hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: scheme)
    nasıl okunduğunu çıkaramayanlar için geliyor: "skim."
    dersi veren hoca için karizmatiktir sadece, öğrencilerin karizması ise yerlerde...

    - abi skimi alıyomuşsun bu dönem?
    + maalesef...

    veya...

    hoca: arkadaşlar bu dönem boyunca skimde beraber olacağız.
    öğrenciler: !'^+%&/()=?_
    hoca: merak etmeyin, skimi kavradığınız vakit, diğer derslerde de sıkıntı çekmezsiniz, ama bilgisayar mühendsiliğinde başarının temeli skimi yalayıp yutmaktır.
    öğrenciler: !!''^^++%%&&//(())==??__

  • tarihi binalarla kaplı, çok büyük olmayan, yine de çok büyük bir şehre yakın mesafede olan, orta büyüklükte herhangi bir avrupa şehri.

    (bkz: brugge)
    (bkz: gent)
    orta büyüklükteler, birer alışveriş merkezleri var. etrafta kafeteryalar var. birkaç gece klübü de var. kolayca yeşil alan bulunabiliyor. şehir sıkıcı gelince hafta sonu kolayca brüksel'e veya amsterdam'a günü birlik geziler yapabiliyorsun. hatta biraz kasarsan paris'e, köln'e falan da gidebilirsin. şehirde trafik yok, banliyöden şehir merkezine otobüsle 20 dakika, otobüste de kolayca oturacak yer bulunuyor; mis.

    not: fiziksel olarak 20 yaşındayım; ruhum emekli amca kafasında.

  • - keloğlan' ın kimi kimsesi yokmuş
    + annesi nerdeymiş?
    - annesi yokmuş, ölmüş
    + babası nerdeymiş?
    - babası da yokmuş, ölmüş
    + (ağlamaklı ) birsen teyzesi de mi ölmüş??

  • ilk sevgilisi ile tüm hayatı boyunca mutlu olmasını istiyorum. bari o uğraşmadan mutlu olabilsin amina koyim.

  • bu yüzden haklı konuları sahiplenip çok bağıran, örgüt desteği belli olan oluşumlara her zaman mesafeliyim.
    heriflerin bir tane amacı var. bu ezik amaç uğruna bizim solcuları güttükçe güdüyorlar.
    t: şaşırtmayan tweet.

  • bugun tramvayda sahit oldugum,kelimesi kelimesine aktaracagım diyalog da yaran adi altinda incelenebilir.

    tramvayda yolculuk etmekte iken hemen yanimda oturan 40 li yaslardaki bir adamin karisiyla diyalogudur.

    adam -alo mehtap,ben tramvaydayim,
    yarim saate orhan da olurum.
    seni de duraktan aliriz.
    karisi -(muhtemelen) hangi durak?

    adam- yahu hangi durak olacak,evin onundeki...
    orhan'in arabayla geliriz,beyaz reno toros...

    karisi-(muhtemelen) nasil bir araba o?

    adam-stey$in vagon,beyaz toros...

    karisi-(anlamiyor herhalde ve muhtemelen sorusunu yineliyor)anlamadim nasil bir araba bu?(muhtemelen)

    adam- yahu uzun beyaz bir araba,toros iste...

    kadin-(ne diyorsa artik)

    adam- kartal yok mu kartal, onun gibi bir sey,uzun...
    yav stey$in ne bilmiyor musun?
    kadin-...........

    adam- yahu nihan,tamam bosver,sen 20 gece durakta ol.ben arabadan inince gorursun toros neymis.

    kadin- (muhtemelen) nihan da kim?

    adam-ne bileyim ben nihan kim?toros,kartal...kafa mi biraktin bende?

    kadin-(ikna olmamis olacak ki muhtemelen sorusunu tekrarliyor)nihan kim dedim?

    adam-yahu kadin torosla kartal farketmiyor senin icin mehtap nihan ne farkediyor?...allahim yahu

    kadin-(ne diyorsa?)

    adam-otobusteyim simdi...

    kadin-(muhtemelen) hani tramvaydaydin?

    adam-tramvay tramvay...tramvaydayim,kafami karistirdin iyice...
    neyse hadi 20 gece durakta ol...

  • bazen isterdim ki, oğlumla konuşurken, amerikan filmlerindeki gibi; "bak evlat ben küçükken babam bana şunu demişti" ya da " dedem derdi ki" diye başlayan cümleler kurmak, ona bilge bir akrabamdan, ya da sadece sıradan bir söz söyleyerek beni ta çocukluğumda bile etkileyebilen annemin bir lafını örnek verebilmek isterdim gerçekten. ama bakıyorum bakıyorum, arıyorum tarıyorum, yok ulan, bir tane ilaç olsun diye beni ciddiye alıp bir şey diyen olmamış mk.... ya "atkını sıkı sar üşütürsün" demişler, ya da "oğlum şu bakkaldan bi ekmek al eve gelirken" demişler. insan iki özlü söz eder, o yıllarda aklını alır evladının değil mi be hey ebeveynlerim.

    amerikan filmlerinde en çok buna özeniyorum aq... işe bak

  • saçmasapan yani normlara aykırı davranan insanlara kafayı yemiş deriz. bu elbetteki mecazi bir anlatımdır zira hiç kimse kendi kafasını yiyemez.oysa yüzünde mutlu bir ifadeyle dolaşan insanlara kafayı delmiş demeyiz.elbette her mutlu insan kafayı delmemiştir ama delebilmişlerin mutlu olduğuna şüphe yok.

    trepanasyon (kafa tasından parça çıkarmak) milattan önceki dönemlerde bile uygulanan oldukça yaygın bir tedavi yöntemi.ortaçağda delilerin kafasındaki şeytanı dışarı çıkarmak için sıklıkla bu yönteme başvurulmuş.gerçekten şeytanın dışarı çıkmasını sağlıyor mu bilinmez, ama kafatasının matkaba benzer bir aletle delinip bir parçasının çıkarılmasıyla kafa içi basıncının düştüğünden insanın rahatladığı kesin.
    1960'lardaki "psychedelic" hareketiyle birlikte kafayı delenler tekrar ortaya çıkmaya başladılar.zihin ve beden arasındaki ayrılığı gidermek için bu yönteme başvuran ve kendi kafasını kendi delen ilk kişi bart huges'tir.huges o tarihte bilimsel açıklamalarıyla oldukça ünlüdür ve bad tripten kurtulmak için, lsd atarken şeker ve c vitamini tüketilmesi gerektiğini de ilk o keşfetmiştir.
    tepetaklak durarak ya da soğuk sudan sıcak suya girerek aniden kan basıncını arttırmak, böylece beyne daha fazla kan gitmesini sağlamak gibi geçici yöntemlerin yerine trepanasyonun çok daha etkili olduğunu keşfeden huges, lokal anestezi, elektrikli matkap ve neşter kullanarak kafayı delmişti. joey mellen ise ancak üçüncü girişiminde kafayı delmeyi başardı.yazdığı bore hole adlı kitapta, operasyondan sonraki ilk dört saatte özgürlük ve rahatlama duygusunun nasıl tüm bedenini sardığını ve daha sonrada hep bu duygularla yaşadığını anlattı melen..
    operasyon sırasında yanında olan ve ona yardım eden (mesela matkabı fişe takan) amanda fielding ise kendi trepanasyonunu filme çekerek, delik kafayla verdiği konferanslarda izlettirdi.
    tüm bu insanlar rahatlamak ve dünyaya gülümseyerek bakmak için delmişlerdi kafalarını. ama trepanasyon delileri ve dahileri işlevsiz bırakmak için yani içlerindeki şeytanı kovmak için kullanılmıştı.
    yalnızca beynin içindeki basınçtan değil, vücuttaki herhangi bir mikroptan bile şeytan sorumlu tutulmuştu.1500'lü yıllarda hastalıkların insandan insana, havadan ya da eşyadan insana bulaşabildiği de ortaya çıkana dek milyonlarca insan ateşi yükselip titremeye başladığı için yakılmıştı bile.veba salgınlarında yakılan onbinlerce insanda
    cabası.
    neyseki matkap kullanmadığı halde kafatasında delik olan bir sürü insan var etrafımızda ve hayat onlar sayesinde hala yaşanmaya değer.

  • bu sendroma adını veren olay 1973 yılında stockholm'deki başarısız bir soygun girişimi sonucu ortaya cıkmıştır. kreditbanken isimli bir bankayı soymaya kalkan soyguncular kuşatılınca bankada bulunan 4 kişiyi rehin almışlar ve altı gün boyunca direnmişlerdir. altı günü sonunda polis operasyonu sırasında rehineler kurtarılmaya aktif olarak direnmişlerdir. daha sonra ise soyguncular aleyhine tanıklık etmeyede yanaşmamışlardır hatta para toplayıp savunmalarına yardımcı olmuşlardır. bu olaydan sonra psikolojide benzer rehine-rehinci olaylarındaki yakınlaşmaları tanımlamak için kulanılan bir deyim haline gelmiştir.