aynı isimde "aziz (dizi)" başlığı da var
  • deep blue mahlaslı okuyucunun mesajı:

    aziz: yenilmesi mümkün olmayan galip; dengi ve benzeri bulunmayacak şekilde değerli ve şerefli; güçlü ve yenilmez. allah teala yegane güç ve kuvvet sahibi olan mutlak galiptir. o’nu aciz bırakacak hiçbir güç yoktur. dilediğini izzetli, şerefli ve üstün kılar… yusuf suresinde mısır yöneticilerine de "aziz" ismi kullanılmıştır. tevbe suresi/128'de peygamber efendimiz’in sıfatı olarak "aziz" kelimesi kullanılmış. münafikun suresi 8. ayet:“izzet, allah’a, resulüne ve müminlere aittir”...

    ***
    muhiddin-arabî hz.: -“hak beni kendi isimleriyle 'kul' olarak isimlendirip bu halde bana fetih ihsan ettiğinde, onun etkisini en çok el-aziz isminde gördüm. allah bana 'ey abdülaziz' diye nida etti. bunun anlamı, insanın her bir ilahi isimde kul olarak yerleştirilmesidir (abdullah, abdurrahman vb. gibi). bunun amacı, ilahi isimlere dair bilgileri elde etmek üzere, hakikatler arasındaki farkın gerçekleşmesidir. bu nidada öyle bir tat buldum ki, aynı tadı diğer isimlerde bulamadım. bunun nedenini araştırdığımda, gördüm ki, izzet makamı, bunun böyle olmasını gerektirmektedir/fütuhat-ı mekkiyye/ 9-269”

    -"el-aziz ismi; o'nun madenleri var etmeye yönelmesi. ona ait harf zı, menzillerden ise sadu'z-zabih'tir.

    gökler yedi tane olduğu gibi gezegenler de yedidir. yerler yedidir, günler yedidir. allah, madenleri yedi gezegenin büyük felekte bulunan yedi felekte seyrinden ve yüzüşünden yarattı. onlardan yedi madeni var etti. el-aziz ismi onları var etmeye yöneldiğinde, madenler bu isimden başkasını görmemiştir. bu nedenle, onların varlığında bir izzet ve engelleme (özelliği) vardır.

    türeyenlerde ve ana unsurlarda hüküm sahibi olan başkalaşmanın otoritesi, onların direncine karşı koyamamıştır. başka bir ifadeyle, diğer türlerde hüküm sahibi olduğu gibi, onları da süratle bir suretten başkasına dönüştürememiştir. (...)taşlar, aradan uzun zaman ve dönemlerin geçmesiyle, uzun bir süreden sonra başkalaşabilir. bunun nedeni, el-aziz ilahi isminden kazandıkları izzettir.

    bu isim, ilahi mertebeden onları var etmeye yönelmiştir. sonra, bu isim onları var etmeyle, kendileri için kemal mertebesini talep etti ki, onlar da izzet özelliğiyle özdeşleşsinler. dolayısıyla onlara başka bir ilahi isim etki etmemiştir. bunun nedeni, o ismin kıskançlığıdır. çünkü aziz ismi, madenlerin kendisine ait olmasını istemiştir. bilginler, onların varlığını bu isme izafe edildiğini bilir. dolayısıyla madenlerin ulaşmak istediği gaye, kemalin bulunduğu tek surettir ki, o da, altın olmaktır. yolda iken, ed-dar ve kardeşleri olan isimlerden madene bir takım arazlar ilişerek varlıklarını hasta eder, onları yollarının dışına çıkartır. (...)

    bu ilahi isimden nefis taşlar var olur. örnek olarak zeberced, zümrüt, mercan, inci, yakut ve incileri verebiliriz./fütuhat-ı mekkiyye/9-142”

    -“izzet mertebesi/el-aziz ilahi ismi: bu mertebeye giren kişi mele-i a'lâda abdülaziz diye isimlendirilir. kendilerine girdiğim mertebeler içerisinde zevk bakımından ondan daha hoş mertebe görmedim. başka hiçbir mertebe kalbe ondaki gibi izzet kazandırmadı. sınırlar ve tanımlar, daha doğrusu temyizin kendisiyle gerçekleştiği tanımlar, bu mertebenindir. bu sayede tanımlanan her şey, hatta her bir şey, izzeti üzere kalır ve her şey 'aziz' olur. (...)

    kulun 'zevk' yoluyla bu mertebeye ulaştığının alameti, başkasının kendi irade ve arzusuna göre ona tesir edememesidir. başka bir ifadeyle bu makamdaki insan istemediği bir hususta başkasının tesirinden kendini alıkoyar. 'istemediği bir hususta' dedik, çünkü varlıktaki her nefs başka bir nefsin tesirini kabul edicidir.(...)

    bu makamda kâmil insan her şeyi görür, duyulan her şeyi duyar, kulun güçlerinden herhangi birisinin talep ettiği her şeyi idrak eder. çünkü onun güçleri izzetin sahibi olan hakkın hüviyeti olmuştur. bu kuvvete sahip olmayan bir yaratılmışın kendisini idrak etmesi ve anlaması ise mümkün değildir. bu nedenle allah izzeti ancak müminlere ait olarak zikretmiştir.

    öte yandan peygamberin izzeti müminlere bağlıdır, çünkü onlar onun mülkünü müdafaa edenlerdir. demek ki izzet müminin izzetidir. izzet vasıtasıyla galip gelinir, izzet vasıtasıyla erişilmez olunur. izzet erişilmez bir kaledir. o allah'ın korusu ve haremidir. allah'ın korusunun değerini ancak mümin bilir ve ona saygı gösterir. erişilmezlik bâtındadır ve izzetin hükmü orada ortaya çıkarken zahirde ise galibiyet ve engellemede onun hükmü genellikle ortaya çıkmaz./ fütuhat-ı mekkiyye/16-235”

    ***
    imam-ı gazali: “o, öyle bir kıymetli isimdir ki, emsali az bulunur. ona çok ihtiyaç duyulur. ona ulaşmak güç olur. bu üç manayı üzerinde bulunduramayan kişiye
    "aziz" ismi, verilemez!

    çünkü çok nadir olan şey var ki, kıymetli ve faydalı değildir. bunun için de hiç bir zaman (aziz) olamamıştır..

    nice kıymetli ve yararlı, misli bulunmayan şeyler var ki vusûlü güç değildir: güneş gibi.. onun emsali yok... yer de öyle... bunların faydası pek çoktur. onlara olan ihtiyacımız da son derecededir.. lakin (bütün hunlara rağmen) her ikisine de (aziz) diyemiyoruz. çünkü, onları müşahede etmek onlara vasıl olmak güç değildir.. onun için bir şeyin aziz olması için mutlaka yukarıda arz ettiğimiz üç mananın/vasfın bulunması gerekmektedir..

    sonra bu üç mana'nın her biri için kemal ve noksanlık söz konusu olabilir..?

    mesela nadir olmasındaki kemal, bir olmasına bağlıdır. çünkü birden az hiç bir şey tasavvur edilmez. tek olan misli ve menendi bulunmayan varlık ancak allah'tır. o'ndan başkası için böyle bir şey düşünülemez..

    güneş mevcut olma bakımından her ne kadar tek ise de lakin onun gibisinin bulunması da mümkündür. yani mümkün olma bakımından o, tek değildir. kemalde onun gibisi bulunabilir...

    şiddetli ihtiyaç meselesine gelince:

    bu, her şeyin -varlığında, bekasında, sıfatında- kendisine ihtiyaç duyulan varlık olarak kabul ettiğimizde "hakkında kemâl" sözü doğru olabilir.. böyle bir varlık allah'tan başka var mıdır?

    — bütün varlıklar o'na muhtaçtır. hem de her şeylerinde.

    yukarıda açıklamıştık. allah'ı kendisinden başka tam manasıyla kimse bilemez! (künhünü..) kayıtsız şartsız gerçekten aziz olan o'dur. azizlikte o'na hiç bir şey benzeyemez...

    tenbih:

    kullardan aziz olan, uhrevi hayatlarında ve ebedi saadetlerindeki önemli işlerinde kendilerine ihtiyaç duyulandır. şüphesiz ki, bu evsafta olanlar yok denecek kadar azdır. işte bu ancak peygamberlerin, rütbesidir. (allah'ın rahmeti üzerlerine olsun.)

    şeref ve izzet bakımından onlara ancak, asırlarında yaşamış halifeleri ve kendilerine varis olacak ümmet âlimleri yaklaşabilir.. tabii bunların her biri, halkı irşat hususunda gösterebilecekleri başarı nispetinde onlara yaklaşma imkanına kavuşabilir.../esma’ül hüsna şerhi”

    .
  • "bir aziz, yaşamı boyunca, kendisine bazen bir halenin sağladığı saygıyı duyurmaz.
    bir aziz, anlaşılmak istersem, merhamet (charite) dağıtmaz. o daha çok pisliği (dechet) ayırmaktadır: "ters-merhamet" (decharite) yapar. bunu da yapının buyurduğunu gerçekleştirmek için yapar: özneye, bilinçdışının öznesine kendisini (azizi) arzusunun nedeni olarak görmeyi sağlamak için." (lacan- televizyon)

    (dostoyevski kitaplarındaki aziz figürlerini ve en başta da zosima dedeyi, onun ölüsünün kokup kokmamasının önemini yukarıdaki alıntıyla birlikte değerlendiriniz. 50 puanlık bir soru. budala'daki mişkin'i, cinler romanında aziz önünde kendinden geçen kadınları da yukarıdakine göre yorumlayabilirsiniz. bu da 50 puan)

    (lacan için bu pisliği dağıtma işlevi, bu modern azizlik, müthiş bir servetle sonuçlanmıştı ki bu onun kapitalist söyleme bağlanışından öte ateizmini gösterir)
  • ölmüş bir günahkarın gözden geçirilip düzenlenmiş hali .
  • mutlak galip, esi ve benzeri olmayan..
  • mevlid-i şerif ya da benzeri eserlerde hitaba ey azizler diye başlanmasından mebni bu hitabı pek severim. bazen söze ey azîzân diye başlayasım gelir de yapamam. dün bir mail aldım: aziz macavity hanımefendi diyordu. kalp.
  • insanın hayatına bir dokunuşuyla yıllardır kötü giden her şeyi bir anda düzeltebilen, bir hayatı evrim sürecine sokarak göstermesi gereken 3 mucizeden birini gerçekleştiren kişiler olabilir bunlar. kendi varoluşlarını da mucize sayarsak iki eder. üçüncü mucizelerini ise ancak yaşayan bilebilir, kelimelerle tarif edilemez.
  • allah'in 99 isminden biri.
    'yenilmesi mumkun olmayan' anlamina gelir.
    (bkz: allahin 99 ismi)
  • "başkalarının günahıyla aziz olamazsın."
    anton pavlovic çehov
  • insan suretinde tanrısal varlık
  • aile babası işte. başka ne olacaktı! koca dediğimiz şey, biyolojik baba kontenjanından aileye giren sözleşmeli memur olabiliyor ancak. sonra ailemi daha rahat geçindirmek için para kazanıcam ben diyerek özel sektöre geçiyor, çünkü artık devlet sektöründe pişmiş oluyor (bu tabir ve yol haritası bana ait olmayıp aile büyüklerinin iş hayatında tavsiyesiydi, bu sayede işsiz kaldım herhalde). özel sektörde bir kriz olması durumunda veya emeklilik çağının başlaması ile kadroya geri dönmek isteyen babaların hepsi bıraktıkları gibi bulmuyorlar aileyi farkındaysanız. onların yerini bir aziz almış oluyor. aziz, yani doğuştan gelen değil, kazanılmış statü, büyüten baba, hediyeler getiren klaus baba, balık ekmek tutmayı öğreten baba, aile babası, masalsı baba. gidip görüp dolaşıp tehlikelere atlayıp mucizelerle geri dönen baba. ay ne kadar fantastik. sonra nerden baksan aykırı bir çerçeve: tek başına yaşayan, böyle mutlu olan, etrafında pek insan beslemeyen aziz insanlar. aileleri yok, hatta kimseleri yok, ama biz mecburen aile babası diyeceğiz. kazanılmış hak olduğu için. gerçekte azizler, ne kamuya ne özel sektöre yaranabilmiş, öyle boşa dönen dişli gibi orada burada gezenti tipler olarak dünyayı gezmiş olacaklar. gerçi bunu da böyle sanan bir biz olacağız. yok efendim yalnızmış. ne yalnızı yahu, ağ toplumunun örümceği olmuş geziyor adam, keyfini yapıyor (kadın olsaydı gezebilecek miydi? hayır, o zaman ah azize vah azize olacaktı, benimle dans etmeye devam etmen lazım diyen bir çılgının dünyasında harap olup gidecekti). bir zaman sonra bu ağı temizleyip işte sanat diye satıyor memur babalardan biri de... jean paul sartre'ı ayrı tutarım yalnız, kendisi memur değildi. yoksa memur muydu? belki bir ara. bilemedim.

    paganizme doğru tepiklediğimiz ama bunun farkında olmadığımız şu günlerde (çok seviniyorum böyle olmasına, ne yalan söyliyim) aziz ile baba ayrımının ailee...ülkee... mee... ahlakk.. yavrular...kutsall.. tarzı politika yapan memur babaların da gözüne kaçmasını diliyor, soyundukları azizlik mertebesinden bir an önce vazgeçip gerisin geri giyindiklerini görmek istiyorum, bir o kadar da bunun imkansız olduğunu biliyorum. o zaman gittikleri yolları keşfedeceğimiz ama satamayacağımız azizlerin şerefine içiyorum...beş çayımı.
hesabın var mı? giriş yap