hesabın var mı? giriş yap

  • ölen bizden olunca sesiniz hiç çıkmaz ama. kafası taşla ezilen gençlerimizin katillerini, tecavüze uğrayan çocuklarımızın faillerini polis konvoylarıyla koruyanlar ve bunların destekçilerine sesleniyorum.

    gidicisiniz.

  • babasının sorumsuzluğuna annesinin ise daha rahat televizyon izleme densizliğine kurban giden çocuktur

  • vizyna girdiği zaman pek olay yaratmamış olan, pek az kimse tarafından bilinmesine rağmen çok kaliteli bir hikayeye sahip olan animasyon. fakat çizgi animasyonlar biraz yamuk durmakta sanki ama yinede güzel bir akıcılığa sahiptirler. 3d animasyonlara diyecek yok zaten muhteşemdirler. ayrıca ses efektleri ve müzikleride çok güzeldir. her bilimkurgu severin seyretmesi farzdır.

  • istanpool 99 avrupa yüzme şampiyonası, trt'de canlı yayın, 1500 metre yarışı. spikerler hüseyin başaran ve yanında genç melih şendil. hüseyin abi sıkılmış, havadan, seyircilerden, bu organizasyonu ne kadar başarılı bir biçimde düzenlediğimizden falan bahsediyor. tam o sırada seyircilerin gaza gelip bağırmaya başladığını farkediyor, kaçıncı tur olduğunu saymamış olacak ki yarışın son metreleri zannedip o da coşuyor.

    - bu arada dördüncü kulvarda ukraynalı snitko önde. hemen arkasında beşinci kulvarda rumen coman var. son metreler. snitko önde, snitko..

    halbuki yarışın bitmesine bir tur daha var. yüzücüler takla atıp yüzmeye devam ediyor. bu esnada her kulvarın başında yüzücülerin dönüşlerini kontrol eden beyaz giyimli kulvar hakemlerinden esinlenmiş olacak, melih şendil araya girip durumu toparlamaya çalışıyor.

    - ve hakem devam diyor sayın seyirciler!!!

    yıllar sonrasından gelen edit: canlı yayında şahit olduğum, ancak kimseyi inandıramadığım bu olayı entry tarihinden 18 yıl sonra melih şendil beinsports'taki "soyunma odası" programında aynen bu şekilde bizzat anlatmıştır.

  • bütün entryleri okumadım fakat okuduğum kadarıyla monica ablamızın son sahnede okuduğu kitaba dikkat eden ya da araştırana denk gelmedim, o yüzden bir yazayım dedim. elinde tuttuğu kitap, 1927 yılında j. w. dunne adlı asker, havacılık mühendisi ve filozof olarak görülen bir abimizin yazdığı an experiment with time adında bir kitaptır. bu kitapta dunne, serialism adında bir teori öne sürüyor. buna göre dunne, geçmiş, şimdi ve gelecek olarak deneyimlediğimiz lineer zaman teorisinin, insan bilincinin getirdiği bir yanılsama olduğunu söylüyor. dunne, "geçmişin, şimdinin ve geleceğin daha yüksek boyutlu bir gerçeklikte sürekli olduğunu ve onları zihinsel algımız nedeniyle yalnızca sırayla deneyimlediğimizi savundu." `:https://stringfixer.com/tr/j._w._dunne`

    aynı zamanda dunne, şimdiye kilitlenmeden geçmişi ve geleceğimizi algıyabildiğimizi düşündü ve bunun da önsezili rüyalarla ilişkili olduğunu savundu (ki zaten önsezili rüyalarla ilgili parapsikologlarla da çalışmalar yürütmüş).

    --- spoiler ---

    alex ve marcus'un evde uyandıkları sahnede alex, kırmızı bir tünel görmesiyle ilgili bir rüyadan ve garip olduğundan bahsetmişti. biz bu tünelin mahiyetini zaten çoğu insanın dayanamayıp ya geçtiği ya da filmi kapattığı sahneden anlıyoruz. alex'in gördüğü bu rüya, dunne'un sözünü ettiği precognitive dreams (önsezisel rüyalar) olabilir. filmin sondan başa doğru antikronolojik (uydurdum) bir sırayı takip etmesinin sanatsal ya da sinema yönünden ne kadar önemli olduğunu bilemem fakat bu, yine dunne'un zaman teorisiyle ilgili olabilir. ben bununla ilgili olduğundan neredeyse eminim fakat dunne'un ne kitabını okudum ne de düşüncelerini tam olarak biliyorum. dolayısıyla çok fazla yorum yapamıyorum ama demek istediğim şu ki, gaspar noe bu eserin teorik arka planını j. w. dunne ile oluşturmuş gibi görünüyor.
    --- spoiler ---

    edit: irreversible için hem benim bahsettiğim teoriyi hem de başka teorileri içeren güzel bir makale buldum. isteyen buradan ulaşabilir: `:https://www.researchgate.net/…77433175_irreversible`

  • ateşli bir köy çocuğu, şehrin en büyük marketinde işe başvurur. dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde her şey satılmaktadır. patron sorar:

    - daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
    - evet, köyümde bu işi yaptım.

    patronun gözü çocuğu tutar:

    - iyi, yarın başlıyorsun o halde.

    ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır:

    - evet, bugün kaç satış yaptın?
    - bir.
    - ne, bir mi? diğerleri 20-30 satış yaptılar, nasıl bir? kaç dolar tuttu peki?
    - 320.334 dolar.

    patron şaşırır ve sorar:

    - nasıl becerdin bunu?
    - adama başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. nerede balık tutacağını sordum. kıyıda deyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. tekne bölümüne indik ve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4x4 bir jeep sattım.

    patron kendinden geçer:

    - ne diyorsun, bütün bunları sadece küçük bir olta almaya gelen adama mı sattın?

    genç çocuk cevap verir:

    - yoo, aslında karısı için bir tane orkid istemişti. ben de ona şöyle dedim:

    - hafta sonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git.