• nikah şekeri ile oynanan bir spor dalı.
  • kapalı spor salonunda, nizami sahada oynanan badminton'ın tadına doyulmuyor. öyle açık havada, çizgisiz filesiz, rüzgarın olumsuz etkisiyle, denizde birbirlerine sabit bir şekilde top atan baba kız gibi oynamaya çalışınca pek bir şey anlaşılmaz tabii. keşke yurt genelinde daha çok oynama imkanı bulabilsek; ki biz daha bulduğumuz dümdüz beton basket sahaları ve tenis kortlarına şükrediyoruz.

    birbirimizi bir sağa bir sola it gibi koşturduğumuz, 50 vuruşluk rallilerin olabildiği, heyecanlı, son derece eğlenceli ve bir o kadar da vücudu çalıştıran; sevgiliyle oynanabilecek oyunlar listesine üstlerden, bize göre ilk sıradan giren muhteşem keyifli spor.

    refleks, çeviklik, kondüsyon, teknik ne ararsan burada var. maçtan sonraki akşam ve sabah başta popo ve bacak olmak üzere, vücutta oluşan tatlı kas ağrıları da pastanın üstündeki çilek.

    badminton federasyonundan tarafsız hakem de rica ettik, geldi eşimin tarafını tutuyor :( görsel
  • askerliğimin son dönemlerini renklendirmiş mucizevi oyun.

    "hayırdır?" diye merak edip, işine, gücüne, dersine, temizliğine, tembelliğine bir ara vermek isteyen bünyeler için dilim döndüğünce anlatayım.

    bilirsiniz, aslında askerlik geçmek bilmeyen zamanla mücadeledir. kimi kışlada, kimi dağlarda, kimi yurdun başka bir köşesinde içinde bulunduğu şartlar ve psikoloji dahilinde bu kutsal görevini ifa eder. ancak nerede olursanız olun, zaman yenmeniz gereken en büyük rakibinizdir. oradayken dünyaya sanki bir karadelik yaklaşmış ve içinde bulunduğunuz zamanı büküyor gibidir. normalde "tiktak! tiktak! tiktak! dur tutma beni! tiktak! tiktak! tiktak!" diye hızla akıp giden zaman, siz oradayken "tiii iiiiii iiiii iii kkkkkkkkkkkk! ... taaa aaaaaa aaaa aaaaaa akkkk! ... tiiiiiii iiiiiii kkkkk! ... taaa aaaa kkkkk! " diye ağır ağır, zorla, ittire kaktıra ilerler. e biz askerler de işte bunu aşmak için olur olmadık şeyler peşinde koşarız. zaten orada uğraşacak birşey bulamazsanız ya sıkıntıdan patlarsınız ya da sağa sola dert olursunuz. belki de delirirsiniz, hatta en kötüsü kayış kopabilir, malum; pdrm diye birşey var.

    neyse işte, ben de askerliğimin usta birliğini küçük bir askerlik dairesinde geçirdim. akşamlarımız o gri ve her gencin askerliğinin başladığı ve bittiği, resmiyetten patlayacak bir binanın içinde veya bilemedin avlusunda geçiyordu. gündüzleri albay, yarbay ne ararsan bulunan ve ciddi ciddi yıldızlar savaşı seti gibi olan bina, gecenin sessizliğine kavuştuğu anda değişiveriyordu. sonuçta bildiğin resmi bir devlet dairesi, başımızda bir başçavuş ve birkaç askeriz işte. adam zaten yan binada uyuyor, biz de işte geceleri binanın içinde bekçi gibi dolaşıp, duruyoruz. müzede bir gece filmini izleyenler durumumuz hakkında bir fikir sahibi olabilirler. filmde sıkıntıdan dinazorlara, pocahontasa saran bekçiye dönüşmeme az kalmıştı. buna bir çare bulmalıydım.

    haftasonu çarşı izni sırasında kırtasiyenin tekine girdim. daha önce denk gelip oynadığım ve oynarken de çok zevk aldığım badmintonun raketlerini ve birkaç topunu set olarak görünce, kafamda şimşekler çaktı ! türk ordusunda çığır açan çavuş olma hayalleri sarıverdi bünyemi. heyecandan yerimde duramadım, seti hemen aldım, işi gücü bırakıp koşa koşa daireye geri döndüm ve komutanıma bu nadide oyunu topuk ve baş selamımın ardından, ürküp baştan hayır demesin diye hevesle karışık bir saygıyla arz ettim.

    - çavuş bu nedir ?
    + tüy topu komtanım, bir oyun komtanım !
    - ne oyunu çavuş, sirk mi burası ?
    + komtanım, sağlıklı ve eğlenceli bir spor, akşam saatleri için asker arkadaşl...
    - ulan zaten bir halta yaramıyorsunuz bir de üstüne tüy mü dikeceksiniz ? tüy topu ne olum ?
    + komtanım, akşamüstü arkadaşlarla hem spor yapıp, hem de güzelce vakit ge...
    - şşş sus tamam ver bakayım neymiş bu. olum tenis işte bu ? tenis sahası mı var burada ? ne lan bu ?
    + komtanım, tenis gibi ama tenis değil böyle karşılıklı vuruyorsunuz, top zor ...
    - tamam biliyorum biliyorum gördüm bunu ben televizyonda duvarla oynanıyor aslında (squash sandı)
    + komtanım, bu biraz daha farklı böyle havada gidiyor, rüzgarsız yerlerde fala...
    - tamam tamam, gel bakayım benle...
    + emredersiniz komtanım !

    bu üç saniyelik diyaloğun ardından, bahçeye çıktık, palaskalar kepler yere bırakıldı ve bir iki deneme vuruşunun ardından oynayabildikçe zevkten çıldıran ve bildiğin kel ve göbekli başçavuşun sahip olduğu kondüsyon beni bitirdi. adam benim gibi nispeten atletik sayılabilecek bir bünyeyi bildiğin yerlerde süründürdü. topa deli gibi vuruyorum, gidiyor tık! diye bi vuruyor, sağa, bir daha sola, derken yere, havaya. ulan iflahım kesildi. kan ter içinde kaldım. hayır bir de adam komutan ulan, allah ne verdiyse vurucam topa kafasına gözüne falan gelecek bitmeyecek askerlik ! en son, "komtanım yeter nolur!" diye haykırıyordum ve çok şükür yemek vakti geldi ve bitti bu işkence.

    ondan sonra toplar pörtleyip, raketler patlayana dek her gün ama istinasnız her gün adam bizim küçücük birlikten gözüne kestirdiği şişmanı, zayıfı, hımbılı, atletiği ile badminton oynayıp durdu. başlarda eğlenen askerler artık, "komtanım 3-5 nöbetine razıyız hatta sabaha kadar kolluk tutalım yeter nolur komtanım !" diye yalvarır hale geldi. bir de top ve raketler birine zimmetlendi çocuk bunlar yüzünden bunalıma girdi, wimbledon'daki top toplayıcılar gibi oldu garibim !

    neyse zamanın akmasına yardımcı oldu evet ama bu illet oyunu birliğe getirdiğim için beni bir dövmedikleri kaldı. allah'tan yaşım büyüktü de iki sızlanma dışında birşey diyemediler. ama birşey söyleyeyim mi, anadolunun bağrından gelip, deli gibi badminton oynayabilen gençlere şahit oldum. olimpiyatlara katılsalar yemin ediyorum çinli minli dinlemez 50-0 falan yenecek potansiyelde olan insanlar gördüm. adam köyden gelmiş, pırıl pırıl bir çocuk, eşi çocuğu var daha 20 yaşında, ama o raketle üçüncü günde nasıl dansediyor size anlatamam. hani tenisle kıyaslarsak, bildiğin boris becker, bildiğin ivan lendl adam. ve nasıl da zevk alıyor ! nasıl da eğleniyor ! her neyse, kısacası badminton benim için askerliği hatırlatan güzel bir hatıra.

    ha, o günden bu yana bir daha da oynamadım. birlik olarak, "askerden sonra bu oyunu bir daha oynayanı ziksinler!" dediğimiz için bir daha da oynayamam herhalde.
  • ya piknikte ya olimpiyatlarda oynanıyor, ortası yok.
  • rüzgarsız yaz akşamlarında yapılması en eğlenceli spordur. hem öyle tenis gibi korta morta da gerek yok, okul bahçesi, araba girmeyen sokak, çayır, çimen, toprak saha ne bulursan orada oynayabilirsin.

    en sevdiğim taraflarından bir tanesi ise "topun" öyle çok da uzağa kaçamaması. gidip almak zorunda kalmıyorsunuz. ayrıca başka toplar gibi etrafınızda bulunan başka insanlara, çoluğa, çocuğa, hayvana zararı yok. kimsenin canını yakmanız söz konusu değil.

    mutlaka kuralları falan vardır ama boşverin kuralları işin keyfini sürün.
  • bilmeyene, ki ben de gozlerimle gorene kadar oyle oldugunu dusunurdum, pek bi hanim evladi sporu gibi gelen, "kelebek mi avliyo len bunlar eheueueh" dedirten ama, aslinda gercekten guc, ceviklik ve beceri gerektiren spor. inanmayan odtude badminton oynayan ayi gibi abileri izleyebilir, duruma gore onlardan feyz alabilir.
  • tenise gore daha cevik ve dinamik olmanizi gerektiren, hafif bir raket ve ucu mantardan olan yine hafif bir top benzeri olay ile oynanan guzel spor.

    tenis ve masa tenisinden onemli bir diger farki oyun esnasinda raket tutusunun ve bilegin kazandigi onemdir; keza iyi bir teknik kazanimi icin her ikisinin kullaniminda da onemli esneklikler olmasi gerekir. ozellikle ortalama bir sayinin tenis ve masa tenisine gore daha fazla ikili mucadele gerektirdiginden ve surekli dinamik olmaniz icap ettiginden eglenceli bir spordur. topu bekleme suresi ve vurus acilarinin basitligi goz onune alindiginda ogrenmek de diger raketli sporlara gore daha kisa sure alir. tabi tum bunlar badminton diger raketli sporlardan daha iyidir mi demek oluyor; tabi ki hayir, keza her dalin sundugu olanaklar, gereksinimleri ve verdigi keyif ayridir. (ha ben hepsini iyi yapiyorum, o ayri konu tabi)*

    asyalilar bu oyuna oldukca meraklidirlar, zaten dunyanin en iyi badminton raketi olarak one cikan yonex'de japonya'da uretilmektedir.
  • biri şike yapmaya çalışır tamam, ikisi dener tamam da aynı gün içinde 4 takım birbirleriyle eşleşmemek için yatmayı tercih edince saçma spor olmuş.

    http://tr.eurosport.com/…3370004/story-london.shtml
  • orta okulda yarı finale kadar yükselmişliğim var. gel gör ki oyunun adını badmington bildim bu yaşıma kadar.
  • tenis oynarken bilincsiz bir ciddiyete bürünürken insan, badminton oynarken cok civiyabiliyor. bu yüzden eglence dozu daha yüksek raketli oyun/spor türü.
hesabın var mı? giriş yap