hesabın var mı? giriş yap

  • twitter'da "bence 'ekşi sözlükçüler' beni gereksiz ciddiye alıyor.birakın beni kendi halime. ne yoruyorsunuz hem kendinizi hem okuyucuyu:)" yazmış.

    arkadaşlar dağılalım.

  • bursu kapabilmek için kişinin kendini hem acındırması hem de kendine hayran bırakması gereken diyaloglardır. şöyle ki;

    - en son okuduğunuz kitap?
    - sefiller...
    - kim yazmış peki*?
    - victor hugo yazmış biz oynuyoruz..

  • rte tarafından açıklanan yeni yapılan cumhurbaşkanlığı sarayı'nın odası sayısı. teşekkürler rte. 1000 diyenler nerede ? hani 1000'di ? gördünüz mü 1150. yani daha şahane. daha ileri hedeflere taşıyacak bir sayı.
    keşke 3 bin olsaydı.
    daha çok övünürdük.

    (bkz: akıl fikir yetmezliği)

    edit : lan ben bunu gazete görüp başlığı açmıştım, şimdi videoyu izledim, 1150 küsür odası var deyince alkışlıyorlar gençler.

    lan bu nasıl bir sendromdur arkadaş. olm yoksa bizde mi hata var lan ? yakında hepimizi buna inandıracaklar. bizde bir gariplik var diyeceğiz gibi geliyor. tuzak olabilir.

  • mağdurlar, toplanın. size hızlı çözüm sunuyorum.

    17.57'de tayland'a uçmuş. yolculuk 13 saat sürüyor. daha uçağın inmesine 4 saat var. hızlıca organize olup, tayland'daki türklere ulaşın. adamı izlemeye alsınlar. ödül koyun başına. türklere ulaşamazsanız tayland mafyasına ulaşın.

  • ticarethaneler bildiğiniz gibi hayır kurumları olduğu için içlerinde satmakta oldukları ürünleri de hayır işi olsun diye sattıkları için asla aracı oldukları bu ticari mallarda fiyat artırımına gitmeyeceklerdir. yüzde 47 zam hep para babası holding sahiplerinin cebinden çıkacaktır. siz müsterih olun, ben sordum, söylediler.

  • aşağılık kompleksli yazarların yine hata yerine hatayı dile getireni linç etmeye çalışacağı başlıktır.

    bu kadar aşağılık kompleksli olmak için özel çaba sarfetmek lazım, kendi kendine olmaz.

    genç arkadaşlarım, hayatınızda başarılı olmak istiyorsanız kendinize güveneceksiniz, ekşideki bu aşağılık kompleksli yazarlar gibi ezik olmayacaksınız.

    rönesans avrupalıların roma ve yunan medeniyetine karşı hissettikleri aşağılık kompleksinin yıkılmasıyla başladı. türkiye'de de bir şeyler düzelecekse öncelikle bu aşağılık kompleksinden kurtulmak gerekiyor.

    edit: rönesansı avrupa'nın roma ve yunan uygarlığına karşı duyduğu aşağılık kompleksi ile ilişkilendirmek benim kendi ortaya attığım bir fikir değil arkadaşlar, john gribbin'in bilim tarihi isimli kitabında yaptığı bir tespit.

  • içinde önemli ölçüde buddha'nın, dalay lamanın öyküsü bulunan ve doğu mistizmi, budizm üzerine kurulu; hikaye, film, üçleme.

    dikkat: buradan sonrası spoiler içerir.

    aslında yıllar yıllar önce izlediğim ancak şu aralar anlam verebildiğim film serisi bu.

    neo, samsara kavramıyla benzerlik gösteriyor. yani yaşam ve ölüm döngüsü var ancak onunki farklı bir döngü. bu seçilmişin döngüsü. adamımızın adı bir kere "neo" yani "yeni".
    ikinci filmde mimar ve merovingian karakteri neo hakkında bir çok bilgi veriyor bize, örneğin neo gibi daha önce de bir çok seçilmiş olduğundan; bu ne anlama geliyor? reenkarnasyon.

    budistler; yaşamı bir doğum, yaşam ve ölüm döngüsü olarak görürler ve siz nirvana'ya ulaşırsanız, bu döngüden kurtulursunuz. türkiye'de anlatıldığı gibi her yaşamda daha iyisine gelmiyorsunuz, amacınız her hayatınızda bir şeyler öğrenmek ve bu döngüden kurtulmak için ruhani bir deneyim elde etmek.

    neo, yani seçilmiş kişi de, daha öncesinde 5 kez gelen, ancak her seferinde bir türlü nirvana'ya ulaşamayan bir seçilmiş ve her seferinde yeniden gönderiliyor. sonucusunda "nirvana'ya ulaşıyor".

    budizm'de sekiz aşamalı asil yol kavramı vardır, bilgelik için gereken yoldur, bunlar;

    1- doğru bakış ve kavrama: gerçeği, doğruyu olduğu gibi görme, bilme veya kavrama
    2- doğru düşünce ve niyet: arzuya direnme, iyi niyet , öfke ve nefrete direnme, zarar vermeme niyeti, merhametli olma, etik (ahlaki) ve doğru davranış
    3- doğru konuşma: yalan ve yanlış konuşmamak, kötü söz söylememe, incitici söz söylememe, boş sözler söylememe
    4- doğru davranma: can almamak, canlılara zarar vermemek, hırsızlık-kandırma gibi şeylerden uzak durmak, merhametli davranmak, dürüst olmak
    5- doğru geçim (doğru yaşama biçimi-geçinme): gelirini düzgün şekilde sağlamak ve doğru işlerde çalışmak
    konstanstrasyon-disiplin veya zihinsel gelişim
    6- kendini geliştirmek için çaba: doğru olmayan halleri engellemek, doğru olmayan durumları terketmek, doğru hallerin ortaya çıkmasını sağlama ve onları koruma
    7- doğru farkındalık - düşüncelilik: bedenin, hislerin, zihnin anlaşılması
    8- doğru konsantrasyon: belirli bir noktaya zihnin yönlenebilmesi. (meditasyon bu amaçla kullanılır)

    benzerlikler şunlardır, madde madde;
    1- neo, aynı tibet budizmi'nde olduğu gibi dalay lama'ya benzer şekilde seçilmiş kişi olduğu düşünülerek hazırlanır. neo'nun rahibi morpheus'dur. morpheus ona matrix'ten çıkana dek ve çıktıktan sonra da "gerçeği, doğruyu olduğu gibi görme, bilme veya kavrama" konularında yardımcı olur.
    2- neo eğitimi boyunca "doğrular anlatılır". "arzuya direnme, iyi niyet , öfke ve nefrete direnme, zarar vermeme niyeti, merhametli olma" gibi.
    3- neo, kâhine her gittiğinde doğru konuşma konusunda bilinçlenecektir; "yalan ve yanlış konuşmamak, kötü söz söylememe, incitici söz söylememe, boş sözler söylememe" gibi.
    4- neo film boyunca kötüden, yanlıştan uzak durma eğiliminde olmaya çalışır. ajanlar yoldan çıkarmaya çalışır, doğru olanı yapmaya çalışır; "can almamak, canlılara zarar vermemek, hırsızlık-kandırma gibi şeylerden uzak durmak, merhametli davranmak, dürüst olmak" gibi.
    5- neo film boyunca doğrunun peşinden koşan, doğru yerde olmaya çalışan biri olarak görürüz; "gelirini düzgün şekilde sağlamak ve doğru işlerde çalışmak konstanstrasyon-disiplin veya zihinsel gelişim" gibi.
    6- neo film boyunca yanlış şeylerden uzak durur, nihayete erişmeye çalışır, morpheus'u kurtarmaya çalışması; "doğru olmayan halleri engellemek, doğru olmayan durumları terketmek, doğru hallerin ortaya çıkmasını sağlama ve onları koruma" gibi.
    7- "kaşık yok" olayı, ajanların, makinaların programlarını yani ruhlarını görebilme, morpheus'u ve tritiny'i kurtarmaya çalışması ve seçim anlarında doğru karar vermesi, yani "bedenin, hislerin, zihnin anlaşılması" gibi.
    8- ve film boyunca neo'nun amacı olan zion'u kurtarmaya çalışması, bu nedenle düşünmesi, yani "belirli bir noktaya zihnin yönlenebilmesi".

    neo film boyunca "bilgelik" basamaklarını tırmanır aynı budizm'de olduğu gibi.
    buddha gibi "öğretmen, bilge olma amacı yoktur", belki de zaten buddha olmuştur önceki hayatında ancak nirvana'ya ulaşması için "teslim olması" gerekiyordu, yani "tüm samsara arzularından kendini azat etmiş" olması gerekiyordu.

    film boyunca en büyük arzu şevkini ona mimar verir, kapıları göstererek ve der ki; "birinde zion'un kurtuluşu var, diğerinde ise matrix". yani birinde şan, şöhret, diğerinde aşk, sevda ve kendi çizeceğin yol var; neo ise matrix'i seçer ve ilk kez bir seçilmiş döngüyü kırar ve şan, şöhreti elinin tersiyle iter.

    daha bir çok budizm göndermesi bulunmaktadır..

    ...

    bu film üçlemesinde bir çok semavi din göndermesi de bulunmaktadır, hatta seraph gibi karakterler "tüm dinlerin öğelerinin bulunduğu" bir yere gidebiliyor. bu konular için ayrıca başka bir zaman, başka bir entry girilebilir.
    aslına bakarsanız; matrix, zion bütün insanlığın hikayesidir, yani bu denli kafa karıştırıcı olması şaşırtıcı değildir.

    ve son olarak; günümüzde senaristlere, yönetmenlere, yapımcılara "film nasıl yapılırı" anlatması gereken çalışmadır. böylesine iyi hikayesi olan bir filme son 21 yılda çok az denk geldim. film, sinema bunlar sanat işte.

    bu film izledikten sonra, üstüne bir de film hakkında düşününce ruhani bir haz almamak gerçekten elde değil.

    düzenleme: ufak tefek düzeltmeler

  • kadın olur.

    bütün maskelerini çıkartır. ve sadece kadın olur.

    güçlüyü oynayan, mantığa tapan, kariyeri her şeyden üstün tutan, aşka inanmayan, kimseye güvenmeyen, herşeyi zamana bırakan, bir şeyleri yaşamak yerine sonunu hesap eden maskelerini çıkartır, salt kadın olur. aşık olmanın, olunmanın, istenilmenin, beğenilmenin, özlenilmenin tadını çıkartır. hesaplar , kitaplar, kurallar biter; her şeyden hatta insanın kendisinden güçlü olan tek duygu başlar, aşk.

    zaten hayatta iki mucize bir de gerçek vardır. mucizelerin ilki doğmak, diğeri aşık olmak. hepsini bozan tek gerçek de ölümdür. kaçınılmaz olan. ve mucizeler inananların başına gelir, gerçekler herkesin.

    çok kadın tanıdım hep aynı hataları yaptığı halde bir mucize bekleyen. aşka inanmıyorum diye bas bas bağırıp, kalbiyle aşkların en güzelini çağıran. çok kadın tanıdım ne istemediğini otuz, ne istediğini kırk yaşından önce çözemeyen. kırkında da bunlara nasıl nereden başlayacağını kestiremeyen. sadece gerçek bir adama aşık olan gerçek bir kadın bilir ne istediğini; her şeyi unutup o aşkı yaşamak ister. erkeğine teslim olup, acısıyla, hatalarıyla, pişmanlıklarıyla ve inanılmaz derinlikteki özel anlarıyla o aşkı yaşamak ister. dibine vurmak ister. bütün kimliklerinden sıyrılıp, annelikten, iş kadınlığından, evlatlıktan, yemek yapmaktan, bulaşık yıkamaktan, güçlü durmak zorunluluğundan sıyrılıp sadece kadın olmak, bunu her hücresinde hissetmek ister.

    bir kadın bir adama gerçekten aşık olursa; işte o zaman bir mucize olur. cennet dünyaya iner. cebinde cehennem saklı olsa bile.

    tanım; bir kadının bir adama gerçekten aşık olursa hissedeceği şeylerdir.

    (bkz: #30474124)