hesabın var mı? giriş yap

  • attığı o doğaüstü golden sonra sanırım matrix'te bir kırılma meydana getirdi. o gol atıldığından beridir futbol sahalarında saçma sapan şeyler oluyor. mexes'in, bekir'ın rövaşataları, melo'nun penaltı kurtarması, servet çetin'in orta sahadan başlayıp bütün takımı çalımlayıp gol atması.. bakalım nereye varacak bunun sonu. al kırdın kırdın demek istiyorum kendisine.

  • fallout new vegas'ta yıkık dökük bir kasabadan koşarak kaçan bir adamla konuşmuştum. adam bağıra bağıra lotoyu kazandığını haykırıyordu. bırakınca koşmaya devam etti. wasteland aç gözlülüğüyle herifin lotodan kazandığına göz koymuştum. dönüp adamı vurdum. loto kağıdını aldım.
    sonra öğrendim ki lotonun birincilik ödülü hayatta kalmakmış.

  • 19 yıldır yapımı devam eden füzyon reaktörü sonunda tamamlanıp ateşlenmiş ve kısa süreliğine de olsa başarıya ulaşmış. deneyi helyumla yapmışlar. şimdi hidrojenle yapacaklarmış.

    (bkz: wendelstein 7-x)

    https://www.youtube.com/watch?v=u-fbbraxjnk

    http://news.sciencemag.org/…ght-save-nuclear-fusion

    bilgi editi:

    arkadaşlar bu konu hakkında bolca espiri kasılmasının tek nedeni yeterli bilgiye sahip olunmaması. okuduğum birkaç makaleden ve bu başlık altına yazılan birkaç bilgi içerikli iletiden çıkardığım sonuçları buraya yazayım.

    çalışma şekli (en basit haliyle)

    wendelstein 7-x, büyük olarak tasarlanmış ve optimize edilmiş ilk stellarator. görevi yüksek ısı üreterek elektronları atomlarından ayırmak. bu, 100 milyon dereceden fazla yani güneşten 5-10 kat fazla ısı enerjisi demek.

    elektronları atomlardan ayırdıktan sonra ortaya elektronların plazma ve iyonlar kalıyor. iyonlar o kadar hızlı hareket eder hale geliyor ki birbirine itme durumları ortadan kalkıyor ve erimeye başlıyorlar yani füzyon gerçekleşmeye başlıyor. ama bunu bir arada tutacak bir kap kullanmak imkansız olduğu için manyetik alan kullanılması gerekiyor. bu alet de o işe yarıyor. en basit haliyle yüksek ısılara dayanıklı bir mıknatıs yani bu. (tabii en basit hali yani aslında çok daha karmaşık bir mühendislik harikası)

    özet:

    - yapımı için 1 milyon saat (19 yıl) ve 1 milyar yuro harcanmış
    - temiz enerji, her gördüğünüz reaktörü nükleer sanmayın.
    - ocak sonunda hidrojenle deney yapılacak bu daha uzun süreli ve çok ısı-enerji açığa çıkmasını sağlar muhtemelen.

    neyse lan bence biz bina dikmeye devam edelim.

  • internette göktürkçe için çok asılsız ve saçma sapan bilgiler dolanıyor, #119386487 gibi.

    bu tarz saçmalıklara çok denk geldiğim için göktürkçe ile ilgili temel bilgilerden biraz bahsedip öğrenmek isteyenlere ileri düzeyde olmasa da bu dilin temel kurallarını ve bir metni gördüğünüzde nasıl daha anlaşılır kılabileceğinizi anlatacağım.

    -köken-
    öncelikle göktürkçe dediğimiz dil eski türkçedir. eski türkçe dönemi ise yaygın görüşe göre; göktürkçe ve eski uygurcayı kapsar.
    yukarıda bu dile soğdca diyenleri ciddiye almayınız, yapısı, fonetiği, grameri buz gibi türkçedir, göktürkçe soğdca olsaydı (ki bu kadar saçma bir tabir olamaz) şu an türkçe, kazakça, türkmence gibi diller de olmazdı.
    -
    burada anlatacağım kuralların tamamı neredeyse eski uygurca için de geçerli fakat aralarında dönem, alfabe ve yazı türleri farklılıkları olduğundan ve son zamanlarda göktürkçe öğrenmek isteyenlerin sayısı arttığından buraya yazacağım.

    -alfabe-
    göktürk alfabesi ile yazılmış ve eski türkçe olarak değerlendirdiğimiz tonyukuk, bilge kağan ve kül tigin yazıtları 2. göktürk kağanlığına aittir, bu dönemden çok önce ise aynı alfabe ile yazılmış yenisey yazıtlarına rastlarız.
    göktürk alfabesinin kökenine dair birçok görüş var, soğd alfabesi kökenli olabileceği düşünüldüğü gibi, ideografik olduğu için türklere müstakil bir alfabe olduğu da düşünülür. ideografiyi şöyle tarif edebilirim: 'ok' sesini karşılayan tamga ok şeklinde, 'ay' sesini karşılayan tamga ise ay şeklindedir.
    alfabeye “türk runik yazısı” da denir.

    eğer bu alfabeyi öğrenmek istiyorsanız çok rahat bir şekilde öğrenebileceğinizi belirteyim, çok kolay bir mantığı var.
    her sessiz harften iki tane bulunuyor, sesli harflerde ise o/ö, u/ü, ı/i, a/e harflerini aynı tamgalarla ifade etmişler, yani bir kelimede u'mu ü'mü kullanıldığını sessiz harflerden anlıyoruz, mesela; kuz yazmak isterseniz kalın (a)k, küz (güz) yazmak isterseniz ince (e)k harfini kullanıyorsunuz.
    ayrıca ng, ny gibi çift sesli tamgalar da bulunuyor.

    alfabe konusuna temel bir giriş yaptım fakat alfabeden önce dilin temel mantığını öğrenmek daha önemli olduğu için bu bölümü kısa tuttum,
    zaten tde lisans öğrencilerine bile alfabe yerine dilin temel mantığı, ekler kökler öğretiliyor daha çok.

    -söz dizimi ve hal ekleri-
    türkçenin hangi dönemini incelerseniz inceleyin, ilkokulda öğrendiğimiz gibi, yüklem hep sonda özne hep baştadır, bu yüzden temel kuralları ve kelimeleri öğrendikten sonra çoğu cümleyi anlamak çok kolay olacak.
    örneğin türkiye türkçesinde “ben eve gittim” derken eski türkçede “men ebge bardım” deriz.
    hal eklerinde ise işler karışıyor, yönelme hali eki yerine; belirtme eki, çıkma hali eki yerine belirtme eki kullanılabiliyor ama bir giriş yazısı olduğu için bunu şimdilik bilmemize gerek yok.

    -ses denklikleri-

    türkçenin tarihi ve çağdaş lehçelerinde birbirleri arasında düzenli ses denklikleri vardır, bu da göktürkçeyi temel düzeyde öğrenmek isteyen biri için en önemli konu.
    örneğin: kazakça: jol iken t. türkçesinde: yol'dur yani buna göre türkiye türkçesinde y ile başlayan her kelime kazakçada j ile başlar.

    gelelim türkiye türkçesi ve göktürkçeye, ilk baktığınızda size yabancı gibi görünen kelimeleri bu denklikler sayesinde anlayabilirsiniz:

    - eski türkçe t ile başlayan kelimeler, t.türkçesinde çoğunlukla d ile başlar: tod- (doymak), teñiz (deniz), tolı (dolu)

    - eski türkçe k ile başlayan kelimeler, t. türkçesinde g olur: köz (göz), kel- (gel-), kün (gün)

    -eski türkçede söz içi veya sonu d vardır, t. türkçesinde ise bu y'dir. tod- (doymak), adak (ayak), bod (boy)

    -çok heceli sözcüklerde g sesi korunur: sarıg (sarı), katıg (katı)

    - b sesi söz başında ve söz ortasında korunur, bu t. türkçesinde v'dir. ebir- (evirmek), bar- (varmak), eb (ev).

    -yapım ve çekim ekleri-
    bir çoğuna türkiye türkçesi sayesinde hakimiz.
    mesela bazı yapım ekleri:
    il-lig 'ili olan, devletli' (yukarıda söylediğimiz gibi sonda g harfi var, batı türkçesinde bu ek -lı -li haline geliyor) (-lig: isimden isim yapım eki)

    yaş+a - bildiğimiz yaşa-. ( -a: isimden fiil yapım eki)

    çekim ekleri:
    beg+ler (beyler) ogıl+ an (çocuklar) (-n lar-ler'le birlikte eski türkçe çokluk eki)

    bun+suz (sıkıntısız) (bun:sıkıntı)

    ufak bir giriş yaptık şimdi bu kurallar ışığında bir cümleyi inceleyelim:

    bu yolun yorusar yaramaçı tedim, yerçi tiledim.

    şimdi bu cümlede çok rahat anlayabileceğimiz kelimeler var, bunlar; bu, yol ve yer.

    yukarıda bahsettiğimiz kurallarda ne demiştik “söz başı t korunur” yani tedim: dedim, tiledim: diledim oluyor.

    aslında cümlede geçen yaramaçı da çok tanıdık, “yaramaz,iyi olmaz” demek.

    yerçi'nin karşılığı ise yerci yani “yere hakim olan, kılavuz” demek.

    peki tonyukuk burada ne demek istemiş: “bu yoldan yürümesek iyi olacak dedim, kılavuz istedim.”

    gördüğünüz gibi bazı kelimelere ve kurallara hakim olunduğunda anlamak çok da zor değil, zaten hepsi halen kullandığımız kelimeler.

    şimdi başka bir cümleye bakalım:

    türük bodun için tün udımadım, küntüz olurmadım.

    yine aynı ses denkliklerini düşünürsek: bod>boy haline gelir, o zamanki anlamıyla ise “halk”.
    (u)n ise belirtme hali durumu eki “halkı”.

    tün ise hâlâ dilimizde kullanılan bir kelime aslında, gece demek ama biz geride kalan gün anlamında 'dün' diyoruz. yine aynı şekilde t>d

    udımak ne olabilir o zaman? söz içi d korunur demiştik d>y değişimini unutmayın: udımadım yani “uyumadım”.

    küntüz zaten çok kolay: gündüz, k>g

    olurmadım ise oturmak fiilinin eski hali.

    artık anlamak zor değil, değil mi? “türk halkı için gece uyumadım, gündüz oturmadım.”

    kısaca bir giriş yapıp, bazı temel meselelere değindim, yazdıklarım göktürkçe bilmek için tam anlamıyla yeterli sayılmaz fakat öğrenmek isteyenlerin veya merak edenlerin belli bir oranda işine yarayacağını düşünüyorum. belki çok daha ayrıntılı bir yazı yazabilirim çünkü cümleleri daha iyi anlayabilmek için eklere de hakim olmak gerekiyor.

    düzeltme: yazım

    edit:bir bilgi hatası giderildi

  • böyle düşünen kaç insan vardır bilmiyorum ama mesajlaşma olayı bana oldukça zahmetli ve bunaltıcı geliyor. sürekli cevap yazmak zorunda olmak, pıt pıt telefon ekranında tuş aramak insanları nasıl darlamıyor anlamak mümkün değil.

  • gora' yı oradan çıkarsak diyorum. her komedi filminin de cıvık olması gerekmez. iyidir kötüdür tartışılır ama gora, arabesk filminden sonra çekilmiş absürd komedi türünün ilk örneklerinden olması bakımından bile değerlidir.

  • dün akşam izmir'de hem hayran bırakan, hem de umut aşılayan dev adam. 2 yıl felsefe, 2 yıl da hukuk eğitimi aldığını ama iki fakülteyi de yarıda bıraktığını, anlayacağınız düz lise mezunu olduğunu anlattı. bir insanın kendini yetiştirmesinin en güzel örneklerinden biriydi. kurduğu cümleler, kullandığı sözcükler, 80 yıllık yaşamından damıtıp da dile getirdiği düşünceleriyle yüzlerce insanı büyüledi. sorulan sorulara içtenlikle yanıt verdi. biz paradigması neden önemlidiri anlattı. bireyselciliğin bugün ulaştığı noktadan olan rahatsızlığını dile getirdi. afad'ın yine "sel geliyor!" diye attığı sms'lere inat hava güzeldi, o kadar sağnak yağış uyarıları yapılırken o güzel insanın hatırına bir damla bile düşmedi dün gece.

    "en az 500 eserin usûlünü vurarak söylemeniz gerekir derler. ben o donanımda değilim, nota da usûl de bilmem. ben ses sanatçısı değilim, ben ses sanatçılarını taklit eden biriyim." dedi içtenlikle. oysa sesine, bilgisine, görgüsüne bakmadan türk sanat müziği albümü çıkartmış onlarcasından, yüzlercesinden çok daha iyi söylerdi bir plak doldursaydı.

    ben de sordum dün, "türk mizahına gırgır gibi, fırt gibi, ferhan şensoy ve nicesi gibi yön vermiş insanlardansınız. ismim hakan, çocukluğumdan beri insanlar bana 'hakan abi!' diye takılır. peki siz kime gülersiniz, sizi güldüren nedir?" diye. "en başta zeki alasya!" dedi, "az oyunla güldürmeyi başaranları da severim. mesela ingiliz mizahı hoşuma gider, peter sellers hayranıyımdır. o bir şey yapmadan da güldürmeyi bilir. şimdilerde büyük büyük oynanıyor ama mizah, tiyatro aynı zamanda ekonomik de olabilmelidir." dedi ve ekledi "tamam mı haakıııınaaaaaabiiiiiiii?!?"

    yıllar yıllar önce, daha 11-12 yaşlarında çocukken, izmir enternasyonel fuarı'nda, aşkolsun'da izlemiştim, neredeyse 40 yıl sonra yine aynı yerde sayenizde umutlarımı tazeledim, hiçbir şey için geç olmadığını anladım üstâdım. tanrım size sağlıklı ömür versin ve zekinizle cennette buluştursun umarım.

    ekleme: 80'ine gelmişken mahkeme koridorlarında süründürdüler bu adamı. dün sorulan sorulardan birine yanıtında dedi ki: "sanatçı dostlarım, çevrem tabii ki bana destek oldu. biz birbirimizi kollarız, bu doğal bir şey. ama sizlerin bana sahip çıkması beni çok mutlu etti. layığımdan çok daha fazlasını verdiniz siz bana, size olan bu borcumu nasıl ödeyeceğimi bilemiyorum."