ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
11.000 bina abd'de yıkılsa müdahale edebilirler mi
-
11.000 bina orada yıkılmaz zaten. ama farz edelim oldu yetişemezler, ama esas soru şu 11.000 bina a.b.d de yıkılsa amerika birleşik devletleri başkanına ne olur?
wesley sneijder
-
bu adam varken serbest vuruşlarda topun başına geçen burak yılmaz kadar özgüvenim olsaydı hayat ne güzel olurdu.
29 mart 2015 cumhuriyet halk partisi ön seçimi
-
yıllarca "lider sultası", "parti içi demokrasi" kavramını ağzına sakız edenlerin nedense tek bir olumlu yorumla bile bahsetmediği seçim. eksikler olabilir, düzeltilmesi gereken hususlar olabilir. bu tecrübeden sonra bir dahaki seçimde daha da iyisi yapılır.
kimse kusura bakmasın da türkiye'nin mevcut şartlarında, bunu takdir etmeyen aydın, demokrat falan değildir.
tahminlere göre meclise girecek chp milletvekilerinin yaklaşık yüzde 80'i önseçimlerde gelmişlerden oluşacak.
bu ne demek biliyor musunuz? seçilmek için, yerinde kalabilmek için genel başkana, parti üst yönetimine yalakalık yapmak zorunda kalmayacak milletvekilleri. ilk başta chp üyelerine yani halka karşı sorumlu olacaklar.
işte bunu yapan adam da kendine güvenen ve gerçek bir demokratlık örneği gösteren kemal kılıçdaroğlu'dur.
beşiktaş 9 puan istiyor
-
beşiktaşlıyım. adımı bile efsanelerimizden birisinden aldım.
okur okumaz aklıma gelen ilk şey "mahalle yanarken bazılarının yaptığı şeyler" oldu.
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
elleri yikarken ayagin kaymasi sonucu dusme eylemini gerceklestirirken akan suya tutunmaya calismak.
aşk-ı memnu
-
--- spoiler ---
nihal: senin hep deniz hanımla evleneceğini düşünürdüm baba.
adnan: olur mu öyle şey?
nihal: neden olmasın?
adnan: o matmazel.
--- spoiler ---
--- spoiler ---
behlül: şimdi de karanlıkta beni izliyor.
--- spoiler ---
hem adnan bey'in hem behlül'ün matmazel'i alien yerine koyduğu bir bölüm izledik. *
cenk & erdem
-
turkiye'de kendilerinden ne once ne de sonra denenmemi$ bir $ov anlayi$i, bir taktik kurguyla program yapan ikili.. aslen cenk durmazel ve erdem uygan'dan murekkeptir.
programlarinin ilerleyi$ plani plansizliktir ve pek hazirlik yapmadan geldikleri bellidir.. serbest du$u$, dogaclama, absurdizm konularinda ustad seviyesinde i$ yaparlar ve saglam bicimde soguk kanli adamlardir.
ilk kez televizyon ekranlarina ciki$lari zannederim (hatta eminim) satel'de olmu$tur.. sali, per$embe ve cuma gunde iki$er saatten absurd mizansenler falan yaptilar ettiler. o siralar kent fm'de her gun 3 saat program yaptiklarini duydugumda deh$ete du$mu$tum..
kaliteli bir hayal gucu, hizli bir hazircevaplilik formulleri olsa gerektir. bir keresinde canli yayina katilan sinirli bir izleyiciyle gecen;
- bir saattir izliyorum sinirlerime hakim olamadim. bence programiniz cok bayagi, cok ucuz!
- efendim biz programimizi herkes alabilsin diye ucuz yapiyoruz
diyalogu olayi ortaya koymaktadir.
maltepe'de 5 milyon kişi var dediler 500 kişi yok
-
recep tayyip erdoğan'ın son açıklaması. muharrem ince'nin maltepe'deki büyük mitingi için 500 kişi bile yok demiş. başta trolleme zannediyorsunuz ama ciddi ciddi herkesin gözü önünde gerçekleşen milyonluk mitinge dair bu yorumu yapmış. çevresinde kimse mi yok acaba, "reis abartıyorsun" diyebilecek? bu açıklama normal değil yani. okurken utandım vallahi.
26 temmuz 2015 polisin ölümüyle dalga geçilmesi
-
neredeyse tamami, devlet yetkililerinin kullandigi cumlelerin duruma uyarlanmasidir.
olulerin arkasindan ironi yapilmasini dogru bulmuyorum, ama devletin 18 yasindaki gencleri sokak ortasinda esnafla birlik olup dove dove katlettigi ve valilerin cikip "arkadaslari yapmistir" diye insanlarla dalga gectigi bir ulkede, birilerinin de polis olumleriyle dala gecmesinde sasiracak bir sey yok.
aslinda kimsenin sasirdigi da yok zaten, bunlar hep klavye milliyetciligi, lafa ola beri gele. cok seviyorsan polisini, halkini, daha fazla kan isteyecegine olumler karsisinda "yeter artik" diye tepki gosterirsin.
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
kimi zaman kisinin kendisini oldurebilecegi sekillerde bile olabilir.
bir ornek verelim hemen...
bilindigi gibi, normal sartlar altinda, hicbir ozel cabaya gerek duyulmaksizin suyun ustunde/askida batmadan durabiliriz. bunun en buyuk sebebi de cigerlerimizdeki havanin -ki ortalama bir kisi icin 3 litre civarinda olan akciger kapasitesi, sporcularda 7 litreye kadar varabilmektedir- vucut yogunlugumuzu dusurmesidir.
bu bilgilerden yola cikarak, cok merakli ve de akilli ben, "ulen akcigerlerimde hic hava birakmadan suya atlarsam bakalim ne olacak?" seklindeki bir soruyu -ki cevabi da belli- kendime sordum. sormakla yetinsem gene iyi... cigerlerimdeki tum havayi son damlasina kadar ufledim... ama arastirmaci bir kisi olarak burada duracak degildim ya... ardindan hemen havuza atladim. yani iyi bok yedim. ahaaa...
aklima gelen ikinci soru*;
"hani havuza altadin ama niye gidip en derin yerine atladin be adam?" 5 metre, boru degil ki!!
evet dogru tahmin. dogal olarak tas gibi dibe coktum... eee cigerlerde de hava yok. yani nefes tutayim desem o da mumkun degil. kol bacak desen onlar da kar etmedi. dedik "buraya kadarmis"... ama benim gibi salaklari dusunduklerinden midir, yoksa malzeme bol geldiginden midir nedir taa havuzun dibine kadar inen korkuluklar vardi. ben de sans eseri o korkuluklara yakin atlamisim. (bunu da suya atladiktan sonra ogreniyorum ha.) onlara tutunup cikabildim yukariya. kisacasi kasla goz arasinda kendimi olduruyordum... sorsan muhendisiz bir de ha. hesap, kitap, mantik... lafmis hepsi...
hikayemizden cikan sonuc;
kulaga ters gelecek ama bunu evinizde deneyin. kuvette falan...
carmelo anthony
-
bu adam lige ilk geldiginde kedni draft class'inin en saf skoreri idi bakiniz lebron'dan daha saf skorer idi, adamin rastali saclari ahenkle sallaniyor, attigi sutlar patir patir giriyordu fakat bu beyefendi yanlis es seciminin kurbani oldu. karisi ben camianin icinde olmak istiyorum diyip bu kilibik oglani new-york'a gonulsuzce imza attirdi. ilk baslarda amar'e filan kopup giderdi deniyordu ama unutulan birsey vardi ki nyk basketbol icin bir oyuncunun bulunabilecegi en zararli takim, lanetli takim. bakin boyle potansiyelli muazzam bi oyuncu en son 2013'te playoff yapmis(okc haric). okc'yi de dahil edersek toplamda 72 playoff maci var bu vatandasin(kobe 220,lbj239, nowiztki 145) basarili gercek sporcunun delikanliligi ogrendigi yerdir playofflar nba'de. bu adam o yuzden gelisimini tamamlayamadi, muazzam otesi potansiyelli ama yanlis nyk tercihi yuzunden kendini bitirdi (nyk 21 playoff, denver 43 playoff maci) ha ilk uc bes sene surekli ilk turda elendi bu yuzden gitmek istedi denirse de daha mantikli yerler vardi kendi efsanesini yazabilmesi icin.
ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler
-
(bkz: at binmek)
be arkadaş o sendeki ne cürret, bu nasıl bir cesaret! ata binmeyi aklından nasıl geçirdin lan?!
baba olmak
-
eşinizin sana birsey söylecem sözü ile başlayıp ömür boyu süren kelimelerle tarifi olmayan olgu.
anne ve babadan binlerce kere duyulmuş anne baba olunca anlarsın sözünün hakllığı karşısındaki boyun eğiş.
hamilelikle beraber bütün ilgileri üzerine çeken eşin kıskanılır ama vereceği hediye karşısında nefret ettiğiniz kaprisler bile çekilir. çünkü ödül çok büyüktür. karnındaki varlığın hayal edilmesi, onun nasıl birsey olacağı, acaba doğru mu yaptık, daha erken değil miydi, bu boktan dünyaya bir canlı getirmek bana mı kaldı, ona bana sağlanamayan şeyleri sağlayabilecek miyim, bana mı benzeyecek annesine mi sorularıyla geçen dokuz koca ay. sezeryan tarihinin belli olduğundaki içinde kopmaya başlayan fırtınalar.
ve büyük gün.
ameliyathane önünde hastanede neden sigara içilmiyor lan şeklindeki küfrediş. anne babanızın olm tamam kendine gel telkinleri. doktorun hemşireye ufak dozda bir anti-depresan verelim emri. 15 dakikalık bir operasyonun yıllardır sürüyormuş hissi. elin ayağın birbirine dolaşması.
veeeee
hemşirenin kollarına bıraktığı minik şey. "şey" çünkü ne olduğuna karar vermek güç. "şey" çünkü dünyada onu anlatmak için bir kelime türetilmemiş. şey çünkü o aslında sen. şey çünkü ben ne büyük sevgiler yaşadım tezinin çürütüsü.
hoşgeldin kızım bebeğiiimmmm
kimsenin ağlatamaz dediği sen kollarındaki minik şeye bakarak hüngür hüngür ağlıyorsun. kollarındaki savunmasız canlının sıcaklığı bütün benliğini yakıyor. yaprak gibi titretiyor içini bedenini.
kimselere vermek gelmiyor içinden. hemşire "almam lazım bazı kontroller yapacağım" dediğinde yavrusuna gelen saldırı karşında aslanlaşan kediyi şimdi çok daha iyi anlıyorsun.
hastaneden eve gelişi, ağlaması uykusuz geceler, annesinin emzirdiği anlardaki olağanüstü büyü, doğallık. ben neden emziremiyorum neden tek vücut olamıyorum serzenişi.
ilk sokağa çıkışı, ilk gülüşü, ilk ses çıkarışı, ilk dişi,ilk,ilk,ilk,ilk,ilk...................
seni çok seviyorum
hoş geldin kızım
hoşgeldin şimalim
baban
bir şeyin yenebilirliğini ilk fark eden adam
-
böyle çok şey var...
hindistancevizi mesela, babama vermişler geçen gün manavdan bi tane, matkapla anca delebildik, yere atsak fayansı kıracak.. öyle sağlam yaratmış rabbim. o devirde nası anladın onun içinde lezzetli bir şey olduğunu a adam? girişimcilik böyle bişey işte. ben biliyorum, eğer hindistan cevizinin yetiştiği bölgede benim gibi birkaç adam olsa "yenilmez olm bu boşuna uraşıyosun, muz iyidir, muz getir; külfeti yok" der, uğraşan adamı da safımıza çeker rahatlardık. hiç ellemezdik hindistan cevizini. şimdi yoktu piyasada böyle bişey. kurur giderdi.
hindistan cevizini ilk kıran adam şimdi yaşasa, yatırımcı falan olurdu. biz de böyle bilgisayar başında hileler, masa başı oyunlar...