hesabın var mı? giriş yap

  • dün imamoğlu, “6 aydır cumhurbaşkanından randevu istiyorum, şu anki 10 yıllık otobüsler miadını doldurdu, her biri milyon km’ye sahip, ancak alacağımız 300 otobüs bir türlü cumhurbaşkanlığı tarafından imzalanmıyor.” demişti.

    tevfik bunun külliyen yalan olduğunu, bizzat kendisinin bu otobüslerin alınması için uğraştığını ve cumhurbaşkanının imzası ile onaylandığını söyledi.

    ardından gürkan hacır, ibb’nin chp’li meclis üyesinden gelen mesajı okudu. tevfik 180 derece kıvırarak “bu otobüsler için 90 milyon euro dış kredi gerekiyor. cumhurbaşkanlığı şu anda büyükşehirlerin hiçbir dış kredisini onaylamıyor bütçe açığı sebebiyle” dedi.

    gürkan’dan “ee büyükşehirlerin zaten neredeyse tamamı chp’li” gülüşü gelince sırıtarak “yok urfa, antep falan da var” şeklinde yanıt verdi.

    adam 2 dakika içinde 20 yalan söyleyip, bir de başkalarını yalancılıkla suçlayabiliyor. gerçekten inanılmaz.

  • fender stratocaster
    amerikalı fender gitar şirketinin ürettiği stratocaster modellerinden biri, 2005 yılında reach out to asia isimli hayır hareketi tarafından gerçekleştirilen katar'daki bir açık arttırmada, asya'daki tusunami felaketzedeleri yararına 2.7 milyon dolara satılıyor. gitarın üzerinde mick jagger, keith richards, eric clapton, brian may, jimmy page, david gilmour, jeff beck, pete townsend, mark knopfler, ray davis, liam gallagher, ronnie wood, tony ıommi, angus and malcolm young, paul mccartney, sting, ritchie blackmore, def leppard ve bryan adams'ın imzaları bulunmaktadır.

    gibson j-160e
    john lennon 1962 yılında liverpool’da rushworth’s music house adlı bir müzik mağazasından 161 sterlin karşılığında bu gitarı satın alıyor. love me do ve ı want to hold your hand şarkılarını bestelerken ve kayda alırken bu gitarı kullanıyor. aldıktan bir yıl sonra söylentiye göre bir konser sırasında gitarı kaybediyor. yine 60'lı yıllarda amatör bir müzisyen san diego’da bir müzik mağazasından, ilk sahibinin kim olduğundan habersiz olarak 275 dolara gibson’ı satın alıyor. gitarın yeni sahibi john lennon’ın o dönem kullandığı gitarla kendi gitarı arasındaki benzerlikleri fark etse de, bunun kanıtlanması için uzun yıllar bekliyor. 2008 yılında beatles uzmanları tarafından gitar inceleniyor ve seri numarasından gitarın john lennon’a ait olan j-160e olduğu onaylanıyor. 2015 yılında yapılan bir açık artırmada 2.4 milyon dolara satılıyor.

    1968 stratocaster
    jimi hendrix'in 1969 woodstock festivalinde çaldığı bu gitarın 1998 yılında microsoft'un kurucularından paul allen tarafından 2 milyon dolara satın alındığı rivayet edilmekte.

    washburn 22 series hawk
    bob marley'in sahip olduğu gitarlardan bir tanesi. jamaika hükümeti tarafından ulusal hazine olarak saklanmaktadır. 1.2 milyon dolar civarında bir değeri olduğu tahmin edilmekte.

    1959 les paul standard
    keith richards'ın gitarı. 2003 yılında bir açık artırmada 1 milyon dolara satıldı.

    1964 fender stratocaster
    bob dylan’ın gitarı. 965,000 dolara satıldı.

    blackie
    rolling stone tarafından jimi hendrix'in ardından tüm zamanların en iyi ikinci gitaristi olarak seçilen eric clapton'ın stratocaster model gitarıdır. eric clapton 1970 yılında gibson'dan fender'e geçiş yapıyor, bu günlerde bir müzik dükkanından tanesi 100 dolara 6 adet klasik stratocaster satın alıyor. bunlardan 3 tanesini george harrison, steve winwood, pete townshend'e veriyor. kalan 3 tanesini de birleştirip blackie’yi oluşturuyor. crossroads rehabilitasyon merkezi için yapılan bir açık artırmada 959 bin dolara satılıyor.

    tiger
    jerry garcia’nın gitarlarından biri. 2002 yılında yapılan bir müzayedede 957.500 dolara satıldı.

    1964 gibson es0335 tdc
    eric clapton’ın the yardbirds, cream, john mayall and the bluesbreakers ve blind faith gibi gruplarda çaldığı yıllarda kendisine eşlik eden bu gitar 2004 yılında christie müzayede evinde 847,500 dolara satılmış.

    wolf
    jerry garcia'nın bir diğer gitarı. yine 2002'de 789.500 dolara satıldı.

    1939 cf martin
    eric clapton’ın gitarlarından biri daha. bu akustik gitar da crossroads rehabilitasyon merkezi yararına yapılan bir açık arttırmada 791,500 dolara satılmış.

    rickenbacker
    george harrison’ın gitarı. 17 mayıs 2014’te isimsiz bir teklif sahibine 657.000 dolar fiyatla satılmış.

    fender strat
    stevie ray vaughan'un gitarı. 1980 yılında eşinin 26. yaş günü hediyesi olarak kendisine aldığı bu gitarı 1990 yılında uçak kazasında hayatını kaybedene kadar kullanmıştır. stevie ray vaughan, hediye edildiğinde orjinal bir 65 stratocaster olan gitarın gül ağacı tuşeli sapını, billy gibbons'ın hediyesi olan akçağaç tuşeli sapla değiştirmiştir. 2004 yılında yapılan bir açık artırmada 623,500 dolara satılmış.

    1964 gibson sg
    1966 - 1969 yılları arasında the beatles tarafından kullanılmıştır. revolver albümünün kaydı sırasında george harrison, white album'ün kaydı sırasında da john lennon tarafından kullanılmıştır. 570,000 dolara satılmış.

    gold leaf strat
    fender’in tasarımcısı mark kendrick tarafından erik clapton'ın özel siparişi üzerine yapılmıştır. 23 ayar altın kaplıdır. christie's müzayede evinde 455,000 dolara satılmış.

    brownie strat
    eric clapton'ın efsanevi şarkısı layla'nın kaydında kullanılan gitardır. paul allen'ın sahibi olduğu paul allen’s experience music project müzesinde sergilenmektedir. değeri 450,000 dolar.

    rex acoustic
    paul mccartney’nin ilk gitarı olma özelliğini taşımaktadır. 2006'da 330,000 sterline satılmış.

    1949 fender broadcaster prototype
    fender gitarların ilk prototipi olarak leo fender tarafından yapılmıştır. 375.000 dolara satılmış.

  • henuz 20 ya$inda olup standart bir ajax imalati olan, gecen sezonki avrupa kupasi maclari ve 2002 dunya kupasinda gosterdigi teknigine bu sene cl* deki performansini da ekleyen yildiz adayi. 1-2 seneye kadar milan, barcelona, real madrid, inter v.s formasini uzerinde gormemiz kuvvetle muhtemel.

  • insanı "lan medeniyet böyle bir şeymiş mk" diye duygulandıran tema ve videosu.

    https://www.facebook.com/…/videos/1038259332859531/

    allah'ını seven üzerime biraz medeniyet atsın.

    edit: gerçek viral video budur arkadaş. adam kendi profilinden paylaşmış kimse siklememiş. sadece 7 kişi beğenmiş videoyu. oysa 24000 kişi videoyu paylaşmış. çoğu da türk...

    edit 2: bir de bu debe'ye giren entry'lerin edit'lenerek yardım kampanyasına destek verme durumları var. ben bunu doğru bulmuyorum. bu sözlük yönetiminin sorumluluğunda olması gereken bir husus. buradan sözlük yönetimine çağrıda bulunuyorum:

    yardım kampanyaları için ayrı bir buton, bölüm, vb. bir şey eklemelisiniz. bu durum debe'ye giren entry'lere ve oy verenlerine haksızlık oluyor.

    sevgiler...

  • bi tanesini az evvel alakasız bir yerden kahvaltı alırken yaşadım;

    -pardon, bu sandviclerin küçüğü var mı?
    -hanfendi gözünüzde büyütmeyin, çayla iki lokmada gider o!

    ahaha =)

  • bentham’ın panopticon’u, salgın hastalıklar nedeniyle karantina altına alınmış kentlerin mimari biçimi gibidir, bu kentlerde kıpırdayan, hareket eden herkes, ya sokaktaki salgın hastalık ya da evlerden çıkanları öldürmekle görevli askerler nedeniyle bir yaşamsal tehdit altındadır. panopticon’un ilkesi de çevrede halka şeklinde ve hücrelere bölünmüş bir bina, merkezde halkanın iç cephesine bakan pencereleri olan bir kule. hücrelerde biri ışık almak için dışarı, diğeri de kuleye bakan iki pencere vardır, böylece kuleden bakıldığında bir siluet halinde mahkumun, öğrencinin ya da işçinin eylemleri izlenebilmektedir. gözlemenin görülmemesi, düzenin güvencesi olmaktadır, hücre içindeki mahkum kaçmaya kalkamayacaktır ya da kapatılanlar işçilerse, kavga, hırsızlık, anlaşma, işi geciktirmeye ya da düşük nitelikli hale gelmesine neden olan veya kazalara sebep olan dalga geçmeler ortadan kalkacaktır. hem kalabalık hem de bireysellik, bir ayrılmış bireysellikler koleksiyonu lehine iptal edilmiştir. gardiyanın bakış açısına göre bu kalabalığın yerine sayılabilir ve denetlenebilir bir çoğunluk, içeride kapalı tutulanların bakış açısına göre ise kapalı kapılar ardında ve bakışlar altındaki bir yalnızlık geçmiştir.

    panopticon yapısı gereği herhangi biri tarafından işletilebilir, ve gözleyenlerin sayısı ne kadar artarsa içeridekilerin gafil avlanma ve gözetim altında olma kaygısı o kadar artacağı için panopticon, türdeş iktidar etkileri imal eden bir makinedir. böylece mahkumu iyi davranmaya, deliyi sakin olmaya, işçiyi çalışmaya zorlamak için güç kullanmaya gerek kalmamaktadır. panopticon, bu tip gözetleme sayesinde farklılıkların ortaya çıkmasına uygun bir ortam yaratmakta, “tembellik ve inat” olanı, tedavi edilebilir olan “geri zekalılık”tan ayırmayı, işçilerde her işçinin doğal yeteneklerini ortaya çıkarmayı, bir işi yapmak için harcadıkları zamanı diğer işçilerinkiyle kıyaslamayı ve yevmiyelerini bu zamana göre hesaplamayı mümkün kılmaktadır. bütün bu işlevler iktidara ait disiplin oluşturmaya yönelik tekniklerle gerçekleştirilmektedir.

    panopticon, insanlar üzerinde yaratılabilecek dönüşümlere yönelik deneyler yapmak ve bunları çözümlemek için çok ayrıcalıklı bir yerdir. panopticon, ideal biçime getirilmiş olan bir iktidar mekanizmasının diyagramıdır, her tür engelden, dirençten veya sürtüşmeden arınmış olan işleyişi saf bir mimari ve optik sistem olarak sunabilir: o işler durumda, her tür özel kullanımdan kopartılabilen ve kopartılması gereken siyasal bir teknoloji biçimidir. ancak, disiplinsel iktidarın denetleyenleri denetlemesinde olduğu gibi, panopticon’da da kule içine “kapatılmış” olan müdür de panopticon’un bir parçasıdır, ve bir aksilik söz konusu olduğunda ilk sorumlu (ve kurban) da o olacaktır. panopticon’ın efendisi “benim kaderim onlarınkine icat edebildiğim tüm bağlarla bağlıdır” demektedir. panopticon düzenlemesi bir iktidar mekanizması ile bir işlev arasındaki bir buluşmadan ibaret değildir, panopticon, ahlâkı yeniden biçimlendirme, sağlığı koruma, endüstriyi yeniden canlandırma kapasitesine sahiptir, iktidarı daha ekonomik ve daha etkin bir hale getirmek ister, ama bunu iktidarın ya da toplumun kendisi için değil, toplumsal güçleri daha güçlü kılmak, üretimi artırmak, ekonomiyi geliştirmek, kamusal ahlak düzeyini yükseltmek, arttırmak ve çoğaltmak için ister.

    bentham teorik düzeyde, toplumsal bünyeyi ve onu kat eden iktidar ilişkilerini çözümlemenin başka bir biçimini tanımlamaktadır; uygulama terimleri içinde, hükümdarın ekonomisini meydana getirirken, iktidarın yararını artırma durumunda olan bedenlerin ve güçlerin tabi kılınmalarına ilişkin bir usulü tanımlamaktadır. panopticon, nesnesi ve amacı hükümranlık ilişkisi değil de disiplin ilişkileri olan yeni bir “siyasal anatomi” nin genel ilkesidir.

    mimari ve geometri dışında hiçbir fiziksel kontrol aracına güvenmeden, panopticon iktidarın işleyişini garantiye alan sürekli bir gözetim ilkesine dayanan acımasız bir sistem kurar. burada foucault, ilk olarak kliniğin doğuşu’nda bahsettiği hakim olanın bakışı düşüncesini disiplin temasına kadar genişletiyor:

    “panoptik şema, iktidarın araçlarını daha güçlü kılar: ekonomisini sağlamlaştırır... engelliyici karakteri, sürekli olarak işlemesi ve otomatik mekanizmasıyla etkili ve yararlı bir mekanizma olmasını garantiler... bu, iktidar ilişkilerinin bir işlev içinde işlev görmesinin, ve işlevlerin bu iktidar ilişkileri sayesinde işlev görmelerinin sağlanmasının bir yoludur.”

    panoptik sürekli gözetleme ilkesi, kuşatılmış disiplinsel iktidar sistemlerinden, toplumsal kontrolün dağınık biçimlerine kadar yayılmıştır. modern toplum, sınırsız bir şekilde genelleştirilmiş bir panoptisizm mekanizmasıdır, ama işlevi sadece belirli mekanlardaki bedenlerin düzenli ve etkili dağılımından ibaret değildir. sürekli gözetim ilkesi, sabit bir değerlendirme veya yargılama fikriyle çevrelenmiştir: normalleştirme aracılığıyla kontrol. örneğin, modern bir ceza düzeninde mahkum sadece fiziksel kısıtlamaların gerektirdiği bir gözetime değil, aynı zamanda kriminoloji, psikoloji, tıp gibi “değerlendirici, teşhis edici, tahmin edici” ve normatif bir dizi bilgiye de tabi tutulmaktadır. bu bilgiler düşük dereceli suçluluğu denetmemeyi mümkün kılan patolojik bir “suçlu” (görevini yerine getirmeyen) öznesi üretir.

    panopticon, kapitalizmde yeniden keşfedilmiştir. kapitalizmde yeni teknolojilerin kullanımının işyerinin yoğun kontrolünü gösterip göstermediği tartışması karmaşık ve yetersizdir.zuboff, akıllı makinenin çağı (in the age of the smart machine)” kitabında bilgisayarların işyerinde dönüştürücü bir kapasiteye sahip oldukları görüşünde. “iktidarın ruhsal temeli” olan otoriteye pararlel olarak tekniği “iktidarın maddesel temeli” olarak inceliyor. iddiasına göre çağdaş yönetim tekniğinin anahtarı, yeni teknolojilerin kullanımıyla birlikte mümkün hale gelen panoptisimdir.

    günümüzdeki örgütlerde zuboff’un incelediği işyerlerinden biri olan yüksek derecede otomatize bir hamur imalathanesinde, sabah meydana gelen küçük bir patlama, tüm işlemin beş saniyelik aralıklarla sürekli olarak kaydedildiği kameralarla kurulmuş sistem sayesinde, yönetim kazanın nedenini, teçhizat hatası mı, kötü alınmış bir karar mı yoksa uyuklayan bir operatör mü olduğunu kesin olarak tespit edebiliyor; bu tip yerlerdeki işçiler günlük rutinin en küçük detaylarına kadar yönetimin gözünde saydam hale geliyorlar.

    bu yüksek derecede görünebilirliği zuboff panoptic’e bağlıyor. bu tip işyerlerinde bilgisayar tarafından sürekli gözetlenme ve üstlerle yüzyüze ilişkilerin azlığı, direnme arayışları ortaya çıkarabilirdi, ama alınan sonuçlar uyumun daha fazla olduğunu gösteriyor. özellikle bazı kayıtların yönetim kadar işçilerin de ulaşabileceği konumda olduğu fabrikalarda, yönetimin standartları işçiler tarafından içselleştiriliyor; bunun da foucault’nun belirttiği gibi panoptican’ın “normalleştirici disiplini” nin bir parçası olduğunu görebiliriz. zuboff bulgularını toplumsal bir seviyeye genelleştirmiyor, ama bu bağlantı frank webster ve kevin robins tarafından yapılıyor. webster ve robins, bilgi teknolojilerinin taylor’un bilimsel yönetimin ilkelerini üretim alanından kitlesel olarak ve çoğaltarak, tüketim alanına taşıdığını ileri sürüyorlar. foucault’yu izleyerek webster ve robins, disiplinin kapitalist sisteminin panoptik olarak arttığını görseler de, tek bir iktidar kaynağı göstermiyorlar. “herşeyi bilen denetleyici tek bir güç” olmadığını ileri sürüyorlar, ama yine de toplumun büyük bir panoptik mekanizma gibi işlediğini belirtiyorlar. (consumer açısından anlatanlardan). foucault’ya nispeten daha yakın olan mark poster ise panoptiğin artık teknik sınırları olmadığı için, ( tüketiciler açısından ) bir “superpanopticon”dan bahsediyor.

    bir metafor olmasının ötesinde, panoptic kavramı içinde bir iktidar modeli bulunur. normalleştirici disiplin, nesnenin abartılmış görülebilirliği, gözlemin doğrulanamazlığı, gözetimin hamili olarak nesne, gerçek bir kesinlik isteği, bunların hepsi bir iktidar modeli olarak panoptic’in önemli yönleri. soru, bütün bunların her bağlamda ne dereceye kadar zorunlu olarak varolduğudur.