hesabın var mı? giriş yap

  • prof.dr.saffet solak'ın bir anısı.

    “tıp fakültesini yeni bitirmiş,pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere,konya’ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim.gençtim.bekârdım.
    küçük bir beldeydi gittiğim yer.ilk gece bir eve misafir olmuştum.tren istasyonunun hemen yanında bir evdi.akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş,sohbetler edilmişti.üzerime yol yorgunluğu,geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı.saatler ilerliyor,ağır bir uyku beni içine çekiyordu.ev sahibine bir şey de diyemiyordum.bir müddet daha geçti ; yine bir hareket yoktu.evin en büyüğü olan hacıanneye sıkılarak “anneciğim,sizin buralarda kaçta yatılıyor “ dedim. hacıanne :evladım treni bekliyoruz.az sonra tren gelecek,onu bekliyoruz" dedi.merak ettim,tekrar sordum : " trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?" hacıanne :
    “ hayır evladım,beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok.ancak burası uzak bir yer.trenden buraların yabancısı birileri inebilir.bu saatte,yakınlarda ışığı yanan bir ev bulamazsa,sokakta kalır.buraların yabancısı biri geldiğinde, ışığı yanan bir ev bulsun diye bekliyoruz.”

    devamı için : http://www.dersimiz.com/makale/yazi.asp?id=43

    düzeltme : devamı için link vermişiz ama yazıyı kaldırmışlar.

  • açılın size kerizlik hikayemi anlatayım.

    sevgilim var 4 seneyi yeni doldurmuştuk yanlış hatırlamıyorsam. kurban bayramı tatili için memlekete gitmişiz. ben iş sebebiyle erken döndüm; o üç dört gün sonra gelecek. hafta ortasında tutturdu, benim evi bir temizletmek lazım; çok kirli bıraktım memlekete giderken, cumartesi bizim çocuklar gelecek bana, temiz olsun, sen hallediver diye. ben de hafta içi iş çıkışı gittim baktım, darmadağın halde ortalık. yorgun halimle ortalığı toplayıp evi temizlikçi çağırılabilecek duruma getirdim. cumartesi gününe de temizlikçi ayarladım. cumartesi sabah gittim erkenden, evi açtım, temizlikçiyi aldım, kadın temizledi evi. ben de evde bulundum yardım ettim falan işte, neyse öğleden sonra sevgilim indi uçaktan geldi. gittik yemek yedik, üstüne de markete girdik. marketten kırmızı şarap aldı bu en klasından. saftirik ben uyanmadım hâlâ. beni eve bıraktı. ben evde takılırken bir iki kere aradım bunu açmadı, baktım mesajlara da cevap vermiyor saat geç oldu. sinirim geçsin dedim duşa girdim çıktım hâlâ ses yok. merak ettim, çocuklarla içip içip sızdılar heralde diye korktum. atladım gittim eve. anahtarla açtım kapıyı, yerde dünyanın en iğrenç ayakkabısı olan bir çift ugg duruyor. meğer eve kız atmış sevgilim. kız da zaten birkaç aydır sevgilisiymiş. ben de sevgilisiyim tabii o sırada. hatta kız atabilsin diye evini temizleten sevgilisi. ayrılık falan yok henüz. kendi temizlettiğim, temizlenmesine yardım ettiğim eve kız atıldı. hadi beni gözden çıkardın eyvallah da bari iki gün erken gel kendi evini kendin temizlet de öyle at kızı eve. bana ne temizletiyorsun?!

    aldatılmanın da hayırlısını versin allah. bu bana çok fazla geldi.

    debe editi: hikayenin devamını soran çok fazla yazar oldu ama gerek yok yazmaya. ayrica cool story, kurgu falan diyenler oldu. malesef gerçek. yaşandı bitti saygısızca.

  • hahahah çok güldüm sözlük. oğlunu, kızını ahlak için bu üniversiteye göndermeyecekler varmış.

    benim çocuklarda o kadar beyin yok demiyo da...

  • sebebi covid değil hiperenflasyon olan kepazelik.

    takdir edersiniz ki her fiyat değiştiğinde yeni menü basmak fazlasıyla maliyetli olacaktır.

  • 1929 başlarında borsa yükselmekte ve iyi günler hiç bitmeyecekmiş gibi görünmekteydi. bazı yorumcular bir çökmenin olacağını söyleseler de yatırımcıların çoğu optimistti. işsizlik azdı ve fiyatlar sabitti.
    sadece bir sene sonra dünya tamamen değişti. ekim 1929'da gerçekleşen çöküş new york piyasasını altüst eder. eylül 1929'da 381'lerde olan the dow* temmuz 1932'de 41'lere kadar düştü. işsizlik daha önce dünya ekonomisinin görmediği kadar arttı. 1933 itibariyle amerikada her 4 işçiden biri işsizdi. amerika ve diğer endüstrileşmiş ülkeler hala aynı binalara, fabrikalara ve içgücüne sahiptiler ama bunların çoğu boştaydı. bu 1930'lu dönemler genel olarak great depression dönemi olarak adlandırmaktadır.
    bu felaketin ardından makro ekonomi doğdu. ekonomi biliminin doğumu adam smith ve the wealth of nations ile özdeşleştirilse de makro ekonominin ekonominin bir başka kolu olarak doğumu 1936'da john maynard keynesin "the great theory of employment, interes and prices"ının basımı ile oldu. keynes'ten önce ekonomiciler ekonomiyi bir bütün olarak inceleyip para ve fiyatlar hakkında incelemeler yapmışlardı fakat makro ekonomi ve "ekonomiler neden depresyonlar yaşar? neden üretim ve istihdam zamanla azalıp artar?.." gibi soruların cevaplarını aramaya yönelik yaklaşımlar keynes'le başlar.
    makro ekonomi dışında bugünün hükümet tedbirleri ve programları hep 1930'ların tecrübelerinden doğmuştur. muhtemelen en önemli şey hükümetlerin bir daha depresyon olmaması konusunda kendilerini sorumlu kılmış olmaları.
    depresyonun ikinci mirası ise sosyal sigortalar programı oldu. bu program vergilerle kendisini destekleyen ve bundan kar etmeyi uman bireylerin dışında bütün ekonomiyi de etkilemektedir.
    üçüncü miras ise bankadaki mevduatların temin altına alınması oldu. 1930'larda binlerce banka panik içinde paralarını çekmeye çalışan yatırımcılar yüzünden kapılarını kapatmak zorunda kaldı. bugün hükümet bankalar batsa bile yatırılmış paraları karşılamaktadır. bu bir anlamda finansal istikrarı sağlayacaktır. bu istikrarın önemi ise 1990'ların sonunda (1997'de) asya'da başlayan ve sonra dünyaya yayılan ekonomik krizde daha iyi anlaşılmıştır.

  • aylardır pis pis kullandığım bilgisayarımın ekranı bu hafta sayesinde temizlenmiştir. temizleyecek yer kalmadı çünkü evde.

  • 2002-2023 tcmb faiz oranları

    en son mart 2004 yılında yaşanan faizi yaşıyoruz. bu hafta anketler 25 puanın 30 olacağını söylüyor.

    neymiş krediler açılabilirmiş
    neymiş zaten taşıt kredisi çeken çok azmış
    neymiş zaten pahalı araba alanın kredi ile ne işi varmış
    neymiş 2021 yılında da aynı şeyler söylenmiş

    fakir beyanı bunlar. en çok krediyi en zenginler kullanır. şirketler kasasında milyon dolarlar varken kredi arar. taşıt alırken en çok kullanılan kredi ihtiyaç kredisidir. bugün 12 aydan fazla veren banka az oranlar 3'ün üzerinde. ödeme iki katını geçiyor. taşıt kredisinde yine tablo karanlık. haftaya bugün daha da kötü olacak.

    peki ihtiyaç kredisine ihtiyacı olanlar ne yapıyor. önce aracını satıyor. ilan sayısının artmasının bir sebebi de bu. adamın ödemesi var, düğün yapacak, çocuğunu okutacak, farklı finansman desteği lazım. yahut ev alacak, arsa alacak türk insanının ilk caydığı şey otomobildir. ve kredi musluğu kapalıysa oranlar yüksekse ya araçsız kalır ya yarı değerli araca geçiş yapar.

    aylık 50 bin kazanan birinin bankası 5 maaş kredi bile vermiyorsa bu nakit ihtiyacına hiç bir piyasa dayanamaz. konut satanlar alanlar iyi bilir. ev alırken otomobil takası çok yaygındır. müteahhit ya da ev sahibi araç artı para ya da kredi ile ticareti bitirir. evi 50 yükseğe satar aracı 50 aşağı verir anında nakite çevirir. daha bir kaç gün önce 2022 model vag grubu bir araç için emlakçıda pazarlık bozuldu. yaklaşık muadil 50 araç içinde en ucuz ilanın 50 bin altını peşinat sayalım dedi alıcı, üste 600 bin nakitle ev alınacaktı ev sahibi arabayı satamam diye kabul etmedi. vavacars randevu vermedi. otonomide 4 galericiden fiyat alındı en yüksek veren fiyatı 200 bin öldürdü. emlakçı sağa sola haber saldı 100 bin altına bile müşteri çıkmadı. 10 binde hatasız piyasası olan bir otomobil bu.

    konutta daralma olsa da bugün konut arabaya göre çok daha mantıklı bir tercih. arz sorunu öyle 1-2 yılda çözülecek gibi değil, konut yapmak meşakkatli, alan sınırlı, süre uzun, maliyet yüksek. oysa chery gibi bir marka 3 ayda piyasaya 20 bin araba sokabiliyor. tesla görmediğim bir gün yok. ami gibi küçük elektrikli tayfa günden güne sokakları sarıyor. yarın x bir marka 10 bin dolara b sınıfı türkiyeye araç soksa %80 ötv %20 kdv ile 583 bine satabilir. dolar 30 lira olsa 648 bin, dolar 35 lira olsa 756 bine bu aracı satabilir. bakın 2024 projeksiyonu çiziyorum. 10 bin dolara araba üretip satılabilir mi? gelecek yıllar corsa, polo boyutlarında fındık motor ya da 250 km menzil elektrikli araçlar hiç uzak değil. otomotiv sektörü farklı bir yere gidiyor bu arada chery omoda 5 giriş paketi 20 bin dolara giriyor ülkemize.

    velhasıl piyasa ölecek bitecek demiyorum. otomobil bir ihtiyaç, tabi şartlar değişti, sektör değişiyor. finans sistemimiz 2022 ile tam zıt yönde değişiyor. enflasyon mücadelesi daha sıkı yapılıyor. 6 ay 6 bin km, 0 km üzeri fiyat yasakları hükümetin piyasayı etki altına alma çabası ve sonuç veriyor. enflasyon oranları doğru açıklanıyor, politika faizi doğru yere gidiyor, kur seçim öncesine göre %40 üzeri fiyatladı. yıl sonu 30 hedefi daha gerçekçi. mevduat oranları 40 bandına geldi haftaya 45-50 görmeyi bekliyorum.

    %50 vadeli 3 milyon lirada ilk ay 131 bin ikinci ay 137 bin üçüncü ay 143 bin toplam 3412 bin demek. haftaya bu oranı veren banka bulursanız 3 ay sonunda dolar 30 lira olsa dahi kur üzeri getiri elde edersiniz.

    peki 3 milyona aldığınız araç bu 412 bin getiri garantisini aşar mı?

    asla vadeli taraftarı değilim. zaten uzun vadede paranızı öldürür. fakat otomobil mi vadeli mi derseniz aralık ortasına kadar %45 üzeri vadeli daha avantajlı diyebilirim.

    galerici, al satçı dostlar çok mesaj atıyor. sizin de ekmek yemeye hakkınız var tabi fakat bu su durulmazsa gelecek senelerde hiç ekmek yiyemezsiniz. bırakın piyasa çekilsin bu yılı geçen yıllar kazandığınıza sayın, 0 km araçlara musallat olmayın çünkü bir noktadan sonra aşağı doğru artan değer sizi de vuruyor hesaplı araç bulamıyorsunuz. talep tarafı doyurma ulaşıp, arz artınca maaş enflasyon ile fiyatlar normalleşince yine ekmek yersiniz.