• alkol almış türk müziğidir.
  • uğruna kanlı savaşların yapıldığı, lanet olası katliamların düzenlendiği, anlamsız ayrılıkların, zoraki göçlerin yaşandığı "sınır" kavramının tamamen ortadan kalktığı bir müziktir bu bence... balkan ruhu; mavi semanın beyaz bulutları arasından masumane süzülen bir martı gibi sınır tanımaz özgürlükle bütün ülkelerin üzerinde eşit uçar. boşnak'ının, makedon'unun, arnavut'unun, hırvat'ının, sırp'ının, rum'unun, bulgar'ının yıllardır yan yana yaşadığı ayrılıkların, aşkların, özlemin, acının, sevincin ortak eseridir bu müzik. vardar nehri'ne bakan, neretva kıyısında yürüyen, sarajevo köprülerinden miljacka'yı izleyen, skopje gecelerinde mehtabı içine çeken, hellas'ın tüm çirkinliklerinden uzak yeşil köylerinin güzel kokusu ile şenlenen, kosova'nın leziz kasabalarında festival sarhoşu olan; yani balkan rüzgarı sinesine çarpmış her kişinin yürek çarpıntısıdır... tarihiyle, kültürüyle, siyasetiyle ama en çok da müziği ile bir iç çekme coğrafyasından yükselen " offf! " lardır...
    farklı bir üslubu vardır bir de bu müziğin. melodi ile sözler asla uymaz... kimi şarkılar vardır mesela; dinlerken öyle hareketli, öyle kıpır kıpır gelir ki "kim bilir nasıl eğlenceli bir hadiseden bahsediyor" diye düşünür insan. o anlatılan aslında iki kayıkçının derin sulara gömülmüş hayallerinden başka bir şey değildir. başka bir şarkıda da ritme ayak uydurmak şöyle dursun dinlerken bile yorulursun. ama onda da bir ayrılık, terk ediliş anlatılıyordur halbuki... balkan insanının her zaman gülen yüzü, her şeye rağmen ayakta kalışı, içinde yeşil tuttuğu umutları, neşesidir buna sebep olan...
    bir de bu müzikle seyahat edebilirsiniz... evet, seyahat dedim... gözlerini kapattığınız an mesela sıcacık bir yaz gecesi, mavi inci, ohrid gölü yakınlarında, direklere asılmış, kendini rüzgara kaptırarak sallanan lambaların altında kurulu ahşap masa ve sandalyelerde oturarak kadehlerini hovardaca tokuşturup ortada oynayanları izleyen insanları, memleketimden düğün resimlerini gözümün önüne getirir bu müzik. bunu yapmakla kalmaz, bizi de kısa süreliğine oraya taşır... hatta atar, fırlatır... çok fena çarpar bu müzik...
    uzaklardan, bir yerlerden, görmediğimiz insanlardan, kardeşlerimizden gelen seslerdir bu müzik...

    http://www.balkanskidom.com/showthread.php?t=227
    slivovica isimli yazardan,

    yine bir söz balkanlar ve müziği hakkında

    - bosna'da şarkı söyleme
    - sırbistan'da akordeon çalma
    - makedonya'da oynama (dans etme)
  • okurken arka plan için müzik:

    http://fizy.com/#s/1lxcr3

    zaten sağlam olan altyapısına, bakır nefesli enstrümanlar da eklenince tadından yenmez olmuş müzik türüdür. peki bu eklenme nasıl olmuştur, bi bakalım...

    osmanlı'nın batı kültürü ile en içli dışlı olan organı, ister istemez ordusuydu. sık sık batı orduları ile karşı karşıya, bazen de 1854'te kırım'da olduğu gibi yan yana gelen osmanlı ordusu, batı'nın hızlı gelişimini yakından takip ediyordu. bu nedenle de batı'daki yenilikleri osmanlı topraklarına taşıyan genellikle ordu olmuştur.

    bu yeniliklerden biri de, bando idi. osmanlı ordusu, artık mehteran zamanının geçtiğinin farkındaydı. batı ordularının, sesini çok uzaklara, büyük kalabalıklara duyurabilen güçlü bandolarının benzerlerinin osmanlı ordusu içinde de kurulması kararı alındı. bando için, daha önce osmanlı topraklarında görülmeyen, nefesli bakır çalgılar getirildi. osmanlı saray bando ve okulu, mızıka-i hümayun kuruldu. bando uygulamasına, osmanlı'nın batı'ya en yakın ordusunda, selanik merkezli 2. ordu'da başlandı. selanik ve üsküp, bandosu olan ilk balkan şehirleri oldu.

    sonrası net değil, ama muhtemelen şöyle oldu: askeri bando, diyelim ki üsküp'te bir geçit töreni yaptı, ardından da bir sokak kahvesinde dinlenmeye çekildi. her müziğe olduğu gibi bu müziğe de yakın ilgi gösteren iki roman kökenli vatandaş, bando takımının yanına yaklaştı, sordu:

    "aga bu ne beya?"

    "trombon derler buna..."

    "ver bakalım şunu bi' üfleyelim..."

    ve olaylar gelişti. bugün dünyanın en renkli müzik geleneklerinden biri olan balkan müziğinin nefesli bakır çalgılarla şenlenmesi bu şekilde oldu.

    okumayı bitirenler için arka plan görseli:

    http://www.flickr.com/…hotos/atafotogrup/5286052579 *

    * (geçen haftaki koçani orkestar crr konserindenden)
  • ege, akdeniz, karadenizin bir kısmı ve balkanların müzik geleneğinin kaynaşmasından doğan bir sound'tur.
    bulgar horo'ları, romanya cingene muzikleri, bregovic tarzi yugoslav ve makedon düğün ve cenaze müzikleri, bakır nefeslilerle yapilan cingene muzikleri, yunanistanın kuzeyindeki halk müzikleri hep bu kategoriye girer.
    bir tür değil bir sound'tur. en önemli özelliği, coğrafi açıdan zengin bir müzik trafiği arasında kendini geliştirmiş olmasıdır. örnegin bir balkan şarkısının içine rahatlıkla kontrbass , gitar, keman, piyano, klarinet, davul, buziki, ya da elektrogitar koyabilirsiniz ve hiç rahatsız etmez.
    (bkz: trockya blues)
    (bkz: laço tayfa)
    (bkz: nikolai gutsa)
    (bkz: kocani orkestar)
  • balkanlarda yürürken nağme gelen her yere dikkat kesilerek bakmak hayrınızadır! sırtına yıldızlı cepkenini giymiş bir yugoslav karanlığının altındaki en küçük şehrin, en ücra mahallesinde; soğuk, kırık ve en eski kaldırım taşının üzerine, lacivert tişört - kırmızı eşofmanıyla bağdaş kurup oturmuş bir çingene çocuk, dünyanın henüz keşfedilmemiş en iyi akordionisti olabilir... çünkü müzik; bu coğrafyada böyle bir şeydir!... müzik, bu coğrafyada her şeye rağmen hayatta kalmayı isteyenlerin işidir!.. burada ırmaklar derin bir beste çalarak akar, kuşlar türkü söyleyerek uçar. balkanlar bitmeyen, durmayan bir müzik gibidir. bu yüzden balkan müziğini notalar değil, esler oluşturur!
  • icimdeki gizli canavari aciga cikaran muzik turudur. duyar duymaz pistin ortasinda kalabaliga karismis halde buluyorum kendimi. saatlerce topuklu ayakkabilarla dans edip sadece 15 dk gecmis gibi hissediyorum. mutluluk enjekte eden bisey bu balkan muzigi. yuzlerce farkli insanin konusabildigi ayni dil gibi.
  • genlerinizin bir köşesinde balkan esintileri varsa, o melodiyi nerde duyarsanız duyun en eğlenceli olanının bile altında yatan ince sızıyı hissedersiniz.
  • neşeden çok hüzün veren müzik. en kötü algı da maalesef türkiye'de bu müziğe karşı. hey on beşli ağıtıyla göbek atan bir eğitim düzeyinden bu müziği anlamaları da beklenemez zaten.

    ülkedeki algıyı düzeltmek için bir kazım koyuncu'ya ihtiyacı var sanki. hak ettiği saygıyı ve değeri er geç görecektir.
hesabın var mı? giriş yap