hesabın var mı? giriş yap

  • kadinin yuzunde morluklar, sislikler varken g.t lalesinin birisi cikip erkege siddet filan basligi yazmis. bu ulkenin mali bitmez.

  • korku filmlerinde monolog öldürür. kendi kendinize konuşmaya başladınız mı öldünüz demektir. "hadi çocuklar şakanın tadı kaçtı artık çıkın ortaya" diyip sağ kalabilen olmamıştır, tıpkı kazık kadar adam olup "dur şuraya saklanayım da şunların aklını başlarından alayım" diyenlere rastlanamadığı gibi. öyle şaka mı olur lan ilkokul mu burası?

    karanlık bir ormanda yürüyorsanız "kim var orada" sorusunu sormanız da salak bi monolog örneğidir. gecenin köründe sinsice ortalıkta dolaşan adamdan ne hayır gelir? kimse kim lan sana ne dümbük. kaç git işte. karanlıktan bi sesin "benim ben, maria sharapova, tenis topum ormana kaçtı da onu arıyodum" demesini mi bekliyorsun?

    bi de ismiyle arkadaşı aramak vardır, o da ayrı bi dallamalık örneğidir. gece vakti çıkın evden dışarı, sevgilinizin adını söyleyip durun. ulan o sevgili azıcık adam olsa zaten gelir bulur seni. "bill? sen misin? bill, orada mısın?" haa evet bill orada, afedersin deli sikmiş bill'i, çıkmış gecenin köründe çalı çırpının arkasına saklanmış sana bakıyo. ulan bunu görünce benim bile öldüresim geliyo seni, katil naapsın?

  • kimsenin hayatında bir seçenek olmayın sevgili yazar arkadaşlarım. bu yüzden onu mu seçti bunu mu seçti, bana şans verecek misin? yok aramızdaki şeye şans vercek misin falan bunlar anlamsız şeyler. birinin hayatında bir seçenek olmaktansa gitmek daha mantıklıdır.

  • benim bu. elimden geldiğince hesabı kasada öderim. hoşuma gitmiyor hesap istemek garsondan. 10 liralık hesaba "pardon hesap lütfen" mi dicem. dük müyüm ben aq? efendi gibi kasada hesabımı öderim bahşiş verceksem orda "üstü kalsın" der çeker giderim. şova gerek yok.

  • ya kardeşim hem insanlara bu hizmeti sunuyorsunuz, hem de vicdan çektiriyorsunuz. sipariş etmese işten çıkarılacaklar, etse "hava durumu kötü ne hadle sipariş geçersiniz?" diye yadırganacaklar. bu hizmet sadece türkiye'de yok ama hiç sanmıyorum ki sipariş veren insanlara bu kadar vicdan azabı çektirilsin.
    hava kötüyse yolları, motoru kaliteli yap, kuryeye güvenlik ekipmanları sağla. her yağmurda, karda da şu muhabbet dönmesin artık.

    edit: altta bir yazar, konforunuzdan ödün verseniz ölür müsünüz, demiş. olay sadece konfor değil. evde hasta olan insan olur, yemek beceremeyen olur, eve yeni taşınmış, tadilat yapmış o an pişirme mümkün olmayan olur. yemek siparişi sadece koltukta göbek kaşınırken yapılmaz. evet ölümler üzücü ama burda yapılması gereken güvenli yol bulmak. gelip burda hizmeti sunduğunuz insanları suçlayamazsınız.

  • manasız bir açıkoturum seyrederken aniden anırarak gülmeye başlayıp kardeşimle bana dönüp:"biz babanla imam nikahı kıymadık piçsiniz siz piç " diye katılmaya devam etmek

  • dunyadaki en zor islerden birini basarmis, tarihte isil isil parlayan insanlardan biridir kanimca otto. prusya gibi henuz basat guc olamamis bir devleti alip, yuzlerce irili ufakli alman devletcigini birlestirmistir. bu birlestirme bile basli basina muazzam bir basariyken, buna ek olarak bir de almanya'yi orta avrupa'da basat bir guc haline getirmistir.

    birlesme seceneklerinin oldugunun farkinda bile olmayan bir ulusu bu kadar cabuk birlestirmenin ne kadar buyuk bir basari oldugunu anlatmaya gerek yok sanirim. o donemde alman devletciklerinin sayisi bile yuzleri asarken, boyle bir ortamda bir kac para birimi olan devletlerin dahi olmasi islerin coktan ne kadar dallanip budaklandigini, "almanya"yi olustururken ne kadar cok caba sarfedilmesi gerektigini kanitlar suphesiz. bu genc ve kurulmasini tamamlamamis kucuk prusya'nin alman devletleri uzerinde genislemesini gerceklestirirken catir catir bunyesine kattigi alanlarda derinlesmesini de hemen basarmis, kisa surede avusturya-macaristan imparatorlugu ile almanya hakimiyeti hususunda mucadele edebilecek konuma gelmistir. hatta 1866 sadowa savasi'nda bu eski imparatorlugu oyle bir yenilgiye ugratmistir ki, ne viyana'yi ne de meclisi savunan avusturya-macaristan kuvveti kalmamistir. iste bu noktada bismarck'in ileri goruslulugu ve zekasi devreye girer; avusturya-macaristan'i inanilmaz agir sartlarda bir baris antlasmasina bile razi edecek avantaja sahipken, bu devletin ulusal gururunun kirilmasi ve imparatorlugun rencide edilmesinin bolgede kalici bir barisi imkansiz kilacagini bildiginden avusturya-macaristan'la sadece dogu ve guney almanya uzerindeki imparatorluk etkisini ve egemenligini silecek bir antlasma yapar. boylece avusturya'nin yuzyillardir suren kendine bagli bir alman birligi hayali de son bulur.

    daha sonra prusya ufak ama modern ordusunun sagladigi guven ile durdurulamaz bir sekilde batiya ve guneye dogru ilerler. alman devletleri'nden sonra 1871'de fransa'yi da yenerek alsace-lorraine bolgesini ilhak eder. bu cevredeki son devletlerin de prusya egemenligine girmesiyle alman birligi nihayet tamamlanmis olur. prusya krali alman imparatoru, bismarck da ilk alman sansolyesi olur.

    bundan sonra bismarck'in politikasini belirleyecek olan sey almanya'nin orta avrupa'daki sikismis konumudur. fransa ve rusya ile ayni anda savasmaktan olumune korktugu icin bir dizi cilgin ittifak olusturur (bu ittifak zincirleri birinci dunya savasi'ndan sonra ingiltere tarafindan bu savasin cikmasinin temel sebebi olarak algilanacak ve ingiltere dis politikasini buna gore olusturacaktir). en az bismarck kadar etkin, ama hazira kondugu icin, kan ve demir doneminin tecrubesine sahip bismarck kadar temkinli ve dikkatli olmayan, almanya ezelden beridir buyuk bir gucmuscesine herhangi bir devlete karsi (donemde altin cagini yasayan ingiltere dahil) agresif bir tutum takinmakta bir beis gormeyen imparator ii. wilhelm, bu konuda bismarck'i cok elestirmis, hatta "ezik misin olm savasiriz iki cephede n'olcak" demistir.

    boylece bismarck ile imparatorun arasi acilmis, bismarck da "madem cok biliyorsun al sen yonet" diyerek 1890 yilinda bu islerden elini etegini cekmistir. bismarck gibi usta bir diplomat ve siyasetciden artik yoksun, ii. wilhelm'in ihtiraslari ve hirslari dogrultusunda ilerlemeye baslamis olan ve dunya savasi'yla sonuclanan artislik surecinin nihayete erdigi noktada bismarck'siz almanya daha geriye dusmustur.

    bismarck'i digerlerinden ayiran ozelligi avrupa'daki guc dengesini yiyip bitirmis olmasindan kaynaklanmaktadir. seytan isi ittifaklar (bkz: bismarck ittifaklari) yaparak hep dogru zamanda dogru devletle savasmis, savastigi zaman da diger ulkelere ufak odunler vererek tarafsiz kalmalarini saglamis, boylece verdigi odunlerle kiyaslandiginda devasa avantajlar elde etmistir. almanya'yi yoktan var ederek avrupa'nin merkezine "iste bu da benim ulkem" diye yerlestirmis, guc dengesini paramparca etmis, dunyayi yerinden oynatmistir.

  • ön edit: debe ve güzel mesajlarınız için teşekkür ederim. en sevdiğim grup hakkında yazdığım bir entry ile debeye girmekten gurur duydum. sağ olun, var olun...
    _______________________________________

    17 yıl önce bugün.

    öncesinde, grup ölüm kalım savaşı veriyordu. basçıları jason newsted gruptan ayrılmış, bunun üzerine grup içi (özellikle lars ve james arasında) tartışmalar ciddi boyut kazanmıştı. james hetfield'ın tekrar alkol sorunu yaşayıp uzun bir rehabilitasyon sürecine girmesi, yeni albüm hazırlıklarını da bir süre askıya almalarına sebep olmuştu.

    "grup dağılacak mı?" dedikoduları etrafta dolaşırken, james aylar sonra alkol sorununu aşmış bir şekilde çıkagelmiş ve grup albüm kayıtları için start vermişti. stüdyo kayıtlarında bas gitarı aynı zamanda yapımcıları olan bob rock çalmıştır. (ki kendisi sonradan gruba dahil olma arzusunu açıkça dile getirecektir. ama grup üyeleri bu fikre hiç de sıcak bakmayacaklardır.)

    kayıtlar tamamlanır. albüm piyasaya sürülmeye hazırdır. tek eksik olan, yeni bir basçı bulmak... birçok aday denenir ve nihayetinde, tarzıyla gruba yeni bir hava katacağını düşündükleri, oldukça da yetenekli buldukları robert trujillo gruba dahil olur. kendisi ayrıca ozzy osbourne'un da basçılığını yapmıştır.

    albümün çıkışı yaklaşırken grup bir telefon alır. kendileri için mtv icon programı düşünülmüştür. birçok ünlü isim ve grup sahneye çıkıp metallica şarkıları çalacaktır grubu onore etmek için. (limp bizkit ve korn performansları oldukça iyidir bu programda.) programın sonlarında ise metallica sahneye çıkıp tabiri caizse "döktürecektir". bu hem yeni basçılarını tanıtmak hem de yeni albümlerinin reklamını yapmak için bulunmaz bir fırsattır.

    ve 17 yıl önce bugün, st anger albümü piyasaya çıkar.

    metallica'nın süregelen tarzından oldukça uzaktır bu albüm. modern müziğe ayak uydurma amacıyla şarkılarda solo bile bulundurmamışlardır. davul ritimleri ve gitar riff'leri de önceki albümlerine göre oldukça sıradışıdır ve kişisel yorumum, kulak tırmalayıcıdır.

    nitekim, albüm birçokları tarafından beğenilmez. daha öncesinde internetten indirdikleri müzikleri sebebiyle insanlara ve napster'a açmış olduğu dava yüzünden birçok hayranının tepkisine yol açmış ve kimisini de kaybetmiş grup, üstüne bir de iyi bir albümle dönememiştir. bütün bunlara rağmen hiç de azımsanmayacak bir satış rakamına ulaşabilmişlerdir.

    evet, bu albüm (kendilerinin de itiraf ettiği üzere) metallica'nın en kötü albümü. ama bir yerde, metallica'nın en önemli albümüdür. kendilerini uçurumdan kurtarmış ve bambaşka bir başlangıca hazırlamıştır. yani bir nevi "iyileşme süreci albümü" diyebiliriz buna.

    ayrıca böyle bir fiyaskonun, seneler sonra gelecek death magnetic albümlerinin efsanevi olmasında da payı büyüktür.

    metallica'nın o dönemlerinin anlatıldığı güzel bir belgesel olan metallica some kind of monster'ı izlemenizi de ayrıca tavsiye ederim.