• sozlukte muhtelif yerlerde bkz'lari olmasina ragmen icerigi olmayan bir baslik idi bu da simdiden once. azizname aziz nesin'in 1948'de cikardigi taslama kitabinin adi oncelikle. sonralikla da yucel erten'in aziz nesin'in metinlerinden oyunlastirdigi pek hos bir oyun. 1995 yilinda [tam olarak 14 kasimda, yeni sahne'de promiyerini yapmis] ankara'da devlet tiyatrolari bunyesinde sahnelenmeye baslanmis, o zamanki kadrosunda rustu asyali ve ahmet mumtaz taylan da varmis. sonra yucel erten dt'den ayrilip ankara'da "oteki tiyatro" adinda bir kumpanya kurmus [2001 basina denk geliyor bu da], oyun da kadronun biraz modifiye edilmesiyle oteki tiyatro tarafindan sahnelenmeye baslanmis. neyse, oyun gercekten cok eglenceli, rontlarin bir kisminda kor goz ve parmak arasindaki iliskiyi yakinen gorebilmemize ragmen sayin oyuncular o kadar guzel oynuyolar ki, izlememek kayip bile diyebilirim rahatca. hepsi bir yana, sayin serhat nalbantoglu var oyunda, sirf goz gonul acmak icin bile izlenebilir yani oyun.
  • yücel erten’in, aziz nesin’in öykü ve taşlamalarından derlediği ve bu sezon yeniden uyarlanarak cumhuriyet sahnesi tarafından başarılı bir şekilde sahnelenen oyun. ankara ve istanbul devlet tiyatroları’nda ve özel tiyatrolarda birçok kez oynanmasına karşın üstad öyle bir yazmış ki güncelliğini kesinlikle kaybetmiyor. tabi son 20 yıldır ne kadar yerimizde saydığımız hatta geriye gittiğimiz konusuna girmiyorum.

    2011 yılında istanbul devlet tiyatrosu’nda ne dersin azizim ismiyle uyarlanmışını izlemiştim. çok iyi bir kadrosu vardı ve bazı yerlerde gülme krizine sokacak kadar güldürüyordu. bununla birlikte konu ve anlatım bakımından fazla benzer öyküler seçildiği için tekrara düştüğü fikrindeydim. bu açıdan cumhuriyet sahnesi uyarlamasının öykü seçimlerini daha başarılı buldum. bağlantı ve geçişlerini de. ayrıca doğaçlama ve güncelleştirmeleri dozunda tutmaları oyun bütünlüğü adına çok iyi olmuş.

    oyunculuklarda ise ekipçe gerçekten çok iyi bir uyum yakalamışlar. emre altuğ sanırım biraz önyargı yaratıyor. fakat birkaç teklemeyi saymazsak -tekerleme sahnesindekini demiyorum, onu muhtemelen her oyun yapıyorlardır- gayet kotarıyor. fatih topçuoğlu, bülent çolak ve berk sezenler hem enerji hem de yetenekleriyle sahneyi dolduruyorlar. zühtü erkan dengeyi korurken ("beraber yürüdük bu yollarda"ya ekstra alkış, kıps), pınar gülkapan ve hande kaptan parlıyorlar. fakat oyunun en öne çıkan ismi şüphesiz burak şentürk. yeteneği kadar sanırım istanbul devlet tiyatrosu versiyonunda da olmanın avantajıyla sahneye müthiş hakim. hatta hem oyunu hem ekibi çekip çeviriyor diyebilirim. özellikle ihtilal bölümünde amerikalı delegeye ihtilali anlatmaya çalıştıkları sahneye dikkat derim. kelimenin ingilizcesini unuttukları için birçok sesteş!! denemeden sonra vücut diliyle anlatmaya geçtikleri esnada tam bir curcuna çıkıyor. ve adam, o hengamenin ortasında ihtilal kelimesini delacroix’nın halka yol gösteren özgürlük tablosu ile anlatıyor ki aklıma geldikçe hala gülüyorum.

    çiğdem erken’in müzik direktörlüğünde ilkim tankan’ın zarifçe piyanosuyla eşlik ettiği parçalar ve koreografi de başarılı. iki perde ve ara dahil 3 saat süren oyun süresiyle göz korkutsa da akıp gidiyor. tam ağlanacak halimize güldüren, iyisinden bir kara mizah örneği.
  • şu günlerde yücel erten'in yönetmenliğinde sergilenen, şahane, çatlak bir kadroya sahip olan bu oyun hakkında neden bu kadar az yazılıp çizildi, inanamadım. farkında değilsiniz ama sahnede resmen dev bir çılgınlık var. her şey o kadar güzel akıp gidiyor ki sadece gülerek ya da alkışlayarak duramıyorsunuz, sahneye izinsiz çıkıp sizin de bir şeyler söyleme isteğiniz doğuyor, işte öyle bir oyun.

    4-5 yıldır tiyatroyu yemek yeme, su içme gibi ihtiyaçlarımın arasında koyup düzenli olarak oyunları ve çeşitli tiyatro gruplarını takip ediyorum, izliyorum. açıkçası bir grubun oynadığı aynı oyuna ikinci defa gitme gibi bir isteğim hiç olmamıştı. çok beğensem dahi bir kere izlemek yetmişti amacım daha farklı oyunlar görmekti. ancak bu oyuna resmen doyamadım, daha doğrusu sindiremedim. çünkü çok gülerken düşünmeyi unuttum ya da acayip düşünürken kahkahalardan geri kaldım.

    aziz nesin öyle güzel eserler, sözler bırakmış ki günümüze. tekrardan yücel erten'in önderliğinde bunların derlemesini böyle bir gruptan izlemek yukarıda da belirtildiği gibi gerçekten insanı çok şanslı hissettiriyor. o yüzden hiç durmayın hiç vakit kaybetmeden bu oyunu tadın. vereceğiniz parayı da dert etmeyin çünkü size vereceği haz maddiyatla ölçülecek gibi değil
  • dün akşam manisa belediye kültür merkezi lale salonunda izlediğim enfes oyun/uyarlamadır.

    emre altuğ, bülent çolak, zühtü erkan, pınar gülkapan, hande kaptan, berk sezenler, burak şentürk, fatih topçuoğlu ve adını bilmediğim müzisyenin performansları görülmeye değer. bilinen isimler bir yana özellikle burak şentürk ve fatih topçuoğlu resmen yaşıyorlar rollerini.

    şehrinize gelirse 40-50 liralık bilet ücreti gözünüze gelmesin. son kuruşuna kadar karşılığını alacaksınız.

    edit : isim eklendi.
  • aziz nesini bilen bilir , kitaplarını gençliğimizde su gibi içtik. bu aksamki oyun gayet guzeldi , performanslar başarılıydı. tavsiye edilir.
    (bkz: du bakalim nolcak)
  • çocukken okumuştum bu kitabı, * seneler sonra bugün bir yetişkin olarak oynanışını yani tiyatro halini izlemek gerçekten ayrı bir güzel oldu.

    aziz nesinin akıl dolu siyasi ve toplumsal hiciv eserinin günümüze bu kadar uyması hem güldürüyor hem düşündürüyor.

    oyuncular şahane, kurgu şahane. emeği geçen herkese teşekkürler.

    sadece trumpta değil yanlış hatırlamıyorsam farklı şehirlere bile gidecek bir programı vardı oyunun. fırsatını bulursanız kaçırmayın.
  • ankara sanat tiyatrosunda yücel erten yönetmenliği ve muhteşem oyuncu kadrosuyla yeniden hayat bulmuştur.

    3 saate yakın süren, izleyiciyi hiç sıkmayan hatta oyunun sonunda hepsini ayakta alkışlatan, can dündar ve erdem güle selam göndermeyi unutmayan harika bir muhalif oyun.

    aynı kadronun diğer oyunları için;
    (bkz: beş para etmez varyete)
    (bkz: selamun kavlen karakolu)
    (bkz: tesadüfen kadın)
  • 'zamanlaması manidar', aziz nesin'in dönemin ve hatta kaç yıl sonradan -şimdiki dönemin- sıkıntılarını anlattığı 3 saat süren ve hiç sıkmayan, eğlendiren, düşündüren, güldüren dolu dolu bir oyundur.

    geçen cuma trump sahnesinde izleme fırsatı buldum ;
    bülent çolak dilenci rolünü çok iyi oynadı, emre altuğ'dan böylesine bir performans beklemiyordum, tekerlemeler bölümünde çok başarılıydı. burak şentürk'ün (d)ua etmesi oyunun en komik bölümlerindendi.

    tebrikler yücel erten ve tüm emeği geçenler.

    (bkz: du bakali n'olecak)
    (bkz: aziz nesin)
  • inceden verilen mesajlarla birlikte içinde bolca güldürü öğesi de barındıran hayli emek harcandığını düşündüğüm ve yönetmenliğini (bkz: yücel erten)'in yaptığı tiyatro oyunu.

    oyuncular hem müzikal hem edebi anlamda kendilerini öyle bir ortaya koyuyor ki, adeta ömrünün büyük bir bölümünü kendini hiçbir konuda geliştirmeden boşa harcadığını düşünüyorsun.

    hülasa, izleyip izlettiriniz efendim.
  • aziz nesin'in kaleminden oyunun final şarkısıdır, candır;

    şaşılacak çok şeyler görmüşüz
    bu diyarda
    insanlardan sürüler,kurt çobanlar görmüşüz.
    el etek öpmek için kalmayınca
    bir insan
    dalkavukluk edilen ne kabaklar
    görmüşüz.

    aptal dostlarımızdan yıllarca çekmişiz biz,
    derdimizi anlayan ne düşmanlar görmüşüz
    bir kafiye uğruna uzatma artık sözü,
    daha sen leb demeden anlayanlar görmüşüz.
hesabın var mı? giriş yap