• efendim filmle ilgili ilginc veya ilginc olmayan notlar ;

    - marty mcfly karakteri icin ilk once eric stoltz secilmis. lakin genc biri gibi rol yapamayinca michael j fox'da karar kilinmis.

    - zaman makinesi bircok degisiklikten gecmis. mesela ilk olarak zaman makinesi bir oda icine yerlestirilmis lazer cihazi olarak dusunulmus. daha sonra buzdolabina bagli bir lazer cihazi olarak atom bombasi testine goturuluyormus. ucuncusunde ise zaman makinesi bir delorean olmus. ama marty'i gelece gondermek icin delorean bir atom bombasina testine* surmesi dusunulmus.

    - arac olarak buzdolabi dusunulmus. ama bir roportajinda robert zemeckis o ve steven spielberg'un cocuklarin buzdolabina falan girmemesi icin bu fikirden vazgecildigini soylemis.

    - ana cadde gremlins filminde de kullanilmis.

    - doktorun gelecekten dondukten sonra arabasina taktigi mr fusion home energy converter bir krups kahve ogutucusunden yapilmis.

    - senaryoda marty'nin kafasina araba kapisina carpmasi yokmus. bu film cekimlerinde kapi mekanizmasindaki hatadan olmus , ama kullanmislar iste.

    - hill valley high aslinda whittier'de bulunan whittier high school imi$. los angeles'in hemen disindaymis bu yer.

    - the twin pines mall aslinda california'da bulunan the puente hills mall imi$.

    - marty'nin doctor brown'in laboratuarinda gitarini taktigi alet crm 114 olarak isimlendirilmis. bu isim ayrica dr strangelove filmindeki mesaj cozucunun ismiymis. ayrica 2001 a space odyssey filmindeki jupiter aracinin seri numarasiymis. bu her iki film stanley kubrick tarafindan yonetilmis.

    - marty'nin zaman yolculugu yaptigi 5 kasim time after time filminde yapilan zaman yolculugu tarihi ile ayniymis.

    - filmin acilisindaki tvde haber sunucusu robert zemeckis'in yonettigi used cars filminde oynayan deborah harmon imis.

    - ilk olarak marty mcfly karakterine uygun gorunen eric stoltz the fly isimli filimde martin adli bir karakteri canlandirmistir.

    - marty'nin yataginin basinda kisaca gorunen rq isimli dergi (reference quarterly) sadece profesyonel kutuphanecilere* hitap eden bir dergi imis.

    - doctor brown'in zaman makinesi deneyi icin marty ile bulustugu yerin adi twin pines malldur. doktor eski ciftci peabody'nin butun yerin sahibi oldugu ve orada camlar yetistirdigini soyler. marty zamanda geri gidince camlardan birini devirir. filmin sonunda ayni yere geldiginde ismi lone pine mall olarak degismistir.

    - lorraine'nin "ileride cocuklarinin buyuyunce ne yapmak isterlerse izin verecegi" kismi filmden kesilmis.

    - baska kesilen bir sahne ise marty'nin siniftan iceriye bakarken annesinin kopya cektigini gordugu sahne.

    - marty'nin gelecekte onun ve jennifer'in bir asshole olup olmayacagini sordugu sahne televizyon icin tekrar cekilmis.

    - einstein kisa zaman gezintisinde saat 1.21 'de donmustur. delorean'in zamanda yolculuk etmesi icin gereken enerji 1.21 gigawattir.

    - eric stoltz (hikayesi soyledigim gibi, ayrica bu adamla 2 hafta cektim yapmislar marty karakteri olarak) gene de filmde gorunmektedir. libya'lilar marty'e ates ettiginde marty araba atlar , ama atlayan kisi eric stoltz'dur.

    - filmin basindaki cipi kullanan kisi kevin pike'tir , filmin ozel effekt supervisori.

    - zaman makinesi delorean california eyaletine kayitli ve lisanslidir. filmde gorulen plakada outatime yazarken arabanin asil plakasi 3czv657.

    - 1955'teki saat kulesi ayni zamanda h g wells'in hikayesi dayali 1960 yapimi the time machine filmindeki kuleyle aynidir.

    - film icin sinemada kullanilan isimlerden biri de the atomic kid'imis. filmin ucuncu serisinde marty eski batiya gitmeden once ustunnde enerji atomlari resimleri bulunan bir gomlek giyer , ilk filme ve kendine bir gonderme yapilmistir.

    - doctor brown'in 1950'lerdeki ofisinde duvarda dort tane fotograf veya cizimler vardir; isaac newton, ilk gercek bilimadamlarindan biri ; benjamin franklin, firtinada elektirigi bulan kisi ; thomas edison, modern elektrigi icat eden kisi ve albert einstein rolativite teorisini bulan kisi. modern fizik , elektrik akimi , guc uretimi ve zaman yolculugu hikayenin temel noktalari.

    - 1955 yilinda en iyi film oscar odulu marty isimli bir filme verilmistir; belki bu da bir rastlanti degildir...

    - marty'nin zamanda yolculuk yaptigi 5 kasim tarihi ayni zamanda timerider the adventures of lyle swann filmindede kullanilmistir.

    - filmde ne zaman zaman yolculugu yapilsa gittigi yerden ayni saate gitmistir. muhtemelen bu otomatikman yapildi ama ayrica geceden gunduze yapilan yolculuklarda olusan time lag problemini de ortadan kaldirmistir.

    - marty'nin babasi george mcfly'i oynayan crispin glover, michael j fox'dan 3 yas daha genctir.

    - 1955'teki yemek salonunun ismi "lou's diner" dir. 1985'de ise ayni yer "lou's aerobic center"'dir.

    - robert zemeckis filmini satmak icin sirket ararken gorustugu sirketlerden biri de disney'mis. disney bu filmi geri cevirmis cunku hikayenin bir annenin ogluna asik olmasi olarak dusunmusler , bu da sirketin ismi icin cok riskliymis.

    - "emmett" karakterinin ismi "time" kelimesinin ters hece olarak okunusundan geliyormus (em-it).

    - yonetmen robert zemeckis 1960 yapimi the time machine adli filmin ayni baslangicini kullanmis filme saygidan.

    - delorean'in stop etmesi problemi ayni anda baska delorean'in zamanda yolculuk yapmasi sonucu olarak dusunulebilir. ilk stop ettiginde doctor kasaba disinda yildirimlar tarafindan cevrelenince olmustur (ikinci bolumun sonlarinda , marty mektubu almadan hemen once). benzer olarak 1985'te marty doktoru kurtarmaya ugrasirken , einstein "twin pines mall"'da zamanda bir dakika ileri gitmistir.

    - libyalilar marty ve doktoru kovalarken, doktor tabancasini alir ve uc kez ates eder ama tabanca bostur . ayrica marty 1885'e giderken doktor uc kez ates eder.

    - zaman yolculuguna ulasmak icin zaman makinesi saatte 88 mil yapmasi gerekmektedir. 8 rakami yana dogru cevrildiginde sonsuzlugu sembol eder.

    butun bilgiler imdb'den alinmis olup nacizane benim cevrimimdir. arada sicilmis ise hosgorunuzdur.
  • diyaloglar, sadece ingilizcede anlam ifade edebilen çok pis kelime oyunları içermektedir. o yüzden ister altyazılı izlensin, ister star'ın efsane yekta kopan dublajlısı izlensin, yine de bazı diyaloglar anlaşılmamaktadır. illa ki ingilizce anlayıp, ingilizce seyretmek gerekmektedir.

    örneğin ilk filmde, 1955 yılındaki cafede marty telefon edip geri döndüğünde tezgahtar ile aralarında şöyle bir diyalog geçer. yıllar yılı ben burada niye marty ile tezgahtarın bir türlü anlaşamadığını çözememişimdir.

    tezgahtar: bir şey ısmarlayacak mısın evlat?
    marty: bir soda alayım. (veya bir su alayım, hede alayım. burası çevirmenin insafına kalmış)
    tezgahtar: bir şey ısmarlamazsan sana hesabı veremem. (farklı bir çeviride de su isteyen marty'ye "su veremem başka bir şey söyle" diyor. niye su veremiyorsa artık)
    marty: tamam. bir diyet kola verin o zaman.
    tezgahtar: eğer kola istiyorsan dostum, bunu ödeyebilmelisin.
    marty: bana sadece içinde şeker olmayan bir şey verin, olur mu?

    şahsen senelerdir hiçbir şey anlamadım şu diyalogdan. marty hesap istemedi ki "bir şey ısmarlamadan hesabı veremem" diyorsun. hem ısmarladı ya işte. soda istedi. para ödeyemem falan da demedi ki "kola için para ödemelisin" diye belirtiyorsun. hem öyle olsa tezgahtar "kola için para ödemelisin" dediğinde, "ödiycez heralde yarram bedava içecek halimiz yok" demesi lazımdı, niye fikrini değiştirip koladan vazgeçiyor? dünyanın en anlamsız diyaloğu oluyor biz dublajlı veya altyazılı izleyenler için.

    oysa ki bu diyaloğun orijinali nasıl?

    tezgahtar: are you gonna order something, kid?
    marty: give me a tab.
    tezgahtar: i can't give you a tab unless you order something.
    marty: right. give me a pepsi free.
    tezgahtar: you want a pepsi, pal, you're going to pay for it.
    marty: just give me something without any sugar in it, okay?

    marty şekersiz içecek seven bir arkadaştır. kolayı olsun, gazozu olsun diyetinden, şekersizinden içer. bunu filmin en başlarında görürüz.

    tab, ingilizcede hesap anlamına gelen bir kelimedir. aynı zamanda da coca cola company'nin 1963 yılında yani marty'nin bulunduğu yıldan sonraki yıllarda çıkardığı şekersiz içecektir (şimdiki zero gibi düşünün. "bana bi zero ver" dersiniz ya hani).

    yani marty ilk cümlede "bana bir tab* ver" demektedir. ama tezgahtar tab'in ne olduğunu bilmediğinden marty'nin hesap istediğini zannetmekte ve "bir şey içmedin ki neyin hesabını vereyim" demektedir.

    daha sonra marty pepsi free istemektedir. pepsi free dediği pepsi'nin şekersiz ve de kafeinsiz ürününün ticari adı. "madem coca cola'nın şekersiz içeceğinden yok, o zaman pepsi'nin şekersizinden ver" demek istemektedir. fakat o yıllarda daha bu ürünlerin diyeti henüz üretilmemiş demek ki, tezgahtar pepsi free'yi de "beleş pepsi" diye anlamakta ve "pepsi istiyorsan ödeme yapman gerekir" demektedir.

    en sonunda marty pes edip "şekersiz ne varsa onu ver bari" demektedir.

    bu diyaloğu, espriyi bozmadan çevirmenin imkanı yok.

    ek olarak bir de tespit yapayım. marty ilk filmin başlarında, evde masada diyet pepsi içiyor. yatağının başucunda diyet pepsi var. ve hatırladığım kadarıyla filmde marty'nin diyet pepsi sevmesi ile ilgili yukarıdaki diyalog dışında herhangi bir vurgu olmuyor. sanırım marty'ye filmin başında diyet pepsi içirmelerinin tek nedeni de bu yukarıdaki diyaloğu anlamlı kılabilmek. normal pepsi içiyor olsaydı yukarıdaki diyalogda pepsi ister ve içerdi.

    edit: fotoğraflar için kimse bana tavuk diyemez'e teşekkürler.
  • serinin ilk filminde, biff, mcfly'larin arabasini pert ettikten sonra evlerine geldiginde, buzdolabinda "miller lite"i gorunce george'a laf sokar "arabani evinin onune kadar cektiriyorum ve bana bu birayi mi layik goruyorsun" gibisinden. ancak, marty gecmise gidip geldikten sonra jennifer ile evlerinin arkasinda konusurken, doktor gelip evin copunden arabanin yeni yakit deposu icin atik toplar, bu esnada mcfly'larin artik "miller high life" ictiklerini goruruz. ayni birayi, hali vakti nispeten yerinde olan lorraine'in ailesi (baines'ler) de iciyordu. george, biff'in ustesinden gelip, ozguven kazanip, durumu duzeltince, sadece ev'in isiklandirmasi, renkler gibi seyler degil, ayni zamanda zevkleri de daha rafine hale gelir ve ictigi bira da terfi eder. gercekten her sahnesinde bir detay barindiran bir filmdi, bu vesileyle tekrar yad etmis olalim.
  • detay denizi olan filmdir.

    --- spoiler ---

    2. filmin sonunda yıldırım düşmesi ile delorean'in zaman devrelerini kontrol eden 'japon yapımı' mikro işlemci devresi hasar görür. 1885 deki doktor devre şemasını, 1955 yılına ait komponentler ile üretilecek şekilde mektuba ekler. büyüteç ile zar zor görünebilen mikro işlemci devresi, 1955 deki komponentler ile aracın kaputuna ancak sığar. devrede trafolar, bobinler, devasa dirençler ve sıkı durun vakumlu lambalar vardır. hatta doktor yolculuktan önce lambaların ısınmasını bekler.

    yeni devre ile aracın zaman yolculuk anı 30 yıl öncesinin teknolojisine döner. elektrik, transistörlerden değil lambalardan geçmektedir. zaman yolculuğu, dijitalden anolağa dönüşür. tıpkı dijital radyo veya amfilerden, lambalı amfi veya radyolara dönüşmüş gibidir. ve bu fark yolculuk sırasında da net bir şekilde görünür.

    1. ve 2. filmlerdeki zaman yolculukları soğuk mavi bir ışık içinde ve hızlıca gerçekleşirken, 3. filmdeki 2 yolculukta da sarı ve turuncu alevli ışıkların içinde ve daha yavaş gerçekleşir.

    chuck berry'nin gitarını lambalı amfiden çalması gibidir.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    sonradan edit: trenin zaman yolculuğu da analog. tabi ki de...

    --- spoiler ---
  • şaka maka 7 haftalık çekim yapılmıştır bu filmin setinde marty mcfly'ı ilk canlandıran eric stoltz ile.

    eric stoltz'a "setten atıldı" gibi ithamlarda bulunuluyor ancak bob gale tarafından da açıkça belirtildiği üzere eric en az michael j. fox kadar iyi bir aktördür ve bir drama aktörü olması dışında filme de yakışmaktadır. gale ve zemeckis'in içine sinmeyen asıl şey eric'in bu rol için fazlasıyla ciddi kalmasıdır. oysa marty zıpır, hareketli, eğlenceli biri olmalıdır ve uzun çekimlerden sonra eric stoltz'un bu havayı veremediğini görürler.

    ilk filmin sonlarında yer alan, saat kulesine yıldırım düştüğü ve marty'nin geleceğe döndüğü sahnenin arabalı çekimleri tamamlandıktan hemen sonra, ertesi gün twin pines mall otoparkında einstein'ın zaman yolculuğu yapacağı sahnenin çekimlerine stoltz geç gelir ve umursamazca makyaja girer. set çalışanları tarafından soğuk ve burnu havada görülen biridir halihazırda. robert zemeckis kendisi dışında 1-2 kişi tarafından bilinen stoltz'un kovulma fikrini ilk olarak dr. brown'ı canlandıran christopher llyod'a açar, diyalog komiktir: "kendisine eric'i değiştirmeyi düşünüyoruz dediğimde bana "eric de kim?" diye sordu. ben de "marty" dedim. "aaa ben onun adını marty sanıyordum" diye yanıtladı."

    eric stoltz'un takıntılı tavırları vardır. birçok çalışanla hiç diyaloğa girmez, asabi ve ters hareketleri vardır. asıl ismiyle hitap edildiği zaman asla cevap vermez, herkesin kendisine "marty" demesini ister. biff tannen'ı canlandıran thomas f. wilson eric'in nasıl bir baş belası, nasıl bir problem olduğunu en iyi bilen kişidir. kendisiyle doğru düzgün konuşmadığı gibi okul yemekhanesinde çekilen, marty'nin biff'i ittiği (müdür strickland'e yakalandıkları) sahnede rica etmesine karşın eric her defasında (7-8 defa motor-it-kestik yapılmıştır) göğsüne sertçe vurarak iter ve wilson'ın göğsünde morluklar oluşur.

    10 ocak 1985 tarihinde yapımcı firmanın yöneticisi olan dennis jones oyuncu listesinde yer alan eric stoltz'un bulunduğu satıra kocaman bir "f" harfi koyar. zemeckis görüşmeleri yapıp stoltz'u kovduktan sonra öğle yemeğinde set ekibini toplar (yapım ekibi bob gale, neil canton, kathleen kennedy, frank marshall ve steven spielberg de oradadır) ve ekibe bir duyuru geçeceklerini söyler.

    zemeckis "bir kötü bir de iyi haberimiz var. kötü haber, sahnelerin bir çoğunu baştan çekeceğiz çünkü yeni bir marty mcfly ile devam edeceğiz, michael j. fox" der. ekipten biri "bu kötü haber sayılmaz" diyerek yanıtlar. fox'un başlaması herkesi memnun etmiştir.

    yine de her sahne sıfırdan çekilmez. 1955'te cafede george mcfly'ın saçmalaması (i'm your density) sonrası marty'nin biff'i yumrukladığı sahnede marty'nin sadece yüzünün bir kısmı görünmektedir ve o sahnede yumruğu atan fox değil stoltz'dur.

    not: bu entry caseen gaines'in "we don’t need roads: the making of the back to the future trilogy" kitabından derlenmiştir.
  • geleceğe dönüş serisi çocukken en sevdiğim filmlerdi. televizyonda çıktığı zaman asla kaçırmazdım. aşağı yukarı senede üç defa da izlerdim baştan sona. bu aralar tabi bu kadar sık değil ama senede bir, tüm seriyi izlemek gibi bir alışkanlığım var hala.

    çocukken o aksiyona, doktor'un çılgınlıklarına, patlayan amfiye, uçan kay kaya ve tabi delorean'a bayılıyordum. ancak yıllar geçtikçe filmin senaryosu daha çok ilgimi çekmeye başladı. çünkü arka planda çok iyi işlenen iki adet karakter dönüşüm hikayesi vardı. bu da filmi yapan ekibe baktığınızda hayli ilginç bir durum aslında.

    çünkü bu filmin yapımcı koltuğunda steven spielberg var. ki kendisinin aile için hazırladığı aksiyon filmlerine (özellikle indiana'ya) baktığınızda dramanın temelinde yatan karakter değişiminin burada olmadığını görürsünüz. mesela indiana, mısır'a gider ancak oradan geldiğinde "mısır hakkında çok şey öğrendim ve bu da beni insan olarak değiştirdi." demez. indiana filmin başında da sonunda da hep aynı kişidir.

    bu seri de aynı mantık ile ilerlemeye müsait aslında. doctor ve marty'i türlü maceralara atıp karakter anlamında hiçbir değişiklik yapmasalar da bir itirazımız olmazdı. ancak bu filmin yaratıcıları üç filme yayılan müthiş bir çalışma ile hem karakterleri derinleştirmişler hem de karakterlerin yaşadıkları olaylar ile nasıl değiştiğini adım adım göstermişler. şimdi biz de bu entry'de marty ve doctor'un değişim öyküsüne ve serinin hangi mekanikleri kullandığına bakacağız.

    --- spoiler ---

    ilk önce bu arkadaşlık nasıl kuruldu ona bakalım. çünkü ortada uyumsuz görünen iki insan var ve bu karakterlerin nasıl bir araya geldiği bir merak konusu. bu sorunun cevabını da filmin yaratıcılarından bob gale vermişti daha öncesinde. gale açıklamasında "marty'e küçükken sürekli doctor'un kaçık, tehlikeli ve uzak durulması gereken bir insan olduğu söylendi. marty de bunun sebebini merak etti ve 13-14 yaşındayken doctor'un laboratuvarına girdi. orada gördüğü şeylerden çok etkilendi. doctor bunu görünce genç bir insanın bilime ilgi duyması hoşuna gitti ve einstein'a bakması ve deneylerde kendisine yardımcı olması için marty'e yarı zamanlı iş verdi. çünkü aslında iki karakter de kendi çevreleri tarafından dışlanmış insanlardı. dostlukları da bu nedenle başladı." demişti.

    bu toplumdan dışlanma konusu da doctor'un dönüşümünün temeli zaten. öncelikle örnekler ile genel olarak doctor karakterine bakalım. doctor üçüncü filmde anlattığı üzere küçükken jules verne okumuş ve bu nedenle bilim adamı olmaya karar vermiş bir insan. ilk filmin başında da gördüğümüz gazete kupürlerinden birinde doctor'un battığı yazıyor. buradan anlıyoruz ki muhtemelen doctor zengin bir aileden geliyor ancak yalnız bir çocukluk geçirmiş. bunun sonucunda da jules verne'nin anlattığı karakterlerden biri olmayı hayal etmiş hep. ancak bu konuda genel bir başarısızlığı var çünkü 1955'te zaman makinesini gördüğü zaman sonunda çalışan bir şey icat ettim diye seviniyor.

    doctor'un ne kadar yalnız ve takıntılı olduğunu clara ile başlattığı ilişkide de görebiliriz. hatırlarsınız üçüncü filmde doctor vadiye doğru giden clara'yı kurtardığı zaman da ondan etkileniyor ancak asıl aşık olma nedeni clara'nın da jules verne sevmesi. normalde arkadaşları olan bir insanın benzer zevkleri ya da uğraşları olan tanıdıkları vardır. ancak doctor yalnız bir insan olduğu için jules verne'den bahsetmek bile onu etkilemeye yetiyor.

    buraya kadar yazdıklarım doctor'un başlangıçta nasıl bir insan olduğunu anlatmaya yeter sanırım. ancak doctor hayatına böyle devam etmiyor çünkü marty'nin gelişiyle yalnızlığı son buluyor.

    marty ile ne kadar yakın olduklarını anlamak için de şu örneklere bakabiliriz. ilk olarak doctor her ne kadar yaptığı şeyin heyecanından umursamasa da aslında zaman makinesinin ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor. ki makine biff gibi birinin eline geçtiğinde sonuçların ne kadar kötü olacağını da gösteriyor bize seri. ancak doctor, elinde bu kadar riskli bir şey varken bile marty'e zaman makinesinin tüm çalışma prensibini anlatıyor. ki bu da ona ne kadar güvendiğini gösteriyor zaten.

    karakterlerimizin birbirleriyle ne kadar yakın olduklarını gösteren bir mizansen de bu sahne bitmeden görülebilir. hatırlayacaksınız doctor ilk önce einstein'ı delorean'a bindirip 1 dakika geleceğe gönderiyordu. bu sahnede doctor arabayı otoparkın sonuna çekip gaz veriyor. bu sırada elinde kamera olan marty arabanın önünden çekilmek için bir iki adım atıyor. bunu fark eden doctor da ona bakıyor ve marty eski yerine geri geliyor. burada doctor'un bakışlarında "sen bana güvenmiyor musun?" ifadesini, marty'nin deneyin başarısız olacağını düşünse de doctor'u tek arkadaşı olarak kırmamak için yerine döndüğünü görüyoruz. bu sahne de bakışarak anlaşabilecek kadar yakın olduklarını söylüyor bize.

    bu yakınlık sayesinde marty, doctor ile insanlar arasında ilk köprü oluyor. zaten clara'ya aşık olmasına neden olan olaylar zincirini de marty başlatıyor. mesela clara'yı kurtarmadan önce marty bir kadına aşık olduğunu nasıl fark ettiğini anlatıyor doctor'a. bu da doctor'un clara'ya karşı daha açık fikirli olmasını sağlıyor. zaten doctor, bir aile kurduğunda ilk gelip marty'i ziyaret ediyor.

    marty sayesinde doctor, takıntılı ve yalnız halini bırakıp bir arkadaş ediniyor. mesela ilk filmde marty'e seni 30 sene boyunca özleyeceğim diyordu. ki bu da gerçekten o 30 yıl boyunca hiç arkadaşı olmayacağına işaret ediyor. ayrıca üçüncü filmde 1955'teki doctor 1885'teki "geleceğinin" marty'e yazdığı mektubu okuyunca "bunu ben mi yazdım?" diyordu çünkü böyle bir arkadaşı olabileceğine inanmıyordu. arkadaşı olup insanlar ile arasındaki duvarı yıktıktan sonra da karşısında clara'yı buldu zaten. bu filmdeki ilk karakter gelişimi.

    filmdeki ikinci karakter değişimi ise marty üzerinden anlatılıyor. marty'nin aslında doctor'un laboratuvarına girmesi pek tesadüf değil. çünkü muhtemelen birileri marty'e girmezsen "tavuksun" dedi. o da girmeyi kabul etti. çünkü marty'nin iflah olmaz bir kendini kanıtlama çabası var. zaten başına ne gelirse bu yüzden geliyor.

    bu kendini kanıtlama isteği nereden geliyor derseniz ilk filmdeki orijinal aileye bakabilirsiniz. ailenin bu versiyonunda george mcfly, amiri olan biff tannen tarafından eziliyor. kendisini gördüğümüz ilk sahnede biff george'un arabasını çarptığını, hasarı ödemeyeceğini söylüyor. ayrıca kendi hazırlaması gereken raporu hazırlatmak için george'a baskı yapıyor. marty'nin ailesiyle ilgili sorunu burada da bitmiyor. gençken güzelliğiyle bir nesli kendisine aşık eden lorraine, yaşı ilerleyince baya alkolik olmuş. ayrıca muhtemelen george ile yaptığı evlilikte mutlu değil çünkü son mutlu anısı olan dans gecesini tekrar tekrar anlatıyor. burada marty'nin kardeşleri hakkında pek bir detay göremiyoruz ancak ikisinin de başarısız ve mutsuz göründüğünü söyleyebiliriz.

    böyle bir aile ortamı olduğu için marty'nin öncelikli çabası babasına benzememek. bu nedenle korkak olarak gördüğü babasının aksine atılgan ve cesur olmaya çalışıyor. ancak bu genel öz güvensizlikten çok kurtulabilmiş değil. çünkü ilk filmin başında gördüğümüz üzere bir müzik kaydı hazırlamış. ancak reddedilme korkusuyla bunu kimseye gönderemiyor. birileri tarafından korkak olduğu ima edilince de kontrolünü kaybediyor.

    bu huyu da bizi ikinci filmde gördüğümüz geleceğe gönderiyor. bu filmde öğrendiğimiz üzere marty arabayla kaza yapmış. ondan sonra da gitar çalmayı bırakmış ve mutsuz bir şekilde hayatını sürdürüyor. burada önemli olan soru şu. doctor geleceğe gidip marty'nin oğlunu kurtararak zamanın akışını bozmayı kabul ediyor da neden 1985'te yaşanacak kaza konusunda marty'i uyarmıyor? çünkü mesele aslında kazadan ibaret değil. buradaki asıl mesele marty'nin huyu. çünkü doctor biliyor ki bu kazadan kurtarsa bile marty bir şekilde başını belaya sokmaya devam edecek. mesela 1885'e gittiklerinde seamus, ona marty adında bir kardeşi olduğunu ancak karıştığı bir kavga sonucu öldürüldüğünü söylüyor.

    bu nedenle ikinci filmde 2015'e gitmelerinin asıl amacı marty'e, eğer değişmezse nasıl bir hayatı olacağını göstermek. çünkü özellikle üçüncü filmde çok kere söylemelerine rağmen marty bu konuda biraz inatçı. ancak doctor'un görmesini sağladığı şeyler ve seamus'un konuşması sayesinde marty karakter olarak dönüşüm geçiriyor ve biff ile düelloya girmiyor. 1985'e döndüklerinde ise asıl büyük kararı verip flea ile yarışmıyor ve hayatını mahvedecek kazayı yapmıyor.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak evet film bunlara dikkat etmeseniz bile hala çok eğlenceli. ancak arka planda yaşanan bu değişimi adım adım görmek de filme ayrı bir keyif katıyor bence. mesela marty'nin sürekli başını belaya sokması 2015'teki halini görünce daha bir anlam kazanıyor. ya da doctor, clara ile dans etmeye başladığında anlıyorsunuz ki bu yalnız geçen çok uzun bir zamanın sonu. o yüzden ayrıca keyif veriyor bu durum. evet delorean çok güzel, doctor çok eksantrik, marty çok cool. ama filmin anlattığı dönüşümü de göz ardı etmemek gerekiyor sanırım. çünkü burada da çok güzel bir çalışma var.
  • uğruna, sanirim 93-99 yılları arasinda senelerce eve giren haftasonu gazete eklerine (bkz: tv guide) kimse daha gazeteye elini sürmeden, koca haftayi hızlıca tarayip, o hafta bu hafta mi acaba? diye bakmama vesile olan filmdir. hatta kanallarin yayin akışını veren teletextli televizyonları çok kiskanirdim. filmin tanitim küpurunu kesip dolabima asardim. bakin senede 1 belki 2 kez yayinlayan bir filmden bahsediyorum.

    bilgisayarım olduktan sonra arşivimde en uzun soluklu tuttuğum filmdir. belki senelerdir açıp bakmam ama bluray formatında 40-50 gb 3 seri film orda öylece beni bekler.

    e artik ezbere bildiğim için ve bırak çocukluğu orta yaşa gelmiş biri olarak eski heyecanını vermeyeceği için filme saygısızlık yaparım endişesiyle izleyemiyorum artık:))

    ama arşivimde her daim yeri olacaktır, gün gelir belki unutup tekrar izlerim diye. çocukluğuma, o yıllarca yolunu gözledigim anlara nispet yaparcasina. yaşlılar haftamiz kutlu olsun.
  • bilmeyenler için ufak bir anekdot paylaşayım.ilk filmde marty grubuyla seçmelere katılıyor ve filmin soundtracklerinden biri olan, huey lewis'den power of love şarkısını çalıyor fakat jüri "çok gürültülüsünüz" diyerek marty'nin grubunu reddediyor. çok gürültülüsünüz diyen jüri üyesini oynayan ise huey lewis :)

    şu kısım.
  • bu seri gerçekten, 80'lerde doğan ülkemiz çocukları için çok fazla anlam ifade eder. bilgisayar aldığımda, limewire'den indirdiğim ilk yabancı parçalar içerisinde johnny b. goode ve earth angel vardı. hala oyuncaklarının yapılıyor olması, hala bu kadar taze kalabilmesi; serinin tam bir efsane olmasındandır. belki de efsanelerin efsanesi demeliyiz onun için.

    bu film hakkında "ama şurada bi mantık hatası var", "burda böyle olsa daha iyi olurdu" gibi sözler duyuyorsanız; bilin ki eleştiriyi dile getiren kişi yeni nesildendir. çünkü ilk paragrafta belirttiğim kişiler için bu film, kutsaldır, kusursuzdur ve asla eleştirilemez.

    geçmişten gelen biri olarak, yeni nesile: "sanırım henüz buna hazır değilsiniz ama ablalarınız/abileriniz, anneleriniz/babalarınız buna bayıldı!"

    düzeltme > gelen mesajlar üzerine, son cümleye kadınlarımızı da ekledim. (bugüne kadar şu entry #158548825 ile hemfikirdim ve aynı kadınla tanıştığımızdan şüpheleniyordum :) )
hesabın var mı? giriş yap