hesabın var mı? giriş yap

  • marvel evreni'nin haşarı robotu ultron tarafından, "ben böyle akıllı bir robot olarak çok yalnızım, bir ömür böyle yalnız geçmez" diye düşünülerek kendine eş olması maksadıyla yaratılmış kadın robot. sonrasında aynı ultron tarafından yaratılmış başka bir robot olan vision gibi ultron'a isyan edip avengers kadrosuna da dahil olmuştur falan filan. şimdi işin eksantrik kısmı, bu robota neden jocasta ismi verildiği.

    jocasta, sofokles'in meşhur eseri kral oidipus'ta geçen bir figürdür, thebai şehrinin kraliçesidir, esere adını veren oidipus'un da annesidir. bütün hikayeyi yazmayayım, bilmiyorsanız bundan sonrası spoiler. kehanetler, olaylar, sırf bilmecesi bilindi diye aşırı tepki gösteren sfenksler falan, bu oidipus "yanlışlıklan" annesiyle evlenir. marvel hikayesine geçecek olursak, ultron kendisini yaratan ant-man hank pym'i babası görür. dolaylı yoldan da hank pym'in karısı janet van dyne'ı, nam-ı diğer wasp'ı annesi görür. işte bu lanet olası robot da, yeni yaratacağı kadın robota, annesi wasp'ın zihnini aktarır. bu şekilde aynı oidipus gibi annesini karısı yapar. tek fark oidipus bu durumun farkında değilken, ultron ırz düşmanı bir sapık robot olduğu için bunu bile isteye yapar.

    bir başka enstantane de bu ultron'un yarattığı diğer robot vision ile ilgili. bu vision karakteri, jocasta'dan çok daha önce yaratılmış bir karakter. yani o zamanlar bu ultron'un böyle ödipal tandansları yok, sadece yaratıcısına/babasına isyan eden bir robot. vision'ın adı da taa 1940'larda yaratılmış bir karakterden ilham alınarak konulmuş. ilginç olan nokta, vision'ın daha sonra ultron'a isyan ederek onu terketmesi; oidipus'un da annesi ile evlendiğini fark ettikten sonra kendi gözlerini oyup görme yetisini, vision'ını kaybetmesi arasındaki tesadüfi durum. yani bence hoş bir tesadüf.

  • "bir şeyi uzun süre bekledikten sonra umutsuzluğa kapılıp hiç içine sinmeyen başka bir şeye razı olduğun anda o beklediğin şey çıkageliyorsa ve onu mecburen hiç hak etmediği bir yere koymak zorunda kalıyorsan tetris oynuyorsun demektir."

  • şu an sözlük bize ait arkadaşlar. kanzuk meşgul. istediğimiz yapabiliriz bence.
    ay çok heyecanlandım. annem nilgül teyzelere gidip evde tek kalınca da böyle olurdum.

    napıyoz lan hadi?

  • yıllarca yüzmüş bir insanım. derya büyükuncu'yu ilk defa 1984'te tanıdım. galatasaray'da aynı takımda yüzüyorduk. ablası berna ile beraber daha o yaşta türkiye rekorlarını tek tek kırıyorlardı. 100 metreyi, aynı takımda yüzen biz yaşıtlarından 10 saniye önde dönüyordu.

    şu ana kadar aldığı ne kadar madalya, kırdığı ne kadar rekor varsa sonuna kadar hak ederek kazandı. olimpiyatlara hep onun gitmesini eleştirmek sadece ve sadece bilgisizliktir. kimse oraya torpille gitmiyor. seçmelerden kim çıkarsa olimpiyata o gidiyor. derya'yı kendisini geliştirmedi diye eleştirmek de yine cahilliktir. her sporcunun bir kapasitesi var, derya da bu ülkedeki kendi dalında en kapasiteli sporcu oldu. ülkemizde hiç üzerine gidilmemiş bir spor dalında bile geldiği yer bence hayranlık verici.

    ülkemizde başarılı olmuş, kendi dalında mesela bilişim olsun, ciro olarak en büyük bir şirketi "google, microsoft, oracle'ın cirolarına bak bir de kendine bak" diye eleştirmeyi en hafif tabirle kendini bilmezlik, biraz daha ağır tabirle bir bok bilmezlik olarak adlandırırım.

    emre yerlici'den carlos sainz olmasını beklemek, hidayet türkoğlu'ndan kevin garnett olmasını beklemek, arda turan'dan ryan giggs olmasını beklemek, ahmet ümit'ten trevanian olmasını beklemek, haluk bilginer'den al pacino olmasını beklemek; dolayısıyla derya büyükuncu'dan mark spitz olmasını beklemek tamamen kötü niyetliliktir.

    ya da sadece ekşi sözlük yazarlığıdır.

  • yukarıdaki arkadaş türkiye'de bir vatandaş bunu yapsa kendini silivri'de bulur demiş ama, türkiye'de bir vatandaş zaten o kadar yaklaşıp tartışma şansı bile bulamaz

  • efendi gibi gitmişsin atm de sıraya girmişsin. ikinci sıradasın. önündeki kişi rahatsız olmadan işlemini yapsın diye hafif geride duruyorsun. arkadan tırreğin birisi gelip sana sırada olup olmadığını sormadan ikinizin arasına giriyor. uyarınca da haklıymış gibi seninle kavga ediyor. bu adam cahil değil cahil oğlu cahildir. medeniyetten nasibini almamıştır.

  • para eritme kaydı turbun büyüğü değildiyse daha bu millete herşey müstehaktir denilecek konu başlığı.

  • kavga için 10 yıl verildiğini düşünenler var sanırım. cezadaki en büyük kalem "kişiyi silahla hürriyetinden alıkoyma". kişiyi evine çağırıyorsun, arkadaşlarınla beraber biber gazı sıkıp, zorla bir odaya kilitleyip, hep beraber dövüyorsun. sokak kavgası değil bu olay. biraz okuduğunuzu iyi anlayın ve değerlendirin. o odada kızın kaçacak hiçbir yeri yok ve tek başına kaldığı için kızı orada dilim dilim kesseler kimsenin haberi olmayacak.

  • gezi parkına açılacak avm'de yer almayacağız da demişliği olan iş adamı için şaşırtmamıştır. o zaman rte çıldırmıştı, bakalım şimdi ne yapacak.

  • emre'nin saha dışında ki davranışları kamuya açık olmamakla beraber sadece emre'yi ilgilendirir. yeryüzünün en iyi insanı da olsa bunu sadece hususi hayatında göstermek ve kamuya tam tersi bir karakterde kendini sunmak en hafif tabiri ile dengesizliktir ve tıbbi müdahale gerektirir. onun saha dışı davranışlarını örnek gösterip saha içinde yaptıklarını meşrulaştırmaya çalışmaksa en yerinde tabir ile geri zekalılıktır ve bu da diğeri gibi tıbbi müdahale gerektirir.

  • r. a. salvatore ilk basılı romanı olacak olan the crystal shard'ı yaratırken, kitapla ilgili kritik bir toplantıya giden editöründen gelen bir telefonla kendisinden acilen wulfgar'a yoldaş olacak bir karakter yaratması istenir. salvatore düşünmek için zaman istese de editörün hiç vakti yoktur. salvatore o anda aklına gelen bir fikirle "bir drow!" der. sadece geçici bir yan karakter olacağını söyleyerek editörünü ikna eder ve karakterin ismi sorulduğunda ağzından drizzt do'urden ismi çıkıverir. editörü "ismi kodlayabilir misin?" diye sorar, cevap kısa ve nettir: "imkanı yok!"

    böylece doğar modern fantastik kurgu edebiyatının ikon karakterlerinden biri olan drizzt.