hesabın var mı? giriş yap

  • biz kimiz ki adamı linç ediyoruz? bence bir sanatçı olarak daha iyi bir gelecek için her yolu deniyor adam. ben saygı duyuyorum. yalakalık yapmaya ihtiyacı yok ki. paraya da ihtiyacı yok. dünya kucak açmış. bugün istese japonya vatandaşlık veriyor. o ise burada bir uğraş veriyor. yaptığı sanat deseniz çok üst seviyelerde. hem bu ülkenin kültürüyle, hem de dünyanın acılarıyla yoğurduğu eserler ortaya koyuyor. burada onu eleştirenler youtube’u açıp bir iki söyleşisini izlesin. kurduğu cümlelerle bizi beşle çarpıp ona böler.

  • evet kamuoyu olarak bu durumu çok takdir ettik biz.

    sizin paranızla ekilen ağaç oksijen üretmez lan. bütün gün karbondioksit üretir o ağaç, hayır gelmez yani o ağaçtan.

    temayı tekrar takdir edelim o halde madem bizim takdirimize sunmuş.

  • 100 etmez. ama araplar ve ruslar piyasayı böyle yoğurdu. e real madridin de gücü var. istedikten sonra alır. aldıktan sonra da 2 ay içinde çıkartır parasını. benim paramla 60 mio eder. he cebinde kaç para var diye sorarsan, 6.5 liram var. ama yarın maaşlar yatıyor akıllı olun lan. adam olun.

  • ne yazık ki göründüğü gibi cennetten bir parça olmayan küçük ada ülkesi.

    2000 yıldır bu cidden küçük adada yaşam var; 2010 itibariyle 9000 kişiden oluşan minyatür bir yaşam olsa da. ada 2006 yılında dramatik bir nüfus azalması da yaşadı; kiribati ve tuvalu yerlisi göçmen işçiler geri çağrılınca 1500 kişilik bir kitle adayı terk etti.

    ada fosfat için talan edilmiş durumda, ve bu fosfat da bitmek üzere. şu resimde de görüleceği üzere ada içten dışarı doğru yavaşça ilerleyen maden aramaları sonucunda kendi kendini yok etmeye başlayacak gibi. nauru yerlileri bu fosfatın biteceğini görünce melbourne ve texas'tan araziler aldılar; 9000 kişiye her yatırım yeterli olabilir sonuçta. bir ülkenin temel gelirinin ülke dışındaki arazilerden gelmesi garip ama, yazık lan 9000 kişiler.

    son olarak liechtenstein vatandaşlığına geçsem milli takımda oynar mıyım diyenlere; nauru'nun amatör bir futbol federasyonu var. bu federasyonu adam etmek için harcayacağınız para ile bambaşka bir sermaye sağlanabilir, kim bilir.

    neyse, gitmek istemeyeceğiniz ülke. palau, tokelau; u ile biten bir çok ülke varken niye nauru?

  • platonik aşık olmayı hayat felsefesi edinmeye o yaşta başlamıştır.
    üniversiteyi de öyle bitirmiştir.

    muhtemelen hayatını da aynı gazla bitirecektir.

  • bu nasıl bir hayat oldu anlamıyorum. telefonum bozuldu. 5 ay önce 1700 olan bir telefon şimdi 2700 lira. oyun konsolu bakıyorum 1800 fiyat görüyorum meğer baktığın şey sadece lisanslı bir oyun. konsollar 5000 den başlıyor. arabam yok ancak daha uzun seneler alma şansım yok. microsoft ergonomik mouse almıştım 6 sene önce 140 liraya şimdiki fiyatı 500 tl. biz ne ümit edicez? nasıl mutlu olacağız bu ülkede.asgari ücretle köpek gibi çalış ancak dandik bir telefon bile alama. nasıl bir zaman denk geldik. avrupanın dibinde bu sefalet nedir allah aşkına?

  • ikinci sezonun sonunda joe'nun herkesi şaşırtan hamlesine değinmek istediğim dizi:

    -spoiler-

    evet, masum ve mommy issues joe, ömrü boyunca gerçek sevgiyi aradı ancak hiçbir kız ona göre değildi, sonunda ruh eşi love ile bir araya gelince yine kendini başkasına kaptırması inanılmaz değil mi?! aslında değil. joe'nun problemi hiçbir zaman kendini sevecek birini bulamaması değildi. hatta aslına bakarsanız, gözüne kestirdiği her kızla ilişki yaşayabilecek denli hoş bulunan, beğenilen bir erkekti. joe'nun problemi sevilmemek değil esasında, sürekli olarak sevilmediğini düşünmek.

    şimdi bahsedeceğim tipte insanlara mutlaka denk gelmişsinizdir.

    joe kendini sevmiyor ve sevilmeye layık bulmuyor. aslında annesinin ona olan sevgisinden de her zaman şüphe duyuyor, zaten her şeyin altında bu zemin var. asla sevilmediğinden emin olan joe, bir kadın buluyor ve onu kendinden çok yüksekte görüyor. ona platonik şekilde tapmak ve onu yenerek (mommy issues'u yenerek) kendini sevdirip çıkışını yapmak arasında sonsuz bir ikilem yaşıyor. nihayetinde ruhu her zaman bir çıkış yolu aradığından tüm yeteneklerini kullanarak, delirircesine kendini sevdirme yolları arıyor. aradığının ise saf sevgi karşılığı olduğunu sanıyor. ancak böyle insanları severek onları tatmin edemezsiniz. çünkü alacağı hiçbir sevgi, küçükken, acaba sevgiyle büyüseydim nasıl olurdu? sorusundaki sevgi kadar yüceleştirilmiş ve sonsuzlaştırılmış idea nesnesinin yanına dahi yaklaşamayacağı için, joe gerçekten sevildiğini hissettiğinde karşısındaki ilahlaştırdığı kişiyi küçültmeye başlar ve biter. çünkü joe'ların hayattaki tek motive i, annelerinin (yahut babalarının) yerine koyup sonsuza dek sevgisini ve takdirini kazanmaya çalışacakları, ancak asla tam olarak emin olamadıkları ve her sabah uyandıklarında yeniden savaşacakları bir ilişki, yani yaşayamadıkları çocukluğun intikamını alırcasına sonsuz bir çocukluk çağı. özetle, joe'yu mutlu edemezsiniz, joe kimseyi gerçekten sevemez, çünkü joe sevgi nedir bilmiyor.

  • medyum memis kimligimle soylemek isterim ki bu filmin muzigi acar televoleciler ve haberciler tarafindan aglamakli huzunlu sahnelerde kullanilacak.

    misal:sibel can in eski kocasi supper insan hakan ural bir mafya hesaplanmasinda kanlar icinde hastaneye falan goturulurken calacak bekgraund da.
    benzer bi uygulama schindlers list ve apocaliptikanin unforgiven versiyonunda yapilmisti hatirlatayim.

  • motor sporlarında araçlar motorları çalışırken yakıt alırlar. direkt olarak "motor çalışırken yakıt alınmaz" demek pek mümkün değil. (formula 1'de tutuşan araçları da izledik- video) ancak bizler profesyonel pit ekibi değiliz ve egzozdan çıkabilecek kıvılcımlar ya da ısınan, kor halini alan katalitik konvertör, depodan çıkan yakıt buharını tutuşturma potansiyeline sahiptir. özellikle benzin ve lpgli araçlarda bu risk yüksek olacaktır. kapatırsanız ömezsiniz, kapatmazsanız çok ufak bile olsa riski artırırsınız.

    motorinde "risk yoktur" diyenler görüyorum, o işler öyle olmuyor maalesef. benzin içerisinde uçucu madde daha çok olduğu için daha düşük sıcaklıklarda daha kolay buharlaşır ve kolayca yanar. motorin ise 50 derece üstünde buharlaşır, bu buhar doğru şartlar altında benzinde olduğu gibi alev alabilir. 30 derece sıcaklıkta motorin tankının içerisine kibrit, çakmak vs. atsanız da tutuşmayacak olması daha yüksek sıcaklıklarda bunun gerçekleşmeyeceği anlamına gelmiyor. dışarısı 40 dereceleri bile görürken, asfalt bundan da sıcak olabiliyor, aracın çalışırken ortaya çıkardığı sıcaklığı da hesaba katarsanız motorinin de buharlaşacak sıcaklığa ulaşabilmesinin çok da imkansız olmadığını göreceksiniz.

    yakıt depo kapağını açacağınız herhangi bir işlemde motorunuzu durdurun, kafanız rahat olsun.

  • yabancı gerizekalı değil böyle bir vaade kanıp gelsin. yabancı bilir ki bugün kendisi için değiştirilen kanun yarın tekrar değiştirilip kendisine silah olarak döner. ekonomiden anlamıyorsunuz onu anladık bari biraz konuşmayı da bilseniz.