ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
synthol
-
synthol, en cok tartisilan urunlerden birisi olabilir, chris clark, alman mucit ve vücutçu, geliştirmistir. bu ürün ilk ciktigi zaman genis merak uyandirmistir. en cok ahlaki olarak tartisilmistir. kasların haciminde ani-çabuk buyume saglayan synthol yapay bir gelisime imza atar. synthol ne guc artisi ne de gercek kas hacmi saglar. tamamiyle yapay bir urundur. yapilan olcu oyuncak bir ayinin icini doldurup sisirmek gibidir.
synthol’un içinde aktif-etken bir ilaç yoktur, vücut tarafından pek tolere edilemeyen yağlı bir solusyondur.
nasil calisir?
synthol herhangi bir kasa enjekte edilir ve kasin icinde uzun muddet kalir, kasin genel yapisini ve metabolizmasini bozar. tekrar tekrar enjeksiyon sonucunda kas fibrilleri etrafinda bir tabaka olusturmaya ve boylece hacim saglamaya baslar. vucut acisindan yabanci bir malzeme oldugu icin tamamiyle zarar vermektedir.
icerisinde c8-c12 yağ asidi (medium-chain triglycerides-mct) karışımıni icermektedir. icinde bir de lokal anestezi sirasindaki agriyi azalticak bir anestezik malzeme bulunur.
su anda farkli olarak yapilmis 3-5 tane synthol piyasada bulunabilmektedir.
synthol buyuk kas gruplarinda enjekte olarak kullanilirsa daha buyuk deformasyon ve sekil bozuklugu ortaya cikartir. omuz , kol, belki baldir ve bilege uygulanabilir.
uygulanacak kasin tam orta yerine enjekte edilir ve hergun surdurulur. 10 gun kadar devam eden enjekteden sonra dozaj arttirilir. bu sekilde ortalama 10 gunluk periyotlar halinde olcu istenilen seviyeye ulasana kadar dozaj arttirilarak enjekteye devam edilir. belli bir sureden sonra ara verilir ya da haftada bir enjeksiyona kadar dusurulur. kas olcusu ne kadar kalmasi isteniyorsa o surec icinde enjeksiyona devam edilir.
synthol cok zararli bir malzemedir, eger enjekteyi damara yaparsaniz ciddi bir problem yaratir ve olume sebeb olabilir. synthol kastan cikartilacak olursa eger kas dokusuna ve fibrillere yapismis olacagindan cok ciddi sorun yaratir enfeksiyon olusmaya meyilli ortam yaratir.
meriç erkan'ın son hali
-
sakallar ve kaşlar takma muhtemelen.
baston kullanacak yaşta ve fiziksel yapıda olmadığı da aşikar.
konuşması hem ton hemde diksiyon açısından bir önceki rolüyle taban tabana zıt. fikirler insanın sesini değiştirmez :)
yine ekmeğinde kral.
bu kadar bariz ve karikatürize roller herkesin harcı değildir, gerçekten iyi bir oyuncu ve yarın haham olmaya karar verse herkesi inandırır. :)
barda hatunla muhabbet açma klişeleri
-
hic denemedim ama sanirim soyle bir yol izlerdim.
-selam:) alkolle aran iyi sanirim pek etkilemiyor seni:)
-sanane desem
-sarhos oldugunu dusunurum
-gulumseyip evet desem.
-bana asildigini dusunurum:)
-evine gidelim mi? :)
oha lan cok kolay oldu. hayal diye belki.
türkiye'de öğretmen maaşı ortalama 1700 euro
sigarayı bıraktıktan sonra olanlar
-
sigarayı bıraktım, 1 hafta oldu, canım çok istediğinde kendimi oyalamak için e-sigara içiyorum. fazlasıyla işe yarıyor. karşınızda yakın arkadaşınız fosur fosur sigara içerken canınız çekerse iki "fırt" çekiyorsunuz e-sigaranızdan ve hop, bir anda istek geçiyor. üstelik o karşınızda sigara içen kişinin sigara kokusu burnunuza gelirse iğreniyorsunuz. iradeniz var ise, ver bir tane de ben yakayım demiyorsunuz.
bırakmak isteyenler için neler olduğunu ben birinci ağızdan anlatayım;
1- öncelikle vücut ağrılarım geçti. kendimi daha mutlu hissediyorum
2- göz altlarımdaki morluklar geçti, yüzüm daha genç ve güzel görünüyor
3- akciğerlerim resmen kendini temizliyor. bunu hissedebiliyorum sürekli öksürüyorum ve sabahları boğazım kuru uyanıyorum ama bunun bir temizlik süreci olduğunu biliyorum.
4- ilk 3 gün burnum tıkandı ancak şimdi çok daha iyi nefes alıyorum.
5- psikolojik olarak daha iyi hissediyorum. sinirli ya da gergin değilim, beynimdeki gerilim hattı normale dönmüş gibi...
6- sabahları daha zinde ve mutlu uyanıyorum üstelik uyandığımda ağzımdaki kötü tat ve odamdaki kötü koku da artık yok.
vücuduma yardımcı olmak için bir de keçi boynuzu özü aldım. keçi boynuzu özü akciğerlerin temizlenmesine yardımcı oluyormuş. sanıyorum 1-2 haftaya çok daha iyi hissedeceğim, inşallah... ancak bu başlık altına yazılanları görünce gözlerime inanamadım. yazdıklarınız, bırakmak isteyenlere kötülük etmekten başka bir şey değil. siz yeniden başlamış olabilirsiniz, iradenize sahip çıkamıyor olabilirsiniz ancak herkes böyle olacak herkesin sonu sizinkiyle aynı olacak diye bir şey yok. üstelik bırakmak isteyenlere de şart koşuyorsunuz bu yazdıklarınızla. insanlar ne de olsa bırakamayacağım diye düşünüyor. çok etkileniyorsa sinirleriniz bu durumdan e-sigara alabilirsiniz... olay "yapmak istemek"te bitiyor. "gaza geldim bırakıyorum" ile olmuyor. kendiniz ve sağlığınız için bırakmak istiyorsanız oluyor.
önerim; bırakmak istiyorsanız arkadaşlarınıza ve yakın çevrenize bunu pek söylemeyin. uzatıldığında; "canım şimdi istemiyor" yalanını söyleyebilirsiniz. yoksa yukarıdaki arkadaşların yaptığı gibi yorumlar alarak beyninizi bırakamayacağınıza şartlamış olursunuz. benim elektronik sigaraya geçmeme bile laf eden, gülen, "görürüm ben seni" diyen arkadaşlarım var. bunun adı kıskançlıktır, kendilerinden farklı olmanızı istemiyorlar. en yakınınız bile olsa bu böyle, insan doğasında var kıskançlık.
yapabilirsiniz...
üstelik vücudunuzdaki değişikliği ve bu mutluluğu tattıktan sonra asla dönmek istemeyeceksiniz. ve unutmayın, bir alışkanlıktan kurtulmak için 22 gün gerekli...
edit: sigarayı bırakalı 3 ay kadar oluyor ve değişimi bırakmayı düşünen arkadaşlarla paylaşmak istedim. öncelikle artık yokuş, merdiven vs. çıkarken nefes nefese kalmıyorum. e-sigarayı o kadar az içiyorum ki neredeyse onu da bıraktım, ve bir süre sonra ihtiyaç duymamaya başlıyorsunuz. başlarda zaman geçmiyor sigara olmayınca ancak daha sonra anlıyorsunuz ki daha kıymetli zaman geçiriyorsunuz. beynimdeki gerginlik hissi tamamen kayboldu ve artık daha huzurlu, daha az sinirli bir insana dönüştüm. artık herhangi bir öksürüğüm yok, nefesimde herhangi bir hırıltı da yok.
insanlar yanımda yaktıklarında anlık bir istek geliyor ancak 2 saniye kadar falan sürüyor bu istek ve sonrasında duruluyor, hatta kokusu geldiğinde iğreniyorum midem bulanıyor. özellikle e-sigaraya başladıysanız yanında asla normal sigara içmemeniz gerekir, gerçekten bırakmak için çok önemli. nefsinize hakim olabilirseniz bir kaç güne zaten tiksineceksiniz..
altın kural: "bir kerecik içeyim ne olacak yaa", "bana bir şey olmaz" gibi cümleler kurmamak. ağzınıza bile sürmemenizi tavsiye ederim.
"bırakamayanlara" selamlar,
bırakmak isteyenlere sağlıklı günler dilerim...
kitap
-
naçizane bir okur, koleksiyoner ve sahaf olarak yıllardır "kitap", "kitapçılık" , "kütüphane", "yazı" ve "okuma" hakkında kitaplar topluyorum. elimde olanların bir kısmını aşağıya liste olarak atayım da belki bu konularda merakı olanlar ilgilenebilir:
1-"okumanın tarihi", alberto manguel, yapı kredi yayınları
2-"okuma günlüğü", alberto manguel, yapı kredi yayınları
3-"gezgin, kule ve kitapkurdu", alberto manguel, yapı kredi yayınları
4-"kitaplardan kurtulabileceğinizi sanmayın", umberto eco - j.c. carriere
5- "yazar ve cenneti - kütüphaneci 30 büyük yazar", angel esteban, alakarga yayınları
6- "`kitaplığımı yerleştirirken kitap koleksiyonculuğuna dair bir konuşma`", walter benjamin, sub yayınları
7 - "entelektüelin kütüphanesi", hermann hesse, era yayınevi
8- "okuma uğraşı", akşit göktürk, inkilap kitabevi
9- "kitap", necip asım yazıksız, iletişim yayınları
10- "yasak kitaplar", bülent habora, habora yayınları
11- "yazının hikayesi", hasan ali ediz, doğan kardeş yayınları
12- "yazı kitabı", carl farulmann, iş bankası yayınları
13- "eskiçağda yazı malzemeleri ve kitabın oluşumu", prof. dr. nuray yıldız, türk tarih kurumu
14 -"medeniyet tarihinde kütüphaneler", tahir harimi balcığlu, büyüyen ay yayınları
15- "bir nadir kitap destanı", hans peter kraus, müteferrika yayınları
16 - "türkiye'de yayın hayatı", istanbul ticaret odası
17- "sahafname", emin nedret işli, kırmızı kedi yayınları
18- "türklerde kütüphanecilik", mustafa yazıcı, milli eğitim bakanlığı yayınları
19 - "kitaplar, kütüphaneler", muharrem mercanlıgil, doğuş matbaacılık,
20- "kitapla ilgili fıkralar", şefika mercanlıgil, doğuş matbaacılık
21- "kitapla ilgili özlü sözler", çiğdem mercanlıgil, doğuş matbaacılık
22- "türkiye'de kitap koleksiyonerleri ve sahaflar ", rifat bali, libra kitap
23- "yayıncının el kitabı", datus c. smith, türkiye yayıncılar birliği
24 - "book finds - how to find, buy and sell used and rare books", ian c. ellis, berkley publishing
25 - "türk kitap tarihi", alpay kabacalı, cem yayınevi
26 - "kitaplık" , lydia pyne, ithaki yayınları
27 - "yazı - insanlığın belleği", georges jean, yapı kredi yayınları
28 - "kitap kıyımının evrensel tarihi", fernando baez, can yayınları
29 - "kitabın evrimi", orhan öcal, iş bankası yayınları
30 - "kitap yayıncılığının evrensel tarihi", ışıl çobanlı - erdönmez doğu kitabevi
mega holdings
-
yalandan bi web sitesi yapiyosun,ici bos,devamli az calisarak cok para kazanmayla motive ediliyorsun,e bisey urettigin de yok, bununla ilgili guzel bir insanin guzel bir sozu vardi ;
"çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar."
mustafa kemal atatürk
hayattan bugüne kadar öğrenilen en önemli şey
-
annen dışında kimse seni gerçekten sevmiyor.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
6 yaşındaki gürbüz crysis 2 oynarken yanıma geldi . bir süre izledi izledi izledi sonra omzuma yattı.
+oyyy, napıyorsun sen ?
-salağa yatıyorum (!)
+ne , nasıl , ne diyo lan bu ! (anlamam 15 dakika süre aldı )
edit : yazınca şimdi durumun ciddiyetine vardım
beyler :(
asla iyileşmeyecek çocukluk yaraları
-
anneme ne fikirle gitsem, ki ufak çaplı bir mucittim küçükken, "amaaan max saçmalama" diyerek her seferinde beni terslemesiyle her söylediğimin saçma olduğu ve ciddiye alınacak bir insan olmadığım fikrini buna örnek verebilirim. bu yetişkinliğime de yansıdı ve hâlâ tam olarak aşamasam da büyük oranda ilerleme kaydetmek yıllarımı aldı.
büyüyüp bu sorunu yüksek oranda aşınca konusunu anneme açtım. "napayım çalışıp işten gelmişim bir şey anlatmaya çalışıyorsun, vaktim yoktu seni dinlemeye" cevabını aldım.
çok net arkadaşlar, zaman ayıramayacaksanız çocuk yapmayın.
venezuela'daki yemek kuyruğu
-
şimdi o kuyruktakiler gerçekten açlık çekiyor olmasına rağmen bu kuyruğu oluşturabilmişse bu ülke için hiçbir zaman umut bitmeyecektir diye düşündürmüştür. kimsenin aç açıkta olmadığı iddia edilen cennet vatanımda 3 kuruşluk yardımları yağmalarcasına birbirini ezen insanların görüntülerini akıllara getirerek düşünün bunu.