• kalın bağırsağı iç yüzeyinde, bakterilerinin oluşturduğu bitki örtüsü denebilir.

    bakteri lafı korkutucu olsa da bunlar iyi huyludur ve insanın bir nevi iş ortağıdır.

    kalın bağırsağa kadar ulaşan ama hala besin içeren maddeler ile beslenerek, son temizliği yaparlar.

    zararlı bakteri varsa onları da yerler.

    hani balinaların üzerinde gezip onları temizleyen küçük balıklar vardır ya, işte aynı o hesap.

    iki tarafın da kazandığı bir ortaklık vardır yani.

    bu bakterilerin eksikliği bağışıklık sistemini zayıflatır. yoğurt iyi gelir.
  • flaman bilim insanları, bağırsak florası ile zihinsel sağlık arasında doğrudan bağlantı olduğunu kanıtladı.

    belçika'daki flaman biyoteknoloji enstitüsü (vıb) ile leuven katolik üniversitesi, 2012 yılından bu yana 5 binden fazla gönüllünün dışkı örneklerini inceledi.

    flaman biyoteknoloji enstitüsü'nden prof. dr. jeroen raes, depresyondaki insanlarda, mutlu insanlarda bulunan bazı bağırsak bakterilerinin daha az olduğunu saptadıklarını söyledi.

    not: tam tersi de doğrudur. bu bakterilerin azlığı da depresyona sebep olmaktadır.
  • olm vücudunuzdaki bakterilere iyi bakın valla, keyifleri kaçıp yerlerinden oynadıklarında sonu heç iyi olmuyor.

    hani "ne yesem yarıyor" diye bir laf vardır ya, floranızı bozarsanız o laf;

    "ne yesem sıçıyorum" a dönüşüyo...
  • bağırsak organizmaları, bağışıklık sistemi fonksiyonu, detoksifikasyon, enflamasyon , nörotransmitter ve vitamin üretimi, besin emilimi, açlık ya da tokluk sinyali verme ve karbonhidrat ve yağları kullanma gibi bir çok çeşitli fizyolojik aktivitelere katılmaktadır.

    mikrobiyom dengesindeki bozulmanın alerji, astım, kanser, diyabet, demans, alzheimer, kronik yorgunluk sendromu, depresyon, obezite, bağışıklık azalması, otoimmün bozukluklar, otizm, dehb, çölyak, ms gibi bir çok hastalığa sebep olduğu bilinmekte.

    bağırsak florası olarak da adlandırılan mikrobiyomun bozulmasındaki en büyük sebep antibiyotikler. sezaryan ile doğum da sağlıklı bir mikrobiyom oluşmamasının ilk nedeni sayılabilir. doğum kanalından geçerken bebek ilk mikrobiyomunu alır. sezaryan ile doğum da mikrobiyom alınamadığı gibi bir de ameliyat sebebiyle alınan antibiyotik tarzı ilaçlar sebebiyle mikrobiyom zarar görür. emzirme yine bebeğim mikrobiyomunun sağlıklı gelişmesi için çok önemlidir. emzirilen bebek sağlıklı mikrobiyomunu emzirme sayesinde anneden alır. mamayla beslenen çocuklarda mikrobiyom yeterince gelişemez.

    bozulan mikrobiyomun düzeltilmesi için probiyotik ve prebiyotik beslenme yapılmalı. fermante ürünler, yoğurt, kefir, turşu, özellikle kırmızı şarap, çikolata, kahve, kuruyemişler, zerdeçal, b12 içeren besinler, antienflamatuar yağlar (zeytinyağı, keten tohumu yağı, balık yağı, çayırda otlatılan hayvanların yağları, hindistan cevizi yağı) mikrobiyomun sağlığı için iyi besinler.

    kaçınılması gereken yiyeceklerin başında şeker ve şeker içerikli gıdalar geliyor. yine kan şekerini hızlı yükselten glisemik endeksi yüksek yiyecekler, rafine yağlar ve karbonhidratlar, fruktozlu mısır şurubu mikrobiyomu olumsuz etkiliyor.

    son olarak stresin de bağırsak floramızı olumsuz etkilediğini belirtelim.

    konu ile ilgili dr. david perlmutter'in "beyin ve bağırsak" adlı kitabı iyi bir referans.
  • bağırsağınızdaki bakterilerin nevini belirtir. bi normali vardır, iyidir. diğeri ise sizi hasta eder (abye). gazınızın kokusunu bu flora belirler. bu florayı oluşturan bakterileri insan bebeklik çağında alır vücuduna. yani bebeklikten sonra gazınız hep aynı kokar ve tabi her insanın kokusu farklıdır.
  • içerdiği 100 trilyon mikroorganizmanın ağırlığı yaklaşık olarak bir buçuk kiloya tekabül eder. olması gereken budur.

    antibiyotik kullanımından sonra florayı zenginleştiren besinlere diyette yer verildiğinde sayıları artarak dengeye gelecektir. evet hem bu mikroorganizmaları içeren(probiyotik) hem de bu mikroorganizmaların tüketmeyi çok sevdiği (früktooligisakkarit) bazı besinler mevcut.

    probiyotik besinler: yoğurt(mümkünse ev yoğurdu), sirke, turşu, boza, kefir gibi fermente ürünlerdir.
    früktooligisakkarit türü şeker içeren; soğan, sarımsak, muz, çavdar, yer elması gibi besinler
    de bu bakterilerin en çok sevdiği besinlerdir.
  • bir kere bozuldu mu bir daha toparlanmasi neredeyse imkansiz olan hede. 4 aydir hic seker yemedim (ilk 1 ay meyvelerden bile yemedim son 3 aydir bazi meyvelerden yiyorum). ekmegi falan saymiyorum bile. karbonhidrat olarak bir tek badem unu ve bazi sebzeleri yedim. hindistan cevizi yagi cart curt ne varsa kullandim. hala daha florati probiyotik kullanabilecek kadar bile toparlayamadim. siz siz olun bu florayi bozmamaya bakin.
  • benim anladığım şey düzelten spesifik besinlere çok da kasmayın. belli bir şeyi çokça tüketmenin faydası yok. tam tersine dengeleri daha da çok bozabilir hatta. herşeyden az az tüketmek, herçeşit pro-prebiyotik-lifli gıda veya mideye iyi gelen vitaminleri kullanmak önemli olan.

    haa eğer antibiyotik kullanımı sonrası bozmuşsanız komple o zaman reflörü çakacaksınız. veya vücut kokusu probleminiz varsa su kefirini devamlı kullanacaksınız.

    spesifik bir probleminiz yoksa çeşitliliğe odaklanın. ayrıca bazı şeyler hap olarak daha iyi, bu yüzden zerdeçalcıları ve şarapçıları filan da dinlemeyin amk, onların içinde fayda sağlayan şeylerin hapları var. onun bir hapındaki resveratrolu almak için üç-dört şişe şarap devirmeniz lazım amk.* işte kafirlerin aklı bu kadar çalışıyor, faydalı diye(ki faydalı olup olmadığı şüpheli bir takviyeymiş) hepimizi ayyaş edecekler.
  • ruhsal hastalıkların flora bozukluğundan kaynaklandığını iddia edip bu şekilde tedavi etmeye çalışan onlarca doktor var ancak depresyon, kaygı gibi durumların beyinle alakalı olduğunu gösteren çalışmalar da var. burdan o uzmanlara soruyorum: bu kadar belirsizlik varken biz neye inanacağız?
  • ikinci beyin diye de geçer çok önemlidir. bir ara bozuldu ben de ölüyorum zannettim sonu acilde bitti. bağırsak florasının çeşitliliğine dikkat etmek gerekir.
hesabın var mı? giriş yap