhtesem statuye layik, muhtesem bir kent insa etmek istemis ve machu picchu icin ise koyulmustur.

    inkalar'in, kenti insa etmeye basladiklari yerin dogal bir axis mundi olmasi ise, muhtesem bir tesaduf olarak adlandirilabilir. cunku machu picchu; gokyuzunun, daglarin ve nehirlerin tam ortasina kurulmus bir kenttir. 2450 metre yukseklikte, ormanlarla kapli ve tek bir duz arazinin olmadigi bir yere bir kent insa etmek, hele ki bundan 550 sene oncesinin teknolojisi ile bu ise kalkismak aslinda pek mantik isi olmasa da, zaten inkalar da kenti akil almaz yontemlerle insa edeceklerdir. modern mimari bir zirveye bir sey insa edecekken, ilk once zirveyi duzlestirir ve daha sonra ne insa edecekse rahatca insa edebilir. inkalar bunun yerine, yapilarini araziye ve cevreye uyumlu sekilde insa etme fikri ile yola cikip, adeta bir mucizeye imza atmislardir.

    machu picchu'nun en onemli unsurlari, teraslardir. - > http://i.imgur.com/gzaa3v6.jpg
    bu teraslar en basta erozyonu onlemek adina su akisini saglamak icin yapilmislardir. (bu bolge yuksekte ve daglarin arasinda oldugu icin, cok fazla yagis almaktadir. ufak bir mimari hata, kenti bir gunluk agir bir yagista bile yamactan asagi surukleyebilir.) teraslarin ekstra gorevi, gun icinde gunes isisini emerek, gece bu isiyi topraga yansitmak ve terasa ekilen urunleri korumak olmustur. fakat bu teraslarin en onemli ozellikleri, neredeyse 60 derecelik bir aciya sahip olan yamaclari guclendirmektir. bunun icin teras duvarlari 4-6 derecelik acilarla insa edilmistir ve bu sekilde yamaci tutmalari saglanmistir. daha anlasilir bir ifade ile, butun kent bu teraslarin yamaclari tutmalari sayesinde insa edilebilmis ve ayakta kalabilmistir.
    kentin temelinde ise buyuk, 15-20 tonluk kayalar vardir. bu kayalarin ustunde biraz daha hafif taslar ve onlarin ustunde daha hafif taslar seklinde yukari dogru tirmanan bir temel soz konusudur. en uste cok kucuk taslar vardir ve zamanla yagmur yagdikca bu taslar hafifce yerlerinden oynayarak saglamlasacak, sikca olan depremlere ve heyelanlara karsi guclenmis olacaktir. zaten bu yuzden kentin %60'si yer altinda bulunmaktadir.

    500-600 sene oncesinin teknolojisi ile, en kucugu 80 kilo, en buyugu 20 tonluk tas ve kayalar kullanilarak 2450 metre yukseklige bir kent insa etmek, bugun bile insana inanilmaz gelse de, bu taslari tasimak icin kullanilan yontemler oldukca tanidik. misirlilarin rutin olarak kullandiklari iki merdivenli tasima sistemi. bu sistemde, merdivenin biri yere konur. diger merdiven de onun ustune konur. kaya da bu merdivenin ustune konur ve baglanir. merdivenlerin yanlarindaki cikintilarin arasina yerlestirilen bir hareket aparati ile, ustteki merdiven hareket ettirilerek, 20 tonluk kayalar bile rahatca hareket ettirilebilir. (misir piramitleri de %99 bu sekilde yapildi)
    tasima sisteminin yaninda, inkalar'in isini kolaylastiran en onemli sey, cevreye uygun sekilde hareket etmeleri olmustur. yani bu kayayi buradan tasiyip buraya guzel bir tapinak yapalim fikri yerine, bu kayayi oyalim ve tapinak haline getirelim gibi fantastik fikirlerle hareket etmislerdir. zaten bu yuzden tek bir duz arazisi bile olmayan dag basina, muazzam bir kent insa etmeyi basarmislardir.

    tabi tasima sistemi ve cevreyi lehine kullanma olayi, sadece belli kolayliklar saglamistir. sartlarin cok agir ve en ufak bir hatanin olumcul sonuclar doguracak olmasi, isin asil zor olan kismidir. ayrica insaatta calisan kolelerin hevessiz ve laubali calismasi hem islerin yavaslamasina, hem de her seyin kusursuz olmasi gerektigi bu yerde, surekli hatalarin olmasina yol acmistir. pachakuti da cozum olarak halktan vergi toplamak yerine, onlari bu vergilere karsilik burada calismaya davet etmistir. sonuc olarak vergi vermek yerine tas tasimayi daha uygun bulan inka halki da, kolelerin aksine daha hevesli ve daha disiplinli bir sekilde calisarak, hatalari minimalize etmistir.

    hicbir yapistirici madde kullanilmadigi halde, taslarin sanki zincirle baglanmis gibi simsiki bir sekilde birbirlerine kenetlenmis olmasi da, tamamen mimari bir mucizedir. zaten kentin yapiminda calisan tas ustalari buyuk ihtimalle simetri hastaligi olanlar arasindan secilmis. cunku, taslar oyle simetrik bir sekilde oturtulmustur ki, aralarina incecik bir bicak dahi girmemektedir.(gidenler bizzat deneyebilir bunu) ve bunu yaparken kullandiklari sey de, sadece tastan cekiclerdir. sadece tas kullanarak, eze eze, vura vura, iki tasin birbirine %100 olarak uyumlu olmasini saglamislar, koca bir kenti bu sekilde insa etmislerdir.

    inkalar; caginin cok cok ilersinde, benzersiz mimar, muhendis ve ustalara sahip, gelecek nesillere akil almaz eserler birakmis bir kavimdir. tirnaklari ile kaziyarak 50 senede insa ettikleri machu picchu, aradan gecen 500-600 sene boyunca yagan milyonlarca litre yagmur, onlarca deprem ve firtinalara ragmen yikilmamis, yok olmamistir.
    takvimleri ile gelecek nesilleri troll'lemis olan mayalar ile birlikte, saygiyi en fazla hak eden kavimlerden biridir. insanlik icin, bilim icin, bilgi icin, teknoloji icin cok fazla sey yapmislar ve insanliga bircok armagan birakmislardir. machu picchu, bu armaganlarin en degerlilerinden biridir.

  • başlık: greyder kiralayıp gecekondu mahallesine gittim

    1- ufak çapta bi heyecan yaratıp geri döndüm
    2- lan ibne senin yuzunden az daha cocugumu kesiyodum

  • ülkenin bütün kurumları tarikatlarca ele geçirilmiş, ülkede afgan, suriyeli, lübnanlı, ne kadar fakir ve görgüsüz arap varsa cirit atıyor, sürekli suç işliyorlar, sınır güvenliği bitmiş, ordu zaten tamamen pasifize edilmiş, ekonomi, eğitim, sağlık, adalet, bunlara bağlı olarak sanayi, teknoloji, tarım-hayvancılık tarumar, dış ilişkiler bitik, dostumuz kalmamış, herkes nasıl bir fırsat bulsak da kanlarını emsek diye bakıyor, nüfusu beşte birimiz kadar olan yunanistan bile bizimle dalga geçer olmuş.

    kültür, sanat, spor, her alanda fersah fersah geriye gitmişiz. avrupa'dan, amerika'dan ülkemize saç ektirmeye, diş yaptırmaya geliyorlar çünkü paramız öyle bir çakılmış ki adamların 1 parası bizimkinin şimdilik 18 tanesi ediyor, o da şimdilik.

    bütün kanunlar askıda, ülkece herkes bir kişinin iki dudağına bakar olmuş ve daha da garibi bu artık herkese normal gelir olmuş.

    öğretmenlerimize, doktorlarımıza, mimarlarımıza, okumuş eğitimli donanımlı insanlarımıza düzenli şekilde gerici argümanlarıyla saldırıyoruz. onlar da kendi ülkelerinde gördükleri bu zorbalığa daha fazla dayanamayıp gidiyorlar.

    kadınlarımız her gün taciz, tecavüz, dayak ve ölüm korkusuyla yaşıyor.

    fakirlik, işsizlik, sosyal felakete dörtnala sürüklüyor ülkemizi.

    söyleyin allah aşkına daha ne ciddi sonucu olacakmış?

  • bundan birkaç hafta önce prof. huan liu’nun konferansına gittiğimde anlattığı, dikkatimi çeken bir durum vardı. şöyle ki, şu an sosyal medyalarda oluşan inanılmaz bir yığılma durumu söz konusu.

    kullanıcıların %1’ini içerik üreticileri, %10’unu arada sırada aktif olanlar (nadir de olsa resim paylaşımı yapanlar, birilerini beğenenler vs.), geri kalan %89’luk kısmı ise inaktif konumdakiler yani grafiğin kuyruk kısmında kalanlar oluşturuyormuş.

    instagram’ın asıl amacı da bu inaktif kitleyi bir şekilde yönlendirmek, paranın kazanıldığı ekip burası sonuçta. dolayısıyla, bu hareket de bu kitleye yönelik olabilir. yukarıda kanada’da yaşayan bir arkadaşın da belirttiği üzere bu yenilikle beraber bir çok kullanıcının üzerindeki baskı (peer pressure) kalkacaktır ve paylaşım, etkileşim sayıları artacaktır düşüncesindeyim. sonuçta hepimiz beğenilmek isteriz ama diğerlerinden daha az beğenilme korkusu ya da yeterince beğenilmeme telaşı üzerimizde ister istemez bir baskı yaratıyor ve belki de böyle platformların en önemli hedefi olan insan etkileşimini azaltıyor.

    eee bu adamlar da gerizekalı olmadığına göre bir bildikleri vardır diye düşünüyorum ben de :)

    unutmadan, if you don't pay the product, you are the product.

  • benim bir arkadaşım var, tanıdığım en kişilikli ve düzgün adamlardan biri. kadıköy'de tekel bayisiyken biri aklına girdi bar açtırdı bu adama. adam tuncelili, öyle bar ortamını gece hayatını bilmiyor, sevmiyor da... neyse, saflığı (salaklık anlamında değil, oldukça cindir kendisi) ve samimiyeti sayesinde açtığı yerin müdavimleri oluştu dört yılda...

    bir şeyler oldu, 3-4 ay uğrayamadım, neyse sonunda gittim yanına. dedim, nasılsın? dedi, sorma çok fenayım. dedim, hayırdır? dedi, çok fena bir şey olmuştur bana... dedim, delletme insanı, ne oldu yahu, anlatsana? başını öne eğdi, "aşık oldum" dedi utanarak...

    memlekete gittiğinde bir kadına vurulmuş. barı kapatıp kapatıp memlekete kaçıyormuş.

    "geçen eve gidiyordum. minibüsten inemedim, bir baktım sabiha gökçendeyim. ilk uçağa atladım elazığ'a gittim, oradan dersim'e geçtim. sevdiğim kadını iki saat görüp geldim..."

    adam her hafta tunceli'ye gidiyor. hiçbir şey beklemiyor, sadece bir ihtimal sevdiği kadın da onu sever diye umuyor.

    biz de dinlerken yutkunuyoruz arkadaşımla... "maltepe-beylikdüzü arası mesafe çok şekerim" diye lokasyon sorunu yüzünden başlamadan biten ilişkiler geçiyor gözümüzün önünden...

    adam gözümüzde adeta "parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği" diyen bir yarı tanrı, adeta bir vecihi, o paraya öküz alırız diyen anasını sallamayan bir feyzo, sevda'ya sevdalı bir muhsin bey...

    her kazıktan sonra, "aşk ne ki, hofff!" desek de var böyle bir şey, böyle yaşayanlar...

  • akira kurusawa bir filminde giydirdigi uzere "aslinda bir turlu self-portresine oturtamamis" ve de hirsindan delirip kesmistir ...

    tabi aslinda kendisinde orta kulak iltihabi vardir, ve cektigi aciya dayanamayarak kesmistir ... tabi orta kulagini kesemedigi icin cektigi aciya bir de kesik kulak acisi eklenmistir, ama naapalim mukadderat ...

  • eskiden, internetin duz olduguna inanilan zamanlarda kullanicilarin a$malari durumunda bo$luga (/dev/null) du$ecekleri inanilan nokta..

    zaman (ve tabi teknoloji) ilerledikce, internetin aslinda yuvarlak oldugu ve sonunun olamayacagi inanci hakim geldi. bu sefer de, internetin bir okuzun boynuzlari uzerinde durdugu saniliyordu..

    bu okuzun bill gates oldugu cok sonradan anla$ildi.