ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ekşi sözlük
-
3 senedir yazar olarak içinde bulunduğum oluşum. çılgınca entry giren birisi olmadım hiçbir zaman. çoğu zaman okumayı tercih ettim. ekşi sözlük sadece yazarları ile ön plana çıksa da, aslında okuyucu çoğu zaman daha önemliydi. çünkü okuyucu olmadığı takdirde entry girmenin manası yoktu. son günlerde farkettim ki artık yazarlar hiç okumuyor, sadece yazıyor. dinlemeden dır dır eden insanlar gibi... okumuyorlar, sadece yazıyorlar.
thor
şener şen
-
kardeşim ve ben çocukluğumuzdan beri şener şen hayranıydık, kardeşimin arkadaşından aldığı vcd player ile bir gün 5 defa şalvar davasını izlediğimizi hatırlarım, çiçek abbas ve davaro, üst üste o vcd playerda izlediğimiz filmlerdendir.
şener şen'in bizim evimizdeki yeri farklıydı, tam muhabbetin ortasında kardeşim can salonun ortasında şener şen'in davaroda karısının düğününde oynama sahnesini veya kibar feyzo'nun sonundaki takla atarak ölme sahnesini taklit ederdi, hiç olmadı mekan elverişsizse filmlerindeki diyalogları kurup kahkahalar atarak kendimizden geçerdik. evet kendimizden geçerdik, biz bu adamla oturup kalkıyorduk. uzunca bir süre gerçekten böyle geçti.
bir gün kardeşim çok hastalandı, hastaneye yattı, hastaneden çıktı, sonra yine yatmak zorunda kaldı ki, artık çıkıp çıkamayacağından emin olamıyorduk, doktorlar çıkamayacağını biliyordu da, biz ailesi yakıştıramıyorduk, konduramıyorduk, yaşayanlar bilir.
kardeşim artık yatağından kalkamıyordu, bu çocuğu var olan durum içinde nasıl mutlu ederiz diye düşünürken 'şener şen sevgisi' bize ışık oldu.
şener şen'e ulaştık, o'na durumu izah ettik. 21 yaşında bir delikanlının ölümle buluşmasına az kala onu mutlu etmek için ziyaretine gelebilir misiniz? dedik.
kabul etti. ricası 'basına haber vermeyin.' oldu.
nedir ne değildir bilmiyorum, bunu anlatacak, tarif edecek bir cümle bulamıyorum, kardeşimin şener şen'in geleceğinden haberi olmamasına karşın (görüşme iptal olur da üzülür diye söylememiştik) o sabah, 'anne bana sakal traşı yap, top sakal istiyorum, üstümü de değiştir' demesi, sanki bu buluşma kalbine doğmuş gibi hazırlık yapması çok enteresan.
şener şen geldi ve kardeşim mutluluktan ağladı, hemen o an defalarca fotoğraflandı, sohpet ettiler kardeşim en sevdiği filmlerden bahsetti.
bu buluşmadan 2 yada 3 hafta sonra kardeşim hayatını kaybetti. tarih 15.04.2005 i gösteriyordu,doğum gününü kutladığımız 11 nisandan 4 gün sonra..
şener şen ölüm döşeğindeki gencecik bir insanı mutluluktan ağlatmış insandir.
erasmuslu kezban
-
erasmusa gitmeden bile feysbukta albüm yapar; 'erasmusa gitmeden önce son günleeer :)))'
afad'ı suçlamak doğru mu
-
bak dostum. bir isin yetkisini alan onun sorumlulugunu da alir.
enkazi ben kendim kepceyle kazayim siz yetisemiyorsunuz deyince ne diyor olmaz diyor bu benim isim. o zaman yapacak. yapamiyorsa insanlari magdur etmeyecek.
ben yemek dagitirim cadir dagitirim, esya dagitirim, su dagitirim deyince olmaz ben dagitirim diyorsa onu duzgun dagitacak.
kime hesap soracagiz peki aksakliklardan dolayi cehape'ye mi kizalim.
kapasitesi yoksa ki yok. biz yetisemiyoruz herkes basinin caresine baksin diyecek. 48 saat enkaza mudahale etmeyip edilmesine de izin vermiyorsa ne dememizi bekliyorsunuz.
yoga
-
yıllardır hayatıma giren en güzel şey. gönül istemez mi sen hariç mustafa tipi bir espri yapayım, ve gerçek hayatta mustafa diye bir civanı tanıyor olayım, heyhat! ama artık aklı başında biri olmaya karar verdim, ne varsa safa yatmada var, ki bu başka bir entry konusu.
bu girişten sonra kaale alan olur mu bilmem ama, özellikle yoğun stres altında ve masa başı işiniz varsa, yoga ilaç gibi gelecektir; asla geçmez sandığım sırt ve boyun ağrılarım tarih olduğu gibi, iki gün yapmazsam da resmen kaslarım kaşınıyor. ya da kaslarım mı kamaşıyor acaba. veyahut at mı oldum acaba ben? tövbe. geyik bir yana yogaya başladığımdan beri hayatımın en dingin, stresle en etkin başa çıkabildiğim dönemini yaşıyorum desem yeridir. diyeceğim o ki daha önce önerdiğim gibi internet üstünden exercise tv'ye (bkz: exercise tv/@procastinator) ya da astanga yoga linklerine (bkz: astanga yoga/@procastinator) bakmadıysanız, veyahut halihazırda bir yoga stüdyosuna gitmiyorsanız, öyleyse size niye şu üçüncü kapıyı açmayayım? açtım gitti ayol. cin ali'yle yoga keyfi diye ilkokuldan itibaren beden derslerinde yaptırılmasını istiyorum, öylesi bir böylesi:
sun salutation sequences: http://www.yogawithamey.com/…ges/sunsalutations.jpg
standing poses: http://www.yogawithamey.com/…ages/standingposes.jpg
balancing poses: http://www.yogawithamey.com/…ges/balancingposes.jpg
inverted poses: böyle poz görülmemiştir http://www.yogawithamey.com/images/inversions.jpg
backbands: http://www.yogawithamey.com/images/backbends.jpg
hip openers: http://www.yogawithamey.com/images/hipopeners.jpg
forward bends: http://www.yogawithamey.com/…mages/forwardbends.jpg
twists: http://www.yogawithamey.com/images/twists.jpg
barda tanışılan kızın askerliği yaptın mı demesi
-
askerliği yaptıysanız sevinç verici, yapmadıysanız yürek dağlayan derecede hüzün verici bir durum. başıma geldiğinde yapmamıştım askerliğimi ama kız gerçekten bunu mu ima etti emin değilim. laf sokmuş da olabilir, biraz serseri manyak bir tipi vardı zaten kızın. daha sonra mekanın badigartının platonik kız arkadaşı olduğunu öğrendim. platonik diyorum çünkü çocuk buna hiç açılmamış. o gün beni hırpalarken anlamış kız, çocuğun buna hisleri olduğunu. evlendilerse de hakkımı helal etmiyorum. benim katkım büyük oldu ilişkiye ama bir nikah şekerini çok gördüler. hiç unutmam beni kenara çekip kapıyı göstermişti aşık badigart. yani öyle kibarca "sizden mekanı terk etmenizi istemek zorundayım bayım. buyrun lütfen" şeklinde değil... "şu kapıyı görüyor musun arkadaşım?" dedi. "görüyorum abi" dedim. "seni o kapı gibi dümdüz yaparım" dedi. "kapı düz değil ki" diyerek büyük bir bok yedim. lan zaten bu badigartların "arkadaşım" demesinden korkacaksın, "arkadaşım" dedi mi bil ki kötü bir şey olacak, ya mekana almaz, ya mekandan atar. gel birlikte dans edelim arkadaşım, damın olmasa da gir tabi arkadaşım yok. "alamıyoruz arkadaşım." e nerde kaldı arkadaşlık o zaman? alamıyorsan hani arkadaşlık? hani arkadaşındım? arkadaşlık nerde? nerde dostluk? hani arkadaşlık?
taksimetrenin iki katını veriyoruz kampanyası
-
"benim maaşımı kim iki katı verecek?" diye sorduran kampanya!
nuri bilge ceylan ve zeki demirkubuz'la eve çıkmak
-
tez ölüm getirir. lan bi makarna yapayım diyosun, 136 dakikada su anca kaynıyor. evde uzun uzun size bakan insanlar falan.
sıkıcı.
atilla taş'ın solcuların umudu olmasının 7 nedeni
-
1. solcuların
2. umudu
3. falan
4. değil
5. sadece
6. doğru
7. konuşuyor
yaran inci sözlük entry'leri
-
baslik : ağlarsa kablosuz ağlar
1. gerisi yerel ağlar.
galatasaray taraftarı
-
stadlarına degil, tavırlarına hayran oldum. 20 küsur yıllık fenerbahceliyim; ilk defa bugün, onları kıskandım.