hesabın var mı? giriş yap

  • çoğunlukla 50 gb olarak uygulanan adil kullanım kotası o kadar komik ve adaletsiz ki, bunu rakamlarla açıklamaya çalışalım:

    8 mbps'lik bağlantıyı tam kapasite kullanan biri saniyede 1 mb veri indirebilir. bu da ayda, (60*60*24*30=) 2.592.000 mb eder.

    yani ayın 1'inden 30'una kadar hiç durmadan 24 saat full download yapan birinin indirebileceği toplam miktar en fazla (2,592,000 / 1024=) 2531 gb'dır. yani yaklaşık 2,5 terabyte. interneti download olarak görüyorlar ya, işte 8 mbps'lik hattın download kapasitesi bu: 2,5 terabayt.

    aylık kapasitesi 2.5 terabayt olan bir hattın daha 50 gb'ını kullanan birine, "sen bu hattı sömürüyorsun" demek, en basit anlamıyla arsızlıktır.

    ben hattımın kapasitesinin daha % 2'sini kullanmışken, sen bana nasıl "adaletsiz kullanıyorsun" dersin?

    adil kullanım kotası gerekli olabilir ama bu şekliyle ve ttnet'in uyguladığı biçimle en adaletsiz uygulamalardan biri. rakamlar da ortada.

    üstüne üstlük, bu paketleri "limitsiz" adı altında satıyor. yani % 2'den sonra sınırlayacağı hattı satarken "limitsiz" ibaresini koyup tüketiciyi aldatıyor.

    benim kapasitemin % 2'sini bana sınır olarak koyan, paketin ismiyle tüketiciyi yanıltan şirketi hangi mahkeme haklı bulur acaba?

    avukat olsam veya bu işlere harcayacak param olsa bu sisteme dava üzerine dava açarım.

  • ülkesini işgalcilerden savunması, işgal altında olan bir ülkede ve hatta şehirde halkıyla mücadele etmesi bile “batıya sempatik gözükmeye çalışmak” olarak lanse edilmeye çalışılan zelenski'nin fotoğrafı.

    adam ukrayna'dan gitse, “kaçtı bakın işte!”

    ukrayna'da kalsa, “batıya şirinlik yapıyor.”

    rusya'ya teslim olsa, “bak nasıl sattı hemen kahraman diyordunuz.”

    savunmaya devam etse, “halkını tehlikeye atıyor niye ülkenin anahtarını ruslara vermiyor ki?”

    ne yapsın, ne istersiniz sevgili işgalci sevdalıları?

  • chp bereketi ile geldi maşallah, eskiden baraj kururdu şimdi temmuz'da yağmur yağıyor, aynı bereket ülkenin başına gelsin.

    çok iyi oluyormuş böyle yazmak ya :d

  • bizim sülalede erkek sayısı az. ben de en küçüklerden biriyim. bu nedenle ben hala bekarken kuzen çocukları birer birer evleniyor. allah var hepsi de çok güzel, akıllı kızlar. fakat sanki sosyal sorumluluk projesi yürütüyor gibi nerde çirkin, loser adam var gidip onları buluyor bizim kızlar. işte büyük kuzenlerden biriyle bunu konuştuk bir gün. sonra gençler de geldi hep beraber oturuyoruz. kuzen bizim bu saptamamızı paylaşma isteği duydu:

    - yav hepiniz de çok güzel kızlarsınız. yani sizin gibi güzel kızlar neden gidip tipsiz herifleri bulur hep, merak ediyorum.
    - gerçekten mi soruyorsun dayı?
    * yavrum gerçekten soruyorum.
    - karına sorsaydın o sana cevabı söylerdi dayı.

    adam eşek tepmişe döndü resmen. ulan dedim iyi ki gaz verip ona sordurmuşum yoksa kapağı bana takacaklardı.

  • bir imama, "yahu hoca efendi, kur'an okurken sigara içesim geliyor, caiz midir?" diye sorarsanız "hayır, içemezsin!" cevabı alırsınız; ancak "yahu hoca efendi, sigara içerken kur'an okuyasım geliyor, caiz midir?" diye sorarsanız "evet, okuyabilirsin." cevabı alırsınız.

    önemli olan nasıl sorduğunuzdur.

    debe editi: debe editi.

  • roma imparatorluğu'nda 3. yy'da gereğinden fazla para basılınca paranın değeri düşmüştü ve imparatorluk ilk defa enflasyon ile tanışmıştı.

    roma imparatorluk hazinesinin en büyük kaynakları;

    - fetih ekonomisi
    - altın ve gümüş madenciliği
    - vergilendirme

    kalemlerinden oluşuyordu.

    vergilendirme çok katıydı ve roma devletinin temel ihtiyaçlarını zar zor karşılıyordu. vergi alınacak bir şey kalmamıştı. bazen asılsız iddialarla zenginlerin mallarına el konuluyordu.

    son büyük fetih ms 107 yılında olduğu için fetih ekonomisi de fayda etmiyordu.

    ispanya'daki madenler artık tükenmek üzereydi.

    bu gelişmelerden sonra roma imparatorluğunun aklına dahiyene bir fikir geldi. roma para sisteminin bel kemiği olan dinar'ın içindeki gümüş gramajını düşürerek daha fazla dinar basmayı akıl ettiler. fakir halkın dinar'daki değişimi farkedecek kadar akıllı olmadıklarına inanıyorlardı.

    romalılar dinardaki gümüş saflığını azaltarak, parasızlık sorununun kesin olarak çözeceklerine inanıyorlardı. bunu yaparak çok daha fazla madeni para basacak ve böylece dinar arzını artıracaklardı.

    roma imparatorları tarafından kullanılan bu “sihirli formül” günümüzde yoktan var edilen paraları ülke ekonomisine ekleyen modern hükümetlere çok benzemektedir.

    imparatorlar, roma halkının madeni paralardaki gümüş miktarının azaldığını fark etmeyeceğini umsa da, insanlar dinar'ın değerini kaybettiğini çabucak anladılar. bundan sonrası tüccarların ve zanaatkarların kendilerini telafi etmek için fiyatlarını yükseltmelerine yol açtı.

    ilk kez mö 211'de %100 saf gümüşle (4,55 gram gümüş) basılan roma dinar'ı, tarihi boyunca önemli ölçüde değer kaybetti.

    ms 268'de, dinar yalnızca %0,5 gümüş içeriyordu ve gümüşe batırılmış bronz bir madeni para haline geldi. ms 312'de dinar tamamen değersizdi.

    bu değersizlik, insanların iyi parayı biriktirmeye (altın parayı) ve ödemeler için yalnızca kötü parayı (değeri düşük gümüş dinarı) kullanmaya başladığı gresham yasasını yürürlüğe soktu. ekonomide gresham yasası "kötü para iyiyi kovar" diyen parasal bir ilkedir. örneğin, dolaşımda benzer değere sahip olan iki tür para metası varsa, daha değerli olan meta yavaş yavaş dolaşımdan kaybolacaktır.