• bir yerde okumuştum aklımda kalmış,
    elmaslar baskı altında oluşurmuş.
    zeytinyağı çıkarmak için zeytinlerin sıkılması,
    şarap yapabilmek için üzümlerin
    parçalanması,
    tohumlar ise karanlıkta yetişirmiş.

    ben de, ne zaman kendimi sıkılmış, baskı altında ya da karanlıkta hissedersem dönüşümün yakın olduğunu bilirim.
  • birilerini kontrol altında tutmak, istediğini yaptırmak amacıyla olsa da steinbeck'in de dediği gibi "baskı, ancak baskı altındakileri güçlendirir ve birbirine bağlar"* işte bu yüzdendir ki baskı kısa vadede başarılı olsa da uzun zamanda ters tepki yapar. kişiler baskıya yöneldikçe, bütün emeklerini bu baskıyı oluşturmak için kullandıkça hem diğer sorumluluklarından geri kalır hem de baskıya karşı gelmelerin nedenlerini ortadan kaldırmak yerine sadece bu başkaldırıyı da yok etmek için daha fazla baskıya yönelmenin kapısını aralarlar.
    bir anonim laf ile noktalayalım entryi: "don't be afraid of pressure. remember that pressure is what turns a lump of coal into a diamond."
  • icgudusel durtulerin insanin istegi disinda " bilincdisinda" tutulmasi ve bilince cikmalarinin onlenmesidir. ( repression ) . baskiya alinan ruhsal icerigin ozelligi , hicbir zaman bilinc duzeyine cikmamis olmasi ve kisinin boyle bir kopuklugun farkinda bile olmamasidir.
    baski ; beklenmedik bir anda tehlike ile karsilasildiginda yasanan korkuya karsi gelistirilen akut savunma ketlenmesiyle ozdestir.
  • bir insanın, bir insana yababileceği en kötü hede.
  • "baskı böyle bir şeydir işte. kimini ezer suyunu çıkartır, kimini ezer içinden elmas çıkartır." demisti kaan kural. bu söz aslen kendisine mi ait bilmiyorum ama eger öyleyse cok güzel laf etmis.
  • ne kadar istenmeyen sonuçlar verdiğini -de -da -ki ekleriyle ve bağlaçlarıyla ilgili yaşanan karmaşanın içinde çok net görebildiğimiz hede.
    bu bağlaçları ve ekleri çorba gibi karıştırıp kafasına göre serperek, rulet oynar gibi kırmızıya gelirse ayrı siyah gelirse bitişik randomizasyon teknikleri vasıtasıyla mütemadiyen yanlış kullanan veya kullanmayı bilmeyen insanları "cahil, çomar, öküz, davar, daha kendi dilini konuşamayan yobaz, bağlaç kullanamayan hödük" diye yaftalaya yaftalaya, ayıplaya ayıplaya getirdiğiniz hale bakın.

    gramer nazileri olarak eğitilmemiş kitleye baskı yapa yapa kafayı yedirdiniz amk. bu kimseler artık nerede ek veya bağlaç işlevli bir de, da veya ki kullanıldığını görürse hiç tereddüt etmeden cart diye ayırıyor.
    "nere de o eski aşklar," yazan gördüm yahu!
    "geçenler de serpme kahvaltıya gittik"
    "senin ki yine çok şık"
    "o öğrenci bizim kilerden biri," benzeri...
    siz de farkındasınızdır muhtemelen, bu liste böyle uzar gider.

    işte toplum baskısının dikik sonuçları.
    ezberleyerek öğrenmeyi ezberlemiş bir kesime baskı yapmak hiçbir işe yaramıyor.
    adam doğrusunu öğreneceğine (kimse de doğru düzgün açıklamıyor, gördüğüm bütün açıklamaların çapı "dahi anlamındaki de ayrı yazılır") duyduğunu anlamadan ezberliyor ve yeri geldiğinde kafasında kurduğu "ayrı yazayım da bir bok bildiğimi zannetsinler" benzeri anlayışlarla daha da yanlış kullanıyor.
    evvelden bilmeyen insanlar yanlış yazıyordu.
    düzelte düzelte manyak ettiniz milleti şimdi daha da yanlış yazıyorlar.
    tebrikler.

    ahan da. ötesi de gelir meraklanma

    tough love bize göre değil.
    sayın intrigante arkişimize bağlaç/ eklerin yazılışında yaptığım hataları düzeltmek adına beyin hücresi ayırdığı için müteşekkir olduğumu da belirteyim.
    baskı yapmayın. cici cici açıklayın, sevin onları. dövmeyin.
    aşağılamayın, ayıplamayın, üstten bakmayın.
    yani bir işe yaramamasının ötesinde daha da derinleştiriyor yanlışları.
    sorunu daha da büyütüyor.
  • en kötü tarafı, insanı bir şey yapmaya ya da bir şeyden kaçınmaya zorlamasından öte, insanın direncini isteklerinden daha güçlü hale getirmesi, yani karşıtının diğer her şeyden daha yüksek sesle konuşmasıdır.
    biraz da neren acıyorsa canın oradadır hesabı, baskı nereye çökmüşse oranın direncini güçlendiriyor. direndikçe gitgide kendini daha güçlü hissediyorsun belki, ama gücünü-hayatını gerçekte istediğin bambaşka bir yolda yaşamak için değil, baskıya karşı durmak için yaşıyorsun.
    kısaca karşı dursan da, neye karşı duracağın, ne için yaşayacağın konusunda özgürlüğünü kısıtlamıştır bir kere. seni pek çok seçenekten alıkoyup, baskıya boyun eğmek ya da direnmek seçeneklerine hapsetmiştir.
    toplumsalı da bireyseli de *aynı, böyle de pis bir şey işte.
  • baskı varsa isyan da vardır.
    isyanımız yakın.
  • sindirme amaçlı uygulamaların tümü.
    ekşi sözlükte mevcuttur.
  • nefes almanıza engel olunduğunda öleceğinizi biliyorsunuz; ama konuşmanıza, düşünmenize, söylemenize engel olunduğunda yok olacağınızı bilmiyorsunuz.

    çünkü baskı bunu gerektiriyor.
hesabın var mı? giriş yap