hesabın var mı? giriş yap

  • biri tam buğday (büyük ihtimalle eser miktarda tam buğday içeriyor) biri de beyaz ekmek olmak üzere 2 ekmek aldım. kasiyer üç ile biten bir rakam söyledi. 23 tl dedi diye düşünüp 25 tl uzattım. kasiyer 13 tl deyip 10 tl'sini geri uzattı. fiyat algılarım öyle bozuldu ki 2 ekmeğe 23 tl vermek normal geldi bir an.

  • 18 yaşında bir neo-nazi'nin '' göçmenler bizi ele geçiriyor '' tepkisiyle siyahilerin yoğunlukta olduğu bir süpermarkete gidip rastgele 10 siyahiyi öldürerek yaptığı saldırıdır.

    saldırgan manifestosunda motivasyonlarını şöyle açıklamış:

    - göçmen saldırısı altındayız. siyahlar işlerimizi elimizden alıp çoğunluk olacaklar.

    - afrika'da yaşayan siyahlarla problemim yok ancak bu topraklara gelen hepsi işgalcidir.

    - sokakta yürüyen masum siyahi bile; çocuk doğurup benim çocuğumun geleceğini çalacağı için benim düşmanımdır.

    - ırklar arasında farklar olduğuna inanıyorum.

    manifestosunda desteklediği hiçbir grup adı göremedim. medyada ki sağcılardan nefret ediyor. ancak özellikle tekrar ettiği bir isim var; (bkz: brenton tarrant)
    yeni zelanda'da camii saldırısını yayınlayan bu adamdan etkilenmiş ve 2 sene önce niye böyle bir saldırı yaptığını araştırmaya başlamış. araştırdıkça beyazlar arasında ki doğum oranının azlığını ve göçmen istilasının ciddiyetini fark etmiş.
    burada benim, ekşi sözlük yazarı olarak altını çizmek istediğim brenton'un zamanında ukrayna'da azov batallion kamplarını ziyaret ederek orada zaman geçirdiği.
    şirketleşmiş batı medyasında bu haberin önemine dair tek kelime bulamazsın.
    neo nazi azov'un söylemlerine baktığın zaman da bu saldırganla aynısını görürsün. (lgbt bir hastalıktır vs)

    https://youtu.be/fy910fg46c4

    ben henüz saldırı yayınını izleyemedim (link olan varsa atsın)
    ancak saldırganın internete yüklediği manifestoyu okudum. ve saldırı anında ki screenshot'tan gördüğüm kadarıyla silahın üstünde '14' yazılı. ve manifestonun giriş resmi, ukrayna ordusunun parçası olan azov battalionun'da kullandığı siyah nazi güneşi. (bkz: black sun)
    2 gün önce taksim meydanında açılan 'azovu destekleyin'deki azov. zelenskyy'nin can yoldaşı olan azov.
    14 ise, ünlü (bkz: fourteen words)

    https://twitter.com/…ton/status/1525636176090120193

    amerika, bu neo naziler ile iyice boka batmış durumda. sokakta yürürken direkt olarak hedef olup saniye içinde başından mermi ile vurulabiliyosun 18 yaşında bi manyak tarafından.
    ancak abd'nin problemi, yıllardır ırkçı motivasyon ile olan bu saldırılara 'yalnız kurt' yakıştırması yapıp 'terör' olarak ele almamak. yıllardır kaçıyorlar bu terimden.
    üstüne üslük, nasıl ki orta-doğu'da kendi işlerine yarayan cihatçıları desteklediler, doğu avrupa'da nazileri açık açık destekliyorlar.
    ve olay dönüp dolaşıp; bir cumartesi akşam üstü market alışverişine çıkmış sade vatandaşın canına mal oluyor.
    otomatik silah alımına kontrol getirmemeleri ayrı bir olay zaten. ona girmeye gerek bile yok.

    siyah güneş sembolünün ukrayna ordusunun 4'te1'nin omzunda işi ne?
    nato, niye instagram hesabından neo-nazi askerinin resmini paylaşıp ukrayna'ya destek ister? niye zelenskyy 2 haftada bir siyah güneş sembollü asker fotosu paylaşıp siler?
    fox tv gibi ulusal bir kanalda neden sürekli 'beyazların doğum oranları' gibi haberler konuşulur?
    abd'de supreme court neden kürtaj yasasını değiştirmek için hamle yapar?
    abd niye 2 ay içinde milyarlarca dolar askeri yardımı ukrayna ordusuna gönderir?

    bu gibi soruları sormadan bu saldırı hakkında konuşmak bana çok ama çok boş geliyor.
    ve bilin bakalım olaydan sonra fbi, savcı,şerif vs toplaşıp ilk basın toplantısında
    30 dakika ne konuştular v?
    evet, doğru bildiniz. hepimizin başı sağolsun, bu halkı bölemeyecekler goygoyu ardından bir papaz ile yapılan toplu dua seansı.

    https://youtu.be/-hqtt6srvns

  • başlık: oh be sonunda boş starbucks bardağı buldum

    1. biliyorsunuz beyler bunları bulmak çok zordur çünkü alan insan yıllarca bunları kullanabilir. gider evinde nescafe yapar sanki matara kullanırcasına yıllarca bunları kullanırlar.

    bugün işten gelirken yol kenarında bırakılmış grande boy bir bardak buldum. içerisinde 3-4 parmak kadar tahmin ettiğim kadarıyla mocha vardı. mochayı tek dikişte kafaya dikerek oracıkta bitirdim. az önce eve vardım direkt gidip mutfakta kenarında ki kahve lekelerini ve kapağı sildim.

    yarın ilk işim nescafe 3ü1 aradamı yaparak içine koyucam ve marlboro paketine koyduğum samsun 216'larım ile artık ben de havalı bir insan evladı olucam.

  • salı günü masumlar apartmanı, çarşamba günü sadakatsiz/masumiyet, perşembe günü camdaki kız, cuma günü kırmızı oda var. her birisi boktan hayatların dizisi. en masum olanında, üç dört kişinin evli olmasına rağmen farklı iki kadından çocuğu var.

    diyelim bunlardan kaçtınız, çukur var, maraşlı var. edho var. daha yeni yayından kalkan ramo vardı. arıza vardı.

    bunlardan da kaçtınız. kuruluş osman var. selçuklu var. herkesin hain olduğu abdulhamid var.

    arkadaş bu ülkede bir tane komedi dizisi olmayacak mı yahu? ekmek teknesi kıvamında bir aile dizisi çekilmeyecek mi? leyla ile mecnun absürtlüğünde bir komedi gelmeyecek mi? beğenmediğimiz yalan dünya ayarında bir komediye bile hasretiz şu an.

    herkesin, psikolojik problemlerle dolu boktan hayatlarını bize empoze etmek zorunda mısınız? ben haftanın her günü tv ekranında farklı bir iğrenç hayatı görmek zorunda mıyım? bir ülkenin ekranındaki tek komedi yapımı güldür güldür olabilir mi ya?

    emeği geçen herkese yazıklar olsun.

    edit: son cümle yumuşatıldı.

  • bol gollü bir maç olur.
    fenerbahçe ilk yarının başında caner erkin'le gol bulur. ardından galatasaray, penaltıyı gole çevirir burak yılmaz'la. ilk yarı 1-1 berabere sonuçlanır.
    ikinci yarıda galatasaray "önde basma" diye tabir ettiğimiz oyun felsefesinden taviz vermez ve 2 gol daha bulur. goller sneijder ve hakan balta'dan gelir. son dakikalarda yüklenen fenerbahçe'nin sow ile atacağı bir golle maç 3-2, galatasaray galibiyetiyle sonuçlanır.
    şaka lan şaka, fener duran toptan bir tane takar bize. maç 1-0 biter amk.

  • doğru bir tespittir.

    benim sürecim de şöyle olmuştu:

    satılık ürün: çekyat
    gerçekten tertemiz, neredeyse hiç kullanmadık.
    kendi değeri 2000 tl idi

    - ilk fiyat: 800 tl
    arayan yok
    - ikinci fiyat: 500 tl
    arayan yok
    - üçüncü fiyat: 250 tl
    arıyorlar ama gelen yok
    - dördüncü fiyat: 100 tl
    arayanlar arttı ama hala gelen yok
    - son fiyat: 1 tl
    bir öğrenci aradı, "ben almak istiyorum ama nakliyeyi siz halledebilir misiniz?" dedi.

    orada bende film koptu, apartman görevlimize sordum. oğlu evleniyormuş, bedavaya ona verdim.
    bu kadar beleşçi ve şark kurnazı bir millet olamaz.

  • çocuk merkezli aileler tarafından üretilen bir model.

    * doğum yeri, kütük şeysi, vatandaşlık vs. gibi detayları planlanır mümkünse yurtdışında falan doğurulur.
    * sonra yurda dönülür, boyu posu eksik kalmasın diye doktorlarla, diyetisyenlerle, hizmetçilerle, dadılarla büyütülür.
    * namı almış yürümüş kolejlerden birine kreşten sokulur, liseden çıkarılır.
    * namı almış yürümüş özel üniversitelerden en birincisine sokulur. zira diğerleri ona layık değildir. hele devlet üniversitelerinin hiç şansı yok.
    * asla yurtta falan okutulmaz.
    * mecburi hizmet, tayin gerektiren meslekleri tercih etmesine izin verilmez. doğuya falan asla gidemez.
    * koca arama yaşları gelene kadar saraydan ayrılmaz.
    * saray sabittir. kız eşşek kadar oluncaya dek şehir değiştirilmez, mümkünse hiç taşınılmaz. küçük yaşta sık sık okul değiştirmek, genç yaşta arkadaş çevresi değiştirmek vb. şeyler psikolojik minik travmalar yaratabilir diye prensesimiz korunur bu tip olaylardan.
    * çünkü "bizim kızımız biraz şeydir, o öyle şeyleri beceremez, yapamaz"... (evet, prenses yetiştiren bir aileden ben bunu duydum)
    * namı almış yürümüş şirketlerden birine sokulur. modaya uymak, kariyer havasına bürünmek lazım tabii...
    * yurtdışında masterla falan avunmak istiyorsa ona izin verilebilir. çünkü zaten orada yerleşik bi amca, bi teyze, bi kuzen, bi bişii vardır. ama prensesimiz sanki sap sap yaşıyormuş, kimseleri tanımıyormuş, kendi ayaklarının üstünde duruyormuş gibi havalara bürünür. (bkz: çaktırma pampa)
    * yaşadığı steril ortamda, yine prens gibi yetiştirilmiş bir erkekle tanışır ve evlenir. (ya da arkadaş vasıtası, aile çevresi ayaklarına bildiğin modern görücü usulü tanıştırılır, evlendirilir)
    * çocuk da yapar kariyer de... ama arada çocuklarını yetiştirmek için uzun molalar verir.
    * yeni prensler ve prensesler yetiştirir.
    vatana millete hayırlı olsun...