hesabın var mı? giriş yap

  • ben küçük bir çoçukken şehrimizde muz esnafı vardı.

    evet, yanlış duymadınız, muz esnafı.

    bir kişi dükkan kiralar ve orada yalnızca muz satardı. ara sırada bazılarının kivi de sattığı olurdu.

    tıpkı manav gibi, ama yalnızca muz satılırdı.

    o zamanlar muz, kivi falan şimdinin ejder meyvesi, pitahaya denilen nebatatlarından bile daha pahalıydı...

    bu entriyi neden mi yazdım ? öylesine, eski günler aklıma geldi.

    kriz zamanlarıydı o zamanlar. her şey pahalıydı. ama yine de mutluyduk.

    şimdiye bakıyorum; yine her şey pahalı. hem de ateş pahası. dahası, bugün mutlu da değilim.

    ben yeni türkiye'yi hiç sevmedim sözlük. hiç mi hiç sevmedim hem de.

  • bazen de kolinin ağır olmasından kaynaklanan durumdur.

    aynı gün, aynı saatte şubeye iki koli ulaşır, biri 500 gram, diğeri 18 kilo.

    500 gram olanı aynı gün adrese ulaşır. ağır olan gönderinin âkibeti internetten araştırılınca "alıcı evde bulunamadı" yazısıyla karşılaşılır.

    ne güzel lan, koli büyük veya ağırsa dağıtım aracına bile yüklemeden sisteme "alıcı evde bulunamadı" yaz gitsin aliminyum. kim uğraşacak, alıcı şubeye kendi gelsin.

  • nişanlıyım diye cevap verip tepkisini ölçmek istediğim jinekologdur aynı zamanda.

  • insanı watford taraftarı yapabilecek bir maç. o son gol sırasında watford tribünlerinde olmak varmış.

  • ahmet ümit yeni kitabı (bkz: kayıp tanrılar ülkesi)nde türk yerine türkiye kökenli yazmış.
    aynı cümlede alman'a alman diyebilen ahmet ümit türk'e hangi saikle türkiyeli diyebilmektedir.

    kaynak:sf.142; “(…) alman olsun,türkiye kökenli olsun,arjantinli olsun kimseyi tehdit edemezsiniz (…) “

    türk halkı,alman kimliğini oluşturan germen halkı gibi tarihe damgasını vurmuş olmasına karşın;ahmet ümit bu gerçeğe karşın,türk kimliğini ispanyol ve amerika yerli halkının karışımı olan arjantinli gibi bir kavram ile eşdeğer göstermeye çalışmaktadır.

    çektiği ve rol aldığı saçma belgeselden sonra şu tanımlama ile ahmet ümit tam bir hayal kırıklığı.

    (bkz: bdp'nin 2010 referandumunu boykot etmesi)

    ahmet ümit'in 2010 referandumundaki tutumu ; odatv ;ahmet ümit'i yandaş medya nasıl kullandı?

    ne mutlu türküm diyene!

  • hep diyorum, dünyada tek bir hakiki ayrım varsa o da vicdan sahipleri ve vicdan sahibi olmayanlar şeklinde olanıdır. diğer tüm şunlar bunlar, şu -izmciler bu bilmemneyciler, kadınlar erkekler, fakirler zenginler.. hepsi kocaman illüzyonlar kanımca. zamandan ve mekandan bağımsız, tek ayrım vicdan ile alakalı olan.

    bakın aşağıdaki bağlantıda, artık takım tutar gibi particilik, adamcılık yapmamaya karar vermiş biriyle bir sokak röportajı var. keşke elden ele dolaşıp viral olsa, hayat belki bayram olmaz hemen ama ne bileyim, bir şeylerin tohumları ekilir de filiz verirse diye ümit etmek de mi yasak?

    buyrun:

    https://twitter.com/…tatus/1661316448562585602?s=48

  • rahatlatır lan. kabul eder, çeker gidersin. tamam zordur üzülürsün, ağlarsın zırlarsın hatta önceleri öfkeden ne yapacağını bilemezsin. canını acıtırsın, can acıtırsın. ama kabullenmek iyidir. kalpte bıraktığı etki fenadır ama eninde sonunda en iyisidir. bir yalana sarılmaktansa, yalnızlığı göğüsleyip tek başına devam etmek en iyisidir.

  • aslında zalimlik olmayan durumdur.

    bugün "ev kedisi" dediğimiz kedi türü, yüksek oranda insan kaynaklı olarak 10.000 yıl önce evrimleşmiştir. neden? çünkü insan en üstün(!)ırk olduğundan çevredeki hayvanları katletmiş (çoğunlukla kedi gibi yırtıcıların avları olan hayvanları), kendi doğasında aç kalan bu hayvanlar da bizim kurduğumuz şehirlere gelip beslenmeye, başka bir deyişle hayatta kalmaya çalışmışlardır. bu günlerde metropollerde yaşayan binlerce "ev kedisi" vardır ve her daim bir arabanın altında kalma, soğuktan donarak ölme, açlıktan - susuzluktan ya da cani bir insanın gazabına uğrama riskiyle hergün karşı karşıya kalmaktadırlar.

    eğer evinize bu hayvanlardan birini aldıysanız zaten hem hayvana hem de kendinize büyük bir iyilik yapmış oldunuz. (burada hayvanı oyuncak gibi kullanıp, yok aptal aptal kıyafet giydiren, kafasına göre aç ya da yalnız bırakıp giden, hele hele döven insanımsıları kriter dışı tutuyorum)

    gelelim kısırlaştırma mevzusuna. ben de iki erkek kedimi kısırlaştırmadan önce bu soruyu çok sormuştum kendime fakat doçent veteriner yengem, onun arkadaşları, internet ve daha bir çok kaynaktan yaptığım araştırmalar sonucu kısırlaştırmanın en doğrusu olduğuna karar verdim. neden?

    -eve işeme veya kanama gibi olayların bitmesini saymıyorum zira bunlar bana göre sorun bile değil.

    -evden kaçma çalışmalarının sona ermesi. bu evden kaçma çalışması yüzünden kedilerimin biri beşinci kattan aşağı atladı, az daha ölüyordu. hayvan sokağa dönse özgür olacak gibi düşünenler, arabaların altında kalan, dayak yiyen işkence gören kedileri bi düşünün bakalım.

    -tümör ve kanser gibi risklerin sona ermesi. bunu öğrendikten sonra kendime bile yaptırmayı düşünmedim değil. keza dünyada yeterince insan ve yeterince ev kedisi var arkadaşlar.

    -üremek bir içgüdü ve tamamen evrimsel olarak bizim de içimizde bulunan bir his. hiçbir mantığa dayanmayan bu içgüdü tamamen nesli devam ettirme üzerinedir. ve şuan ev kedilerinin nesli tükenme riskinde falan değildir.

    -kısırlaştırma kedinin ömrünü 1-3 yıl kadar uzatabilmektedir.

    yani kısacık süren, hiçbir acı hissi vermeyen bir operasyonla, minik dostunuz sizlerle daha uzun süre yaşayabilir, daha az hasta olur ve emin olun hiçbir özgürlüğü kısıtlanmaz.